Logo

7. Hukuk Dairesi2024/3186 E. 2024/4636 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının, yirmi yıllık zilyetlik ve kazanılmış hak iddiası ile kabul edilip edilmeyeceği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının yirmi yıllık zilyetliğini malik sıfatıyla kullandığına dair yeterli ve kesin delil sunulamadığı ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının etkileri de değerlendirilerek, yerel mahkemenin davayı reddetme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gözetilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/21 E., 2023/1288 K.

DAVALILAR : ... vd.

DAVA TARİHİ : 29.07.2015

KARAR : Davanın reddi

Taraflar arasındaki Türk Medeni Kanunu'nun 713 üncü maddesine dayalı tapu iptali ve tescil davasında yapılan yargılama sonucunda mahkemece verilen kabul kararının davalılar vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kocaeli ili,...ilçesi, ... Mahallesi, 103 ada 199 parsel sayılı 1.742,00 m² miktarlı tarla vasfındaki taşınmazın 23.08.1977 tarihinde yapılan kadastro tespiti sırasında davalıların murisi Raşit oğlu ...adına tespit ve tescil edildiğini, dava konusu taşınmazın tespit ve tescil edilmesinden itibaren bu güne kadar müvekkili tarafından nizasız ve fasılasız olarak zilyet edinildiğini, müvekkilinin bu taşınmazı ekip biçmek sureti ile kullandığını, davalıların murisi ve davalılar tarafından hiç kullanılmadığını, taşınmazın doğu sınırında bulunan 103 ada, 29 parsel sayılı taşınmaz ile birlikte bir bütün olarak müvekkillerinin ortak murisinden geldiğini, dava konusu parselin kadastroda davalıların murisi adına tespit gördüğünü, müvekkilinin tespit tarihinden bu yana taşınmazı malik sıfatı ile kullanmakta olduğunu, davalıların murisi ...nun 28.09.1987 tarihinde vefat ettiğini, vefat tarihinden sonra geçen yirmi yıllık süre içinde de taşınmazın müvekkili tarafından zilyet edinilerek ve malik sıfatı ile kullanıldığını, bu süre içinde de davalılar tarafından taşınmazın hiçbir şekilde kullanılmadığını, davalıların dava konusu taşınmaz ile birlikte diğer kendilerine ait taşınmazları 30.12.2014 tarihinde murislerinden intikal ettirdiklerini, bu intikal sonrasında davalıların dava konusu taşınmazın kendileri adına tapuya kayıtlı olduğunu öğrendiklerini, dava konusu taşınmazın kayıt maliki olan Raşit oğlu ...nun 28.09.1987 tarihinde vefat ettiğini, bu tarihten itibaren Anayasa Mahkemesinin iptal tarihi olan 17.3.2011 tarihine kadar geçen 24 yıllık süre içinde müvekkilinin bu taşınmazı malik sıfatı ile zilyet edindiğini, bu süre içindeki zilyetliğinin nizasız ve fasılasız olduğunu, müvekkilinin taşınmazı kendisine ait bildiğini, davalıların 30.12.2014 tarihindeki intikal işleminin Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce doğan ve kazanılmış hak niteliğinde olan mülkiyetine halel getirmeyeceğini, yine kayıt maliki Raşit oğlu ...nun vefat tarihinden sonra geçen 20 yıllık süre itibari ile TMK 713/5 maddesi gereğince mülkiyetin müvekkiline geçmiş bulunduğunu, Tüm bu sebeplerle Kocaeli ili,...ilçesi, ... mahallesi, 103 ada 199 parsel sayılı tarla vasfındaki taşınmazın tapu kaydının Türk Medeni Kanunu'nun 713 üncü maddesi uyarınca kazandırıcı zamanaşımı gereğince iptali ile müvekkil adına tapuya kayıt ve tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Bir kısım davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; TMK'nın 713/2 nci fıkrasında yer alan ölmüş sözcüğü Anayasa Mahkemesinin 17/03/2011 tarihli ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla iptal edildiğinden yasal dayanağı bulunmayan davanın reddi gerektiğini, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının derdest davaları da etkiler nitelikte olduğunu, TMK'nın 713/5 inci maddesinin olaya uygulanma kabiliyeti bulunmadığını, davacının taşınmazı 20 senedir nizasız ve fasılasız olarak kullandığı iddiasının kesinlikle doğru olmadığını, müvekkillerinin murisi...nun 1987 yılından ölünceye değin taşınmazı kullandığını, ekip biçtiğini, daha sonra murisin eşi tarafından kullanıldığını, ekilip biçildiğini, murisin eşinin de ölümünden sonra aile fertlerinin önemli bir kısmının...dan İzmit'e göç ettiklerini ve taşınmazın 1996 ile 2003 yılları arasında ...da oturan davalılardan ... tarafından kullanıldığını, davalı ... ile davacının her ikisinin de birbirlerine ait taşınmazları takas suretiyle kullandıklarını, davacının dava konusu taşınmazda malik olmadığını bildiğini, zira davacının dava konusu taşınmaza tapuda bitişik başka bir taşınmazı daha olduğunu ve bu haliyle tapu kayıtlarından haberdar olmadığını iddia edemeyeceğini, davacının 20 yılı aşkın süredir değil, 2003 yılından beri dava konusu taşınmazı kullandığını, bu kullanımın bedelsiz ve malik sıfatıyla olmadığını, diğer davalılar tarafından 2011 yılı sonları ile 2012 yılı içinde bu kullanıma son verdiklerini, davacı taşınmazı kullanmak isteyince kendisinden aylık 200,00 TL kira ödenmesinin talep edildiğini, ancak davacının kullanım karşılığında 50,00 TL kira ödemeyi teklif edince haklı olarak bu teklifin kabul edilmediğini ve işbu davaya konu husumetin doğduğunu bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkeme 31.03.2016 tarih ve 2015/382 Esas, 2016/245 Karar sayılı kararında özetle; dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 23.08.1977 tarihinde yapıldığı, tespit malikinin Raşit oğlu ... olduğu, davalıların murisi...nun 28.09.1987 tarihinde vefat ettiği, dava konusu taşınmazın 23.08.1977 tarihinden itibaren tapuda kayıtlı bir yer olduğu, kural olarak tapulu bir taşınmazın olağanüstü zaman aşımı ve zilyetlik yolu ile kazanılmasının olanaksız olduğu ancak kanunun açıkça düzenlendiği hallerde tapulu bir taşınmazın tamamının bir parçasının veya bir payının kazanılmasının mümkün olduğu, bu ayrık hallerden birinin de Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 713 üncü maddesi ikinci fıkrasında yer alan düzenleme olduğu, davacı tarafın anlan maddedeki koşulları sağlamış olduğu, zira her ne kadar anılan maddede, maliki 20 yıl önce vefat eden taşınmazın zilyedinin de mülkiyet hakkının tapu kütüğünün tesciline karar verilebileceği yönündeki düzenleneme Anayasa Mahkemesince 17.03.2011 tarihinde iptal edilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı olan 17.03.2011 tarihinden önce hak sahibi olarak yararına kazanma koşulları oluşmuş olanların bu iptal kararından etkilenmeyeceği, dolayısıyla dava konusu taşınmaz maliki 20 yıl önce öldüğünden ve davacının 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş olduğundan, davacı tarafça açılan tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. BOZMA KARARI

1. Mahkemenin 31.03.2016 tarihli ve 2015/382 Esas, 2016/245 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 04.06.2020 tarihli ve 2016/17194 Esas, 2020/2979 Karar sayılı kararında özetle; “...Mahkemece; adı geçen mahalli bilirkişi ve taraf tanıklarının yeniden dinlenmelerinin sağlanması, taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime ne şekilde ve hangi tarihte intikal ettiğinin, davacıların zilyetliğinin başlangıcı ve sürdürülüş şeklinin özellikle davacı kullanımının takasa ya da kira ilişkisine istinaden olup olmadığı hususunda tanıklardan ayrıntılı olarak sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 261 inci maddesi gereğince aykırılığın giderilmesi ve tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, 4721 sayılı Kanun'un 713 üncü maddesi birinci ve ikinci fıkralarında ifade edilen şartların (somut olayda) oluşup oluşmadığı yeterince araştırılmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir” gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen ve Temyiz İncelemesine Konu Karar

Mahkeme 14.12.2023 tarihli ve 2021/21 Esas, 2023/1288 Karar sayılı kararında özetle; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde somut olayda davacının dava konusu taşınmazı malik sıfatı ile kullandığı ispatlanamadığından, subut bulmayan davanın reddine şeklinde karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle;

1. Mahkeme kararının gerekçe içermediğini,

2. Mahalli bilirkişi ...’ın bozma öncesi ve bozma sonrası beyanlarının çelişkili olduğunu,

3. Kiralama meselesinin bu taşınmaz ile ilgili olmadığını,

4. Zilyetliğin kimde olduğu, zilyetliğin malik sıfatı ile olup olmadığı hususu ile bu zilyetliğin eklemeli ve malik sıfatı ile olduğu hususlarının tanık beyanlarıyla ispat edildiğini,

5. Davalının kullanımının olmadığının tanık beyanları ile sabit olduğunu, mahkemenin beyanları yanlış değerlendirerek davanın reddine karar verdiğini, belirttiği nedenlerle hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın 4721 sayılı Kanun'un 713 üncü maddesine göre tescil şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713 üncü maddesi.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Onama harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

17.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.