"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılardan Tarım ve Orman Bakanlığı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, Orman İş Sendikasınca akdedilen 7-14. dönem ve ... İş Sendikasınca akdedilen 1-3. dönem Toplu İş Sözleşmeleri ve protokoller ücret zamları, kıdem terfileri, iyileştirmeler, grup ve pozisyonlardaki değişiklikler ile sözleşmelerin 32. maddeleri uyarınca Ek.1/a-b cetvellerinde belirtilen taban yevmiyeleri arasındaki farkların bazen eksik, bazen de hiç yansıtılmadığıını, ayrıca 2009 yılı için Çerçeve Protokolü ile 2. dönem Toplu iş Sözleşmesi 38. maddesinde belirtilen 01.01.2009 tarihinde başlatılıp %0,84 oranında iyileştirme yapıldıktan sonra 2. yıl birinci altı ayda verilmesi gereken %3 zam uygulanmadığı gibi, 2. yıl ikinci 6 aylık zam tutarı olan %5,5 tutarındaki zammın da geç uygulandığını, sözleşmenin 33. maddesinde yer alan ve her yıl 1 Ocak tarihinde uygulanması gereken 1,00 TL kıdem terfi tutarının da yevmiyelere yansıtılmadığını, bu nedenle ücret ve buna bağlı olarak ilave tediye ve akdi ikramiyelerin eksik ödenmiş olduğunu öne sürerek ücret farkı, akdi ikramiye farkı ve ilave tediye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne ilişkin verilen karar; Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi’nin 30.05.2019 tarih 2016/13638 esas ve 2019/12232 karar sayılı karar ile dava, Orman Genel Müdürlüğü aleyhine açılmış ise de; davacının Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na bağlı Çanakkale 3. Bölge Müdürlüğü'nde sürekli işçi olarak çalışması sebebiyle davanın Bakanlığa yöneltilmesi gerektiği gerekçesiyle sair yönler incelenmeksizin taraf teşkilinin sağlanması için bozulmuş olup Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda Orman Genel Müdürlüğü’ne yönelik açılan davanın husumetten reddine, davalı Bakanlığa yönelik davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı ... Bakanlığı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1- Davada hukuki dinlenilme haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığı hususu uyuşmazlık konusudur.
Savunma hakkı Anayasa’mızın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasa'nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
Somut uyuşmazlıkta; Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan bozma üzerine taraf teşkilinin sağlandığı ancak dava dilekçesi ve diğer belgeler davalı Bakanlığa tebliğ edilmesine karşın ıslah dilekçesinin tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davalı Bakanlık vekiline ıslah dilekçesinin tebliği sağlanarak kanunen davalıya tanınan süre geçtikten sonra ve varsa davalının ıslah dilekçesine karşı itirazları değerlendirildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, ıslah dilekçesi tebliğ edilmeden ve bu itibarla davalının hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- Öte yandan, Mahkemece bozma sonrası aldırılan bilirkişi raporu da hüküm kurmaya elverişli değildir.
Dosya içerisinde davacının sendika üyelik bilgileri, davalı idarenin uyguladığı yevmiye hesap tabloları bulunmamaktadır. Öncelikle bu bilgi ve belgelerin dosyaya kazandırılması gerekmektedir.
Mülga 2822 Sayılı Kanununun 9. maddesine göre; Toplu İş Sözleşmesinden taraf işçi sendikasının üyeleri yararlanırlar. Toplu İş Sözleşmesinin imzalanması tarihinde taraf sendikaya üye olanlar yürürlük tarihinden, imza tarihinden sonra üye olanlar ise üyeliklerinin taraf işçi sendikasınca işverene bildirildiği tarihten itibaren yararlanırlar. Toplu İş Sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye bulunmayanlar, sonradan işyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye bulunup da ayrılanlar veya çıkarılanların Toplu İş Sözleşmesinden yararlanabilmeleri, Toplu İş Sözleşmesinin tarafı işçi sendikasına dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır. Bu hususta işçi sendikasının muvafakatı aranmaz. Dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma talep tarihinden geçerlidir.
Davacının yararlandırılmadığını ileri sürdüğü Türkiye Orman işçileri sendikası ile davalı İdare arasında bağıtlanan tüm toplu iş sözleşmeleri ile ve ... İş Sendikası ile davalı idare arasında bağıtlanan sırasıyla 02/03/2009 tarihinde imzalanan 01/01/2005 - 31/12/2007 yürürlük tarihli tarihli 1. dönem, 16/09/2010 tarihinde imzalanan 01/01/2008 - 31/12/2010 yürürlük tarihli 2. dönem, 26/08/2011 tarihinde imzalanan 01/01/2011-31/12/2012 yürürlük tarihli 3. dönem, 15/07/2014 imza tarihinde imzalanan 01/01/2013-31/12/2014 yürürlük tarihli 4. dönem ve 17.08.2015 tarihinde imzalanan 1.1.2015-31.12.2015 yürürlük tarihli Toplu İş Sözleşmeleri getirtilerek Türkiye Orman İşçileri Sendikası ve ... İş Sendikasından; davacının üyelik, çekilme, muvafakat ile yararlanma ve dayanışma aidatı ödeyerek yararlanma bilgileri istenerek dosyaya kazandırılmalıdır.
Davacının Toplu İş Sözleşmelerinin imza tarihleri ve yürürlük tarihleri ile Toplu İş Sözleşmesinin tarafı olan sendikalara üyelik ve üyelikten çekilme ile varsa faydalanma talepli dilekçeleri ile sendika muvafakati dikkate alınarak, davacının her bir Toplu İş Sözleşmelerinden yararlanma şartlarını taşıyıp taşımadığının ayrı ayrı belirlenmesi gerekir.
Ayrıca 2005 ve 2007 Çerçeve Protokolleri getirtilerek bu dönemler bakımından işçinin Toplu İş Sözleşmelerinden faydalanamadığının tespiti halinde; kamu çerçeve protokolleri ile işçilere yapılan ücret zamları üzerine yeniden zam yapılamayacağı da dikkate alınarak, protokol hükümleri uygulanmalıdır.
Diğer yandan; 1.1.2008-31.12.2010 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’ne kadar, istek konusu toplu iş sözleşmelerinin tamamında kıdem terfii 33. maddede “Daimi işçilerin Kıymetlendirme Fişlerine Dayalı Kıdem Terfii” başlığı ile düzenlenmiş olup, madde içeriğinden de sözü edilen terfi için daimi işçi olarak çalışılması gerektiği açıktır. Toplu İş Sözleşmesinin 35. maddesinde, sendika üyesi olan işçilerin üyeliğin sendikaya bildirilmesinden itibaren daimi işçiler gibi Toplu İş Sözleşmesinden yararlanacakları yönünde kurala yer verilmiş ise de; sözü edilen hükmün ücret artışı ile diğer sosyal hakları ilgilendirdiği kabul edilmelidir. Zira Toplu İş Sözleşmesinin 25. maddesinde daimi işçi ile mevsimlik işçi tanımları yapılmış ve 33. maddede kıdem terfi sadece daimi işçiler için öngörülmüştür. Mevsimlik işçinin üyeliğin bildirildiği andan itibaren Toplu İş Sözleşmesinin tüm hükümlerinden yararlanabileceği kabul edildiğinde, Toplu İş Sözleşmesinde öngörülen daimi işçi ile mevsimlik işçi arasındaki ayrımın sebebi ortadan kalkar. Toplu İş Sözleşmesinde açıkça daimi işçilerle mevsimlik işçilere ait tanıma yer verilmesi ve 33. maddede açıkça daimi işçilere kıdem terfii öngörülmesi sebebiyle düzenlemenin amaçsal yorumu yapıldığında, mevsimlik işçilerin kıdem terfi haklarının olmadığı kabul edilmelidir. Toplu İş Sözleşmesinin 35. maddesi hükmü, açıkça daimi işçilere sağlanan haklar dışında kalan hükümler bakımından sonuç doğurur. 1.1.2008-31.12.2010 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 2. dönem Toplu İş Sözleşmesi ile birlikte 33. maddede daimi işçi-mevsimlik işçi ayrımı kaldırıldığından mevsimlik işçilerin kıdem terfiiden yararlanması ancak 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi ile birlikte mümkün hale gelmiştir.Yapılan bu açıklamalar ışığında; davacı işçi yönünden kadroya alındığı 06.11.2007 tarihinden itibaren kıdem terfii priminin uygulanması gerekmektedir. Ne var ki; bilirkişi tarafından bu tarih öncesinde de kıdem terfii primi uygulandığı görülmektedir. Bu husus hatalı bulunmuştur.
Yine; 7. dönem Toplu İş Sözleşmesine dayalı 1991 yılı ikinci altı aylık ücret zammı oranının da uyuşmazlık konusu olduğu görülmektedir. 01.01.1990-31.12.1991 yürürlük süreli 7. dönem Toplu İş Sözleşmesinin ücret zammını düzenleyen 40/ll-c. maddesinde, toplu iş sözleşmesinin ikinci yılında gerçekleşecek Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (1987-100 bazlı) Kentsel Yerler Tüketici Eşya Fiyatları Türkiye Geneli endeks artış oranı (Aralık 1991 endeks sayısı/Aralık 1990 endeks sayısı) % 45’i aştığı takdirde aşan kısım 01.01.1992 tarihi itibariyle yeni dönem toplu iş sözleşmesinde dikkate alınacaktır, düzenlemesi yer almaktadır. 01.01.1992-31.12.1992 yürürlük süreli 8. dönem Toplu İş Sözleşmesinin yine ücret zammına ilişkin 40/l. maddesinde ise, Toplu İş Sözleşmesinin yürürlük tarihinden önce işyerinde çalışan sendika üyesi işçilerin 31.12.1991 tarihindeki günlük ücretlerine 01.01.1992 tarihinden geçerli olmak üzere % 50 oranında zam yapıldığı düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere 8. dönem toplu iş sözleşmesi ile 7. dönem toplu iş sözleşmesinin 40/ll-c. maddesinde ifade edilen enflasyon farkı dikkate alınarak ücretlere zam yapılmıştır. Bu durumda 7. dönem Toplu İş Sözleşmesine göre ikinci altı aylık ücret zammı olarak % 26,1 artış oranının uygulanması hatalı olup, sözkonusu ücret zammının % 25 olarak tatbik edilmesi gereklidir. Yeniden aldırılacak raporda bu hususa da dikkat edilmelidir.
Açıklanan sebeplerle, dosya içerisinde bulunmayan eksiklikler giderildikten sonra konusunda uzman bir bilirkişiden yeniden, denetime elverişli olacak şekilde açıklamalı ve detaylı tablo dökümlü hesap raporu aldırılmalı, buna göre dava tarihi itibariyle davacının ücreti belirlenmeli, davalı idare tarafından ücret eksik ve hatalı belirlenmiş ise hatalı noktalar ve yanlış yapılan uygulamalar açıkça belirtilmelidir.
Mahkemece belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç :
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, 04/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.