Logo

9. Hukuk Dairesi2023/13008 E. 2023/12266 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Asıl işveren-alt işveren ilişkisinden kaynaklanan işçilik alacakları davasında, yerel mahkemenin karar gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin gerekçesinde davalıların birlikte sorumlu olduğu ancak davacı vekilinin ıslah dilekçesindeki artırımları sadece asıl işveren yönünden yaptığı için alt işveren yönünden taleple bağlı kalınarak hüküm kurulduğu belirtilmişken, hüküm fıkrasında alt işveren aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi nedeniyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki bulunduğu gözetilerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :... Mahkemesi

SAYISI : 2022/153 E., 2022/365 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasında görülen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı Belediyeye ait işyerinde diğer davalı Şirketin işçisi olarak çeşitli görevlerde çalıştığını, ... sözleşmesinin işveren tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiğini, davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğunu beyan ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ve ... bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ... vekili; talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davalı Şirket vekili; davacının Şirket bünyesindeki çalışmasının kısa bir süre ile sınırlı olduğunu, ... sözleşmesinin belirli süreli olduğunu, talep edilen alacaklardan dolayı Belediyenin sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 11.02.2016 tarihli ve 2015/234 Esas, 2016/126 Karar sayılı kararı ile; 31.12.2015 havale tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, davalı ... tarafından dosyaya ibraz edilen hizmet alım sözleşmeleri, davacı tanıkları ve davalı ... tanıklarının ifadeleri göz önüne alındığında davacının Alanya Belediye Başkanlığının hizmet alımı işini üstlenen Şirketler işçisi olarak çalıştığı, talimatların Belediye yetkilileri tarafından verildiği, denetimi Belediyenin yaptığı, ihale yolu ile işi üstlenen şirketler değişse de işçilerin Belediyede çalışmaya devam ettikleri, alt işverenlerin çalıştırdıkları işçilerin üzerindeki yönetim hakkının tamamen asıl işveren tarafından kullanıldığı, 5393 sayılı Belediye Kanunu'ndan (5393 sayılı Kanun) önce davalı Belediyenin asıl işini alt işverenlere vermesinin Kanun'a aykırı olduğu, dolayısıyla alt işverenlerle imzalanan sözleşmelerin muvazaalı olduğu, bu sebeple davacının başlangıçtan itibaren davalı ... işçisi olarak kabul edilmesi gerektiği, dolayısıyla davalı Şirket aleyhine açılmış davanın da husumet yokluğundan reddi gerektiği, ancak hiç kimse kendi haksız hareketinden fayda sağlayamayacağından davacı işçi aleyhine davalı Şirket lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığı, ... sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğine ilişkin dosya kapsamına herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığından taraflar arasındaki ... ilişkisinin davalı işverence haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiği, davacının çalıştığı süre içerisinde tanık beyanları ile ispatlanan fazla çalışmasının, hafta tatili ve genel tatil çalışmasının bulunduğu, bu alacaklardan %30 oranında indirim yapılması gerektiği, davalı tarafından kullandırıldığı ispat edilemeyen 208 gün karşılığı yıllık ücretli izin alacağı bulunduğu gerekçesiyle davanın davalı ... bakımından kabulüne, davalı Şirket bakımından ise husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... Başlanlığı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 27.02.2020 tarihli ve 2017/14398 Esas, 2020/3252 Karar sayılı ilâmı ile; davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, davalılar arasında geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu hâlde muvazaa olduğu gerekçesiyle diğer Şirket yönünden husumetten ret kararı verilmesinin hatalı olduğu, hizmet döküm cetveline göre davacının en son çalıştığı işyerinin 01.01.2014-31.12.2014 tarihleri arasında 1255168 sicil numaralı işyeri olduğu, bu işyerinin davalı ... ile ilgisi olup olmadığı tespit edilerek sonuca gidilmesi gerektiği, en son alt işverenin davalı Şirketi ya da davalı Şirketin de içinde olduğu ... ortaklığı olduğunun belirlenmesi hâlinde davalı Şirketin de davalı ... ile birlikte tüm işçilik alacaklarından sorumlu olduğunun kabulü gerektiği, ancak ıslah dilekçesinde sadece davalı Belediyeye yer verildiği için davalı Şirketin Belediye ile birlikte sorumlu tutulabileceği miktarın en fazla dava dilekçesi ile talep edilen miktarlar ile sınırlı olduğu, 2002 yılında davacının 170 gün çalışması görünen 1065929 sicil numaralı işyerinin davalı Şirketle ilişkisi olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, davacının hizmet döküm cetvelinde 2003 yılının başından 22.02.2003 tarihine kadar olan 52 günlük boşluğun ihale süreci ile açıklanabilir kısalıkta olmadığından dışlanması gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 17.09.2021 tarihli ve 2021/309 Esas, 2021/15 Karar sayılı kararı ile; bozma ilâmına uyularak bozma ilâmı doğrutusunda rapor alınmış ve davalılar arasında geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu, bu nedenle davacının mali haklarından davalıların birlikte sorumlu oldukları ancak davacı vekilinin ıslah dilekçesindeki artırımları sadece davalı ... yönünden olduğundan davalı Şirket bakımından taleple bağlı kalınması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 10.05.2022 tarihli ve 2022/5002 Esas, 2022/5755 Karar sayılı ilâmı ile; davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, 27.02.2020 tarihli bozma ilâmında davacının fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ... bayram ve genel tatil ücreti yer almadığı, davacının daha önce hüküm altına alınan fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ... bayram ve genel tatil ücreti alacakları bakımından bozmanın kapsamı dışında kalması nedeniyle davacı taraf lehine usuli kazanılmış hak doğduğu, bu husus gözetilmeden karar verilmesini hatalı olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararının ikinci kez bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalılar arasında geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu, bu nedenle davacının mali haklarından davalıların birlikte sorumlu oldukları ancak davacı vekilinin ıslah dilekçesindeki artırımları sadece davalı ... yönünden yaptığı, bu nedenle de davalı Şirket yönünden taleple bağlı kalındığı gerekçesiyle davalı ... yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer davalı Şirket yönünden ise davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 2709 sayılı ... Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (c) alt bendine göre hüküm; tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.

3. 07.....1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.

4. Dairemizin 21.09.2022 tarihli 2022/9319 Esas, 2022/10161 Esas sayılı kararında mahkeme gerekçesine yönelik yerleşik ilkesi şu şekilde belirtilmiştir:

"...

1. Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

2. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

3. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. ..."

2. Değerlendirme

1. 6100 sayılı Kanun'un "Hükmün kapsamı" başlıklı 297 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) alt bendinde hükmün; "Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri" kapsaması gerektiği belirtilmiştir.

2. Bir mahkeme kararının gerekçesi o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar. Kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141 inci maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 Sayılı Kanun'un 27 ve 297 nci maddeleri, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.

3. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

4. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

5. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

6. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

7. Gerekçe hüküm çelişkisi, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.04.1992 tarihli ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı kararına aykırı olup salt bu aykırılık bozma sebebidir.

8. Somut olayda Mahkemece, davalılar arasında geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu bu nedenle davacının mali haklarından davalıların birlikte sorumlu oldukları; ancak davacı vekilinin ıslah dilekçesindeki artırımları sadece davalı ... yönünden yaptığı bu nedenle de davalı Şirket yönünden taleple bağlı kalınarak hüküm kurulduğu belirtilmiş ise de hüküm fıkrasında; davalı Şirket aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar vermiştir. Görüldüğü üzere Mahkemece tesis edilen kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmakta olup kanun hükümlerine aykırı şekilde gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulması bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davacı ve davalı ... vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

18.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.