"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/262 E., 2024/130 K.
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
DAVADA DAVACI : Hazine vekili Avukat ...
ASIL DAVADA DAVALILAR : ... vekili Avukat ..., ... vd.
BİRLEŞTİRİLEN DAVADA
Şişmanoğlu Durdu
DAVA TARİHİ : 28.01.2003
KARAR : Asıl ve birleştirilen davanın reddine
Taraflar arasında görülen asıl davada tapu iptali ve tescil, birleştirilen davada alacak taleplerine ilişkin verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl dava ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; ... ilçesi,... Köyü, 1-2 parsel; 21, 22, 23, 24 ve 28 de kayıtlı taşınmazların 12.05.1954 tarih ve 63 No.lu tapu kaydına dayanılarak davalılar adına tescil edilmiş olduğunu, söz konusu taşınmazlardan 21, 22, 23, 24 No.lu olanlarının eski 63 parsel kapsamında kalmadığını, bu hususun yerinde yapılacak keşif, eski tapu uygulaması ve bilirkişi incelemesi ile anlaşılacağını, davalıların eski tapu kaydı kapsamında bulunan ve 28 parselin devamında olması gereken yerlerin su altında kalması ve bu arada da dava konusu alanın oluşması üzerine davalılarca haksız şekilde eski tapuya dayalı olarak tescil ettirilmiş olduğunu, dava konusu taşınmazların geldisi olan eski 63 parsel, yeni 27 ve 156 parsellerin geldisi olan 15.05.1967 tarih ve 73 No.lu kayıtla aynı kökten gelmekte olduğunu, bu kaydın incelenmesi sonucunda davalılara ait eski 63 No.lu tapu kaydının dava konusu parselleri kapsamadığının anlaşılacağını, dava konusu taşınmazların öncesinin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, bu gibi yerlerde zamanaşımı işlemeyeceğinin yerleşik Yargıtay içtihatları ile sabit olduğunun, dava konusu alanın davalılarca tarımsal amaçla kullanılmadığını, sadece üzerinde biriken kum ve çakılın alındığı ve sürekli olarak derenin getirdiği yeni malzemenin de tapu kayıtları bahane edilerek haksız şekilde mal edinilmekte olduğunu, bu nedenlerle davalılara ait 21, 22, 23 ve 24 parsellerin tapu kaydının iptaline, söz konusu parsellerin Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi talep edilmiştir.
2. Birleştirilen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/35 Esas ve 2004/19 Karar sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle,... Köyü, Melet Irmağı mevkiinde bulunan 21 ve 24 No.lu parseller üzerinde davalı şirketin kum ve çakıl aldığını, alınan malzeme bedelinin komisyonca tespit edildiğini; ancak davalı şirketin bedeli ödemediğini, bu nedenle 15.325.40.000 TL'nin adı geçen şirketten dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte alınarak kendilerine verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı ... vekili aşamalardaki beyanlarında davanın reddini talep etmiştir.
2. Birleştirilen davada davalı Akten İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazlar özel mülkiyete konu olduğunu, taşınmazların malikine devlet tarafından ocak ruhsatı verildiğini, ruhsat sahibi ile dava dışı K.T. Madencilik arasında kira sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin yaptığı işin K.T. madenciliğe fatura mukabili taşıma yapmaktan ibaret olduğunu, buna ilişkin tüm belgelerin dosya içinde mevcut olduğunu, yine aynı saha içinde karayollarına ait resmi ocak sahası mevcut olduğunu, bu sahadan da müvekkilinin sözleşme ile karayollarına malzeme taşıdığını, müvekkilinin çalışmasının yasal ve belgeye dayalı olduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkeme 28.10.2014 tarih ve 2004/207 Esas, 2014/648 Karar sayılı kararında özetle; bilirkişi raporları ve mahalli bilirkişi beyanları göz önüne alındığında davacının asıl dosyada davalılara karşı açtığı davanın sübut bulmaması nedeni ile reddine, birleştirilen alacak dosyasında ise; aynı derenin biraz aşağısında bulunan taşınmazlar ile ilgili olarak açılan ve Mahkemenin 2007/137 Esas ve 2012/122 Karar sayılı ilamında davacı Hazinenin aynı konuda aynı şekilde davalılara karşı açtığı davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay denetiminden geçmiş ve kesinleşmiş olması, birleştirilen dosyada dava konusu parsellerde kesinleşmiş kadastro tespitine bağlı olarak hak sahipliği ve bu hak sahipliğine dayalı resmi makamlardan alınan yasal bir ruhsat ve yine yasal yollardan yapılmış bir kiralama ilişkisinin mevcut olması karşısında; idarenin tek taraflı olarak hiç bir somut ve yasal temeli bulunmayan iddialar ile dava açtığını, tüm bu hususlar ve belirtilen Yargıtay ilamı göz önüne alındığında birleştirilen dosya yönünden de davacının davası subut bulmadığından dolayı davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
1. Mahkemenin 28.10.2014 tarih ve 2004/207 Esas, 2014/648 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 27.11.2018 tarih ve 2018/14613 Esas, 2018/19262 Karar sayılı ilamında özetle; “Somut olayda, mahkemece, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme ile alınan bilirkişi raporları hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, dava konusu parsellere ait kadastro tutanağındaki bilgilere göre, taşınmazlara uygulanan eski tapu kaydı, 12/05/1954 tarih ve 63 sıra no 218 cilt no ve 28 sayfa numaralı, 22.975 m2 miktarlı tapu kaydı olduğu halde, mahkemece 12/05/1962 tarih ve 62 sıra no 218 cilt no ve 28 sayfa numaralı ve geldisi olan 24/05/1927 tarih ve 196 sıra nolu 27.579 m2 yüzölçümlü tapu kayıtları dosya arasına alınmış, bu kayıtların sınırları keşifte uygulanmıştır. Geri çevirme sonrası dosya arasına alınan 63 nolu tapu kaydında ise taşınmazın sınırları 62 nolu tapu kaydına göre değişiklik göstermektedir. Bu durumda, keşif sırasında dava konusu taşınmazlara doğru tapu kayıtlarının uygulanıp uygulanmadığı konusunda tereddüt hasıl olmuştur. O halde mahkemece yapılacak iş, dava konusu taşınmazlara kadastro sırasında uygulanan tapu kayıtlarının dosya içeriğinde yer alan tapu kayıtlarından farklı olduğunun tespit edilmesi halinde, kayıtların tüm tedavülleri ile birlikte dosya arasına alınması, tapu kaydının yerel bilirkişiler ve tanıklar aracılığıyla Kadastro Kanun'nun 20/C maddesindeki esaslar doğrultusunda uyuşmazlık konusu taşınmazlara uygulanması, tapu kayıtlarının sınırları dere, yol gösterdiğinin anlaşılması halinde, bu sınırların kural olarak değişmeye ve genişletmeye elverişli sınırlardan olduğunun ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/C fıkrası hükmüne göre; böyle sınırı içeren tapu kaydı kapsamının miktarıyla geçerli olduğunun düşünülmesi, tespite esas tapu kaydı gayri sabit ve genişletilmeye elverişli hudut ihtiva etmesi halinde muhtevasını tayinde belgede yazılı miktar esas alınarak miktar fazlası hakkında da iktisabı mümkün olan taşınmaz mallar için Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerinin uygulanması, uyuşmazlık konusu taşınmazların, revizyon gören tapu kaydının miktar fazlası alanda kalıp kalmadığının belirlenmesi, miktar fazlası alanda kalan kısmın zilyetlikle kazanılmayı elverişli yerlerden olup olmadığının, zilyetlik koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarının üzerinde durulması, yine davacı Hazine'nin dava konusu taşınmazlarla aynı kökten geldiğini iddia ettiği dava dışı 27 ve 156 parsel sayılı taşınmazlara uygulanan tapu kayıtlarının da yapılacak keşif sırasında uygulanması ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Tüm bu hususlar düşünülmeden eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi yanlış olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklindeki gerekçe ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
3. Mahkemece bozma ilamına uyularak verilen 18.06.2020 tarih ve 2020/173 Esas, 2020/393 Karar sayılı kararda özetle; bahse konu taşınmazların eski 63 No.lu tapu kaydı kapsamında kalmadığı, dava konusu taşınmazların geldisi olan eski 63 No.lu tapu kaydının dava dışı 27 ve 156 parsel sayılı taşınmazların geldisi olan 15.05.1967 tarihli ve 73 No.lu tapu kaydı ile aynı kökten geldiğini, bu kaydın incelenmesinde de davalılara ait eski 63 No.lu tapu kaydının dava konusu parselleri kapsamadığının anlaşıldığı, dava konusu taşınmazların davalılarca tarımsal amaçla kullanılmadığı, sadece üzerinde biriken kum ve çakılın alındığının belli olduğu, İş bu sebeple davalılara ait Ordu ili, ... ilçesi,... Köyü, 21, 22, 23, 24 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerektiği, birleştirilen dava yönünden ise; iş bu davada birleştirilen dosya davalısı şirketin haksız ve sebepsiz yere zenginleştiği ve varsıllaştığı buna karşın davacı Bakanlığın haksız ve sebepsiz bir şekilde yoksullaştığının görülmediği, her ne kadar davacı taraf asıl dava olan tapu iptal tescil davasında haklı ise de, yani asıl davaya konu olan taşınmazın davacı adına tescili talebi haklı ise de, davaya konu taşınmazda davalı şirketin usul ve yasaya uygun bir şekilde faaliyet gösterdiği görülmekte olup, zira henüz tapu iptali ve tescil davasına konu taşınmazın tapusu asıl dava davalılarına ait iken ve tapu iptali tescil kararı henüz verilmemiş iken tapu iptali ve tescil davasına konu taşınmazın maliklerine ocak ruhsatı verildiğinin görüldüğü gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine karar vermiştir.
4. Mahkemenin 18.06.2020 tarih ve 2020/173 Esas, 2020/393 Karar sayılı kararına karşı süresi içerisinde davacı ve davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
5. Dairemizin 12.05.2022 tarih ve 2021/4185 Esas, 2022/3408 Karar sayılı kararında özetle; “Asıl davaya ve birleştirilen davaya ilişkin yapılan yargılamada; mahkemece 18.06.2020 tarihli celsede bozma ilamına uyulduğu halde yine aynı tarihli celsede, araştırılacak başka husus bulunmadığı gerekçesiyle, bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeyerek, hüküm kurulmuştur. Bilindiği üzere; bozmaya uymakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğar. Somut uyuşmazlıkta da mahkemece bozma ilamına uyulmakla davacı yararına usuli kazanılmış hak doğmuştur. Ne var ki; mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma ilamında gösterildiği şekilde araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şu halde mahkemenin; bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve orada gösterilen doğrultuda hareket etmek zorunluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda; mahkemece yeniden yapılacak keşifte revizyon gören tapuların yukarıda anılan bozma ilamında belirtildiği şekilde mahallinde uygulanarak oluşacak sonuca karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle; bozmaya uyularak dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, dayanak tapu kayıtları, tanık beyanları ve bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere yargılama konusu taşınmazların, 12.05.1954 tarih ve 63 No.lu tapu kaydına dayanılarak davalılar adına tespit ve tescil edildiği, her ne kadar davacı Hazine, dava konusu taşınmazların 15.05.1967 tarih ve 73 No.lu kayıtla aynı kökten geldiğini ve davalılara ait 63 No.lu tapu kaydının dava konusu parselleri kapsamadığından dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptalini talep etmiş ise de; mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde kadastro tespitine dayanak davalılara ait (12.05.1954 tarih 63 No.lu) tapunun yargılama konusu taşınmazı kapsadığı ve davalıların murisleri tarafından (en az 70-80 yıldan beridir) mısır vb. tarımsal ürünler ekilerek uzun yıllar kullanıldığı, dava konusu taşınmazların kadastro tespitine konu 63 parselin, yeni 27 ve 156 parsellerin geldisi olan 15.05.1967 tarih ve 73 No.lu kayıtla aynı kökten gelmediği, zira doğu ve batı hudutlarının birbirleri ile uyumlu olmadığı ve alan/miktar itibarıyla da uyumsuz olduğu, bu bağlamda hatalı kadastro tespitinin bulunmadığı, davacının mülkiyet hakkı bulunmadığından birleştirilen dava davalısı şirket aleyhine açtığı tazminat davasında da haksız olduğu gerekçeleriyle asıl ve birleştirilen davalarda davanın reddine karar vermiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle;
1. Taleplerinin dava konusu taşınmazların dayanak kayıt kapsamında kalmadığına ilişkin olduğu, ancak hem bozma öncesi hem de bozma sonrası alınan raporlarda gerekli açıklamanın yapılmadığını, raporların yetersiz olduğunu,
2. Taşınmazların dere yatağından kazanıldığının gözetilmediğini,
3. Dayanak tapu kaydı 21.000 metrekare iken 36.000 metrekareye çıktığını,
4. Melet Çayının taşıdığı kum ve çakılın bu tapu kayıtlarına dayanılarak sürekli çıkarıldığını ve Hazine zararı oluştuğunu, bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediğini, bu nedenle kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; asıl davada tapu iptali ve tescil, birleştirilen davada alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.
2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davacı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
24.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.