"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2023/5 E., 2023/12 K.
KARAR : Davanın reddine
Taraflar arasındaki uygulama kadastrosuna itiraz davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Uygulama kadastrosu sırasında, ... ilçesi ... Köyü çalışma alanında ve tapuda ... adına kayıtlı bulunan eski 1539 parsel sayılı 20.500 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, 158 ada 105 parsel numarasıyla 21.295,14 m2 yüzölçümlü olarak; Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan eski 1540 parsel sayılı 49.800 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, 158 ada 106 parsel numarasıyla 40.439,15 m2 yüzölçümlü olarak ve tapuda ... adına kayıtlı bulunan eski 1541 parsel sayılı 55.500 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise, 158 ada 110 parsel numarasıyla 59.950,09 m2 yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.
Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; uygulama kadastrosu sırasında Hazineye ait ... ilçesi ... Köyü eski 1540 yeni 158 ada 106 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün eksildiğinu ve eksikliğin davalılara ait 158 ada 105 ve 110 parsel sayılı taşınmazlardan kaynaklandığını ileri sürerek, eski hale getirilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen önceki karar, Yargıtay tarafından bozulmuş olup, hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; " hükme esas alınan bilirkişi kurulunun raporuna göre, davalılara ait taşınmazların sınırlarının 1985 ve 2009, 2010 ve 2015 yılları ve keşif tarihi itibari ile değişmediğinin, bu parsellerde sınırlarda ilk tesis kadastrosunda fotogrametrik paftada Toprak Tevzi Haritalarının hatalı uygulanması ile pafta üzerinde yeni sınır oluşturmak suretiyle parsel sınırlarının oluşturulduğunun ve yapılan değerlendirme ve tesbitler sonucunda oluşturulan bu parsel sınırlarında sınırlandırma hatası yapıldığının, uygulama kadastrosunun mevzuata uygun yapıldığının açıklandığı, ancak davacı Hazineye ait taşınmazın tesis kadastrosu sırasında belirlenen yüzölçümü ile uygulama kadastrosu sonucu belirlenen yüzölçümü arasında önemli farklılık bulunduğu, alınan bilirkişi raporunun, taşınmazın eski ve yeni yüzölçümleri arasındaki bu farkın nedenlerini açıklamak için yeterli olmadığı gibi uygulama kadastrosunun amacının, mülkiyet ihtilaflarını çözmek olmadığı ve mevzuata uygunluğu irdelenirken tesis kadastrosunun incelenmesi gerektiği hususunun da nazara alınması gerektiği açıklanarak, mahallinde yöntemine uygun bir keşif yapılarak, harita mühendisi ve jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi sıfatına sahip önceki bilirkişilerden başka üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan yöntemine uygun araştırma ve inceleme yapılmasının ve buna göre harita ve rapor düzenlemesinin istenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi " gereğine değinilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; " bilirkişi heyetinin dosyamıza sunmuş olduğu rapor ve dosya tüm münderecatı göz önünde bulundurulduğunda dava konusu taşınmazlarda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi uyarınca icra edilen uygulama kadastrosu çalışmasının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varıldığı " gerekçesiyle, davanın reddine ve dava konusu 158 ada 105, 106 ve 110 parsel sayılı taşınmazların uygulama tespiti gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılıp mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozma ilamına uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı Hazine vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesi gereğince ONANMASINA,
Harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 03.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.