Logo

8. Hukuk Dairesi2023/5708 E. 2024/2276 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Miras yoluyla intikal eden taşınmaz üzerindeki kadastro tespitine itiraz ve tapu iptal-tescil davasında, taşınmazın davacıya rızai taksim yoluyla düştüğü iddiasının ispatı ve mahkemenin bu konudaki inceleme yükümlülüğü.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, davacının rızai taksime dayalı iddiasını incelemekle yükümlü olduğu, davacı ve davalı taraflara gerekli süre ve imkanları tanımadan, delilleri tam olarak toplamadan ve değerlendirmeden karar verdiği, ortak murisli taşınmazlarda tasarrufun ve zilyetliğin tereke adına sayılabileceği ve ispat yükünün davacı tarafta olduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanması bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2016/264 E., 2020/136 K.

KARAR : Davanın kabulüne

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 24.05.2023 tarihli ve 2021/6646 Esas, 2023/3158 Karar sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Bir kısım davalılar vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında, Gaziantep ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 168 ada 13 parsel sayılı 5.023,85 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, beyanlar hanesine, muhdesatın İbrahim oğlu ...'a ait olduğu şerhi yazılarak, 1/2 payla İbrahim oğlu ... ve 1/2 payla iştirak halinde ... ... ve arkadaşları adına tespit edilmiştir.

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; Gaziantep ili ... ilçesi 168 ada 13 parsel sayılı taşınmazın tesptinin vekil edeni olan davacı ve davalılar adına yapıldığını, ancak, taşınmazın davalıların miras bırakanları ile yapılan harici ve rızai taksim sonucunda davacıya düştüğünü, dava konusu taşınmaza binalar yapılıp, ağaç dikildiğini beyan ederek, kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... duruşmada alınan beyanlarında, davanın reddini savunmuşlardır.

İlk Derece Mahkemesinin davanın kabulüne dair 29.03.2013 tarihli kararı, davalıların temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 22.12.2015 tarihli ilamıyla; "taraf teşkili sağlanmadan karar verilmesinin isabetsizliğine" değinilerek bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile, 168 ada 13 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptaline, aynı vasıf ve yüzölçümü ile davacı ... oğlu ... mirasçıları adına payları oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, karar bir kısım davalılar ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine bu kez Dairenin 24.05.2023 tarihli ve 2021/6646 Esas, 2023/3158 Karar sayılı ilamı ile Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiş, onama ilamına karşı bir kısım davalılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Mahkemece; dava konusu taşınmazın tapu ve vergi kaydına dayanmadığı, taşınmazın evveliyatı itibariyle ... oğlu ... ve İbrahim oğlu ...'ın cedlerinden intikal eden yer olduğu, mirasçıların aralarında yapmış oldukları rızai taksim sonucu bu yerin İbrahim oğlu ...'a ait olduğu, taşınmaz üzerindeki evin 1977 yılı yakınlarında İbrahim oğlu ... tarafından yapıldığı ve taşınmaz üzerindeki ağaçların da aynı kişi tarafından dikilmiş olduğu, kadastro tespitine kadar ...'ın taşınmaz üzerindeki zilyetliğine itiraz olmadığı, dinlenen tanık beyanları sonucunda 3091 sayılı Kanun'dan dolayı yapılan işlemin 20 yıllık süre de niza olarak kabul edilip edilmeyeceği noktasında işlemin incelenmesinde tarafların anlaştığı, bu nedenle niza kabul edilemeyeceği, tarafların anlaşması sonucu dinlenen tanıkların anlatımı sonucunda söz konusu yerin davacı ... oğlu ...'a ait olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli olmadığı gibi dosya kapsamına göre varılan sonucun dahi doğru olduğu söylenemez.

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ve davalıların miras bırakanları ile yaptığı taksim sonucunda dava konusu taşınmazın davacıya kaldığını, davalılara ise başka yerler verildiğini öne sürerek eldeki davayı açmıştır. Ne var ki; dava dilekçesinde bu iddia dışında tarafların ortak murislerinin kim olduğu, muris yada murislerin terekesinin ne zaman taksim edildiği, taksim ile davalı tarafa düşen /verilen yerlerin neresi olduğu, bu taşınmazların akıbetinin ne olduğu hususlarında hiçbir açıklama bulunmadığı halde ve davalı tarafın ise kendilerine verilen bir yer olmadığını, ortada bir taksimin bulunmadığını savunmasına rağmen mahkemece davacı tarafa dava dilekçesini bu hususlarda açıklaması için süre ve imkan tanınmamış, yapılan keşifte de taşınmazın öncesindeki mülkiyet/zilyetlik durumu sorulmaksızın yalnızca 1970'li yılların sonundan itibaren davacının tasarruf ve zilyetliği altında bulunduğu, davalı tarafın ise bu kullanıman itirazının bulunmadığı gerekçelerine dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Ortak muristen kalan ve taksim edilmeyen taşınmazlar üzerinde bir yada bir kısım mirasçının tasarruf ve zilyetliğinin bulunması halinde diğer mirasçılara karşı kural olarak kazandırımı zamanaşımı zilyetiği hükümlerinin işlemeyeceği, kullanımın tereke adına sayılacağı tartışmasız olup, taksime dayanan tarafın ise terekenin yöntemine uygun şekilde taksim edildiğini ve taşınmazın taksimle kendisine düştüğünü ispat etmesi gerektiği, bir insan ömrünü aşar şekilde uzun süreli zilyetliğin ancak terekenin taksim edildiğine karine sayılabileceği bu durumda da ispat yükünün taksim yapılmadığını savunan tarafa geçeceğinin mahkemece gözönünde bulundurulması gerekir.

O halde mahkemece öncelikle; davacı tarafın taşınmazın ortak muristen geldiğini iddia etmesi, davalı tarafın da aksini savunmaması karşısında, ortak muris olarak kimden geldiği, terekesinin ne zaman taksim edildiği, taksimle davalı tarafa ne verildiği hususunda beyanda bulunması için süre ve imkan verilmeli, bu beyana karşı davalı tarafa cevap hakkı tanınmalı, daha sonra taşınmaz başında üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile keşif yapılmak suretiyle taşınmazın öncesinde tarafların ortak murisi olarak kime ait olduğu, ne zaman taksim edildiği, taksimle davalı tarafa ne verildiği, taksim sonucunda davacı tarafından davalılara düştüğü iddia edilen taşınmaz yada taşınmazların akıbetinin ne olduğu, dava hususlarında ayrıntılı ve olaylara dayalı olarak sorulmalı, alınan beyanlar arasında çelişki bulunması halinde çelişkiler yöntemine uygun şekilde giderilmeli, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmelidir.

Hal böyle olunca; Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve kanuna uygun bulunmadığından hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken maddi hataya dayalı olarak onandığı anlaşıldığından bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

6100 sayılı HMK’nın Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'un 442/3 üncü maddesi gereğince Dairenin 24.05.2023 tarihli ve 2021/6646 Esas, 2023/3158 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına,

İlk Derece Mahkemesi hükmünün açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyenlere iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

02.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.