Logo

9. Hukuk Dairesi2021/10653 E. 2021/16238 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı işçinin işverenden talep ettiği işçilik alacaklarının miktarı, fazla mesai süreleri ve zamanaşımı def'inin geçerliliği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı tarafından süresinden sonra ileri sürülen zamanaşımı def'ine davacının açıkça muvafakat etmemesi ve fazla mesai alacağının hesaplanmasında tanık beyanlarının eksik değerlendirilmesi gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına ve istinaf başvurusunun reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

BÖLGE ADLİYE

MAHKEMESİ : ... 7. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

...

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalı vekilince duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 07/12/2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat ... geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, müvekkilinin 19.03.1991-31.05.2016 tarihleri arasında davalı işyerinde ilk olarak şube sekreteri daha sonrasında ise şef olarak çalıştığını, işverenin kurum kayıtları sürekli değiştiği halde davacının işyerinin hiç değişmediğini ve aralıksız aynı işyerinde çalıştığını, 01.06.2016 tarihinde eşinin işine son verilince davacının da işine son verildiğini, davacının 08.00-22.30, 23.00 saatleri arasında haftanın 6 günü aralıksız çalıştığını, son net maaşının 2.500,00 TL olduğunu beyanla ödenmeyen dava konusu işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davacının müvekkil firma nezdinde sadece 01.03.2006-18.12.2012 tarihleri arasında çalıştığını, davacının müvekkil firmadaki iş sözleşmesini kendi isteği ile tazminata hak kazanamayacak şekilde sonlandırdığını, müvekkil şirkette çalışmanın hafta içi 08.30 -18.30 saatleri arasında olduğunu, cumartesi günleri ise 08.30-13.30 saatleri arasında çalışıldığını, davacının dinlenme ve yemek molaları dışında toplam çalışmasının haftalık 45 saat yasal çalışma süresini geçmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu:

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraflar vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :

Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile taraflar vekillerinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

Temyiz:

Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, taraflar vekillerince temyiz başvurusunda bulunmuştur.

Gerekçe:

1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraflar vekillerinin aşağıdaki bentlerin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 319’uncu maddesi uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def'ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def'i dikkate alınmaz.

Zamanaşımı defi'nin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür. (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.)

Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemecesince; her ne kadar davalı tarafça süresinde cevap dilekçesi sunulmamış ise de hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının süresinde olmayan zamanaşımı def'ine değer verilerek yapılan hesaplamaya davacı tarafından süresinde itiraz edilmediği gerekçe gösterilerek davalının süresinde ileri sürülmeyen zamanaşımı define itibarla karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı tarafın yapmış olduğu istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince; davacının bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunmadığı ve söz konusu rapora göre ıslah ve arttırım dilekçesi verdiğinden bahisle esastan reddedilmiştir.

Davalı tarafça süresinde cevap dilekçesi sunulmadığı hususunda tartışma bulunmamaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 319’uncu maddesi uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, davalının süresinden sonra verdiği cevap dilekçesi ile ileri sürdüğü zamanaşımı def'i, savunmanın değiştirilmesi niteliğinde olup aynı Kanunun 141/2 maddesi uyarınca ancak ıslah ya da davacının açık muvafakati ile yapılabileceği düşünüldüğünde, davacı tarafından açıkça muvafakat edilmeyen ve davalı tarafından cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla da ileri sürülmeyen bu savunmaya değer verilmesi isabetli olmayıp davacının süresinden sonra yapılan zamanaşımı define karşı hemen ve açıkça karşı çıkmaması ve suskun kalmasının zamanaşımı defini geçerli hale getirmeyeceği gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

3-Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.

Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

Aynı ispat kuralları hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücret alacakları için de geçerlidir.

Çalışma sürelerinin ispatı noktasında işverene karşı dava açan tanıkların beyanlarına ihtiyatla yaklaşılması gerekir. Fazla çalışma, hafta ve genel tatili alacaklarının ispatında salt husumetli tanık beyanlarıyla sonuca gidilemez. Bununla birlikte yan delil ya da olgularla desteklenen husumetli tanık beyanlarına itibar edilmelidir. Bu çerçevede; işin ve işyerinin özellikleri, davalı tanıklarının anlatımları, iş müfettişinin düzenlediği tutanak veya raporlar ve aynı çalışma dönemi ile ilgili olarak söz konusu alacakların varlığına ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararları gibi hususlar yan delil ya da olgular olarak değerlendirilebilir.

Somut olayda, dava konusu fazla mesai alacağı son 2 yıl dışında davacının haftanın 6 günü 08.00-21.00 saatleri arası 1,5 saat ara dinlenme ile haftalık 24 saat, son 2 yıllık dönemde ise haftanın 6 günü 08.45-19.00 saatleri arası 1,5 saat ara dinlenme ile haftalık 13,5 saat fazla çalıştığı kabul edilerek hesaplanmıştır.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda, dosya içerisinde, işyerindeki çalışma düzenini gösterir işyeri kayıtlarının bulunmadığı ve davacının fazla çalışmalarının tanık beyanlarına göre tespit edildiği görülmüştür. Dosya kapsamında dinlenen taraf tanık beyanları, yapılan işin niteliği ve özellikle davacı tanığı ... ’ın; “işyerinde yapılan düzenleme ile son 4 yıl çalışmanın saat 19.00’da sona erdiğine” ilişkin beyanları ile davacı tanığı ... ’un; “Cumartesi günleri yarım gün çalışılması gerekirken en erken 19.00’a kadar çalışıldığına” dair beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının fazla mesaisini son 4 yıl dışında haftanın 5 günü 08.00-21.00, Cumartesi günü ise 08.00-19.00 saatleri 1,5 saat ara dinlenme ile haftalık 22 saat, son 4 yıllık dönemde ise haftanın 6 günü 08.45-19.00 saatleri arası 1,5 saat ara dinlenme ile haftalık 13,5 saatle sınırlı olarak ispatladığı gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç:

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 07.12.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.