Logo

8. Hukuk Dairesi2024/1897 E. 2024/2594 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kullanım kadastrosu sonucu Hazine adına tespit edilen taşınmaz üzerinde davacının zilyetliğinin bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının taşınmazın bir kısmı üzerinde (zeytin ağaçlarının bulunduğu kısım) tespit tarihinde ekonomik amacına uygun zilyetliğinin bulunduğu, diğer kısmında ise böyle bir zilyetliğinin bulunmadığı gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/47 E., 2022/1431 K.

KARAR : İstinaf talebinin kabulü ile davanın reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bergama Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2019/6 E., 2021/44 K.

Taraflar arasındaki kullanım kadastrosuna itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurununkabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı dvacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kullanım kadastrosu sırasında Manisa ili Soma ilçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 230 ada 1 (224 ada 10) parsel sayılı 4.641,32 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tarla niteliği ile, beyanlar hanesinde "6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dışına çıkartıldığı" ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) Ek-4 üncü maddesi gereği kadastro işlemine tabi tutularak "1995'ten beri 1/2 ...,1/2 ... kullanımında olduğu" da belirtilerek Hazine adına tespit edilmiştir.

Davacı vekili, dava konusu taşınmazın yaklaşık otuz yıldır babaları tarafından kullanıldığını daha sonra kendileri tarafından ekilip biçildiğini beyan ederek, 1/2 pay oranında davalı lehine verilen kullanıcı şerhinin iptali ile adına şerh verilmesini talep ve dava etmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "dava konusu (B) ile gösterilen alanın 7-8 yıl öncesine kadar tarım alanı olarak kullanıldığı ve terk edildiği, A ile gösterilen alanın 20 yıl öncesine kadar tarla olarak kullanıldığı ve zeytin ve meyve ağaçlarının meyvelerinden faydalanıldığını belirtmiş, kadastro çalışmalarında 230 ada 1 parsel olarak taşınmaz ilan edilse de tapu kütüğünde 224 ada 10 parsel olarak 10.04.2019 tarihli ve 2751 yevmiye numarası ile tescil edildiği tespit edilmiş olup 224 ada 10 numaralı parsele ait pafta örneğinin zemine uygulandığı ve uygulama neticesinde paftanın ve tapu kaydının zemine uygun olduğu, dava konusu 224 ada 10 parsel nolu taşınmazın 1995 yılından beri ... ile... işgallerinde olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine" karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

Bölge adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve saysı belirtilen kararı ile, "dava konusu taşınmazın davacı ve davalı ... tarafından kullanıldığının anlaşılması karşısında mahkemece, davanın reddine karar verilmesi isabetli olduğu belirtilerek taşınmazın tespit gibi (beyanlar hanesindeki tüm şerhlerle birlikte) tesciline karar verilmekle yetinilmesi gerekirken, 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarıldığı şerhi konusunda karar verilmeden, taşınmazın ... adına tesciline şeklinde infazda tereddüt oluşturur şekilde tescil hükmü kurulması isabetsiz olduğu gerekçesiyle istinaf talebinin kabulü ile düzeltilerek yeniden davanın reddine" dair hüküm kurulmuş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3402 sayılı Kanun'un Ek-4 üncü maddesi uyarınca, 6831 sayılı Kanun'un 20.06.1973 tarihli kanunla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı, kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle bu Kanun'un 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir hükmünü, taşımaktadır. "Kullanım kadastrosu" olarak isimlendirilen bu çalışmanın amacı, 2/B sahalarını, fiili kullanım durumlarını dikkate alarak parsellere ayırmak ve bu taşınmazları 2/B alanı olarak Hazine adına tescil ederken, taşınmazlar üzerinde tespit günü itibariyle fiili kullanımı bulunanları ve muhdesatları tespit ederek tapunun beyanlar hanesinde göstermektir.

Kullanım kadastrosuna itiraz niteliğindeki davalarda uyuşmazlık mülkiyete yönelik olmadığından, 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin davacı ya da evvelki kullanıcılar lehine gerçekleşmiş olması şartının aranmayacaktır, bununla birlikte taşınmaz üzerinde tespit sırasında devam etmeyen geçmişte kısa bir dönem kullanılmış olması da 3402 sayılı Kanunun aradığı koşullara uygun kullanım şekli değildir. Bir başka deyişle, kullanım kadastrosu sırasında beyanlar hanesinde kullanıcı olarak gösterilebilecek kişiler, kadastro tespiti sırasında taşınmazı ekonomik amacına uygun olarak fiilen kullanan kişiler olacaktır,

İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmazın davacının tespit tarihi olan 2019 yılında fiili kullanımında bulunup bulunmadığı hususunda taşınmaz başında yapılan keşif sırsaında yerel bilirkişiler taşınmazın zeytin ağaçları bulunan (A) ile gösterilen bölümünde davacının ve babasının zeytin ağacı dikerek ve zeytinleri toplayarak kullanımının bulunduğunu belirtmiş, (B) ile gösterilen kısma ilişkin olarak davalının bir dönem (tahmini 2005-2008 yılları arasında) domates fidanı ektiğini birkaç yıl kaldıktan sonra fideleri sökerek taşınmazı kullanmadığını belirtmişlerdir. Teknik bilirkişiler ise raporlarında (A) ile gösterilen alanın uzun yıllardır ekilip biçilmediğini ,zeytin ağaçlarının bulunduğunu, meyvelerinin toplandığını, (B) ile gösterilen alanın ise 7-8 yıldır tarımsal amaçlı kullanılmadığına dair rapor sunmuşlardır. Dolayısıyla davacı yönünden (B) ile gösterilen alana yönelik olarak tespit tarihinde ekonomik amacına uygun kullanımın bulunmadığının kabulü gerekir.

Hal böyleyken, Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar tanık ve mahalli bilirkişi beyanları gereği taşınmazda davacının zeytin toplayarak, davalının da domates ekerek zilyetliklerini sürdürdüğü kabul edilmiş ise de; davacının krokide (A) ile gösterilen bölüm üzerinde zeytin ağaçlarının meyvelerini toplayarak tespit tarihi itibariyle zilyetliği bulunduğunun kabulü ile bu kısım yönünden davanın kabulüne, (B) ile gösterilen bölüm yönünden ise tespit tarihi itibariyle Kanunun aradığı ekonomik amaca uygun zilyetliğinin bulunmadığının anlaşılması karşısında bu bölüm yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

S O N U Ç : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin bu yönü amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.