"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf başvurusu değerlendirilmeden İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalıya bağlı ... Termik Santrali İşletme Müdürlüğünde güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, davalı ile dava dışı alt işverenler arasında kanuna uygun olarak kurulmuş asıl işveren-alt işveren ilişkisinden söz edilemeyeceğini, muvazaa bulunduğunu, davacının davalı ....'nin (...) işçisi sayılması gerektiğini ileri sürerek davacının işe girdiği tarihten itibaren davalı Kurumun işçisi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; husumet itirazlarının olduğunu, zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacının davalı Kurum işçisi olmadığını, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile hizmet alımı sözleşmesi, şartnameler incelendiğinde asıl işveren ile alt işverenler arasındaki sözleşme konusunun alt işverenler tarafından asıl işverene özel güvenlik hizmeti sunulması olduğu görülmektedir. Dosya kapsamında dava dilekçesi, dinlenen tanık beyanları, mahallinde yapılan keşif, bilirkişi raporu, celp edilen bilgi ve belgeler ile de davacının davalı ... yerinde alt işveren bünyesinde özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığı anlaşılmaktadır.
Asıl işi elektrik üretimi olan davalı işyerinde, davacının yaptığı ..., "İşyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin olmakla beraber doğrudan üretim organizasyonu içerisinde yer almayan, üretimin zorunlu bir unsuru olmayan ancak asıl ... devam ettikçe devam eden ve asıl işe bağımlı olan ..." olup Alt İşverenlik Yönetmeliği'nin 3. Maddesinde belirtilen yardımcı ... niteliğindedir.
Tüm bu hususlar bir arada gözetildiğinde, davalı asıl işveren ile alt işveren arasında kurulan asıl işveren-alt işverenlik ilişkisinin geçerli olduğu, davacının alt işveren bünyesinde çalıştığı, davalının alt işveren üzerindeki kanundan kaynaklanan denetim yükümlüğünün alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğunun delili olarak değerlendirilemeyeceği..." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacının yaptığı işin, bilirkişi raporunda da gerekçeleriyle açıklandığı gibi asıl işin parçası olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine dair kararının hatalı olduğunu, davalı ...'ın, kendi çalışanıymış gibi 34 kişiyi ... A.Ş.'ye devrettiğini, bunun da muvazaa olgusunu gösterdiğini, bilirkişi raporunun aksine kanaatle davanın reddine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup, dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Diğer bir deyişle görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek konular için ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur. (Emsal Yarg. HGK 02/04/2003 T, 2003/1-256 E., 2003/269 K., 24/.../1992 T, 1992/1-347 E., 1992/394 K., 15. HD. 22/04/2004 T 2003/5627 E., 2004/2300 K.).
Tespit davasında, sadece tespit hükmü verilebilir. Tespit davasında verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir. Diğer bir anlatım ile davalının varlığını inkar ettiği ilişkinin var olduğu veya yokluğunu inkar ettiği hukuki ilişkinin yok olduğu hükme bağlanır. Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 106. maddesinin ikinci fıkrasında “Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır” düzenlemesi ile ifade edilmiştir.
Yargıtay emsal kararlarında özetle; 'Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. İşte davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehditle karşı karşıya olması gerekir. Bu bağlamda ifade etmek gerekir ki, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre eda davası açma olanağı varken tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır. Bu açıklamalar dikkate alındığında, somut olayda davacının muvazaa tespitine dayalı talebinde hukuki yararı bulunmadığından, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir.Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 01/12/2021 Tarih ve 2021/11670 E, 2021/15971K sayılı ilamı'' denilmiştir.
Bu açıklamalar dikkate alındığında, somut olayda davacının muvazaa tespitine dayalı talebinde hukuki yararı bulunmadığından, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece davanın esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır...." gerekçesiyle sonuca etkili olmayacağı belirtilerek davacının istinaf başvurusu değerlendirilmeden hukuki yarar yokluğu hususu nazara alınarak İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nci alt bendi gereğince kaldırılmasına ve davanın usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davacının eda davası açma imkânı bulunmadığını, özelleştirme nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun (657 sayılı Kanun) 4/B maddesi kapsamında istihdamı için Özelleştirme İdaresine yapacağı başvuruda, ilk işe girdiği tarihten itibaren davalı ... Genel Müdürlüğünün işçisi olduğunun tespitine dair kararı sunacağını, yürürlükte olan mevzuat açısından 4/B hükmü kapsamında ataması için böyle bir tespit kararının ön şart olduğunu, Özelleştirme İdaresinin, davacının mevzuatın aradığı şartlara uygun olup olmadığını değerlendirebilmesi ya da bir sonraki aşamada idare mahkemesinde açılacak iptal davası için davaya konu tespit kararının gerekli olduğunu, bu nedenle davacının, ilk işe girdiği tarihten itibaren ...'ın işçisi olduğunun tespitinde güncel bir hukuki yararının mevcut olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasında, davacı işçinin dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 106 ncı maddesinin ikinci fıkrası.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.