Logo

8. Hukuk Dairesi2024/1772 E. 2024/3336 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine'nin, 6292 sayılı Kanun uyarınca yapılan taşınmaz satışının kanuna ve tebliğe aykırı olduğu iddiasıyla açtığı tapu iptali ve tescil davasında, satış işleminin idari işlem niteliğinde olması nedeniyle dava şartının oluşup oluşmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 6292 sayılı Kanun uyarınca yapılan taşınmaz satışlarının idari işlem niteliğinde olduğu ve bu işlemin idari yargıda iptal edilmeden veya idarece geri alınmadan tapu iptali ve tescil davasının esastan incelenemeyeceği, somut olayda ise satış işleminin yargılama aşamasında idarece iptal edildiğinin tespit edildiği ancak bu idari işlemin kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılmadan davanın esastan incelenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

EK KARAR TARİHİ : 15.02.2024

SAYISI : 2022/2396 E., 2023/2952 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : İpsala Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/5 E., 2022/111 K.

Taraflar arasındaki 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un (6292 Sayılı Kanun) 12 inci maddesi uyarınca yapılan satış sonucu oluşan tapu kaydının yolsuz olduğu iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın, davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Edirne ili İpsala ilçesi Koyuntepe Mahallesinde bulunan 158 ada 1 parsel sayılı 76.524,23 metrekare yüzölçümündeki tarla vasıflı Hazine adına kayıtlı taşınmazın 1.255.000/7.652.423 hissesi 31.05.2018 tarihinde 6292 sayılı Kanun uyarınca yapılan satış sonucunda davalı ... adına, bakiye kalan 6.397.423/7.652.423 hissesi ise davacı Hazine adına tescil edilmiştir.

Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde, 158 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 6292 sayılı Kanun'un 12 inci maddesi uyarınca davalıya satıldığını, ancak satış işleminin aynı kanun ve 355 sayılı Milli Emlak Genel Tebliğine aykırı olduğunu belirterek taşınmazın satış işleminin ve tapu kaydının aynı Kanun'un 11/4 üncü maddesi uyarınca iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, "davanın, Hazine adına kayıtlı iken 6292 sayılı Kanun'un 12 inci maddesi kapsamında, davalıya satış suretiyle devredilen taşınmazın, kanunun aradığı şartlara uyulmadan devredildiği, davalının hak sahibi olma koşullarını taşımadığı iddiası ile tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına kayıt ve tescili istemine ilişkin olduğu ve davalının hak sahipliği koşullarını taşımadığı" gerekçesiyle davanın kabulüne, 158 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan hissenin iptali ile davacı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hükmün davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince "davanın, davacı Hazine tarafından davalının kanunda öngörülen hak sahipliği koşullarını taşımadığı iddiasıyla davalı adına satış sonucu oluşan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tescili istemine ilişkin olduğu, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına uyarınca, 6292 sayılı Kanun uyarınca yapılan satışlarda 3. kişi tarafından tapu kaydının yolsuz oluştuğu iddiasıyla açılan davalarda, Hazine tarafından kayıt maliklerine yapılan satışın yolsuz olamayacağı kabul edilerek davaların reddinin gerekmekte olduğu, bu kapsamda üçüncü kişi tarafından açılan davalarda dahi Hazinenin yaptığı satışın yolsuzluğu kabul edilmediğine göre bu içtihatlara kıyasla ve hukukun genel ilkeleri uyarınca kişinin kendi kusuruna dayanarak hak iddiasında bulunmasının mümkün olmadığı, davalı tarafından satış başvurusunda bulunulduğunda ilgili koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin denetim külfetinin Hazine'ye ait olduğu, bu kapsamda davacı Hazinenin başvuruyu reddetme imkanının her daim olduğu, şartlar oluşmadığı halde satışın yapılmış olması halinde dahi bu hususun külfetinin davalıya yüklenmesinin ve bu kapsamda tapu kaydının iptal edilmesinin mümkün bulunmadığı, bir kamu zararının oluştuğunun iddia edilmesi halinde bunun bir alacak davasına konu olabileceği, her ne kadar davacı Hazinenin 6292 sayılı Kanun'un 11/4 üncü maddesi uyarınca satılmaması gereken yerlerin satılması halinde geri alınabileceğini belirtilmekte ise de eldeki dosyanın bu kapsamda değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, bu maddenin aynı Kanunun 7/4 üncü maddesinde ki gibi orman niteliğinde olan, kamu hizmetine tahsis edilen v.s gibi satılması veya devri mümkün olmayan taşınmazların devri gibi hallerde uygulanacağı, 6292 sayılı Kanun uyarınca yapılan her satışın bu madde gerekçe gösterilerek geçersiz kılınmasının mümkün olmadığı, aksinin kabulü halinde tapu siciline ... ilkesinin zarar göreceği ve Hazine tarafından ilgili Kanun uyarınca yapılan her satış işleminin tapunun iptali tehlikesiyle kalabileceği, İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamada eksiklik bulunmamakla birlikte kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği ve bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu" gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddi ile davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 17.900.00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş; karar, davacı Hazine vekili tarafından esasa yönelik ve davalı vekili tarafından ise vekalet ücretine yönelik olarak temyiz edilmiş; Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekiline temyiz harç ve masraflarının yatırılması hususunda muhtıranın tebliğ edilmesinden sonra ek karar ile eksiliğin tamamlanmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiş ve ek karar davalı vekili tarafından temyiz edilmemiştir.

İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda yazılı şekilde karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı gibi davaya yönelik değerlendirmeler de hatalıdır. Şöyle ki, davacı Hazine, davalıya yapılan satış işleminin, aynı kanun ile bu kanunun usul ve esaslarının belirtildiği tebliğe aykırı olduğunu ve bu durumun yolsuz tescil oluşturduğu iddiasına dayanarak öncelikle satış işleminin iptal edilmesi ve ardından davalı adına olan tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına tesciline karar verilmesine ilişkin tapu iptali ve tescili davası açmıştır. Davacı Hazinenin tapu iptali ve tescili talebi yönünden, 6292 sayılı Kanun'un 12 inci maddesi uyarınca yapılan satışlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda "Adli Yargı" görevli olup bu konuda tereddüt bulunmamaktadır.

Türk Hukuk Sistemine göre, kural olarak aynî hakların doğumu, devri, muhtevalarının değiştirilmesi ve ortadan kalkması kural olarak tapu siciline tescil şartına bağlanmış olup, tescil kurucu bir nitelik taşımaktadır. Aynî haklar tescil ile doğmakla birlikte tapu kayıtlarının oluşumunda “illilik”, diğer bir anlatımla “sebebe bağlılık” prensibi esas alındığından, tescilin kendisinden beklenen hukukî sonucu doğurabilmesi için geçerli ve haklı bir sebebe dayanması gerekmektedir. Bu bakımdan tescil, hukukî sebebe bağlı bir tasarruf işlemidir. Tescilin geçerli bir hukukî sebebe dayanmaması, aynî hakkın doğumunda ve kazanılmasında kurucu unsur niteliğinde olan tescil işlemini temelde sakat hâle getirir. Belirtilen husus, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 1024 üncü maddesinin ikinci fıkrasında “Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur” şeklinde açıklanmıştır. Kanun maddesindeki bu tanımdan anlaşılacağı gibi gerçek hak durumuna uymayan tescil, yolsuz tescildir. Bu yolsuz tescil durumu, tescilin kurucu unsurlarından biri veya bir kaçının eksik olması nedeniyle başlangıçtan itibaren söz konusu olabileceği gibi sakat bir terkin veya tadil yüzünden sonradan da oluşabilir. (aynı yönde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 20.12.2022 tarihli ve 2020/1-291 Esas, 2022/1801 Karar sayılı kararı)

Ne var ki 6292 sayılı Kanun'un 12 inci maddesi uyarınca yapılan taşınmazların devrine esas olan hukuki işlem (satış işlemi), idari işlem mahiyetindedir. Bu nedenle idari işlem ortadan kaldırılmadıkça başka bir anlatımla idari işlem niteliğindeki Hazinenin satış işlemi idare tarafından geri alınmadıkça ya da İdari Yargıda iptal edilmedikçe satış işlemi sonucunda oluşan tapu kaydının yolsuz tescil niteliğinde olduğu iddiasıyla açılan davaların esasına girilmesi mümkün olmayıp başka bir ifadeyle bu tür davaların dinlenme olanağı bulunmamaktadır. Taşınmazın sicil kaydı idari bir işleme dayanmakta olup bu idari işlem ayakta oldukça hukuksal varlığını korumaktadır ve idari işlem anılan kaydın illetini teşkil etmektedir. Tüm bu anlatılanlar birlikte değerlendirildiğinde, Mahkemece satış işleminin idare tarafında geri alınmasının ya da idari yargıda iptalinin kesinleşmesinden sonra davanın esasına yönelik karar verilebilir.

Somut olay itibariyle, davanın açıldığı sırada dava konusu taşınmazın satışının İdare tarafından geri alındığı veya idari yargı kararıyla iptal edildiği hususunda herhangi bir bilgi ve belge bulunmasa da, UYAP sistemi üzerinden yapılan sorgulamada taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine "İpsala Kaymakamlık Makamının 04.02.2020 tarih 1444 sayılı olurları ile satış işleminin iptal edildiği" şerhinin dava tarihinden sonra yani yargılama sırasında 11.02.2020 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Şu halde taşınmaza ilişkin satış işlemi yargılama sırasında idare tarafından geri alınmış ve yukarıdaki fıkrada belirtildiği üzere davanın dinlenebilirliğine ilişkin dava şartı eksikliği aşamalarda tamamlanmıştır. Hem İlk Derece Mahkemesince hem de Bölge Adliye Mahkemesince anılan bu hususun üzerinde durulmadığı gibi satış işleminin geri alınmasına (satışın iptaline) ilişkin idari işlemin de kesinleşip kesinleşmediği ilgili kurumlardan sorulup saptanmadan davanın esasına yönelik değerlendirmeler yapılmak suretiyle karar verilmiştir.

Hal böyle olunca doğru sonuca ulaşılabilmesi için, Bölge Adliye Mahkemesince öncelikle taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesindeki satış işleminin iptal edildiğini belirten şerhe ilişkin Kaymakamlık kararının davalıya tebliğ edilip edilmediğinin araştırılmalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 165 inci maddesindeki "Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir. Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir." şeklindeki düzenleme gereği Kaymakamlık kararı tebliğ edilmemiş ise tebliği sağlanmalı ve idari yargı da dava açılma süresi beklenilmeli, Kaymakamlık kararı tebliğ edilmiş ise bu idari işleme karşı idari yargı da dava açılıp açılmadığı araştırılmalı ve idari yargı da dava açılmış ise davanın sonucu beklenilmelidir. Belirtilen hususlar yerine getirildikten sonra başka bir ifadeyle idari işlemin geri alınma kararının veya bu kararının iptaline yönelik dava sürecinin kesinleşmesinden sonra tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda eldeki davada işin esasına yönelik bir karar verilmelidir.

Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda belirtilen hususlar dahilinde araştırma ve inceleme yapılmadan davanın esasına yönelik yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.