Logo

9. Hukuk Dairesi2021/7786 E. 2021/13256 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, özelleştirme öncesi girdiği sınav sonucu hak kazandığı kadroya atanma talebiyle açtığı tespit davasının hukuki yarar yokluğundan reddine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, idari işlemle atamasının yapılmamasının hukuka aykırılığının tespiti talebinde bulunmasının meşru bir hak olması ve bu talebin reddinde hukuki yararın varlığı gözetilerek, yerel mahkeme kararları bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : ... 9. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : İŞE İADE

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 3. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette 2012 yılına ait Genel Yatırım ve Finansman kararnamesinin 5. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca genel aydınlatma denetimlerinde kullanılmak üzere 100 kişi 4857 sayılı İş Kanunu'na tabi işçinin açıktan atanmasına ilişkin Başbakanlık Hazine Müsteşarlığından izin istenmesi üzerine 10.04.2012 günlü ve 158.01.04 sayılı yazı ile "4857 sayılı İş Kanunu'na tabi işçi statüsünde çalışmak üzere 100 personelin sadece genel aydınlatma denetiminde kullanılmak üzere atanmasına" izin verildiği, atamaları yapılacak personelin belirlenmesi için gerçekleştirilecek olan sınavda başarılı olanların göreve başlatılmasının Başbakanlık Özelleştirme İdaresi tarafından da uygun görüldüğü, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin özelleştirilmemesi ve Bölge Temsilciliklerinin kurulmaması sebebiyle Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. bünyesindeki Akdeniz Edaş İsparta İşletmelerinde diğer bölümlerde çalıştığını, 28.05.2013 tarihinde Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin özelleştirilmesi gerçekleşip devri sağlandıktan sonra ... Bölge Temsilciliği kurulduğu halde davacının genel aydınlatma denetimi görevine atamasının yapılmadığını, yerine bu sınavı kazanmayan kişilerin atandığını , müvekkilinin hakettiği kadroya atanmaya dair 26.05.2015 tarihli talep başvurusunu 27.05.2015 tarihli yazı ile reddedildiğini, davacının da işlemin iptali için İsparta İdare Mahkemesi'ne dava açtığını, görev yönünden red kararı verildiğini ileri sürerek öncelikle Adli Yargının ve İş Mahkemelerinin görevsiz olması nedeniyle olumsuz görev uyuşmazlığı çıkartılarak dosyanın uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesine, davacının Tedaş ... Bölge Temsilciliğindeki hakettiği işine iadesine, görev hususunda aksi görüş oluşur ise terdiden mahkemece verilecek işe iade kararı kesinleşinceye kadar boşta geçecek süre için 4 aylık süreye ilişkin ücret ve diğer haklarının, mahkemece verilecek işe iade kararına davalılar tarafından uyulmaması halinde feshin kötü niyetli olduğunun dikkate alınarak 8 aya kadar ücreti tutarında tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, davacı vekili, 31.05.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı tamamen ıslah etmiş ve "müvekkilinin Tedaş temsilciliklerinde 25.08.2012 tarihli sözlü sınav sonucuna göre çalıştırılmaya hak kazandığının tespitine" karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davacı tarafın iddialarının yersiz ve hukukî dayanaktan yoksun olduğunu, davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiği, işveren kurumun Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. olduğunu ve bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, davacının 28.09.2012 tarihinde elektrik teknikeri pozisyonunda Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. ... İl Müdürlüğünde göreve başladığı, Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş. Özelleştirme Yüksek Kurulunun 07.03.2013 tarih, 2013/22 sayılı kararı ile 28.05.2013 tarihinde AKDENİZ Enerji Dağıtım ve Perakende Satış Hizmetleri A.Ş.'ye devrolduğu, dolayısıyla 4857 sayılı yasaya tâbi çalışan tüm personel gibi davacının da bu tarih itibarı ile özel şirkete devredildiğini savunarak, davanın Arabulucuya başvuru dava şartı ve hak düşürücü süre ve izah ettikleri diğer sebeplerle reddine, davanın AKDENİZ Elektrik Dağıtım A.Ş. 'ye ihbarına karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:

Mahkemece, davacının Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş isimli iş yerinden 15.11.2013 tarihinde 32 Koduyla işten çıktığı ve 27.01.2014 tarihinde Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğünde işe girdiğinin anlaşıldığı, idari yargıda açılan davanın 2015, iş mahkemesinde açılan davanın ise 2018 yılına ait olduğu, davacının dava açtığı tarihte davalı iş yerindeki işi sonlandığı için hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

İstinaf başvurusu :

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :

Bölge Adliye Mahkemesi; dava tarihinde davalı nezdinde çalışmadığı anlaşılan davacının eda davası açma imkanı varken tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Mahkemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermiştir.

Temyiz başvurusu :

Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Gerekçe:

Medeni Usul Hukukunda davacının mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir dava açılabilmesi için, bu davayı açmakta veya hukuki korunma istemekte haklı bir yararının bulunması gerekir. Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir (Hanağası, E.: Davada Menfaat, ... 2009, s.135).

01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öğreti ve yargısal kararların uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.

Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı her türlü duraksamadan uzaktır.

Dava açmaktaki hukuki yarar için, hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca, açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin, hakkına ulaşmak için, mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez H., Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, ... 2011, s.297).

Bilindiği üzere, mahkemeden istedikleri hukuki korunmaya göre davalar, eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır.

Eda davalarında; bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de, var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar.

Tespit davasında, sadece tespit hükmü verilebilir. Tespit davasında verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir, diğer bir anlatım ile davalının varlığını inkar ettiği ilişkinin var olduğu veya yokluğunu inkar ettiği hukuki ilişkinin yok olduğu hükme bağlanır.

Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir.

Tespit davasında, eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır. İşte davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehlike ile tehdit edilmelidir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar. Söz konusu bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır.

Somut uyuşmazlıkta; 27.10.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Bağlı Ortaklıklarının 2012 Yılına Ait Genel Yatırım ve Finansman Programına ilişkin 11.10.2011 gün ve 2011/2305 sayılı Bakanlar T.C. Kurulu Kararnamesi Ekinin 5. maddesinin 4. fıkrası doğrultusunda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın 19.06.2012 gün ve 4174 sayılı yazısı ile davalı idarenin personel alımı konusunda yetkili kılınmasının akabinde “4857 sayılı İş kanununa tabi işçi statüsünde çalışmak üzere 100 personelin sadece genel aydınlatma denetiminde kullanılmak üzere atanmasına” dair istihdam alımı kapsamında Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğünce oluşturulan sınav kurulunda 25.08.2012 tarihinde sözlü sınava girdiği ve asil olarak sınavı kazandığı ve açıktan atamasının yapıldığı, o tarihte henüz dağıtım şirketlerinin özelleştirilmemesi ve bölge temsilciliklerinin kurulmaması nedeniyle Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. bünyesindeki Akdeniz Edaş İsparta İl Müdürlüğü’nde 26.09.2012 tarihinde elektrik teknikeri olarak göreve başladığı, 28.05.2013 tarihinde Akdeniz EDAŞ’ın özelleştirilmesi üzerine davacının da devredildiği, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin dağıtım şirketlerinin özelleştirildiği ve bölge temsilciliklerinin kurularak atamaların yapıldığı, davacının genel aydınlatma denetimi görevine atanmadığı, özelleştirmenin ardından 4/C kapsamında 15.11.2013 tarihinde 32 koduyla çıkışının yapıldığı ve davacının 27.01.2014 tarihinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünde işe başladığı anlaşılmıştır.

Dosya içeriğine göre, davanın ihbar edildiği AKDENİZ Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin cevap dilekçesinde; “TEDAŞ 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmıştır. Dağıtım bölgeleri yeniden belirlenerek, Türkiye 21 dağıtım bölgesine ayrılmıştır. 31.08.2013 tarihi itibariyle şirketlerle Tedaş arasındaki hisse devri sözleşmeleri tamamlanmıştır. TEDAŞ'a bağlı elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirme işlemleri tamamlanana kadar Türkiye'deki 21 dağıtım bölgesinde teşekkül etmiş elektrik dağıtım şirketleri, %100 hissesinin sahibi olarak idari, mali ve insan kaynakları bakımından her yönden TEDAŞ kontrol ve denetimi altında faaliyet göstermiştir. ... Burdur ve Isparta illerinde görevli ve yetkili elektrik dağıtım şirketi olan Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin özelleştirme işlemleri ise 28.05.2013 tarihinde yapılan hisse satışı ile tamamlanmıştır. Davalı TEDAŞ'ın 24.07.2006 tarihinde imzaladığı İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi ise tamamen farklı bir konudur. TEDAŞ'ın mülkiyetindeki elektrik dağıtım tesislerinin işletme hakkı bu sözleşmeyle bölgesel elektrik dağıtım şirketlerine verilmiştir. Özelleşen TEDAŞ değildir, TEDAŞ'ın sahibi olduğu elektrik dağıtım şirketleridir, bu nedenle TEDAŞ'ın kamu tüzel kişiliği devam etmektedir. TEDAŞ'ın bölgesel elektrik dağıtım şirketleri üzerinde sınırları mevzuatla çizilmiş denetleme görevi devam etmektedir. Bunun yanında kamulaştırma ve genel aydınlatma konusunda yasayla verilen işleri yapmaktadır. TEDAŞ bölgesel elektrik dağıtım şirketleri özelleştikten sonra kendi organizasyonu içinde Yatırımlar İzleme Daire Başkanlığına bağlı bölge müdürlükleri şeklinde teşkilatlanmıştır. Bunlar; Akdeniz, Göksu, Aras, Menderes, Anadolu Yakası, Başkent, ..., Çamlıbel, Çoruh, Dicle, Fırat, Gediz, ..., Meram, Osmangazi, ..., Toroslar, Trakya, Uludağ, Vangölü ve Yeşilırmak Bölge Müdürlükleridir. ... merkezli TEDAŞ Akdeniz Bölge Müdürlüğü bulunmaktadır...” şeklinde şirketlerin hukuki durumu belirtilmiştir.

Mahkemece davacının dava açtığı tarihte davalı iş yerindeki işinin sonlandığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, Bölge Adliye Mahkemesince ise davalı nezdinde çalışmadığı anlaşılan davacının eda davası açma imkanı varken tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. ... Bölge temsilciliğine atanmak üzere yaptığı 26.05.2015 tarihli başvurunun reddine dair Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Personel Dairesi Başkanlığı’nın 27.05.2015 tarih ve E.25051 sayılı işleminin “genel aydınlatma denetimi görevinde istihdam edildiğini ve özelleşen kurumda çalışmaya mecbur kaldığını, temsilcilik bünyesine atanması gerektiğini” ileri sürerek iptali için 2015 yılında idari yargıda dava açmış ve görevsizlik kararı verilmesi üzerine, iş mahkemesinde, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. ... Bölge Temsilciliğindeki işine iadesine karar verilmesi talebinde bulunmuş, 31.05.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı tamamen ıslah ederek “TEDAŞ temsilciliklerinde 25.08.2012 tarihli sözlü sınav sonucuna göre çalıştırılmaya hak kazandığının tespitine" karar verilmesini talep etmiştir. Davacı, 26.05.2015 tarihinde, idari yargıda dava açıp kazanan işçilerin davalarını emsal gösterip kendisinin de atanması talebinde bulunmuş, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğünce emsal gösterilen kararların ilgili davanın tarafları hakkında sonuç doğuracağı gerekçesiyle talebi reddedilmiştir. Davacı, 25.08.2012 tarihli sözlü sınav sonucuna göre Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Akdeniz Bölge Temsilciliğindeki genel aydınlatma denetimi görevinde işe başlatılmasını istemektedir. İş hukukunda işvereni düzenleyici işlemlerde bulunmaya zorlayıcı ve yönetim hakkını kısıtlayıcı nitelikte karar verilmesi olanağı yoktur. Ancak yapılan işlemin hukuka aykırılığının tespitine karar verilebilecektir ve kişinin meşru bir hakkına ulaşmak için mahkemeden hakkında yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunun tespitini talep etmekte hukuki yararının olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, işin esasına girerek işverenin yönetim hakkı kapsamında işlem yapıp yapmadığı, işlemin hukuka aykırı olup olmadığının tespit edilmesi ve davacının talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ:

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dava dosyasının kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.09.2021 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.