Logo

7. Hukuk Dairesi2024/4027 E. 2025/185 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine adına kayıtlı taşınmazın davacılar tarafından zilyetlikle kazanıldığı iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, taşınmazın bir kısmının daha önce başka kişiler adına tescil edilmiş olması nedeniyle taraf teşkili ve zilyetlikle kazanım şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın bir kısmının daha önceki bir davada dava dışı kişiler adına zilyetlikle kazanma yoluyla tescil edildiği, davacıların zilyetliğinin bu durumu göz önünde bulundurarak değerlendirilmesi gerektiği ve taraf teşekkülünün eksik olduğu gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/59 E., 2023/397 K.

Mahkeme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı Hazine adına ihdasen oluşan 1167 parsel sayılı taşınmazın 1976 yılı arazi kadastrosunda dere yatağı olarak tapulama harici bırakıldığını, 2008 yılında yapılan imar uygulaması ile 1204 parsel numarasını alarak ham toprak vasfı ile davalı adına tescil edildiğini fakat davacıların zilyetliklerinde bulunduğunu, zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğunu belirterek davaya konu taşınmazın davacılar adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... Hazinesi vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini savunmuştur.

2. Dahili davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 04.05.2016 tarihli ve 2014/37 Esas, 2016/178 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulü ile 1204 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali bilirkişi raporunda belirlenen paylar oranında davacılar adına tesciline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 10.11.2021 tarihli ve 2021/612 Esas, 2021/2883 Karar sayılı ilamıyla; “... Somut olayda dava, Hazine hasım gösterilerek açılmış olup hüküm tarihinden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun hükümleri gereğince ilgili kamu tüzel kişiliği olarak davada yer alması gereken ... davada taraf olmamıştır. Taraf teşkilinin sağlanması dava koşulu olup, bu koşul yerine getirilmeden davanın esası hakkında karar verilemez.

Kural olarak tescil harici bırakılan taşınmazlar devletin hüküm ve tasarruf altındaki yerlerden olup imar-ihya edilmeleri ve diğer koşulların gerçekleşmesi halinde zilyetlikle kazanılmaları mümkündür. Kazanma koşullarının varlığı halinde mülkiyet 713/5 maddesine göre geriye doğru olarak iktisap koşullarının gerçekleştiği anda tapuya tescile gerek kalmadan kazanılır.

Mahkemece, dava konusu taşınmazın tespit dışı bırakılma nedeni ve tarihi Kadastro Müdürlüğü'nden usulüne uygun olarak araştırılmadığı, Türk Medeni Kanunu'nun 713/4. maddesi uyarınca dava konusunun gazete ile bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en üç defa ilan edilmesi ve son ilandan başlayarak 3 aylık itiraz süresinin beklenilmesi gereğinin yerine getirilmediği, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.

Hâl böyle olunca; Mahkemece öncelikle, davacıya davasını Fethiye Belediye Başkanlığına da yöneltmesi için süre ve imkan tanınmalı, taraf teşkilinin sağlanması halinde dahili davalıdan savunma ve delilleri sorulmalı, bildirdiği takdirde delilleri toplanmalı, doğru sonuca ulaşılabilmesi için bundan sonra, Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin hava fotoğrafı sorgulama sayfasına girilerek taşınmazın bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle buradan elde edilen verilere göre tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı getirtilip dosya arasına konulduktan sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile 3 ziraat mühendisi bilirkişi ve iki kişilik jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi kurulunun katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak keşifte, dinlenilecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden intikal ettiği ve ne şekilde kullanıldığı, taşınmazın tapu malikleri tarafından birlikte mi, yoksa ayrı ayrı mı kullanıldığı, taşınmazın imar-ihyaya konu edilip edilmediği, edilmiş ise imar-ihyanın hangi tarihte başlayıp hangi tarihte bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanlar arasında çelişki oluştuğu takdirde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkiler giderilmeli, yerel bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli; ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan, taşınmaz bölümlerinin toprak yapısını ve niteliğinin, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini, taşınmaz bölümleri üzerindeki bitki örtüsünü, taşınmaz bölümleri imar-ihyaya konu edilmişse, imar-ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir ve komşu parsellerle karşılaştırmalı değerlendirmeyi ve taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş renkli fotoğraflarını içeren ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri uzmanı harita mühendisi bilirkişi kurulundan yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik üç adet hava fotoğrafı üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak, taşınmaz bölümlerinin sınırlarını ve niteliğini, imar-ihya tamamlanmış ise tamamlandığı tarih ile üzerlerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor düzenlemesi istenilmeli; fen bilirkişisinden, keşif ve uygulamayı denetlemeye olanak verir ayrıntılı rapor ve kroki alınmalı ve bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilmelidir.

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi hükmüne göre, zilyetliğin bu maddede belirtilen belgelerden biriyle ispatı yoluna gidilemeyen hallerde zilyedin aynı çalışma alanında kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemez. Anılan maddenin kabul edilen ilk şekline göre sulu veya kuru toprak ayrımının 3083 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacağı kabul edilmişken, 3402 sayılı Yasanın 14.maddesinin 2.fıkrasının değişik son metnine göre “sulu veya kuru arazi ayrımı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır” denilmiştir. Sulu ve kuru toprak ayırımını düzenleyen 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun tanımlar başlığını taşıyan 3. maddesi j bendinde sulu tarım arazisi “Tarımı yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler” şeklinde tanımlanmıştır.

Yukarıda anılan kanun hükmüne göre taşınmazın sulu arazi olarak tanımlanabilmesi için sulanabilir nitelikte olmasının yeterli bulunduğu gözetilerek, taşınmazın sulu ya da kuru vasfının kesin olarak tespiti, sulu nitelikte olduğunun ve kazanma şartlarının oluştuğunun belirlenmesi halinde davacının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesine göre kazanabileceği miktarın 40 dönümü aşamayacağının düşünülmesi gerekir.

Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde açıklanan sınırlamaların gözönünde tutulması, TMK'nın 713/4 ve 5. fıkraları gereğince keşif sonucu elde edilen teknik bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli yerel ve gazete ilanlarının yöntemine uygun bir biçimde yapılması, ilanın yapıldığı gazete ile ilan tutanaklarının dosya arasına konulması, yasal üç aylık sürenin dolmasının beklenilmesi gerekir.

Kabule göre de; tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkin davalarda Hazinenin davada yer alması yasal hasım olmasından ileri gelmektedir. Bu tür davalarda davanın olumlu veya olumsuz sonuçlanması sonuca etkili olmayıp, tüm harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, eksik harcın davacıdan alınmasına ve davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Mahkemece, yukarıda açıklan hususlar üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir...” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile özetle; davacılar lehine TMK’nın 713 üncü maddesinde belirtilen zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu 330 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali bilirkişi raporunda belirlenen paylar oranında davacılar adına tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ...vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı ... Hazinesi vekili temyiz dilekçesinde özetle;

1. Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,

2. Eksik ve yetersiz inceleme ile sonuca gidildiğini,

3. TMK’nın 713 üncü maddesinde aranan şartların gerçekleşmediğini,

4. Dava konusu taşınmazın zilyetlik yolu ile iktisabının mümkün olmadığını,

5.Hükme esas alınan bilirkişi raporlarının hatalı olup itirazlarının dikkate alınmadığını,

6. Dere yatağı olarak tescil harici bırakılan yerin zilyetlik ve zamanaşımı yolu ile kazanılamayacağını,

7. Jeoloji Yüksek Mühendisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda "...dava konusu parsellerle dere arasında yeterli genişlikte (dere bakım, işletme ve emniyet için) imar yolu bırakılmalıdır..." ifadelerine yer verildiğini,

8. Bilirkişiler tarafından varılan tespitlerin bilimsel verilerden uzak olduğunu,

9. Dava konusu parsele yönelik 1987 yılı itibariyle fiilen tarımsal faaliyetlerin yürütülmeye başlandığı tespit edilmesine rağmen niza konusu yer derenin akış güzergahında olduğundan kesintisiz olarak tarımsal veya farklı amaçla kullanılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, kadastro tespiti sırasında tescil harici bırakılan, bilahare Hazine adına ihdasen tescil edilen taşınmazın ( TMK’nın 713/2. maddesinin yollamasıyla açılan) tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1976 yılında kesinleşen kadastro çalışmaları sonucunda Muğla ili, Fethiye ilçesi, Çamköy Mahallesi çalışma alanında bulunan taşınmazın dere yatağı olduğundan bahisle tespit harici bırakıldığı, 2002 yılında 1167 parsel numarası üzerinden ihdasen Hazine adına ham toprak vasfıyla tescil edildiği, 2008 yılında yapılan imar çalışması ile 1167 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının imar uygulamasına tabi tutulduğu, geri kalan bölümlerin ise (ham toprak vasfı ile) eski 1203 ve 1204 parsel numaralarını aldıkları, dava konusu edilen yerlerin (dava tarihi itibariyle) eski 1204 parsel içerinde kaldığı, yargılama aşamasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22-a maddesi gereğince tapu kaydının yenileme görerek dava konusu 330 ada 5 parsel numarasını gördüğü, dava dışı ... ve ... lehine mahkeme kararları ile tescil hükümleri kurulduğu, güncel tapu kaydına göre ilgiler adına tapuda infaz işlemlerinin gerçekleştirildiği ve karar tarihi itibariyle dava dışı ... ve ... ’ın müşterek malik sıfatıyla dava konusu taşınmazda paydaş oldukları anlaşılmaktadır.

Davacılar vekili, dava konusu taşınmazın bazı kısımları üzerinde zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğunu iddia etmiş olup taşınmazın (davalı dahil tüm paydaşlarını kapsar şekilde) taksim edildiğine yönelik ispat bulunmadığına göre karar tarihi itibariyle taşınmazda müşterek malik olan dava dışı ... ve ... ’ın da davaya dahil edilmesi gerekmektedir.

O halde, Mahkemece, yeni kayıt malikleri davaya dahil edilerek (önceki bozma ilamı doğrultusunda) işin esasının incelenmesi gerekirken, taraf teşkiline dair bu husus üzerinde durulmadan eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

VI.KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

13.01.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Dava, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu taşınmazın ilk tesisinin 10.09.2002 tarihinde ihdas suretiyle davalı Hazine adına tescil edilen 1167 sayılı parsel olup 1167 sayılı parselin kısmen imar uygulamasına tabi tutulduğu, kalan kısmının ise iki parçaya ifraz edilerek 20.10.2008 tarihinde çekişmeli 1204 sayılı parselin meydana getirildiği, yargılama sırasında da 3402 sayılı Yasanın 22/a maddesi uyarınca yapılan yenileme kadastrosu ile 330 ada 5 sayılı parsel olduğu; dava dışı ... ... ile başka üçüncü kişiler tarafından tarafından kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak açılan dava sonucunda Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.10.2015 tarihli ve 2014/54 Esas, 2015/37 Karar sayılı ilamıyla TMK'nın 713. madde koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle 1204 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına olan tapusunun iptali ile, 16143/816057 payın ... ve 799914/816057 payın Hazine adına tesciline karar verildiği; sonrasında ... tarafından “1204 parsel sayılı taşınmazla ilgili Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/276 Esas, 2014/394 Karar sayılı ilâmı ile 1204 parsel sayılı taşınmazda 3145/16320 hissenin iptali ile ... adına tesciline şeklinde hüküm kurulduğunu, hükmün 18.01.1998 tarihinde kesinleştiğini ve Tapu Müdürlüğünün 25.01.1998 tarihli ve 1170 yevmiye ile işlem gerçekleştirmesi sonucu Hazine adına 155/192 hisse kaldığını öğrendiğini” ileri sürerek tavzih talebinde bulunması üzerine Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.07.2015 tarihli ve 2014/54 Esas, 2015/37 Karar sayılı tavzih kararıyla 1204 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına olan tapusunun iptali ile 3798/192000 payın ... ... ve 151202/192000 payın Hazine adına tesciline karar verildiği ve bu kararın deracattan geçmek suretiyle 10.06.2019 tarihinde kesinleştiğine dair şerh verildiği, en son haliyle 1204 sayılı parselin yenileme ile olduğu 330 ada 5 parsel sayılı taşınmazda 37/192 payın ... ..., 633/32000 payın ... ... ve 75601/96000 payın Hazine adına kayıtlı olduğu; eldeki dosyada da mahkemece Dairemiz bozmasına uyularak yapılan yargılama sonucunda çekişmeli taşınmazda davacıların ayrı ayrı zilyetliklerinde olan kısımlar belirlenerek, her bir davacı yararına TMK’nın 713. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleştiği gerekçesiyle ve davacıların zilyetliklerindeki alanlar dikkate alınarak düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda 330 ada 5 parsel sayılı taşınmazda Hazine adına kayıtlı bir kısım payın iptali ile paylı şekilde davacılar adlarına tesciline, 75601/96000 payın Hazine uhdesinde bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

O hâlde, çekişme konusu taşınmazın ilk tesis tarihinden önce imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile edinim koşullarını sağladıklarından bahisle dava dışı kişilerin açtıkları ve kabulle sonuçlanıp bu kişilerin çekişmeli taşınmazda zilyetlikle edindikleri alanlar dikkate alınmak suretiyle dava konusu taşınmazda paydaş kılındıkları gözetilerek ve eldeki davada her bir davacının çekişmeli taşınmazda zilyetliklerindeki alanlar itibariyle TMK’nın 713. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleştiği belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davalı Hazine payına yönelik olarak davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Farklı bir ifade ile çekişmeli taşınmazda hükmen lehlerine pay tescili yapılan paydaşların davada yer almalarına gerek bulunmamaktadır. Kaldı ki, davacıların ifrazen tescil yönünde temyizleri olmayıp, hükmü sadece davalı Hazine vekili temyiz etmiş ve davalı Hazine tarafından da davacıların zilyetliklerindeki alanların, adlarına hükmen tescil kararı verilen dava dışı paydaşlara ait olduğu iddia edilmemiş ve temyiz nedeni yapılmamıştır. Ayrıca, Mahkemece yasal gazete ilanları yapılmış olup, dava dışı paydaşlar davacıların dava konusu taşınmazdaki tescil taleplerine itiraz etmemişlerdir. Öyle ise Mahkemece, zilyetlikle kazanım koşullarını gerçekleştiren davacıların zilyetlikle edinmeleri gereken alanlar gözetilerek çekişmeli taşınmazdaki davalı Hazine adına olan pay bakımından hüküm kurulmuş olması kanımızca yerindedir.

Hâl böyle olunca, hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyoruz.