"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/137 E., 2020/7 K.
KARAR : Davanın reddine
Taraflar arasındaki TMK'nın 713. maddesine dayalı tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 25.10.2023 tarihli ve 2021/4289 Esas, 2023/5501 Karar sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, Serik ilçesi, ... beldesi, ... Mahallesinde 30 yıldan beri zilyetliğinde bulunan, sınırlarını dilekçesinde belirttiği, yaklaşık 1000 m2 taşınmazın zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinme koşullarının oluştuğunu belirterek adına tescili istemiyle dava açmıştır.
İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulü ile Antalya, Serik, ..., ... Mahallesinde gerekçeli karara ek fen bilirkişisi raporunda (A) (934,57 metrekare) harfiyle gösterilen ve koordinatları belirtilen taşınmazın davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ile ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 08.02.2018 tarihli ve 2017/9669 Esas, 2018/773 karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Yargıtay bozma ilamında özetle; "yöntemince zilyetlik araştırması yapılması ve taşınmazın imar planına göre konumunun belirlenmesi’’ gereğine değinilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine, 12.07.2019 havale tarihli bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen kısmın orman vasfında Hazine adına tesciline karar verilmiş hüküm davacı tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 25.10.2023 tarihli ve 2021/4289 Esas, 2023/5501 Karar sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiş, davacı tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmazın 1990 tarihinde kesinleşen orman sınırı dışında olduğu, ancak eski tarihli belgeler üzerinde yapılan incelemeye göre yoğun maki örtüsü bulunduğu, öncesinin maki sahası olduğu, 6831 sayılı Orman Kanunu (6831 sayılı Kanun) 1. maddesine göre "Orman Sayılan Maki" alanı içinde kaldığı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmesi gerektiğinden davacının kazandırıcı zamanaşımı ile dava konusu yeri kazanması mümkün olmadığından davasının reddine karar verilmişse de; delillerin değerlendirilmesinde hata yapılmış, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmuştur.
Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 6831 sayılı Kanun uyarınca yapılan orman kadastro çalışmaları 1990 yılında kesinleşmiş ve dava konusu taşınmaz kesinleşen orman sınırı dışında kalmıştır. Bu durumda orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra sürdürülen zilyetliğe değer verilecek, orman kadastrosunun kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinimi için gereken 20 yıllık süre geçmiş ve davacı lehine koşullar oluşmuşsa taşınmazın davacı adına tesciline karar verilecektir. Ancak taşınmazın orman kadastrosunun dışında kaldığı tarihten dava tarihine kadar 20 yıllık süre geçmemişse, bu durumda taşınmazın orman kadastrosunun kesinleşmesinden önceki niteliğinin de belirlenmesi, orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde orman kadastrosunun kesinleşmesinden önceki zilyetlik süresinin de dikkate alınması gerekecektir. Somut olayda orman kadastrosunun kesinleştiği tarih olan 1990 yılı ile dava tarihi olan 2013 yılı arasında 20 yıllık süre geçmiş olup buna rağmen İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmazın evveliyatını maki örtüsü barındırdığı ve orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesi ile davanın reddine ve taşınmazın orman vasfı ile tesciline karar verilmiş olması doğru değildir.
Bundan ayrı 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun ihya edilen taşınmaz mallara ilişkin 17. maddesinin 2. fırkası, "il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz" hükmünü içermekte olup buna göre, imar planına alınan bir taşınmazın imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal sebeplerine dayalı olarak mülk edinilebilmesi için tüm koşulların, imar planının onay tarihine kadar oluşmuş olması gerekir. Burada bahsedilen imar planı, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 8/b maddesinde tanımlanan, nazım ve uygulama imar planı olup, dosya kapsamından, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce imar planı bulunmadığı bildirilmişse de; taşınmazın bulunduğu ... mahallesindeki tescil davası sonucu verilen kararlara ilişkin dairemizce aynı gün incelemesi yapılan bazı dosyalarda (Dairemizin 2024/2881 Esas, 2024/7712 Karar sayılı dosyası) taşınmazların bulunduğu yerde 07.08.2001 tarihinde onaylanan uygulama imar planı olduğu bildirilmiştir. Taşınmazın imar planı kapsamına alınması ile bu tarihten sonra sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceğinden ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile 20 yıl devam etmesi gereken zilyetlik süresinin hesaplanmasında taşınmazın imar planı kapsmında olup olmaması davanın sonucuna etki edecek nitelikte olduğundan İlk Derece Mahkemesince bu hususta yeniden araştırma yapılması, belirlenecek tarihe göre zilyetlik yolu ile taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekecektir.
Ayrıca, bozma öncesi düzenlenen 05.08.2014 tarihli orman bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirildiği halde, bozma sonrası alınan 30.04.2019 tarihli orman, ziraat ve fen bilirkişilerince düzenlene raporda taşınmaz evveliyatının makilik ve yüksek eğimli olduğu, 1992 hava fotoğrafında ev yapılan kısımdaki maki örtüsünün kaldırıldığı, diğer meyli fazla olan alan üzerindeki maki örtüsünün devam ettiği, eğimin %20-25 olduğu bu hali ile taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu bildirilmiş, ağaç yaşları konusunda da bozma öncesi ve sonrası raporlarda bilirkişi rapor tarihleri de dikkate alındığında farklılıklar olduğu halde mahkemece bu çelişkiler üzerinde durulmamıştır.
Açıklanan nedenlerle öncelikle dava konusu taşınmazın konumunu en yakın kadastro parselleri ile birlikte gösteren bilirkişi raporundaki kroki, yazılacak müzekkereye eklenmek sureti ile dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde uygulama veya nazım imar planı bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte yapılıp kesinleştiği, dava konusu taşınmazın bu planlar kapsamında kalıp kalmadığı, ... Belediye Meclisince 07.08.2001 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planının dava konusu taşınmazı kapsayıp kapsamadığı hem ilçe hem büyükşehir belediyelerinden sorulmalı, dava konusu taşınmaza komşu olan taşınmazların kadastro tutanakları tapu kayıtları varsa tespitlerine esas alınan belgeler hükmen tescil edilenler varsa dava dosyaları ve taşınmazı yakın çevresi ile birlikte gösterir kadastro paftası dosya içerisine alındıktan sonra, gelen yazı cevabına göre zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığını değerlendirilmesi için daha önce keşiflerde görev almayan üç orman, bir ziraat ve bir jeodezi mühendisi eşliğinde keşif yapılmalı ve daha önceki keşifte incelenen hava fotoğrafları üzerinde streoskopik inceleme yapılmak sureti ile dava konusu taşınmazın konumu, üzerinde bulunan bitki örtüsünün niteliği, varsa ağaç sayısı ve cinsi, tasarruf sınırlarının bulunup bulunmadığı, imar ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı, ekonomik amaca uygun kullanım olup olmadığı hususlarında rapor alınmalı, dava tarihinden önce uygulama veya nazım imar planı varsa bu tarihe kadar yoksa dava tarihine kadar Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. ve TMK'nın 713. maddelerinde düzenlenen koşulların davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin, aynı çevrede bulunup tescil davasına konu edilen taşınmazlar ve hükmen oluşan tapu kayıtları ile taşınmazların köy yerleşim yerinde olup olmadığı ve kesinleşen orman sınırları dışında kaldığı hususları hep birlikte değerlendirilmek sureti ile oluşacak sonuca sonuca göre hüküm kurulması gerektiğinden, Dairemizin 19.12.2023 tarihli ve 2021/4631 Esas, 2023/6554 Karar sayılı onama kararı kaldırılarak yukarıda belirtilen gerekçe ile hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ:Açıklanan sebeplerle
Davacının karar düzeltme talebinin KABULÜNE,
Dairemizin 25.10.2023 tarihli ve 2021/4289 Esas, 2023/5501 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyen davacıya iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
17.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.