"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2364 E., 2023/2904 K.
KARAR : Davalının istinaf başvurusunun esastan reddi, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 35. İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/693 E., 2022/101 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı Ermenek Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında 22 yıldır çalıştığını, en son vakıf müdürü olarak çalışmakta iken 11.06.2019 tarihinde lise mezunu olduğu nedeniyle pozisyonunun sosyal incelemeci olarak değiştirildiğini ve ücretinin vakıf müdürüne ödenen ücret yerine sosyal yardım ve inceleme görevlisine ödenen ücret düzeyine indirildiğini, müvekkilinin söz konusu görevlendirmeye muvafakat etmediğini işverene açıkça bildirdiğini ileri sürerek çalışma şartlarındaki esaslı değişikliğin tespiti ile fark ücret alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle husumet itirazında bulunduklarını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 09.06.2017 tarih ve 2016/3 Esas 2017/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının ayrı özel hukuk tüzel kişiliğine haiz ayrı birer işyeri olduğunu, her birinin ayrı karar organları bulunduğunu, işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tâbi olduklarının açıklığa kavuşturulduğunu, 3294 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu'na (3294 sayılı Kanun) eklenen 7 nci madde ile sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları adına işletme düzeyinde toplu iş sözleşmesi imzalama yetkisinin Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne verilmesinin özel bir yetki olduğunu, anılan yetkinin Genel Müdürlüğe işveren statüsü vermediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının 02.01.1997 tarihinden itibaren Ermenek Sosyal Yardımlaşma Vakfı bünyesinde en son vakıf müdürü olarak çalıştığı, Vakıf Yönetim Kurulunun 11.06.2019 tarihli kararı ile davacının lise mezunu olması nedeniyle sosyal inceleme görevlisi pozisyonunda görevlendirilmesine karar verildiği, davacı ile 16.10.2019 tarihinde yeni bir iş sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede davacının unvanının sosyal yardım inceleme görevlisi olarak ve ücretinin brüt 5.468,91 TL olarak düzenlendiği, sözleşmenin başlangıç tarihinin 11.06.2019 olarak belirlendiğinin anlaşıldığı; 633 Sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname'nin (633 sayılı KHK) 11 inci maddesinin (ç) fıkrası, 34 üncü maddesinin ücüncü fıkrasının (c) bendi uyarınca hazırlandığı belirtilen işyeri çalışma şartlarına ilişkin esaslara ilişkin belgenin unvan değişikliği başlıklı 15 inci maddesinde; "vakıf mütevelli heyetinin fon kurulu kararı ile belirlenen norm kadro standartlarına ve unvan için gerekli niteliklere bağlı kalmak kaydıyla gerekli gördüğü hallerde personelin unvanını değiştirerek sözleşmesini yeniler ve sisteme bilgi girilir..." düzenlemesine yer verildiği; buna göre davalı işverenin almış olduğu Yönetim Kurulu Kararı sonrası davacı işçi ile imzaladığı bireysel iş sözleşmesinde unvanın ve ücretin açıkça düzenlendiği, davacının söz konusu sözleşmeyi ihtirazı kayıt koymaksızın imzaladığı, sözleşmenin hata, hile ya da yanılma ile imzalandığının ispat edilmediği, 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 22 ve 62 nci maddeleri uyarınca yazılı rızanın alındığı, dolayısıyla davacının fark ücret alacağına hak kazanmadığı sonucuna varıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili; 633 sayılı KHK hükümlerinin iş hukukunun özel ve emredici yapısına uymaması sebebiyle uygulanma kabiliyeti olmadığını ve 4857 sayılı Kanun'un özel hükümleri karşısında yapılan değişikliğin hukuka aykırı olduğunu, bununla birlikte arabuluculuk son tutanağı incelendiğinde davalının arabuluculuk toplantısına mazeretsiz olarak katılmadığının görüleceğini, İlk Derece Mahkemesi her ne kadar doğru şekilde davalı lehine vekâlet ücretine hükmetmemişse de yargılama giderleri bakımından "Davacı tarafından yapılan masrafın üzerinde bırakılmasına" şeklinde hüküm kurulduğundan yargılama giderinin de davalıya yükletilmesine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkilinin söz konusu hukuka aykırı görevlendirmenin tarafına tebliğ edilmesinin ardından bu görevlendirmeye muvafakat etmediğini işverene açıkça bildirdiğini, davalı Kurumun değişiklik için gösterdiği gerekçenin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin lise mezunu olması bahane edilerek pozisyonu ve ücretinin düşürüldüğünü, işin değiştirilmesinin çalışma koşullarında esaslı değişiklik niteliğinde olduğunu, bu hükümlere dair açıkça el yazısıyla onay alınmadığını, geriye dönük olarak muvafakat alınmasının da mümkün olmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesine rağmen lehe vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğu gerekçesiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; arabuluculuk son tutanağı incelendiğinde davalının arabuluculuk toplantısına mazeretsiz olarak katılmadığının görüldüğü, 7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin on ikinci fıkrasında yer alan düzenleme uyarınca arabuluculuk ücretinin davalı yerine davacıdan alınmasının hatalı olduğu, aynı hüküm gereğince davalı Kurumca vekâlet ücretine yönelik talebin de reddi gerektiği, yargılamada eksiklik bulunmamakla birlikte Mahkemece Kanun'un olaya uygulanmasında hata edilmiş olduğu, buna göre davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun arabuluculuk ücreti yönünden kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; dava dilekçesi ve istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş, ayrıca her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi tarafından arabuluculuk ücretinin davalı yerine davacıdan alınmasının hatalı olduğuna dair hüküm kurulmuşsa da yargılama giderleri bakımından herhangi bir hüküm kurulmadığını, yargılama giderleri ve yargılama giderinden olan vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi gerektiğini iddia ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı bünyesinde çalışan davacının açtığı davada davalı genel müdürlüğe husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği noktasındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi
2. 3294 sayılı Kanun, 25.05.2018 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 7144 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi.
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun 09.06.20217 tarihli ve 2016/3 Esas, 2017/4 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararının ilgili kısımları şöyledir:
''...
İçtihadı birleştirmenin konusu; il ve ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının her birinin ayrı işyeri ve bağımsız işveren olup olmadığının ya da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı işverenine bağlı işletme kapsamında sayılıp sayılmayacağı; 4857 sayılı İş Kanunun 18 inci maddesi uyarınca iş güvencesi hükümlerinden yararlanmak bağlamında her bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfında 30 işçi çalışıp çalışmadığının araştırılmasının gerekip gerekmediği hususundadır.
Öncelikle üzerinde durulması gereken Fon Kurulunun ve sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının yukarıda belirtilen nitelikleri itibariyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının idari ve hiyerarşik yapılanmasındaki yeri ile hukuki statüsünün tespitidir.
...
Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün görevlerine ilişkin 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 inci maddesinin (h) bendinde yer alan, Genel Müdürlük ve sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının 'işbirliği' yapmasına dair açık ifade de, anılan vakıfların tüzel kişiliğe haiz ve bağımsız işveren sıfatına sahip olduğunu aralarında idari yönden hiyerarşik bir ilişki bulunmadığını ortaya koymaktadır.
Bu çerçevede 3294 sayılı Kanun ile il ve ilçelerde kurulan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olup ayrı işyeri olan bağımsız işveren oldukları, Bakanlığın denetim yetkisi nedeniyle işveren sıfatının Bakanlığa ait olduğunun ileri sürülemeyeceği; anılan vakıfların ayrı tüzel kişiliğe sahip olması nedeniyle toplu iş sözleşmesinin iş yeri düzeyinde bağıtlanabileceği, işletme düzeyinde bağıtlanmasının mümkün olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.''
3. Değerlendirme
1.Kararın İlgili hukuk bölümünde yer verilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun 09.06.20217 tarihli kararı uyarınca sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları, Aile Bakanlığından ayrı bir özel hukuk tüzel kişisidir.
2. Somut olayda davacı taraf husumeti ilgili Bakanlık bünyesindeki Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne yöneltmiş ise de 3294 sayılı Kanun ile il ve ilçelerde kurulan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları özel hukuk tüzel kişiliğine sahip ayrı işyeri olan bağımsız işveren olduklarından, davanın husumetten reddi yerine esastan reddine karar verilmesi hatalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.