"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
SAYISI : 2024/8 E., 2024/12 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla) davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile Osmaniye Merkez İçme Suyu ve Kanalizasyon Şebekesi Yapım İşi Lot 1 kapsamında 22.10.2022 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 24. maddesi uyarınca tarafların aralarında çıkacak uyuşmazlıkların hakem kararıyla çözüleceğinin kararlaştırıldığını, yaşanan deprem felaketi sonucunda işin ifasının imkansız hale gelmesi sebebiyle davalı tarafından 09.03.2023 tarihli 127 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 3-1-a maddesi gereği sözleşmenin tasfiye edilmesi talebinin davacı tarafından kabul edildiğini, yapılan tasfiye işlemi neticesinde davalının kesin hak edişe itiraz ederek hakeme başvurduğunu, hakem kararının oluşa ve hakkaniyete aykırı olduğunu, 6100 sayılı HMK'nın 439. maddesi kapsamında iptal şartlarının oluştuğunu belirterek hakem kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 6100 sayılı HMK'nın 439. maddesine göre milli tahkimde iptal davası açılabilmesi için tahkim yargılaması sonucunda verilen nihai hakem kararı bulunması gerektiğini, hakem dışında bir merci tarafından verilen kararın teknik anlamda bir hakem kararı olmadığından tek başına iptal davasına konu olamayacağını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 24. maddesinde itiraz halinde yetkili mahkemenin "Osmaniye Mahkemeleri" olduğunun belirtildiğini, davacı tarafından Osmaniye 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada hakem raporunun delil olarak değerlendirileceğini, hakem tarafından düzenlenen raporun karar olduğunun kabulü halinde de hakem kararının esasına ilişkin hukuki değerlendirme yapılamayacağını, kararın objektif ve sözleşme koşullarına uygun hazırlanmamasının işin esası ile ilgili olup kamu düzeni ile ilgisi olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III.BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesi kararı (İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla) yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında akdedilen sözleşmede tahkim şartının açıklık ve kesinlik niteliğini taşınmadığı, Sözleşme Genel Koşullarının değişik 24/3. maddesi uyarınca tarafların ihtilaf halinde hem hakemi hem de genel mahkemeleri yetkili kılmaları sebebiyle tahkim şartının geçerli olmadığı, taraflarca atanan hakemin, ilgili düzenleme gereği kendisinin yetkili olmadığını, yetkinin genel mahkemelere ait olduğunu gözetip verilen hakemlik görevini reddetmesi gerekirken, görevi kabul edip uyuşmazlıkla ilgili karar vermesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile hakem kararının iptaline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davalı vekili temyiz dilekçesinde:
a. Dava konusu hakem kararının HMK'nın 193. maddesindeki delil sözleşmesi hükümlerine göre düzenlenmiş delil tespit raporu niteliğinde olduğunu, iptal davasına konu olabilecek hakem kararı niteliğinde olmadığını,
b. Sözleşme Genel Koşullarının değişik 24/3. maddesi uyarınca itiraz mercînin yerel mahkemeler olduğunu, davacı tarafından Osmaniye 6. Hukuk Mahkemesi'nde bu konuda açılmış derdest dava bulunduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin açılan davayı usulden reddetmesi gerekirken tahkim şartının geçersizliği sebebiyle kararın iptaline karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
c. Taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerine göre tahkim yerinin Ankara olmadığını, uyuşmazlığın Adana Bölge Adliye Mahkemesi'nde görülmesi gerektiğini, beyan etmektedir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, hakem kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki Sözleşmenin 24.1 maddesinde; yüklenicinin, proje müdürü tarafından alınan bir kararın proje müdürüne sözleşme ile verilen yetkinin dışında olduğuna inanması veya proje müdürü tarafından yanlış bir karar alındığına inanması halinde, proje müdürünün söz konusu kararı öğrenildikten itibaren 14 gün içinde bu karar için hakeme başvurulacağı düzenlenmiştir. Burada hakeme başvurma yetkisi her iki tarafa tanınmış olmayıp Proje Müdürü kararlarına karşı yükleniciye tanınmıştır. Bu hüküm taraflar arasındaki tüm uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesini öngören bir hüküm değildir.
Nitekim taraflar değişiklik öncesi haliyle 24.3 madde hükmü ile bunu da ortaya koymuşlardır. Zira Sözleşmenin bu maddesinde iki taraftan birinin, hakem tarafından karar verilmesinden itibaren 28 gün içinde, hakem tarafından verilen bu karar için tahkime başvurabileceği, taraflardan herhangi biri yukarıda belirtilen 28 günlük süre içerisinde hakemin kararı ile ilgili anlaşmazlığı tahkime götürmez ise, hakemin söz konusu kararının nihai ve bağlayıcı olacağı düzenlenmiştir. Taraflar aralarındaki uyuşmazlığın tahkim yargılaması ile çözülmesini bu hükümde kararlaştırmışlar ancak hakem kararının taraflardan en az birince kabul edilmeme sonrası bir aşama olarak bunu düzenlemişlerdirler. Burada tahkime başvuru ayrıca düzenlendiğinden hakeme başvuru sonucu verilen hakem kararının tahkim yargılaması niteliğinde olmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin; "Hakem bu anlaşmazlıkla ilgili bildirimi aldıktan itibaren 28 gün içerisinde yazılı olarak kararını açıklayacaktır" (md.24.2) hükmü de hakem kararının tahkim yargılaması kapsamında bir karar olmadığını göstermektedir. Zira 28 günlük sürenin tahkim yargılaması için gereken aşamalar itibarıyla yeterli bir süre olmadığı da açıktır.
Taraflar daha sonra Sözleşmenin 24.3 madde hükmünde değişikliğe gitmişler ve hakem kararı sonrası aşama olan tahkim iradesinden vazgeçmişlerdir. Bu hüküm ile taraflar; iki taraftan birinin, hakem karar tarihinden itibaren 28 gün içinde verilen karara itiraz için yerel mahkemeye başvuru yapılabileceği, bu süre içerisinde hakemin kararı ile ilgili anlaşmazlık mahkemeye götürülmez ise Hakemin verdiği kararın nihai ve bağlayıcı olacağını kararlaştırmışlardır.
Taraflar, sözleşmede yaptıkları değişiklik ile tahkim iradesinden vazgeçmiş olmalarına rağmen öncesinde hakeme başvurulmasına ilişkin hükümde bir değişikliğe gitmemişlerdir. Taraflar sözleşmede uyuşan iradeleriyle, proje müdürünün kararlarını yüklenicinin kabul etmemesi halinde aralarında doğan uyuşmazlığın yargılamaya konu edilmeden önce yüklenicinin yapacağı hakem başvurusu ile teknik olarak bir kişiye inceletttirme gereği gördükleri, bu inceleme sonucu alınan raporu yeterli görüp itiraz etmemek suretiyle kendileri için bağlayıcı hale getirmeyi kabul ettikleri, raporu doğru ve yeterli görmeme halinde de süresi içinde uyuşmazlığın bu kez her iki tarafça mahkemeye götürülebileceğini de kabul ettikleri anlaşılmaktadır. Bu haliyle hakem kararının da bir yargılamaya ilişkin olmayıp hakem bilirkişi raporu niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
Hakem bilirkişi raporları HMK'nın 407. ila 444. maddelerde düzenlenen tahkim yargılamasına ilişkin hükümler kapsamında verilmiş hakem kararı niteliğinde olmadığından HMK'nın 439. maddesinde düzenlenen hakem kararının iptali davasına konu olabilecek bir karar değildir. Tarafların sözleşmede kararlaştırdığı hakem kararına itiraz hükmü hakem kararının bağlayıcılığının ortadan kaldırılması için uyuşmazlığın mahkemeye götürülmesiyle ilgilidir. Nitekim bu hakem kararının iptali için mahkemeye başvurulmuş olmasına rağmen ayrıca uyuşmazlığın çözümü için mahkemeye başvurulduğu da dosya kapsamındaki beyanlardan anlaşılmıştır.
Bu şekilde hakem bilirkişi raporu alınması tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları iradelerine uygun ve geçerli işlemler olup hakemin bu başvuruyu reddetmesi gerekirken kabul ederek hakem kararı düzenlemiş olmasının geçersiz olduğu ve kararın bu nedenle iptali gerektiği düşünülemez. Hakem bilirkişi raporu alınması geçerli işlem olup taraflar süresi içinde mahkemeye başvurarak bunun bağlayıcılığını ortadan kaldırmışlar ise de uyuşmazlık bu rapor sonucu mahkemeye götürüldüğünden rapordaki tespitlerin doğru olup olmadığı da uyuşmazlığın görüldüğü mahkemede incelenip değerlendirilmesi gerekeceği için bunun başka bir mahkeme tarafından öncesinde iptal edilip ortadan kaldırılabileceği de düşünülemez.
Bu durumda mahkemece hakem bilirkişi raporu hakkında HMK'nın 439. madde kapsamında hakem kararının iptal davası açılamayacağından hukuki bir temele dayanmayan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla) kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.