Logo

9. Hukuk Dairesi2021/9185 E. 2021/13673 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İşe iade davası sonucu işe başlatılmayan işçinin boşta geçen süre ücreti, işe başlatmama tazminatı, ilave tediye ve ikramiye alacaklarının hesabında dikkate alınması gereken ücretin belirlenmesi, servis ve barınma yardımlarının boşta geçen süre ücretine dahil edilip edilmeyeceği ve ilave tediye ile ikramiye alacaklarına hak kazanılıp kazanılmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: İşçinin işe başlatılmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinin hesabında, emsal işçi ücreti veya geçersiz fesih tarihindeki ücretin esas alınması, servis ve barınma yardımlarının boşta geçen süre ücretine dahil edilmemesi, davacının 6772 sayılı Kanun kapsamında ilave tediyeye hak kazanmış olması ancak işyeri uygulamasından kaynaklanan ikramiyeye hak kazanmamış olması gözetilerek, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

BÖLGE ADLİYE

MAHKEMESİ : ... 7. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

...

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının 2007 yılının Mayıs ayından itibaren davalıya ait işyerinde sondör olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence haksız feshi üzerine işe iade davası açtıklarını, Mahkemece davacının davalıya ait işyerinde işe iadesine karar verildiğini, davacının son ücreti 4.500,00 TL olmasına rağmen, Sosyal Güvenlik Kurumu'na daha düşük ücret bildirildiğini, davacıya harcırah, prim gibi değişik adlar altında ödenen miktarların davacının tele ücretinin bir parçası olduğunu, davalı ile dava dışı işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun Mahkemece tespit edildiğini, buna göre davacının ücretinin davalı işverenin çalıştırdığı kadrolu işçilere ödenen ücret miktarından daha az olamayacağını, davacının ayda en az 20 gün 08.00-20.00 ile 20.00-08.00 vardiyalarında çalıştığını, bu çalışmasının yarısının gündüz diğer yarısının ise gece vardiyasında geçtiğini, davacının hafta tatili izni kullanmadığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştırıldığını, kesinleşen işe iade kararına göre davacının başlangıçtan itibaren davalı kurumun işçisi olarak kabul edildiği dikkate alındığında davacıya ilave tediye ödenmesi gerektiğini, ayrıca davacının personel usul ve esaslara ilişkin yönetmeliğe göre her yıl en az iki maaş tutarında ikramiyeye hak kazandığını, 2005-2017 yılları arasındaki yönetmelikler incelendiğinde kıdeme teşvik hakkı bulunduğunun da görüleceğini ileri sürerek başlatma tazminatı, boşta geçen süre ücreti ve yıllık izin ücreti ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davalı şirketin ...’ya ait petrol sahalarında tüm teknik hizmetleri sunmak üzere bu kuruma hizmet verdiğini, bu çerçevede faaliyet alanının ...’ya ait sahalardaki sondaj workevoer çimentolama işlerini ihale makamı sıfatıyla diğer şirketlere vermek olduğunu, davalı ile dava dışı şirketler arasında muvazaalı bir ilişki bulunmadığını, davacıya boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatının ödendiğini, kıdeme teşvik ikramiyesinin sadece davalının personeline ödendiğini, davalı şirketin 6772 sayılı Kanun kapsamında olmadığını, davacının ilave tediye ücretine hak kazanmadığını beyan ederek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu:

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:

Bölge Adliye Mahkemesince, işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücretine uygulanacak faizin başlangıç tarihinin 22.08.2017 tarihi olması gerektiği, boşta geçen süre ücretine asgari geçim indirimi ödemesinin ilave edilemeyeceği, ayrıca ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı savunmasına değer verilmemiş olmasının da hatalı olduğu gerekçesiyle, tarafların istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kabulüne ve İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek, davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulmuştur.

Temyiz:

Karar yasal süresi içerisinde davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Gerekçe:

1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre tarafların aşağıdaki bentlerin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-Taraflar arasında boşta geçen süreye esas ücreti ile işe başlatmama suretiyle fesih tarihindeki ücretinin belirlenmesi noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 32'nci maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.

İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401'inci maddesinde de, işverenin işçiye sözleşmede veya Toplu İş Sözleşmesinde belirlenen; sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde ise asgari ücretten az olmamak kaydıyla emsal ücreti ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir.

4857 sayılı Kanun’un 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunluluğu; 37 nci maddesinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.

Kıdem tazminatı hesabında esas alınacak ücret ise, işçinin son ücretidir. Bu ücret iş sözleşmesinin feshedildiği anda geçerli olan ücrettir. İş güvencesi kapsamındaki işçinin kesinleşen işe iade kararı üzerine yasal süre içinde işverene başvurması halinde, işe başlatılmayacağının sözlü ya da eylemli olarak açıklandığı tarihte veya bir aylık başlatma süresinin sonunda iş sözleşmesi işverence feshedilmiş sayılır. İşçinin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi feshe bağlı alacakları ile işe başlatmama tazminatının hesabında dikkate alınması gereken ücret, bu fesih tarihindeki ücrettir.

Bu açıklamalara göre somut olay değerlendirilecek olursa, davacı ücretinin kayıtlarda asgari ücret olarak gösterildiğini, ancak asıl ücretinin asgari ücretten ibaret olmadığını, asgari ücrete ilaveten harcırah, saha primi, yolluk adı altındaki ödemelerin de asıl ücretin bir kısmı olduğunu ileri sürerek buna göre gerçek ücretinin belirlenmesini talep etmiş, mahkemece, davacının beyanı doğrultusunda sonuca gidilmiştir. Dairemizin aynı yöndeki emsal kararları (2021/6690 E., 2021/5104-5110 E. sayılı dosyaları) da dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince davacıya asgari ücrete ilaveten harcırah olarak ödenen miktarların davacının asıl ücretinin bir parçası olarak kabulü yerindedir. Ancak, mahkemece gerek boşta geçen süre ücretinin gerekse işe başlatmama suretiyle fesih tarihindeki ücretin ait oldukları dönemin asgari ücretine ilaveten harcırah adı altında ödenen miktarların toplamına göre belirlendiği anlaşılmaktadır. Ücretin ispat yükü davacıda olduğuna göre, başlatmama suretiyle fesih tarihindeki ücretin ispat yükü de davacıya aittir. İşçinin başlatmama suretiyle fesih tarihindeki ücretinin belirlenmesinde, davacı ile aynı işyerinde çalışmakta olan “emsal işçi” ücreti dikkate alınır. İspat yükünün dağılımına göre, davacının kendisine emsal olabilecek işçiyi veya işçileri bildirmesi gerekir. Emsal işçinin belirlenmesinde ilk şart, bu işçinin hem geçersiz sayılan (ilk) fesih tarihinde hem de başlatmama suretiyle fesih tarihinde aynı işyerinde çalışmakta olmasıdır. Bu özelliği taşıyan işçinin varlığı halinde ise, emsal işçinin davacı ile eşdeğer görevde çalışıp çalışmadığı, kıdeminin davacının kıdemi ile aynı veya yakın olup olmadığı gibi kriterler yönünden araştırma yapılmalı, bu araştırmanın sonucuna göre o işçinin “emsal işçi” olarak kabul edilip edilemeyeceği belirlenmelidir. Emsal işçi ücretinin belirlenememesi yahut emsal işçinin bulunmaması, bir diğer ifade ile işçinin ispat yükünü yerine getirmemesi durumunda ise, işçinin başlatmama suretiyle fesih tarihindeki ücretinin, geçersiz fesih tarihindeki ücretten daha fazla olduğu yönündeki iddiasını ispat edemediği kabul edilmelidir. Somut olayda mahkemece bu tür bir araştırma yapılmamıştır. Dosya kapsamına göre geçersiz fesih tarihi 30/12/2015 tarihidir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2016 yılında uygulanan asgari ücrete, harcırah adı altında ödenen miktarlar eklenerek boşta geçen süre ücreti belirlenmiştir. Aynı şekilde başlatmama tazminatı da, (başlatmama suretiyle fesih tarihi olan) 2017 yılı asgari ücretine harcırah ödemeleri eklenmek suretiyle hesaplanmıştır. Somut olayda, taraftar arasında ücretin miktarına yönelik uyuşmazlık bulunmakta olup, mahkemece (geçersiz fesih tarihinde) davacıya fiilen ödenen son ücretin, asgari ücret ve harcırah toplamından oluştuğunun kabulü, sonraki ücretlerin belirlenmesinde doğrudan asgari ücret artışlarının esas alınması sonucunu doğurmaz. İşverenin, her halukarda işçinin geçersiz fesih tarihindeki ücretine (asgari ücret oranında) zam yapma zorunluluğu olduğu şeklindeki bir kabul ile sonuca gidilmesi yerinde değildir. Mahkemece ücretin bu yöntemle belirlenmesi hatalı olup, öncelikle açıklanan ilke ve esaslara göre bir değerlendirme yapılmalı, oluşacak sonuca göre usuli kazanılmış haklar da gözetilerek davacının boşta geçen süre ücreti ile başlatmama suretiyle fesih tarihindeki ücretinin belirlenmesi yoluna gidilmelidir (Dairemizin 2020/1028 E., 2020/4163 E. sayılı kararları da bu doğrultudadır).

Aynı hatalı hesaplama yöntemi geniş anlamda ücretin belirlenmesinde de söz konusu olup, gerek boşta geçen süredeki gerekse başlatmama suretiyle fesih tarihindeki yol, yemek ve barınma yardımının belirlenmesinde asgari ücret ile orantı kurularak sonuca gidilmesi isabetsizdir. Davacının boşta geçen sürede ve başlatmama suretiyle fesih tarihinde bu yardımlardan yararlanabileceği sonucuna varıldığı takdirde, o tarihteki yemek ve barınma gibi yardımların parasal karşılığı ilgili kurum ve kuruluşlardan araştırılmalı, yapılacak araştırmanın sonucuna göre davacının geniş anlamda ücreti belirlenmelidir. Mahkemece açıklanan ilke ve esaslar nazara alınmadan hüküm kurulması isabetsiz olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

3- Bir diğer uyuşmazlık, işverence işçilere sağlanan servis yardımı ile barınma yardımının boşta geçen süre ücretine dahil edilip edilmeyeceği noktasındadır.

Somut olayda, işverence işçilere servis tahsis edildiği anlaşılmakta olup, mahkemece bu servis yardımının parasal değeri boşta geçen süre ücretine ilave edilmiştir. Ancak işçinin fiilen çalışmadığı dört aylık dönemde servis ile işe götürülüp getirilmesi söz konusu olmayacağından bu halde işçinin pozitif manada bir gelir kaybı olmadığı gibi, tasarruf edemediği yahut malvarlığından eksilen bir miktar da bulunmamaktadır. Bir örnek vermek gerekirse, aynı durum yemek yardımı için söz konusu değildir. İşverence işyerinde işçilere yemek verilmesi halinde, işçinin dört aylık boşta geçirdiği süre içinde bu yemek yardımından yararlanması mümkün olamayacaktır. Bu durumda işçi, dört aylık zaman dilimindeki yemek ihtiyacını kendi maddi imkanları ile sağlamak, yemek yardımının eksilmesi ile oluşan boşluğu kendisi ikame etmek zorundadır. Oysa işçi fiilen işe gitmediği takdirde, herhangi bir gelir kaybı olmadığı gibi, yararlanamadığı yol yardımını ikame edecek bir harcama yapmak zorunda da değildir. Servis yardımı yönünden geçerli olan bu kurallar, barınma yardımı için de geçerlidir. Bu itibarla somut olayda, işverence sağlanan servis yardımının ve barınma yardımının parasal karşılığının boşta geçen süre ücretine ilave edilmesi isabetli değildir.

4-Taraflar arasında davacının ilave tediye ve ikramiye alacağına hak kazanıp kazanmadığı uyuşmazlık konusudur.

Somut olayda, mahkemece davalı işyerinin 6772 sayılı Kanun kapsamında yer alan Kurum ve kuruluşlardan olmadığı gerekçesi ile davacının ilave tediye ve ikramiye alacağı taleplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmış, bölge adliye mahkemesince de benzer gerekçelerle söz konusu taleplerin reddinde hukuka aykırı bir durum olmadığı belirlenmiştir. Dosya kapsamında mevcut 15.08.2007 tarihli Personel Usul ve Esaslarının “İşe Girişte Ücret Tesbiti” başlığını taşıyan 20. maddesinde “(2) Personel ücretleri, “Temel Ücret” ve “Piyasa Denge ve Performans Ücretleri”nden oluşur. Temel ücret; personelin yer aldığı kategori, eğitim, deneyim, görev ve yabancı dil (kategori A hariç) seviyesine bağlı olarak belirlenen sabit ücretlerdir. Tespit edilen temel ücrete, mevçuatın gerektirdiği sosyal yardımlar (yemek, çocuk, aile, öğrenim, kira) yan ödemeler (MM-Derece-Tahsil tazminatı, Meslek tazminatı) yıllık iki çıplak ücreti tutarında ödenen ilave tediye ile yılda iki kez aylık çıplak ücret tutarında ödenen ilave tediye ile yılda iki kez çıplak ücret tutarında ödenen ikramiye dahildir.” hükmü bulunmaktadır. Benzer bir düzenleme 30.11.2016 tarihli Personel Usul ve Esaslarının 43. maddesinde de yer almaktadır. Davalıya ait işyerinde çalışan işçilere uygulanan Usul ve Esasların, mahkeme kararı ile başlangıçtan itibaren davalının işçisi olarak kabul edilen davacı için de -uygun düştüğü ölçüde- uygulanabileceği uyuşmazlık konusu değildir. Ancak, ilgili Usul ve Esaslar’da işçilere ‘ilave tediye’ yahut ‘ikramiye’ ödemesi yapılacağına dair ayrı ve bağımsız bir madde bulunmamakta olup, sadece “ücretin belirlenmesi”ne ilişkin hükümlerde bu alacak kalemlerine yer verilmiştir. İlave tediye ile ikramiye ödemesinin temel ücrete dahil olduğuna dair düzenlemelerin, davacıya bu alacak kalemleri ile ilgili ayrıca bir talep hakkı vermeyeceği dikkate alınmalıdır. Davacının işyerinde uygulanan ‘Usul ve Esaslar’ çerçevesinde ikramiye alacağı veya ilave tediye alacağına hak kazanması mümkün değildir. Bu bakımdan bölge adliye mahkemesince “işyerinde ayrıca ikramiye alacağı ödenmesine ilişkin düzenleme bulunmadığı” gerekçesiyle, ikramiye alacağı talebinin reddine karar verilmesi yerindedir.

Diğer taraftan kanundan doğan ilave tediye alacağının kapsamı, bu alacaktan yararlanacaklar, yararlanma şartları, alacağın miktarı ve ödeme zamanı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkındaki Kanun ile düzenlenmiştir. Davalı ... (TPIC), 6772 sayılı Kanun’un 1. maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlardan olup, davacının bu Kanun gereği ilave tediye alacağına hak kazandığı kabul edilmelidir. Dairemizin 11.11.2020 tarih, 2020/6300 esas, 2020/15699 sayılı, 11.11.2020 tarih 2020/6308 esas 2020/15703 sayılı, 18.02.2021 tarih, 2020/5015 esas, 2021/4287 sayılı kararları ile (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi'nin 27.02.2020 tarihli ve 2020/964 esas sayılı kararında da ilave tediye alacağının ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesince davacının 6772 sayılı Kanundan doğan ilave tediye alacağına hak kazandığı gözetilerek, talebin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ret kararı verilmesi hatalıdır. Bu itibarla mahkemece davacının ilave tediye alacağı hüküm altına alınmalı, ilave tediye alacak kaleminin (örneğin kıdem tazminatı gibi) diğer alacakların hesaplanmasında da dikkate alınması gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.

Sonuç:

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 05/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.