Logo

8. Hukuk Dairesi2025/666 E. 2025/1584 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacıların, orman kadastrosu sonucu Hazine adına tescil edilen taşınmazların tapu iptali ve tescili ile terditli olarak tazminat taleplerinin reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazların tesciline ilişkin uyuşmazlığın kesin hükümle sonuçlandığı, davacıların aynı taleple dava açmalarının mümkün olmadığı ve tazminat talebinin de zamanaşımına uğradığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1163 E., 2024/1840 K.

KARAR : Davacılar vekilinin istinaf taleplerinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.1 inci maddesi gereğince reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ezine Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/118 E., 2018/345 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil ile terditli olarak talep edilen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda İlk Derece Mahkemesince ... ve Orman İdaresine karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, Hazineye karşı açılan davanın tapu iptali ve tescil talebi yönünden kesin hüküm bulunması nedeniyle, tazminat talepleri yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava konusu taşınmazların bulunduğu yörede; 1982 yılında arazi kadastrosu yapılmış olup, yapılan kadastro çalışmasında dava konusu Çanakkale ili Ezine ilçesi Çarıksız köyü 235 parsel sayılı taşınmaz davalı olduğu için 107.000,00 metrekarelik ve tarla olarak malik hanesi ve yüzölçümü Mahkeme tarafından belirlenmek üzere Hazine adına, Çanakkale ili Ezine ilçesi Çarıksız köyü 36 parsel sayılı taşınmaz davalı olduğu için 30.327,00 metrekarelik ve tarla olarak malikhanesi ve yüzölçümü Mahkeme tarafından belirlenmek üzere malikhanesi boş bırakılarak tespit edilmiş, tespite karşı ... tarafından dava açılması üzerine Kadastro Mahkemesince; 235 parselin tespitin iptaline ve parselin tamamının orman niteliği ile Hazine adına tesciline, 36 parselin tespitinin iptaline ve 16.542 metrekarelik miktarlı yerin tarla vasfı ve 36 parsel olarak ... adına tesciline, 13.875 metrekarelik miktarlı yerin tarla vasfı ve yeni parsel numarası verilmek suretiyle eşit hisse ile ... ve ... adına tesciline, karar verilmiştir.

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacılara ait Çanakkale ili Ezine ilçesi Çarıksız köyü 235 ve 36 parsel numaralı taşınmazların davacıların dedesi ... adına tapulu iken daha sonra Orman Bölge Müdürlüğü adına tescil edildiğini, 1953 yılında Ezine Kadastro Mahkemesinin 952/61 Esas ve 953/144 Karar sayılı kararları ile taşınmazların ... adına tapuya tescil edildiğini, ancak 1983/10 Esas ve 1996/146 Karar sayılı kararla taşınmazın orman olduğu gerekçesiyle Hazine adına tescil edildiğini, bu kararın yalnızca bir bilirkişinin taşınmazın orman olduğu yönündeki ifadesine dayanarak verildiğini, taşınmazın orman niteliğinde olduğuna dair başka bir delil veya bulgunun mevcut olmadığını, davacıların tapulu taşınmazlarının vergilerini düzenli olarak ödediklerini ve uzun yıllardır bu taşınmazı tarım arazisi olarak aktif bir şekilde kullandıklarını, Orman Bölge Müdürlüğünün 1998 tarihli yazısında da taşınmazın orman vasfında olmadığını ve orman tahdidi içinde yer almadığını bildirdiğini, dolayısıyla taşınmazın günümüzde veya 60 yıl önce orman niteliğinde olmadığının ilgili idarelerden alınan belgeler ve bilirkişi raporları ile kanıtlandığını, mülkiyet hakkının 1982 Anayasası, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi gibi ulusal ve uluslararası mevzuatla korunan temel bir hak olduğunu, devletin mülkiyet hakkına müdahale etmemesi gereken bir yükümlülüğü olduğunu, bu tür mülkiyet müdahalelerinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre uygun bir tazminat ödenmesi gerektiğini, ayrıca Devletin el koyduğu taşınmazların bedelsiz olarak alınamayacağına dair Yüksek Mahkeme kararlarının bulunduğunu, tüm bu nedenlerle mülkiyet hakkına yapılacak bir müdahalenin ancak adil bir tazminatla ve birey-kamu çıkarları arasında dengeli bir ilişki sağlanarak yapılması gerektiğini belirterek, taşınmazın davacılar adına tapuya tescil edilmesini, bunun mümkün olmaması halinde taşınmazın bedelinin yasal faiziyle birlikte ödenmesini istemiştir.

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın konusuz olduğunu ve mevcut olmayan bir haksız fiile karşı açıldığını, davaya konu işlemin kesinleşmiş bir Mahkeme kararına dayandığını, dolayısıyla davalı sıfatının Adalet Bakanlığı olması gerektiğini ve yargı faaliyetinin idari bir eylem niteliği taşıması nedeniyle davanın İdari Yargı konusu olduğunu, davaya konu kararın 13.05.2002 tarihinde kesinleşmiş olması nedeniyle davanın zamanaşımı süresini aşarak açıldığını, dava konusu tazminat olarak kabul edilirse dahi zamanaşımı yönünden reddedilmesi gerektiğini, davaya konu taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacak nitelikte olduğunu, ayrıca davacıların murisi ... Ay tarafından Ezine Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/11 Esas sayılı dosyasında Hazine ve Orman İdaresine karşı açılan tapu iptal ve tescil davasının 31.05.2006 tarihli ve 2006/187 Karar sayılı kararı ile 235 parsel yönünden kesin hüküm nedeniyle reddedilerek 30.03.2007 tarihinde kesinleştiğini ve davanın kesin hüküm nedeniyle reddedilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı ... İdaresi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların talebinin hangi parseli kapsadığının, istenen bedelin miktarının ve zararın açıklığa kavuşturulması gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, Ezine Kadastro Mahkemesinin 1983/10 Esas ve 1996/146 Karar sayılı kararları ile taşınmazların orman vasfıyla hazine adına tescil edilmesine dair kesinleşmiş kararların bulunduğunu, kesin hüküm nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, davacıların hukuki yararlarının bulunmadığını, Orman İdaresinin yanlış taraf olarak gösterildiğini, bu tür davaların İdari Yargıda ve Hazine aleyhine açılması gerektiğini, 3402 sayılı Kanun’un 12/3 üncü maddesi gereğince 10 yıllık sürenin, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 7 nci, 9 uncu, 10 uncu ve 11 inci maddeleri gereğince de orman kadastrosuna itiraz için öngörülen 30 günlük ve 6 aylık sürelerin dolduğunu, ayrıca 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca davanın süresinde açılmadığını, davanın zamanaşımı yönünden reddedilmesi gerektiğini, Devlet ormanlarının kuru mülkiyetinin Hazineye ait olduğunu, bu nedenle husumet itirazının kabul edilmesi gerektiğini, taşınmazların 6831 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi uyarınca orman sayılan alanlardan olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın konusuz olduğunu ve mevcut olmayan bir haksız fiile karşı açıldığını, davaya konu işlemin kesinleşmiş bir Mahkeme kararına dayandığını, dolayısıyla davalı sıfatının Adalet Bakanlığı olması gerektiğini ve yargı faaliyetinin idari bir eylem niteliği taşıması nedeniyle davanın idari yargı konusu olduğunu, davaya konu kararın 13.05.2002 tarihinde kesinleşmiş olması nedeniyle davanın zamanaşımı süresini aşarak açıldığını, husumet yönünden de Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu tazminat olarak kabul edilirse dahi zamanaşımı yönünden reddedilmesi gerektiğini, davaya konu taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacak nitelikte olduğunu, ayrıca davacıların murisi ... Ay tarafından Ezine Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2006/11 Esas sayılı dosyasında Hazine ve Orman İdaresine karşı açılan tapu iptal ve tescil davasının 31.05.2006 tarihli ve 2006/187 Karar sayılı kararı ile 235 parsel yönünden kesin hüküm nedeniyle reddedilerek 30.03.2007 tarihinde kesinleştiğini ve davanın kesin hüküm nedeniyle reddedilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; dava konusu her iki parselin de kesinleşmiş hükümle tescillerinin yapıldığı, davacıların dayanmış olduğu maddi vakıaların daha önce hükme bağlanmış olan davalardaki vakıalar ile aynı olduğu gerekçesiyle tapu iptal ve tescil talebi yönünden kesin hüküm bulunması nedeniyle dava şartı bulunmadığından davanın usulden reddine, tazminat talebi yönünden ise dava tarihi itibarıyla taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine, davalılar Orman İdaresi ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün davada taraf sıfatı bulunmadığından bu davalılar bakımından husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; davaya konu taşınmazın tapuya tesciline ilişkin yargılamaların tümü neticesinde davacıların murisi tarafından başlatılan uyuşmazlıkların kesin hükümle sonuçlandığı, davacının dayandığı vakıaların daha önceki yargı kararlarıyla hükme bağlanmış vakıalar ile aynı olduğu ve bu nedenle aynı taleple açılan davanın kesin hüküm nedeniyle dinlenme imkânı bulunmadığı, Mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, bu itibarla tazminat isteminin de dinlenme olanağı bulunmadığı, kesin hüküm ve zamanaşımı nedeniyle İlk Derece Mahkemesince verilen ret kararı usul ve kanuna uygun olduğu, usul ve esas yönünden kanuna aykırı bir durum bulunmadığı gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf taleplerinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.1 inci maddesi gereğince reddine karar verilmiş, davacılar vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna başvurulmuştur.

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kesin hüküm oluşturduğu kabul edilen Ezine Kadastro Mahkemesinin 1983/10 Esas, 1996/146 sayılı dosyasında dava konusu taşınmazının niteliği belirlenmeden, idari yazı üzerine orman vasfında olduğu kabul edilerek dava konusu taşınmazın orman vasfında olan yerlerden olduğu kabul edilerek karar verildiğini, İlk Derece Mahkemesince taşınmazın niteliğini belirlemeden önceki kararın kesin hüküm teşkil etmeyeceğinin nazara alınmaksızın ve bu itibarla dava konusu taşınmazın orman vasfında olup olmadığının yöntemince incelenerek araştırılmaksızın karar verilmesinin yerinde olmadığını, son duruşma zaptında tazminat taleplerine yönelik zamanaşımından ret kararı verildiği belirtilmesine karşın gerekçeli kararda bu hususun açıklanmadığını, ayrıca ön inceleme duruşmasında tanık ve delil sunmaları için verilen sürede tüm delillerini ibraz ettiklerini ancak tanık beyanları ve keşif taleplerinin reddedildiğini, kararın kesinleşme tarihi konusunda müvekkillere tam tebligat yapılmamış olduğundan bunun araştırılmasının gerekli olduğunu, Anayasa Mahkemesi ve Türk Medeni Kanunu 1007 nci maddesi çerçevesinde tapu sicilinin hatalı tutulmasından ... zararların devlet tarafından tazmin edilmesi gerektiğini, TMK 1007’ye dayalı tazminat taleplerinin mülkiyetin hakkının kısıtlandığı tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, tapu iptal ve tescil davasının tazminat davasından önce açılması halinde, tapu iptaline ilişkin kararın kesinleştiği tarih itibarıyla 10 yıllık zamanaşımı süresinin başlayacağını, ancak, tapu iptal ve tescil davası ile TMK 1007 kapsamındaki tazminat davasının birlikte açılması halinde, henüz mülkiyet hakkı yitirilmediği için zamanaşımı süresinin başlamayacağını ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.

Dava, tapu iptali ve tescil ile terditli olarak tazminat istemine ilişkindir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki gerekçeye, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

Davacının yatırmış olduğu 615,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.