Logo

8. Hukuk Dairesi2025/6 E. 2025/961 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro müdürlüğünün ölçü, tersimat ve hesaplamalardan kaynaklanan fenni hataların düzeltilmesi talebini reddetmesi üzerine açılan davanın reddine ilişkin temyiz incelemesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının iddia ettiği gibi ölçü, tersimat ve hesaplamalardan kaynaklanan fenni bir hata bulunmadığı ve mahkemenin bozmaya uygun karar verdiği gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/107 E., 2024/200 K.

KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasındaki 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesine dayalı olarak Kadastro Müdürlüğüne yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sonucu, Denizli ili Güney ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 185 ada 25 parsel sayılı 22.527,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı, vergi kaydı, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir.

Davacı ..., 185 ada 24 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, kendilerine ait taşınmazın bir bölümünün davalıya ait taşınmaz içinde bırakıldığını, ölçü, tersimat ve hesaplamalardan ... fenni hataların düzeltilmesi için Kadastro Müdürlüğüne başvurduğunu ve Kadastro Müdürlüğünce başvurusunun reddedildiğini belirterek, söz konusu işlemin iptali ve davalıya ait 185 ada 25 parselde görünen 203,64 metrekare yüzölçümündeki bölümün kendi parseline eklenmesi istemiyle Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararına istinaden dosyanın gönderildiği Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş; hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 19.02.2020 tarih 2016/15648 Esas, 2020/655 Karar sayılı ilamıyla; "dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere ve kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 üncü maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş bulunduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve Kanun'a uygun olan hükmün onanmasına" karar verilmiş, iş bu onama ilamına karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine aynı Dairenin 19.11.2020 tarihli 2020/2357 tarihli 2020/2537 Esas, 2020/5443 Karar sayılı ilamıyla "Hukuk yargılamasında olayları anlatmak taraflara, bu olaylarla ilgili hukuki nitelendirmeyi yapma görevinin hakime ait olduğu, davacının yukarıda belirtildiği üzere 3402 sayılı Kadastro Kanunun 41 inci maddesine dayalı olarak Kadastro Müdürlüğüne yapılan başvurunun reddi üzerine eldeki davayı açtığını bildirmesine rağmen, Sulh Hukuk Mahkemesince davanın nitelendirilmesinde hataya düşülerek davanın tapu iptali ve tescil istemine yönelik olduğunun kabulüyle görevsizlik kararı verildiği ve dosyanın görevsizlikle gönderildiği Asliye Hukuk Mahkemesince de davanın aynı nitelendirme ile yargılamasının yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulduğu,

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun "Hataların Düzeltilmesi" başlıklı 41 inci maddesinde, kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan ... hatalar, ilgilinin müracaatı veya Kadastro Müdürlüğünce re'sen düzeltileceği ve düzeltme kararının ilgili taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ edileceği, ilgilileri tarafından düzeltme kararının kaldırılması istemiyle tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açılabileceği, dava açılmadığı takdirde düzeltme kararının kesinleşeceği tapu kaydına işleneceği belirtilmiş olup, maddenin açıklanan içeriği karşısında, re'sen veya istem üzerine Kadastro Müdürlüğünce yapılan düzeltmelere karşı 30 günlük süre içinde açılan davalarda Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu, Kadastro Müdürlüğünce ilgililerin başvurusu üzerine düzeltme isteminin reddine dair verilen kararlara karşı veya yukarıda sözü edilen 30 günlük sürenin dolup tapu kaydına işlenmesinden sonra açılacak davalarda ise görevli mahkemenin neresi olduğu konusunda Kadastro Kanunu'nda özel bir düzenleme bulunmadığından, bu tür davalarda görev, 6100 sayılı HMK'daki genel hükümler uyarınca belirleneceği ve ihtilaf çekişmeli yargı işi olduğundan Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olduğu,

Somut olayda davanın, Kadastro Müdürlüğüne ilgililerin (davacının) başvurusu üzerine düzeltme isteminin reddine ilişkin karara karşı açılmış olup bu tür davalarda görevli mahkeme yukarıda açıklandığı üzere Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğundan, eldeki davada her ne kadar Sulh Hukuk Mahkemesince davanın nitelendirmesinde hataya düşülerek görevsizlik kararı verilmiş ise de, görevsizlik kararının varılan sonuç itibariyle doğru bulunduğu,

Diğer yandan davacının maliki olduğunu bildirdiği 185 ada 24 parsele ait tapu kaydının incelenmesinde, taşınmazın 2/4 payla davacı adına kayıtlı bulunduğu, kalan 1/4’er payların dava dışı ... ile ... adına tescilli olduğu, davanın niteliği itibariyle, yargılama neticesinde verilecek hüküm, tüm paydaşların hukukunu etkileyeceğinden diğer paydaşların da davada yer almaları gerektiği halde, davacı dışındaki paydaşların davaya katılımlarının sağlanmadığı, bu haliyle davada, aktif dava ehliyetinin tamamlandığından ve taraf teşkilinin sağlandığından söz edilemeyeceği, taraf teşkilinin sağlanması dava şartlarından olup, bu koşullar yerine getirilmeden işin esası hakkında karar verilmesi hukuken mümkün bulunmadığı,

Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle davacıya, hissedarı bulunduğu taşınmazdaki diğer paydaşların da yöntemince davaya katılımlarını sağlaması için süre ve imkan tanınması, bu yolla aktif dava ehliyetindeki eksikliğin giderilmesi halinde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde bildirdikleri deliller toplanması ve bundan sonra, davanın 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi çerçevesinde Kadastro Müdürlüğüne yapılan başvurunun reddi üzerine olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 41 inci maddesi gereğince, kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, tersimat ve hesaplamalardan ... fenni hatalar ile bundan kaynaklanan yüzölçümü hatasının düzeltilebileceği, düzeltme işlemi ile kadastro tespiti sırasında kesinleşen mülkiyet durumunu değiştirecek şekilde uygulama yapılamayacağı hususunun göz önünde bulundurularak ve toplanmış tüm deliller birlikte değerlendirilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken, sehven onanmış olduğu anlaşıldığından" davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairenin 19.02.2020 tarih 2016/15648-2020/655 Esas, Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve yukarıda belirtilen nedenlerle usul ve Kanun'a aykırı bulunan hükmün bozulmasına karar verilmiştir

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; davacının iddia ettiği gibi herhangi bir ölçü tersimat ve hesaplamadan ... fenni hata olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğine, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, bozmaya uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı gibi 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerin biri de var olmadığına göre, İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçeler dikkate alındığında temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ONANMASINA,

427,60 TL davacı ... tarafından yatırılan peşin harcın onama harcına mahsubuna,

1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabileceğine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

11.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.