Logo

9. Hukuk Dairesi2021/7853 E. 2021/11914 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davada, kıdem tazminatı talebinin belirsiz alacak davasına konu edilmesinin mümkün olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Kıdem tazminatı hesabında kullanılacak ücretin garanti ücret kısmının dahi tek başına kıdem tazminatı tavanını aşması sebebiyle davacının kıdem tazminatı miktarını belirleyebilmesi için gerekli bilgi ve belgelere sahip olduğu ve belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gözetilerek, mahkemenin kısmi dava olarak kabulüne ilişkin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

BÖLGE ADLİYE

MAHKEMESİ : ... 7. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

İLK DERECE

MAHKEMESİ : ... 2. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait hastanede 11/11/2008-05/05/2017 tarihleri arasında çocuk sağlığı ve hastalıkları dalında doçent doktor olarak çalıştığını, 2008-2016 yılları arasında aylık ücretinin net 40.000,00 TL olduğunu, 01/03/2017-05/05/2017 tarihleri arasında ise net 30.000,00 TL'ye ilaveten hak ediş ödenmesi usulüyle çalıştığını, müvekkilinin ücretinin sürekli olarak geç ve eksik ödendiğini, bu sebeple iş sözleşmesinin müvekkilince haklı nedenle feshedildiğini, Mart, Nisan ve Mayıs aylarına ait ödenmemiş ücret alacağının bulunduğunu, fazla çalışma yaptığını ve tatil günlerinde çalıştığını, yıllık izinlerinin bir kısmını kullanmadığını, tazminat ve işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, aylık ücret, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücretinin tahsilini istemiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının dava dışı ... A.Ş. bünyesinde çalıştığını, müvekkilinin ... A.Ş.'den işletme ruhsatını devraldığını, şirketler arasında işyeri devri ilişkisi bulunmadığını, taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacıdan kaynaklanan sebeplerle iş sözleşmesi sona erdiğinden davacının kıdem tazminatına hak kazanmadığını, işyerinde fazla çalışma yapıldığında karşılığı ücretin ödendiğini, ulusal bayram ve genel tatillerde çalışılmadığını, vardiya usulü çalışan personele ise tatil günü çalışması karşılığı ücretin ödendiğini, haftada bir gün hafta tatili izninin kullandırıldığını, davacının yıllık izinlerini de kullandığını, ödenmemiş ücret alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:

İlk Derece Mahkemesince, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu :

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :

Bölge Adliye Mahkemesince, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz Başvurusu :

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Taraflar arasında, kıdem tazminatı talebinin belirsiz alacak davasına konu edilmesinin mümkün olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir”.

6100 sayılı Kanunun 107. maddenin 2. fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de "karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)" belirlenebilme hali açıklanmıştır.

Davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin hâkimin takdirine bağlı olduğu durumlarda hukuki imkânsızlık söz konusu olur. Bu durumda davacı alacaklı, hâkimin takdir yetkisini nasıl kullanacağını bilemeyeceği için davanın açıldığı tarihte alacağının miktarını belirleyebilecek durumda değildir.

Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır.

Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. İş yargılamasında sıklıkla davaların yığılması söz konusu olmakla alacağın belirsiz olma kriterleri her bir talep için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Diğer yandan, aynı dava dilekçesinde talep yığılması şeklinde bazı alacaklar için belirsiz alacak davası bazıları için kısmi dava açılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.

Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları işçi tarafından bilinmekle kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilemez. Ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların (ayni olarak sağlanan yemek yardımı gibi) miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere göre belirlenecek ise, kıdem ve ihbar tazminatı belirsiz alacak davasına konu edilebilir. Bununla birlikte taraflar arasında ücret ve ücret ekleri konusunda olası tartışmanın, kıdem tazminatı tavan sınırlaması nedeniyle sonuca etkili olmaması halinde kıdem tazminatının belirsiz alacak davasına konu edilmesi söz konusu olmayacaktır. (Nuri Çelik/Nurşen Caniklioğlu/ Talat Canpolat: İş Hukuku Dersleri, ..., 2017, s. 58.; Uğur Tülü, 4857 Sayılı İş Kanunu Kapsamında Belirsiz Alacak Davası Uygulaması, ..., 2021, s. 219.

6100 sayılı Kanunun 107. maddesinin gerekçesinde "Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkânlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir. Şu halde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri belirlenebilir durumda ise, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir. Burada hukuki yarar eksikliğinin tamamlanabilir dava şartı olmadığı sonucuna varılmıştır. 7251 sayılı Kanun ile 107. maddede yapılan değişiklikler şartları olmadığı halde açılan belirsiz alacak davasında davacıya süre verilerek hukuki yarar eksikliğini tamamlama imkânı tanımamaktadır. Dairemizce sözü edilen düzenleme, şartları mevcut olan belirsiz alacak davasında yapılan yargılama ile alacağın belirli hale gelmesi durumunda hâkimin geçici talep sonucunu kesin talep sonucuna dönüştürmesi için alacaklıya süre vermesi gerektiği yönünde değerlendirilmiştir.

Somut olayda, dava belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Davanın İlk Derece Mahkemesince kısmen kabulü üzerine taraf vekilleri istinaf yoluna başvurmuş ve Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulüyle İlk derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak yeniden hüküm tesis edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, davalı vekilinin dava konusu taleplerin belirsiz alacak davasına konu edilmesinin mümkün olmadığına ilişkin istinaf sebebini incelemiş ve davacının ücretinin 01/03/2017 tarihli iş sözleşmesinde garanti ücret ve ciroya bağlı hak ediş toplamı olarak belirlendiği, fesih tarihi itibariyle garanti ücret kısmının 30.000,00 TL olduğu hususlarının ihtilaf dışı olduğu, her ne kadar ücretin ciroya bağlı değişen oranlardaki hak ediş kısmının belirlenebilmesi için işveren tarafından düzenlenmesi gereken belgelerin sunulması ile tahkikata ihtiyaç duyulacak ise de, kıdem tazminatı talebi yönünden tavan sınırlaması bulunduğundan ücretin ciroya bağlı hak ediş kısmının tespitinin somut olayda neticeye bir etkisinin olmadığı, ücretin tarafların kabulünde olan garanti bölümünün (30.000,00 TL) dahi tek başına, fesih tarihindeki kıdem tazminatı genel tavanını (brüt 4.426,16 TL) aştığı, dolayısıyla kıdem tazminatının hesaplanmasında her halukarda tavan tutarın esas alınması gerektiğini belirtmek suretiyle dava konusu kıdem tazminatının belirsiz alacak olarak nitelendirilemeyeceğini açıklamıştır. Bununla birlikte, davacı tarafça şartları oluşmamasına rağmen belirsiz alacak davasına konu edilen kıdem tazminatı talebinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilmemesi gerektiği ve davanın kısmi dava olarak nitelendirilip görülmesi gerektiği kanaatine varılarak bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi’nin kıdem tazminatı alacağının belirsiz alacak olarak nitelendirilemeyeceği yönündeki gerekçesi kıdem tazminatı tavanını öngören kuralın mutlak emredici nitelikte olduğu ve ücretin tarafların kabulünde olan garanti bölümünün tek başına, fesih tarihindeki kıdem tazminatı genel tavanını aştığı nazara alındığında isabetlidir. Ancak bu hukuki tespite rağmen davanın kısmi dava olarak nitelendirilip görülmesi gerektiği sonucuna varılması yerinde değildir. Şöyle ki, davacının dava açarken kıdem tazminatı miktarını belirleyebilmesi için uhdesinde gerekli veri ve bilgilerin bulunduğunun kabul edilmesi gerekli olup, kıdem tazminatı yönünden belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. Buradaki hukuki yarar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114’üncü maddesi gereğince dava şartı olup, sonradan hakim tarafından verilecek süre ile davacı tarafından ya da Mahkemece re’sen belirsiz alacak davasının kismi dava türüne tahvil edilmesi suretiyle tamamlanması mümkün olan bir dava şartı değildir. Bu nedenle belirtilen talep yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.

Sonuç:

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.09.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.