Logo

8. Hukuk Dairesi2023/5793 E. 2024/3718 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında tespit edilen parsellerin mülkiyetinin kime ait olduğunun belirlenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, taşınmazların orman arazisi olup olmadığı, tapu kaydının miktarıyla mı yoksa sınırlarıyla mı geçerli olduğu, zilyetlik iddialarının hukuki dayanakları ve mirasçılık konularında yeterli araştırma ve inceleme yapmadan eksik incelemeye dayalı hüküm kurması bozma nedeni olarak değerlendirilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 1958/79 E., 1990/8 K.

KARAR : Kısmen kabulüne

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı ... vekili, davalılar Kadın Maralı ve arkadaşları vekili, davacı/davalı ... Mirasçısı ... vekili, müdahil/davalılar ... mirasçıları olan ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında, Mersin ili Erdemli ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 209 parsel sayılı 140,400,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydına, haricen pay satışı, intikal nedenlerine dayalı olarak ... ve müşterekleri adına, 336 parsel sayılı 12.900,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz limon fidanlığı niteliğiyle, kazandırıcı zamanaşamı zilyetliği nedeniyle ... adına, 347 parsel sayılı 11.000,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz tarla niteliğiyle kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 1/2 paylı olarak ... ve ... adına tespit edilmiş, 209 parsel sayılı taşınmaz Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kamulaştırma kararına dayalı olarak 440 ve 441 parsellere ifraz görmüş, 440 parsel 20,000,00 m2 yüzölçümüyle Hazine adına (kamulaştırma nedeniyle) tescil edilmiş, eldeki davada yargılamaya kalan bölüm (441 parsel) olarak devam edilmiştir.

Davacı ... vekili askı ilan süresi içinde verdiği dava dilekçesinde; dava konusu 209 parselin tespitine esas alınan tapu kaydının miktarıyla geçerli olup, sınırlarında çamlık okuması nedeniyle miktar fazlasının devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, 336 ve 347 parsel sayılı taşınmazların da devlete ait çamlığın parçası olduğunu öne sürerek taşınmazların Hazine adına tescilini istemiştir.

... (... oğlu) ve ... (... oğlu), 209 parsel sayılı taşınmaza uygulanan tapu kaydının 336 ve 347 parsel sayılı taşınmazları da kapsadığı ve murislerinden geldiği halde bir kısım mirasçılar adına tespit edildiğini öne sürerek, tüm mirasçılar adına tescili istemiyle, davacılar ... , ..., ..., 1953 tarihli 49 nolu tapu kaydına dayanarak 336 ve 347 parsel sayılı taşınmazların adlarına tespit edilen davalıların bir hakkının bulunmadığını ileri sürerek yapılan tespitlerin iptali ile adlarına tescilini istemiştir.

Davacı ... tarafından tapu kaydına dayalı olarak davalı ... aleyhine Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan el atmanın önlenmesi istemiyle 1955 yılında açılan dava, bölgede kadastro çalışmalarının yapıldığı gerekçesiyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.

Yargılama sırasında ... mirasçıları vekili; 15.05.1989 tarihli harçlandırılmış dilekçe ile 209 parselin tespitine esas alının tapu kaydının miktarıyla olan kapsamı dışında kalan bölümü ile 336 ve 347 parsel sayılı taşınmazların murisleri ...'in imar ihya ederek 1948 yılından itibaren zilyet ve tasarrufunda olduğunu, 1968 yılına kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin tamamlandığını, ölümüne kadar kullandığını, ölümüyle de mirasçılarının kullanımında olduğunu öne sürerek ... mirasçıları adına tescilini istemiştir.

Mahkemece dava dosyalarının birleştirilerek yapılan yargılama sonunda; 336 ve 347 parsel sayılı taşınmazlar hakkında Hazinenin davasının kabulüne, diğer davaların reddine, 336 ve 347 parsel sayılı taşınmazların tapulama tutanaklarının iptali ile Hazine adına tapuya tesciline, 209 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki Hazine ve ...'ın davalarının kısmen kabulüne, diğer davaların reddine, 209 parsel sayılı taşınmazın tespit tutanağının iptali ile; 04.07.1988 tarihli fen bilirkişi raporunda Hazine tarafından istimlak edilen 20.000,00 m2 yüzölçümündeki 440 parsel sayılı taşınmaz dışında kalan ve kırmızı taralı alan olarak gösterilen 56,760,00 m2 yüzölçümündeki bölümünün Mersin 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.05.1982 tarihli 1978/959 E. 1982/458 K. sayılı mirasçılık belgesinde adları geçen ... ve müşterekleri adına payları oranında (hüküm yerinde isimleri ve payları ayrı ayrı belirtilerek) adlarına tesciline, bu bölümün kuzeyinde kalan 63.640,00 m2 yüzölçümündeki bölümünün en son parsel numarası verilerek Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir

Mahkeme kararı davacı ... vekili, davalılar ... ve arkadaşları vekili, davacı/davalı ... Mirasçısı ... vekili, müdahil/davalılar ... mirasçıları olan ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece; 336 ve 347 parsel sayılı taşınmazların Orman Genel Müdürlüğünün yazıları ile orman sayılan yerlerden olduğunun bildirildiği, mirasçılardan ... tarafından bu kararın iptali istemiyle Orman Bakanlığı aleyhine açılan davanın Danıştay kararıyla reddedildiği, davacılar ... ve arkadaşlarının dayandığı ve tespite esas alınan tapu kaydının ise miktarıyla geçerli olduğu, miktarı fazlası yönüyle ise 40 dönüm sulu toprak zilyetlikle kazanılabileceği gerekçesiyle 209 parselin 56.760,00 m2 yüzölçümündeki bölümünün (209 parselin kamulaştırılan ve 440 parsel olarak ifraz edilen 20 dönümün de tapu kaydı kapsamında kalan yer olduğu gözetilerek) gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmadığı gibi varılan sonuç dahi dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; 209 parsel sayılı taşınmazın tespitine esas alınan kök Şubat 1928 tarih 70 nolu ve tedavülü olan Eylül 1951 tarihli 56 sayılı tapu kaydının sınırlarının garben; ...; Külekçi (Köpekçi) koyağı olduğu, dava konusu taşınmazların tesis kadastrosu sırasında kuzey ve batısının taşlık, fundalık ve ormanlık olarak tescil harici bırakıldığı, bilahare 1987 yılında ilan edilen orman tahtidi ile de tescil harici bırakılan alanların orman sınırları kapsamında bırakılması nedeniyle, dayanılan tapu kaydının miktarıyla geçerli olduğu hususu tartışmasız olup, dava konusu edilen taşınmazların tamamın kapsadığı yönüyle yapılan temyiz itirazları yerinde bulunmamaktadır.

Diğer yandan; miktarıyla geçerli olan bu tapunun kapsamında olan ve dava konusu 209 parsel sayılı taşınmazın tespitteki sınırlarına göre doğusunda kalan 20.000,00 m2 yüzölçümündeki bölümünün Hazine tarafından tapu maliklerine (209 parsel sayılı taşınmazın tespit malikleri) karşı açılan dava sonucunda Asliye Hukuk Mahkemesince kamulaştırılmasına karar verildiği ve bu karar sonucunda Hazine adına 440 parsel numarasıyla tapu kaydının oluşması karşısında tapunun miktarıyla olan kapsamının belirlenmesinde eldeki kararda olduğu gibi gözetilmesi gerektiği de tartışmasızdır.

Bunlardan ayrı olarak; dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede önce tesis kadastrosunun yapıldığı ve açılan davalar sonucunda eldeki dosya üzerinde yargılaması devam ederken tesis kadastrosu sınırları esas alınarak 6831 sayılı yasaya göre orman kadastrosunun yapıldığı ve dava konusu taşınmazların yapılan bu orman kadastrosu sırasında orman sınırları dışında bırakılarak 05.10.1987 tarihinde ilan edildiği anlaşılmakta ise de davacı Hazinenin taleplerinin niteliği itibariyle eldeki davanın artık orman kadastrosu tespitine itiraz davasına dönüştüğü, bu nedenle dava konusu taşınmazların öncesinin orman olup olmadığının belirlenmesi için yöntemine uygun şekilde orman araştırması ve incelemesi yapılması gerekirken hiçbir somut bilgi ve incelemeye dayanmayan ve orman tahdit haritasına göre taşınmazların orman sınırları dışında kalması nedeniyle orman sayılmayan yerler olduğunu belirten bilirkişi raporu ile çelişen yalnızca 347 parselin orman olduğuna işaret eden Tarım Bakanlığı cevabi yazısı arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiği dahi düşünülmeksizin hem 336 hemde 347 parsellerin orman olduğu gerekçesiyle Hazine adına (niteliği hüküm yerinde ayrıca yazılmaksızın infazda tereddüt oluşturacak şekilde) tescil kararı verilmiş, hükmün gerekçesinde Danıştay kararından bahsedilmiş ise de somut dosya kapsamında bu yönde bir karara rastlanmadığı gibi, mirasçılardan (tespit maliklerinden) birinin açtığı belirtilen bu davanın diğer tespit malikleri yönüyle kesin hüküm teşkil etmesinin de hukuken mümkün olmadığı gözden kaçırılmıştır.

O halde öncelikle; dava konusu taşınmazlardan 441 (ifrazdan önce 209 parsel) parsel sayılı taşınmaz hakkındaki davanın aktarılan dava niteliğinde olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 30/2. maddesi uyarınca hakimin taşınmazın malikini belirleme hak ve yükümlülüğünün bulunduğu, davacı Hazinenin davasının niteliği de göz önünde bulundurulduğunda Mahkemece öncelikle Orman İdaresinin davaya dahil edilmesi, daha sonra yöreye ait en eski tarihli ve orman tahdidinin yapıldığı 1987 yılına kadar tüm memleket haritası ve hava fotoğraflarının, varsa amenajman planının ilgili yerlerden getirtilip, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi bilirkişi, bir ziraat mühendisi bilirkişi, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi aracılığıyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Keşifte getirtilen belgeler çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; zilyedlikle veya hukuki değeri kalmamış olan tapu kayıtlarıyla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen, jeodezi ve fotogrametri ile uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak)denetime elverişli olacak şekilde çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmaz, çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli; taşınmazın gerçek eğimi klizimetre aletiyle ölçülerek memleket haritalarındaki münhanilerden (yükseklik eğrilerinden) de faydalanılmak suretiyle belirlenmeli; stereoskopik hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarını belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı ile taşınmazın imar-ihyaya konu olup olmadığını, olmuş ise imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığını ve imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığını, taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını ve dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 17/2. maddesinde belirtilen orman içi açıklık vasfında olup olmadığını belirten müşterek imzalı, tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli ve dosyadaki belgeler ile karşılaştırıldığında denetime elverişli rapor alınmalıdır.

Ayrıca keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazların öncesinin ne olduğu, kim veya kimler tarafından, hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldığı, imar-ihya gerektiren yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar-ihyaya konu edilip edilmediği ve edilmiş ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; dava konusu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı, dosyada öncesinde yapılan üç ayrı keşifte alınan beyanlar ile şimdi alınan beyanlar arasında da çelişki olması halinde dahi dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle giderilmeye çalışılmalı; ziraatçi bilirkişiden taşınmazın evveliyatını, toprak yapısını, niteliğini ve zilyetlikle mülk edinilebilecek yerlerden olup olmadığını, üzerinde meyve ağaçları var ise yaşlarını belirten, komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı şekilde açıklayan, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; fen bilirkişisinden ise, keşfi takibe ve denetlemeye olanak verir ve 209 parsel sayılı taşınmazın tespitine esas alınan kök Şubat 1928 tarih 70 sayılı ve tedavülü olan Eylül 1951 tarihli 56 sayılı tapu kaydının 209 parselin güneyinden başlayarak 440 parsel olarak kamulaştırılan ve Hazine adına tescil edilen 20.000,00 m2 lik bölümünde tapu kaydının miktarıyla olan kapsamı içinde kaldığı gözetilerek tapu miktarı olan 40 dönümü (919 m2 x 40 dönüm = 36.760 m2) ve kalan miktarı gösterir şekilde rapor ve kroki alınmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmelidir.

Bundan sonra; 209 parsel sayılı taşınmazın dayanak tapu kaydının miktarıyla olan kapsamının tapu malikleri adına payları oranında (kayden satılan paylar da gözetilerek) tescili gerektiği, miktar fazlası olarak kalan bölüm ile diğer dava konusu 336 ve 347 parsel sayılı taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığı tereddütsüz olarak ortaya konulmalı, tamamının yada bir bölümünün orman sayılmayan yerlerden olması halinde, tespitten geriye doğru tapu malikleri adına 20 yıllık zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, göre 23.12.1994 tarihli 1992/2 E., 1994/5 K. Sayılı İBK gereğince taşınmazların kadastro tespitlerinin 1957 yılında yapılması nedeniyle parça başına 100 dönüme kadar (kuru/sulu ayırımı olmaksızın) zilyetlikle taşınmaz edinebilecekleri (dava konusu taşınmazların tamamı tek parça olarak değerlendirilmelidir) göz önünde bulundurulmalı, zilyetlikle iktisap koşullarının oluşması halinde bir yada birkaç mirasçının taşınmaz üzerinde yaptığı iyileştirme, imar ihya, ağaç dikme ve benzeri çalışmaların kök tapu maliki ... 'nin terekesi adına olacağı, bu nedenle tapu malikleri adına payları oranında (kayden mirasçılar arasında satılan paylar da gözetilerek) tescili gerektiği düşünülmelidir.

Hal böyle olunca; Mahkemece yukarıda açıklanan hususların getirilmeksizin eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulüne karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: (1.) Davalılar Kadın Maralı ve arkadaşları vekili, davacı/davalı ... Mirasçısı ... vekili, müdahil/davalılar ... mirasçıları olan ... ve arkadaşları vekilinin sair hususlara ilişen temyiz itirazlarının REDDİNE,

(2.) Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ... vekili ile davalılar ... ve arkadaşları vekili, davacı/davalı ... Mirasçısı ... vekili, müdahil/davalılar ... mirasçıları olan ... ve arkadaşları vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

28.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.