Logo

9. Hukuk Dairesi2021/10025 E. 2021/14235 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İşverenin, işçisine psikolojik tacizde bulunup ayrımcılık yaparak manevi zarara uğratıp uğratmadığına ilişkin tazminat davasında, Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçeli olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararında, 6100 sayılı HMK’nın 359. maddesinde belirtilen zorunlu unsurlar olan tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalar, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer almaması ve istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürülen itirazların değerlendirilmemesi, kararın somut olaya özgü hukuki gerekçe ihtiva etmemesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : ... 28. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili ile davalılardan ..., ..., ... vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, müvekkilinin 04/01/2012-16/01/2015 tarihleri arasında avukat olarak çalıştığını, müvekkili tarafından açılan işe iade davasının ... 8.İş Mahkemesinde 2015/104 esas sayılı dosyasında görüldüğünü, davalı işverenlerin müvekkilini bezdirerek işyerinden kendi isteği ile istifa etmesi amacıyla psikolojik taciz uyguladıklarını, ayrıca İş Kanunu'nun 5. md sinde düzenlenen eşit davranma borcuna aykırı ayrımcı davranışlara tabi tuttuklarını, müvekkilinin manevi açıdan yıpransa da zamanla kendisine uygulanan psikolojik tacizle mücadele etmeye başladığını, müvekkilini bezdiremeyen davalıların sonunda ekibindeki iki avukatın 15 dakikalık sözlü tartışmasını bahane edip, bu tartışmanın kendisinin ekibini iyi yönetemediğini gösterdiğini iddia ederek kötü niyetle büyütülen bir olay sonucu müvekkilinin haksız ve geçersiz bir şekilde işten çıkartıldığını ileri sürerek, işyerinde çeşitli eylem ve işlemlerle uygulanan bezdirme amaçlı psikolojik taciz nedeniyle manevi tazminat ile eşit davranma ilkesine aykırılıktan kaynaklanan ayrımcılık tazminatı alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalılar vekili, söz konusu iddiaların hukuka ve somut gerçeklere aykırı olduğunu, eğer işveren işçiye hizmet akdinin bir tarafı olarak bireysel düzeyde anlaşma yapıyorsa o zaman eşit davranma yükümlülüğünün söz konusu olmadığını, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 26. maddesi düzenlemesi çerçevesinde dahi sözleşme özgürlüğü ve kişilerin maddi ve manevi varlıklarını koruma ve geliştirme ilkesi açısından işverenin gene de farklı yeteneklere ve niteliklere (örneğin disiplin kurumu) sahip işçiler arasında ayrım yapmasının mümkün olduğunu ve bunun eşit işlem yapma yükümlülüğüne aykırı bir yönü olmadığını, davacının taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğu ve davacının eşitliğe aykırılık (ayrımcılık) tazminatı talep edemeyeceğinin açık ve tartışmasız olduğunu, davacının hiç bir zaman hedef alınmadığını, bir diğer deyişle davacının sistematik olan kötü muameleye, tehdide, şiddete ve benzerlerine maruz kalmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:

İlk Derece Mahkemesince, toplanan delillere dayanılarak, davacı her ne kadar psikolojik taciz iddiasına dayalı manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de işyerinde davacıya işveren ya da diğer çalışanlar tarafından sistemli, kasıtlı ve sürekli olarak uygulanan taciz, aşağılayıcı, ... kırıcı ya da bezdirici gibi davranışlarda bulunulduğu yönünde yeterli bir delilin dosya kapsamında bulunmadığı, ispat yükü kendisine düşen davacının bu durumu ispatlayamadığı, davacı ile davalılar arasında görülen işe iade dosyasında davanın reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay tarafından denetlenerek onanması da dikkate alındığında, davacının iddialarının kesinleşen yargı kararı ile çeliştiği, işverenin ayrımcılık ihlalini güçlü bir biçimde ortaya koyacak nitelikte delil de olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu:

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:

Bölge Adliye Mahkemesince, yargılamada eksiklik bulunmamakla birlikte, kanunun olaya uygulanmasında İlk Derece Mahkemesince hata edildiği ancak bu durumun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gerekçesi ile davacı ve davalılar vekilinin istinaf başvurularının kısmen kabulüne, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1,b-2. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

Temyiz Başvurusu:

Kararı, davacı vekili ile katılma yoluyla davalılar ..., ... ve ... vekili temyiz etmiştir.

Gerekçe:

Somut uyuşmazlıkta, davacı dava dilekçesinde psikolojik taciz (mobbing) iddiasına dayalı manevi tazminat ile eşit davranma ilkesine aykırılıktan kaynaklanan ayrımcılık tazminatı talep etmiş, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesi üzerine, taraflar istinaf başvurusunda bulunmuş, davacı taraf istinaf aşamasında, taraflar arasında görülen işe iade davasına ilişkin Anayasa Mahkemesince 29/09/2020 tarihinde verilen “Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ve Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine, kararın bir örneğinin kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ... 8. İş Mahkemesine (E.2015/104, K.2015/565) gönderilmesine” dair bireysel başvuru kararını Bölge Adliye Mahkemesince sunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi kararında yer alması gereken hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359 uncu maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, “Tarafların iddia ve savunmalarının özeti”, “İlk Derece Mahkemesi kararının özeti”, “İleri sürülen istinaf sebepleri” ve “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” Bölge Adliye Mahkemesi kararında yer alması gereken zorunlu hususlardandır.

Buna göre kararda, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Gerekçe, mahkemenin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Mahkeme, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.

Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (KURU, Baki/ARSLAN, Ramazan/YILMAZ, Ejder: 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı , ... 2011, s.472).

Anayasa’nın 141 inci maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkrasının bulunması zorunludur.

Nitekim 07/06/1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği kanun koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.

Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi, tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hale getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez.

Açıklanan hukuki olgular karşısında belirtmek gerekir ki, somut uyuşmazlıkta, Bölge Adliye Mahkemesi kararında yer alması gereken zorunlu unsurlardan olan “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” hususları kararda yer almadığından, taraf vekillerinin gerekçeli şekilde istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürdükleri itirazları değerlendirilmediğinden ve bu itirazlara dair bir gerekçe tesis edilmediğinden, bir başka ifadeyle karar somut olaya özgü hukuki gerekçe ihtiva etmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararı 6100 sayılı Kanun’un 359 uncu maddesine aykırı olarak tesis edilmiştir.

Bu itibarla, anılan hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde tesis edilen Bölge Adliye Mahkemesi kararı usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ:

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 13/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.