Logo

9. Hukuk Dairesi2021/8300 E. 2021/12535 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı işçinin, davalı işveren aleyhine açtığı belirsiz alacak davasında ücret, ikramiye, yıllık izin, fazla mesai ve genel tatil ücreti alacaklarının belirsiz alacak davasına konu edilip edilemeyeceği ile fazla çalışma ve genel tatil alacaklarının ispatı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Ücret, ikramiye ve yıllık izin ücretlerinin belirlenebilir nitelikte olup belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği, fazla çalışma ve genel tatil alacaklarının ise tanık beyanları ile tespitinde eksik inceleme yapıldığı gözetilerek, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : ... 7. Hukuk Dairesi

Davacı, kıdem ve ihbar tazminatları ile kötüniyet tazminatı, izin, ücret, ikramiye, fazla çalışma ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesince, toplanan kanıtlara ve aldırılan bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı davalı vekili süresi içinde temyiz yoluna başvurmuştur.

Dairemizin 06.04.2021 tarihli kararı ile, duruşmalı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiş, davacı vekili kararın maddi hataya dayandığı gerekçesiyle ortadan kaldırılması isteğinde bulunmuştur.

Maddi hatanın giderilmesi isteğini içeren dilekçe ve ekleri incelendi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 esas, 1988/89 karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Yargıtay'ca temyiz incelemesinin yapıldığı sırada dosyada bulunan bir belgenin gözden kaçırılması, maddi hata sebebi olarak açıklanmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 esas, 1959/5 karar sayılı kararı ile 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 esas, 1960/9 karar sayılı kararlarında açıklandığı üzere Yargıtay’ca maddi hata sonucu verilen bir karara Mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde dahi usulü kazanılmış hak oluşmaz ve Yargıtay’ın hatalı bozma kararından dönülmesi mümkündür.

Somut uyuşmazlık bakımından, Dairemiz bozma kararının 2. bendinde ücret, ikramiye ve yıllık ücretli izin alacaklarının belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri belirtilmesine rağmen sonuç kısmında dava konusu kıdem tazminatı, ücret ve yıllık ücretli izin alacaklarının gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alınarak, dava şartı yokluğundan anılan alacaklara yönelik taleplerin usulden reddi gerektiğinin belirtildiği ve böylelikle ikramiye alacağı yerine sehven kıdem tazminatının yazıldığı, bozma kararının 3. bendi yerine de sehven 4. bent olarak yazıldığı anlaşıldığından; Dairemizin 06.04.2021 tarihi kararının maddi hataya dayanması sebebiyle ortadan kaldırılmasına karar verildi.

Hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı isteminin özeti:

Davacı vekili, müvekkilinin 03.08.1998-29.02.2016 tarihleri arasında davalı işyerinde kesintisiz çalıştığını, kurye olarak işe başladığını, daha sonra sırasıyla davalının Buca şubesinde, Gaziemir Aktarma Merkezinde ve sonra Varyant şubesinde müdür olduğunu, şube müdürü iken baskı ve zorlama ile muvazaalı ve geçersiz acentelik sözleşmesi ile aynı işi yapmaya devam ettiğini, davalı işverenin sendikalaşmayı önlemek ve işçilerin sosyal haklarını kısıtlamak için tüm şubelerini acenteye çevirdiğini, davacıyı da aynı şubede acente göstererek işyerindeki faaliyetine devam ettiğini, acenteliği kabul etmeyenlerin de işine son verdiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları, fazla çalışma, genel tatil, kötü niyet tazminatı, ikramiye alacağı, yıllık ücretli izin ve ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesine göre davanın Türk Ticaret Kanunu'nun 4. maddesi uyarınca mutlak ticari davalardan olduğunu, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesini talep ettiklerini, tüm alacaklar için zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının davalı şirkete acenteliğinden dolayı doğan vergi borçlarını ödeyemez hale geldiği için ekonomik sebeplerden dolayı acenteciliği bırakacağını beyan ettiğini, davacının beyanı üzerine 29.02.2016 tarihli fesih protokolü ile acentelik sözleşmesinin sonlandığını, davacının işçi olduğu varsayılsa dahi sözleşme davacı tarafından sonlandırıldığından kıdem ve ihbar tazminatı alacağı bulunmayacağını, taraflar arasında müdür maaşı ödemesinin söz konusu olmadığını, davacıya faaliyetleri karşılığı fatura mukabilinde hak edişlerinin düzenli olarak ödendiğini, muvazaa olduğu varsayılsa bile sözleşmenin tarafının kendi muvazaasına dayanarak hak talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:

İlk Derece Mahkemesince, toplanan delillere ve aldırılan bilirkişi raporuna göre, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu:

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı taraf istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :

Bölge Adliye Mahkemesince, davalının görev ve yetki itirazının yerinde olmadığı, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarının zamanaşımına uğramadığı, ücret türünden diğer alacaklar için zamanaşımı itirazı nazara alınarak karar verildiği, belirsiz alacak davasında iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın alacak miktarının arttırılabileceği, ıslah zamanaşımının söz konusu olmadığı, davacının yaptığı işe ve kıdemine göre aylık 3.000,00 TL net ücret aldığı kabul edilerek yapılan hesaplamanın yerinde olduğu, iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona erdiğini işverenin ispat edemediği, davacının çalışma gün ve saatlerini kendisi belirleyen yönetici konumunda bir çalışan olmadığı gerekçesi ile davalı tarafın istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir.

Temyiz:

Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili taraf temyiz başvurusunda bulunmuştur.

Gerekçe:

1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, davalının temyizi ile incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan yönleri usul ve kanuna uygun görülmüştür.

2-01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanunu'nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.

6100 sayılı Kanunun 107. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir”.

6100 sayılı Kanunun 107. maddenin 2. fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de "karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)" belirlenebilme hali açıklanmıştır.

Davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin hâkimin takdirine bağlı olduğu durumlarda hukuki imkânsızlık söz konusu olur. Bu durumda davacı alacaklı, hâkimin takdir yetkisini nasıl kullanacağını bilemeyeceği için davanın açıldığı tarihte alacağının miktarını belirleyebilecek durumda değildir.

Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır.

Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. İş yargılamasında sıklıkla davaların yığılması söz konusu olmakla alacağın belirsiz olma kriterleri her bir talep için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Diğer yandan, aynı dava dilekçesinde talep yığılması şeklinde bazı alacaklar için belirsiz alacak davası bazıları için kısmi dava açılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.

Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları işçi tarafından bilinmekle kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilmez. Ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların (ayni olarak sağlanan yemek yardımı gibi) miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere göre belirlenecek ise, kıdem ve ihbar tazminatı belirsiz alacak davasına konu edilebilir.

Madde gerekçesinde "Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkânlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir. Şu halde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri belirlenebilir durumda ise, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir. Burada hukuki yarar eksikliğinin tamamlanabilir dava şartı olmadığı sonucuna varılmıştır. 7251 sayılı Kanun ile 107. maddede yapılan değişiklikler şartları olmadığı halde açılan belirsiz alacak davasında davacıya süre verilerek hukuki yarar eksikliğini tamamlama imkânı tanımamaktadır. Dairemizce sözü edilen düzenleme, şartları mevcut olan belirsiz alacak davasında yapılan yargılama ile alacağın belirli hale gelmesi durumunda hâkimin geçici talep sonucunu kesin talep sonucuna dönüştürmesi için alacaklıya süre vermesi gerektiği yönünde değerlendirilmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında eldeki davaya konu somut olayın özellikleri dikkate alınarak belirsiz alacak davası yönünden yapılan değerlendirmede;

Dava dilekçesinde açıkça davanın belirsiz alacak davası türünde açıldığı belirtilmiştir. Dava konusu ücret, ikramiye ve yıllık ücretli izin alacakları bakımından; davacı, çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, hak kazandığı izin süresini, çalışma süresi boyunca varsa kullanmadığı veya karşılığı ödenmeyen izin sürelerini belirleyebilecek durumdadır. Bu halde, dava konusu ikramiye, ücret ve yıllık ücretli izin alacaklarının gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alınarak, anılan alacaklara yönelik taleplerin dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi hatalı olmuştur.

3-Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

Yukarıda fazla çalışmanın ispatı konusunda anlatılan ilkeler, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde yapılan çalışmaların ispatı açısından da geçerlidir.

Somut olayda, dava konusu genel tatil ve fazla çalışma alacaklarının ispatı konusunda, dosya içerisinde, işyerindeki çalışma düzenini gösterir kayıt bulunmadığı, davacının genel tatil ve fazla çalışmalarının, davacı tanıkları ... ve ...’ın beyanlarına itibarla tespit edildiği, anılan tanıkların beyanlarından hesap konusu 01.01.2014-29.02.2016 tarihleri arası dönemde davacı ile yalnızca tanık ...’ın birlikte çalıştığı, ancak onun çalışmasının da aralıklı olduğunun beyan edildiği anlaşılmış olup öncelikle davacı tanığı ...'ın sigortalı hizmet döküm cetveli getirilerek 01.01.2014-29.02.2016 tarihleri arasında davacıyla birlikte ortak çalışma dönemi belirlenmeli ve bu dönemle sınırlı olarak fazla çalışma ve genel tatil çalışmasını ispat ettiği kabul edilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.

Ayrıca davalının temyiz itirazı olarak getirdiği; davacının haftanın beş günü saat 22.00’ye kadar çalıştığı yönündeki kabule ilişkin olarak yapılan değerlendirmede, anılan hususun maddi vakıa denetimi kapsamında kaldığı, 6100 sayılı Kanun'un 372 ve 369’uncu maddeleri uyarınca temyiz incelemesinde maddi vakıa denetimi değil hukukilik denetimi yapılacağından hukuki denetim kapsamı dışında kalan bu husus bozma sebebi yapılmamıştır.

SONUÇ:

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalı yararına takdir edilen 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.09.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.