"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2015/7 E., 2023/77 K.
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada bozma ilamı sonrası yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mera iddiasına dayanan tapu iptal ve tescile ilişkindir.
Dava konusu taşınmaz 01.11.2010 tarihinde kesinleşen tesis kadastrosu ile davacı Hazine adına orman vasfıyla tescil edilmiştir.
Davacı kurum dava dilekçesinde özetle; ....köyünde 2010 yılında yapılan kadastro çalışması sırasında 2007 yılında Hazine adına mera olarak tespiti yapılıp kesinleşen mera alanlarının yanlışlıkla 101 ada 1 parsel olarak orman vasfıyla tescil edildiğini, bu yanlışlığın Batman Kadastro Müdürlüğünün yazısı ile de kabul edildiğini iddia ederek, mera olan kısımların tapularının iptali ile mera vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karar Yargıtay (Kapatılan) 20. HD. 2014/9652 E.-2014/10142 K. sayılı ve 03.12.2014 tarihli kararı ile taşınmazın bulunduğu yerde Orman Kadastrosunun 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4 üncü maddesi hükmüne göre yapıldığı, mahkemece en eski hava fotoğraflarının, memleket haritalarının yeterince incelenmediği, sadece 1984 yılı hava fotoğrafına dayalı inceleme yapıldığı, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm verilemeyeceği gerekçesiyle bozulmuştur.
Yeniden yapılan yargılama sonunda Mahkemece; dava konusu yerlerin 1973 tarihli amenajman planında taşlık-orman toprağı anlamına gelen alanlar içinde yer aldığı, 2016 tarihli amenajman planında, (A) harfi ile gösterilen yerin meşe baltalığı anlamına gelen orman alanları içinde yer aldığı, 1958 tarihli memleket haritasında, (A) harfi ile simgelenen yerin geneli itibariyle orman olarak değerlendirilen alanlar içinde yer aldığı, (B) ve (C) harfi ile simgelenen taşınmazların (D), (E) ve (F) ile simgelenen kısımlar dahil oldukça eğimli alanlar içinde yer aldığı, her ne kadar açık renkte gösterilmişlerse de etrafının ormanlık alanlarla çevrili olduğu ancak taşlık-kayalık, sarp-eğimli yapıya sahip olmaları nedeniyle orman ağaçlarının yoğun olmadığı ve toprak kaymasına müsait alanlar olmaları nedeniyle açık renkte gösterildiği, 1986 yılına ait memleket haritasında taşınmazların tamamının yeşil renkle belirtilen orman olarak belirtilen alanlar içerisinde yer aldığı, 2004 yılına ait memleket haritasında da benzer nitelemenin olduğu, dosyaya kazandırılan 1961, 1973, 1984 ve 2010 tarihli hava fotoğraflarının incelenmesinde genel ve ortak kanı olarak yer yer bazı boşluklar olsa da ağırlıklı olarak meşe ağaçlarından oluşan bitki örtüsünün olduğu mütalaa edildiği, netice olarak, amenajman planları, memleket haritaları ve hava fotoğrafları baz alınarak bozma sonrası hazırlanan bilirkişi raporlarında ortak kanaatin; uyuşmazlık konusu yerin, toprak yapısı, eğimi ve bitki örtüsü itibariyle orman sayılan yerlerden olduğu yönünde olduğu, raporlar arasında çelişki olmadığı göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Verilen karar davacı Hazine vekili tarafından; taşınmazların 2007 yılında kadastro öncesi Mera Kabul Komisyonunca Hazine adına mera olarak tespitinin yapıldığı, askıya çıktığı ve itirazsız kesinleştiği, 2010 yılında Kadastro Müdürlüğünce yapılan kadastro çalışmalarında mera parsellerinin orman olarak yazıldığı, taşınmazların kadimden beri mera olduğu, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı usul ve Kanuna aykırı verilen kararın bozulması talebiyle temyiz edilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozmaya uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacının Hazine vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ONANMASINA,
Harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
19.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.