"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2001/334 E., 2005/178 K.
KARAR : Davanın kabulüne
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede, 1946 yılında 3116 sayılı Orman Kanununa (3116 sayılı Kanun) göre yapılmış orman tahdidi, 1971 yılında ilan edilen arazi kadastrosu, 1952 yılında yapılan maki uygulaması ve 1980 yılında yapılan 1744 Sayılı Kanunla Değişik 2 nci Madde Uygulama Çalışması bulunmaktadır.
2. Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; dava konusu Antalya Merkez ...934 Ada 9 parsel sayılı taşınmazın 1947 yılında yapılan orman tahdidinde kısmen veya tamamen ormana sınırları içinde kaldığını ve bu işlemin 1948 yılında kesinleştiğini, 1975 ile 1983 yılları arasında yapılan 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 1744 sayılı 6831 sayılı Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna 3 Ek Madde ile Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun (1744 sayılı Kanun) ile değişik 2/B madde uygulamasında kısmen veya tamamen orman ya da Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanda kaldığını, 1744 sayılı Kanun gereğince yapılan ekip çalışmalarının 23.05.1980 tarihinde ilan edildiğini, Ekip çalışmaları ile orman sınırları içinde kalan taşınmazlara ait işlemlerin bir kısmının 23.5.1981 tarihinde, bir kısmının ise 20.6.1984 tarihinde kesinleştiğini, ekip çalışmaları ile 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarma işlemlerinin ise Uyuşmazlık Mahkemesinin 1984/11 Esas ve 984/12 Karar sayılı kararı gereğince, itirazlar dahil tüm işlemlerin Komisyonca incelenip sonuçlandırılması, tüm işlemlerin ikmal edilmesi ve Komisyonun ilan tarihi olan 20.6.1983 tarihinden itibaren 60 gün sonrası olan 20.03.1983 tarihinde kesinleştiğini, dava konusu parsellerin 1947 tahdidinde orman olan bilahare 1744 sayılı Kanun uygulamasında yine orman olarak bırakılan veya Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler için kadastroca Hazine dışındaki kişilere tapu verilmesinin hukuken yok hükmünde olduğunu, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün ilgili genelgesi gereğince taşınmazların tapu kayıtlarına orman kadastrosundaki durumunun şerh edildiğini, söz konusu şerhlerin terkini için açılan davada Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 996/363 Esas ve 997/522 Karar sayılı kararıyla reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini ileri sürerek 934 ada 9 parsel sayılı taşınmazın orman tahdidi içindeki kısımlarının davalı adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tescilini, ormandan hazine adına çıkarılan kısımlarının davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 13.04.2005 tarihli ve 2001/334 Esas, 2005/178 Karar sayılı kararı ile; dava konusu Antalya ...934 ada 9 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı ve geldilerinin incelenmesinde taşınmazın satış suretiyle davalı adına tescil edildiği ve tapunun beyanlar hanesinde 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2 nci maddesi gereğince orman şerhi bulunduğu, keşif sonucu rapor düzenlenen bilirkişi raporlarına göre, dava konusu 934 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 1946 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman tahdidinde orman sınırları içerisinde orman sayılan yerlerden olduğu, 1980 yılında 1744 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosu ve değişik 2 inci madde uygulamasında bilirkişi rapor haritasında (B) ile gösterilen 45 m2 lik bölümün Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan (P.IV) nolu orman kadastro parseli içinde kaldığı ve (A) ile gösterilen 305 m2 lik kısmının ise orman niteliğini koruduğu, orman sınırları içinde bırakıldığı, 1952 yılında 5653 sayılı Orman Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bazı Maddelerin Eklenmesine Dair Kanun (5653 sayılı Kanun) uygulamasında maki tefrik sahası dışında kaldığı, taşınmaz orman tahdit sınırları içerisinde iken 1963 yılında yapılan genel tapulama sırasında 842 sayılı kadastro parseli olarak şahıslar adına tespit gördüğü, orman olan bir yer hakkında bu şekilde yapılan tespite değer verilemeyeceği ve sonraki işlemlerin yok hükmünde olduğu, iyi niyetle taşınmaz iktisabına ilişkin hükümlerin somut olayda uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, Antalya, Varsak, 934 ada 9 parsel sayılı, 350 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapusunun iptali ile, 15.01.2005 tarihli bilirkişi rapor haritasında (A) ile gösterilen 305 m2'lik bölümünün orman niteliği ile (B) ile gösterilen 45 m2'lik bölümünün 6831 sayılı Kanunun değişik 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yer niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen müvekkilinin adresine gönderilen dava dilekçesi ve duruşma gününü belirtir tebligatın muhatabın başka bir adres bırakmadan ayrılmış olduğu şerhi ile 23.01.2001 tarihinde iade edildiğini, 12.03.2002 tarihinde yapılan 3. duruşmada davacının doğru bir adres verememiş olması nedeni ile Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına karar verildiğini, Cumhuriyet Başsavcılığından gelen cevapta davalının adresinin temin edilemediği gerekçesiyle 28.05.2002 tarihinde yapılan 4. duruşmada davalıya ilanen tebligat yapılmasına karar verildiğini, yapılan bu ilanda yeni yapılacak duruşmanın 10.10.2002 tarihinde yapılacağı ilan edilse de mahkeme tarafından bu duruşmanın 01.10.2002 tarihinde yapıldığını ve ilanda belirtilen tarihte yapılmadığını, yerleşik Yargıtay kararlarında belirtildiği şekilde davalının adresinin tespiti bakımından yeterli araştırma yapılmadan mahkemece ilanen tebligat yapma kararı alındığını, davalının adresi (PTT, belediye, tapu müdürlüğü, nüfus, seçim kurulu, bankalar, vergi dairesi, SSK Müdürlüğü, askerlik şubesi gibi) resmi dairelerden sorulmadan ilanen tebligat yapma yoluna gidildiğini, davalı müvekkilinin dava tarihinde ve yapılan yargılama süresi boyunca SSK’lı olarak çalıştığını, mahkemenin SGK ya (o tarihte SSK) yazı yazmış olması halinde adresini tespit edebileceğini, ilanen tebligat yapılmasının usulsüz olduğunu, Yargıtay kararlarında belirttiği gibi keşif gününün davalı tarafa tebliğ edilmesi gerekirken mahkemece yapılan keşif gününün davalıya tebliğ edilmediğini, yine keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarının da davalıya tebliğ edilmediğini ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 283 üncü maddesine göre itiraz hakkı tanınmadan karar verildiğini, gerekçeli kararın da davalıya ilanen tebliğ edilerek kararın kesinleştirildiğini, müvekkilinin hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, açıklanan nedenlerle kararın hukuken kesinleşmemiş olduğunu ve kesinleşme şerhinin de bu nedenle hukuki sonuç yaratmayacağını, mahkeme tarafından yapılan dava dilekçesine ilişkin ilan metninde Tebligat Kanunu 30 ncu maddesine uyulmadığını ileri sürerek geçerli bir tebligat yapılmadan ve taraf teşkili sağlanmadan yapılmış olan yargılama neticesinde verilmiş olan kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kısmen orman tahdidi içinde kalan ve kısmen de Hazine adına orman dışına çıkarılan yere ilişkin tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedinci fıkrası ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 7201 sayılı Tebligat Kanunu
3. Değerlendirme
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) Geçici 3/2 inci maddesi; "Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar Bölge Adliye Mahkemelerine gönderilemez." hükmünü içermektedir.
Anılan Kanun maddesinin düzenleniş amacı, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlara karşı Yargıtay yoluna başvurulmasını ve karar kesinleşinceye kadar kanun yolu denetiminin Yargıtay tarafından yapılmasını sağlamaktır.
Somut olayda; temyiz incelemesine konu dosyada İlk Derece Mahkemesi kararı 13.04.2005 tarihinde verilmiş olup, karar tarihi itibariyle asıl kararı inceleme yetkisi Yargıtaya ait olduğundan iş bu karara yönelik temyiz başvurusu üzerine İlk Derece Mahkemesince verilen temyiz isteminin süreden reddine dair 27.04.2023 tarihli ek karar hakkında Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi ek kararının kaldırılmasına dair verilen 18.01.2024 tarihli ve 2023/1259 Esas, 2024/61 Karar sayılı kararın yok hükmünde olduğunun tespiti ile Antalya 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/334 Esas, 2005/178 Karar sayılı dosyasında verilen 27.04.2023 tarihli ek karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi.
Bilindiği üzere; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36 ncı maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz." hükmüne; 6100 sayılı Kanun'un 27 nci maddesinde ise, "(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir." hükmüne yer verilmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun (7201 sayılı Kanun) 28 inci maddesi, "Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır. Usulüne uygun tebligat yapılamayan ikametgahı, meskeni veya iş yeri de bulunamayan kimsenin adresi meçhul sayılır. Adresin meçhul olması halinde keyfiyet tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verilmek suretiyle tespit edilir. Bununla beraber tebliği çıkaran merci, muhatabın adresini resmi veya hususi müessese ve dairelerden (seçim kurulları, tapu dairesi, belediye... vs.) gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla tahkik ve tespit ettirir..." hükmünü,
Tebligat yapılan tarihlerde yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğü'nün 46 ncı maddesi ise, "Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır. Bu Tüzük hükümlerine göre tebligat yapılamıyan ve 13 üncü madde mucibince yapılan soruşturmaya rağmen ikametgahı, meskeni veya iş yeri de bulunamıyan kimsenin adresi meçhul sayılır. Adresi meçhul olması halinde keyfiyet tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına tebliğ mazbatasına şerh verdirilmek suretiyle tesbit edilir. Bununla beraber tebliği çıkaran merci, lüzum görürse, muhatabın adresini resmi veya hususi müessese ve dairelerden veya zabıta vasıtasiyle tahkik ve tesbit ettirebilir. İlan, tebligatta başvurulacak son çaredir." hükmünü içermektedir.
Somut olaya gelince; İlk Derece Mahkemesince, davalının dava dilekçesinde gösterilen adresine tebligat yapılmış, tebligatın bila tebliğ dönmesi üzerine adres araştırması için Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmakla yetinilmiş, akabinde dava dilekçesi ve gerekçeli karar davalıya ilanen tebliğ edilmiş, kararın 31.03.2008 tarihinde kesinleştiğine dair 27.05.2013 tarihli kesinleştirme tutanağı düzenlenmiştir.
Bu itibarla; yukarıda yazılı kanun ve tüzük hükümlerine aykırı yapıldığı anlaşılan usulsüz tebligat ile savunma ve hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayacak şekilde yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru olmayıp İlk Derece Mahkemesince ek kararla, usule aykırı şekilde hükmün kesinleşmiş olduğu gerekçesiyle davalının temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş olması da doğru görülmediğinden, İlk Derece Mahkemesinin 27.04.2023 tarihli ek kararının kaldırılmasına ve esasa ilişkin temyiz yönünden ise, davalıya dava dilekçesi ve duruşma gününün usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek taraf teşkilinin sağlanması, bundan sonra davalı tarafın göstereceği kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
İlk Derece Mahkemesinin temyiz talebinin reddine ilişkin 27.04.2023 tarihli ek kararının KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesinin 13.04.2005 tarihli ve 2001/334 Esas, 2005/178 Karar sayılı esasına ilişkin (asıl) kararının 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
Peşin harcın temyiz istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
24.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.