"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
SAYISI : 2013/245 E., 2021/126 K.
KARAR : Asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozma ilâmına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararları, davacı ... vekili, duruşmalı olarak davalılardan ... vekili, temyiz talebi ek kararla reddedilen davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 18.02.2025 Salı gününde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Duruşma için tayin edilen günde davacı ... vekili, davalılardan ... vekili ve davalılardan ... vekilinin katılımlarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen 24.03.2025 tarihinde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
1970 yılında Mersin ili ... ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında yapılan kadastro sırasında; 317 parsel sayılı taşınmaz, Haziran 1289 yoklama tarih ve 123 sıra numaralı tapu kaydı ile ırsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak tarla vasfıyla 105.560 m2 olarak davalılar murisleri adına tespit edilmiş, Hazinenin komisyona yaptığı itiraz da reddedilmiştir.
Davacı ... vekili 19.11.1976 tarihli dava dilekçesinde özetle; tapu miktarının 2 dönüm, tespit miktarının ise 105.560 m2 olduğunu, tapu miktarından fazla kısmın 50 dönümden çok fazla olduğunu, bir kişinin tapulama bölgesinde 50 dönümden fazla bir gayrimenkule zilyet bulunamayacağı hususunun 1617 sayılı Kanun ile öngörülmüş bulunduğunu, tespite esas tapunun hudutları itibariyle tevsie müsait nitelikte olduğunu, tapu miktar fazlasının kültür arazisi vasfında ise Hazine adına tescil edilmesi, halen devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden ise tespit dışı bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini, tapu miktar fazlası kısmın 20 dönümden fazla olmakla fazlası hakkında vergi kaydı mecburiyeti olduğunu, davalıların vergi kaydı da ibraz etmediğini belirterek, bu kısımlar hakkında da yukarıda belirtildiği şekilde Hazine adına ya da tespit dışı bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada ... 04.02.1983 tarihli dava dilekçesinde özetle; 123 sıra numaralı, tarafları ... ve ... ... ve çay ve tarik ile çevrili olan tarla vasıflı olan tapunun ... ... ... ve ... ve ... ve İlyas ve ... ...adlarına kayıtlı olduğunu, taşınmazın ...'a ait hissesinin, mirasçılarından satın aldığını, davalıların haksız yere tecavüz ve müdahale ettiklerinden haksız el atmanın önlenmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacı Hazinenin davasının kısmen kabulüne, 317 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespit tutanağının, Kadastro Komisyon kararının iptaline, fen bilirkişi ...'ın 26.11.1991 tarihli rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterdiği 90.880 m2 kısmın aynı parsel numarası altında davalılar adına tapuya tesciline, aynı raporda (B) harfi ile gösterilen 13.400 m2 ve (C) harfi ile gösterilen 1280 m2 lik bölümlerin aynı yer son parselden sonra gelen ilk parsel numarası verilerek Hazine adına tapuya tesciline, davacı ... ...ın dava dilekçesinin görev yönünden reddine, Mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; hükmün, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 17.Hukuk Dairesinin 23.09.1999 tarihli ve 1999/3830 Esas, 1999/3645 Karar sayılı ilamıyla; "Mahkemece çekişmeli parselin bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen kısmının tespitin dayanağı tapu kapsamında kaldığı, tapunun değişmez sınırlı olduğu gerekçesiyle o bölümün davalılar adına tesciline, krokide (B) harfi ile gösterilen yerin kullanılmayan taşlık, (C) harfi ile gösterilen yerin ise eski harabe olduğu gerekçesiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş ise de Mahkemenin bu kabulünün dosya içeriğine uygun olmadığı gibi 2863 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan araştırmanın da hüküm kurmak için yeterli bulunmadığı, bu doğrultuda, 2863 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri ve Kurul kararları uyarınca araştırma yapılması, Kurul kararlarına ekli haritaların uygulanması sonucu taşınmazın tamamının ya da bir kısmının korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı ya da bunların koruma alanı olduğu saptanması durumunda, taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilerek buna ilişkin beyanlar hanesine şerh verilmesi, kültür ve tabiat varlığı ile koruma alanı dışında kalan bölümler için koşulları varsa davalı kişi ya da kişiler adına tapuya tescil kararı verilmesi gerekeceğinden, tespitin dayanağı tapu kaydı iki dönüm yüzölçümünde olup, taşınmazı tamamen çevrelemediği, açık yön bulunduğu anlaşıldığından çekişmeli taşınmaza yakın komşu 137, 139, 140, 141, 164, 722 numaralı parsellerin tutanak örnekleri ve dayanakları getirtilerek bunlardan yararlanmak suretiyle yeniden uygulama yapılması ve ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gereğine değinilip, kabule göre de (C) harfi ile gösterilen eski harabe niteliğindeki kısmın Hazine adına tesciline karar verildiği halde, tapunun beyanlar hanesine şerh verilmemesinin isabetsiz olduğu" belirtilerek İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda; "Mahkeme tarafından yapılan keşif sonrası orman mühendisi, harita mühendisi tarafından hazırlanan 26/05/2021 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede yapılan orman kadastrosunun dava nedeniyle kesinleşmediği, taşınmazın durumunun hava fotoğraflarına göre belirlenmesi gerektiği, hava fotoğraflarına göre taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu, 1956 ve 1969 tarihli hava fotoğrafına göre dava konusu taşınmazda herhangi bir imar ihya işleminin yapılmadığı yönünde görüş bildirildiği, ziraat bilirkişi tarafından hazırlanan 04/06/2021 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazda herhangi bir imar ihya çalışmasının olmadığı yönünde görüş bildirildiği, arkeolog bilirkişi tarafından hazırlanan 22/03/2021 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazda bulunan su kanalının olduğu 6.437,77 alanın korunmasına kamu yararının olduğu yönünde görüş bildirildiği, bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu, dayanak Haziran 1289 tarih 123 nolu tapu kaydının uygulandığı, mahalli, tespit bilirkişi ve tanık beyanlarına göre tapu kaydının dava konusu taşınmaza uyduğu, tapu kaydının değişebilir sınırlı olması nedeniyle miktarı itibariyle geçerli olduğu, tapu kaydının miktarının 2 dönüm olduğu, sabit sınırda bulunan taşınmazın 1837,80 m2'lik kısmın tapu kaydı kapsamında kabul edilmesi gerektiği, dava konusu taşınmazın geri kalan kısmının tapu kaydı miktar fazlası olması nedeniyle 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, taşınmazda imar ihyanın yapılmadığı, bu nedenle davalılar lehine zilyetlik şartının gerçekleşmediği" gerekçesiyle, asıl ve birleşen dosya yönünden; davacı ...'ın davasının reddine, davacı Hazinenin davasının kısmen kabulüne, dava konusu Mersin ili ... ilçesi ... Mahallesi, 317 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile; taşınmazın 26.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 1.837,80 m²'lik kısmın tespitteki yüz ölçüm ve vasfı ile tespit malikleri adına tespit ve tesciline, (B) harfi ile gösterilen 103.722,30 m2'lik kısmın farklı bir parsel numarası verilmek suretiyle tespitteki vasfı ile Hazine adına tespit ve tesciline, (B) harfi ile gösterilen kısmın beyanlar hanesine 1. derece sit alanı içerisinde olduğunun şerhinin düşülmesine karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili, davalılardan ... vekili ve davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiş, davalılardan ... vekilinin temyiz talebi İlk Derece Mahkemesince ek kararla reddedilmiş, bu defa ek karar, davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde Orman Kadastrosu 1988 tarihinde yapılmış, dava konusu yere ilişkin olarak dava bulunduğundan Orman Kadastrosu kesinleşmemiştir.
1. Davalı ... vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 434 üncü maddesinde, temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamının ödeneceği, bunların eksik ödenmiş olduğunun sonradan anlaşılması halinde, kararı veren hakim veya mahkeme başkanı tarafından, yedi günlük kesin süre içinde eksikliğin tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususunun temyiz edene yazılı olarak bildirileceği, verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme kararının temyiz edilmemiş sayılmasına karar verileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince, Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanununun 434. maddesi uyarınca temyiz eden davalı ... vekilinin, dosyanın Yargıtay'dan döndüğünde ilamın taraflara tebliğ giderlerini yatırması gerektiği, ancak verilen kesin süre içinde yatırmadığı gerekçesiyle anılan davalının temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş ise de, ulaşılan sonuç dosya kapsamıyla uyuşmamaktadır. Şöyle ki; temyiz giderlerinin kül halinde bulunduğu, dosya kapsamından davalı ...'ın dışında, davalı ... ...ın da kararı temyiz ettiği ve yukarıda belirtilen tebliğ noktasında temyiz giderlerini yatırdığı, kaldı ki davalı ...'in Yargıtay ilamının davacı Hazineye tebliği için gerekli giderleri de ikmal ettiği anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, İlk Derece Mahkemesi ek kararının, usul ve Kanuna uygun olduğundan söz edilemez. Aksi durumun kabulü davalının temyiz hakkının kullanımına engel oluşturmaktadır.
Bu nedenle, İlk Derece Mahkemesince verilen, hükmün temyiz edilmemiş sayılmasına ilişkin 08.02.2022 tarihli ek kararın kaldırılmasına ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir.
2.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, yapılan yargılama ve uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirmesine, uyulan bozma ilamı doğrultusunda hüküm verildiğine ve 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de bulunmadığına, tespite esas dayanak tapu kaydının taşınmazı tamamen çevrelemediği ve açık yön bulunduğuna, bu hususun Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin yukarıda zikredilen bozma ilamında da vurgulandığına, bozma ilamına uyulmakla taraflar arasında usûli müktesep hak oluştuğuna, çekişmeli parselin komşularına uygulanan belgelerin de dava konusu konusu yerin dört tarafını kapsayacak şekilde okumamasına göre, davalı ... ve davalı ... vekilinin tüm, davacı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3.3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 1 inci maddesi uyarınca kadastro hakimi doğru, infazı kabil, infaz sırasında tereddüt oluşturmayacak ve taşınmaz hakkında sicil oluşturmaya elverişli şekilde karar vermek zorundadır. Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince, birleşen dosya yönünden Erdemli Kadastro Mahkemesinin 1977/40 Esas, 1992/254 Karar sayılı kararıyla görevsizlik kararı verildiği ve bu hususun temyize konu edilmeksizin kesinleştiği göz önüne alınarak, yeniden karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerekirken, davanın reddi şeklinde hüküm kurulması, yine 317 parsele ilişkin 15.06.1976 tarihli komisyon kararının iptaline karar verilmesi gerekirken, tespitin iptaline şeklinde hüküm kurulması, hükümde atıf yapılan bilirkişi rapor tarihinin havale tarihi ve hangi bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor olduğunun belirtilmemesi, ayrıca 1837 m²'lik kısmın tesciline karar verilirken "tespitteki yüzölçüm" şeklinde ifadeye yer verilmesi infazda tereddüt oluşturacağından kanun ve usûle aykırılık oluşturmaktadır. Ne var ki; bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kamu düzeni kuralları da gözetilmek suretiyle düzeltilerek onanması gerekmiştir.
S O N U Ç : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle,
Davalı ... vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin 08.02.2022 tarihli ek kararının KALDIRILMASINA,
Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin tüm, davacı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
Davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kamu düzenine ilişkin kurallar da gözetilerek kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinde yer alan "davasının REDDİNE" ibaresinin, "davası hakkında Erdemli Kadastro Mahkemesinin 1977/40 Esas, 1992/254 Karar sayılı kararıyla verilen hüküm kesinleştiğinden, yeniden karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde değiştirilmesine, hüküm fıkrasının 3 numaralı bendinde yer alan "taşınmazın kadastro tespitinin" ibaresinin hükümden çıkarılmasına, yerine "taşınmaz hakkındaki 15.06.1976 tarihli komisyon kararının iptaline" cümlesinin yazılmasına, yine aynı bentteki "26.05.2021" ibresinden sonra gelmek üzere "havale" ibaresinin, "tarihli" ibaresinden sonra gelmek üzere "fen ve orman mühendisi tarafından ortak düzenlenen" ifadesinin yazılmasına ve aynı bentte yer alan "yüz ölçüm ve" ibaresinin hükümden çıkarılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3402 sayılı Kanun'un 36/A maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
24.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.