"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
DAVA TARİHİ : 15.10.2019
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. ... Mahkemesi
SAYISI : 2019/508 E., 2021/313 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Belediyeye ait işyerinde alt işveren davalı Şirketler nezdinde temizlik araçları operatörü olarak 04.10.2010-09.09.2019 tarihleri arasında çalıştığını, net ücretinin 3.500,00 TL olduğunu, ancak davalı Belediye ve alt işveren Şirketler arasındaki ilişkinin muvazaaya dayalı olduğunu ve geçerli olarak kurulmadığı için davacının davalı Belediyenin işçisi sayılması ve Belediyenin tarafı olduğu toplu ... sözleşmelerinden yararlanması gerektiğini, ... sözleşmesinin emeklilik nedeniyle son bulduğunu, davacıya bir kısım tazminat ödemeleri yapıldığını, fazla çalışma yapmasına rağmen karşılığının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı fark alacağı, yıllık izin ücreti alacağı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ... bayram ve genel tatil ücreti, ilave tediye, ödenmeyen ücret alacağı ile ücret farkı alacağı ve aile yardımı, çocuk yardımı, yemek yardımı, yol yardımı, giyim yardımı, yakacak yardımı, pazar çalışması, ek gıda yardımı, sendikal ikramiye, bilet yardımı ve ek gıda yardımı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın öncelikle husumet nedeniyle reddi gerektiğini, muvazaa iddiasının gerçeği yansıtmadığını, kıdem tazminatı yönünden davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının diğer şirketlerden sorulması gerektiğini, davacının Belediyeden hizmet alım işi üstlenen firmalarda çalıştığını, dolayısıyla ihbar olunan Şirketler işçisi olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, ihale sözleşmeleri, davalıların tâbi olduğu mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, davalı ... Belediyesinin belirtilen işi alt işverene vermesinin 4857 sayılı ... Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesi uyarınca mümkün olduğu ve geçerli ve muvazaaya dayanmayan bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu, Belediye ile Sendika arasında imzalanan toplu ... sözleşmesinin hükümlerine göre hesaplanan bakiye kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarına hak kazandığı, yine ilgili toplu ... sözleşmesine göre ikramiye ve ilave tediye alacağının bulunduğu, tanık beyanlarına haftanın 4 günü 07.30-19.00 ve 2 günü 07.30-16.30 saatleri arasında çalıştığı tespit edilen davacının haftalık 11 saat fazla çalışmasının bulunduğu, dinî bayramların 2 günü dışında resmî tatillerde çalıştığı, toplu ... sözleşmelerine göre hesaplanan yakacak yardımı, yemek yardımı, giyim yardımı, aile ve çocuk yardımı, yol yardımı, ek gıda yardımı, sorumluluk zammı, temizlik yardımı alacaklarına hak kazandığı, celbedilen belgeler, dinlenen tanık beyanları, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının ayda 2 hafta tatilinde çalıştığı ve pazar çalışması da bulunduğu, bu doğrultuda hesaplanan hafta tatili ve pazar çalışması alacağı talebinin kabulüne karar verildiği, ücret farkı, ücret kesintisi, eğitim yardımı ve bayram yardımı alacağına yönelik taleplerin ise celbedilen belgeler, geçerli ve muvazaaya dayanmayan bir asıl işveren alt işveren ilişkisinin varılığının kabul edilmesi, toplu ... sözleşmelerinde bayram ve eğitim yardımı ödeneceğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmaması nedeniyle reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; müvekkilinin muvazaalı olarak alt işveren işçisi olarak gösterildiği iddiası ispatlanmasına karşın Mahkemece muvazaa iddiasının kabul edilmemesi ihtimaline göre yapılan hesaplama doğrultusunda karar verilmesinin yerinde olmadığını, asıl işveren alt işveren ilişkisi muvazaalı olup davacının baştan itibaren davalı Belediyenin işçisi sayılarak işlem görmesi gerektiğini, muvazaa iddiaları reddedilmesine rağmen bu yönde herhangi bir gerekçeye de yer verilmediğini, yalnızca otobüs şoförleri yönünden muvazaa ihtimaline göre karar verileceği düşüncesinin herhangi bir hukuki dayanağı olmadığı, bu şekilde ayrım yapmanın eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil edeceğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun da kanuna ve usule aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda bütün alacaklarının eksik hesaplandığını, bir kısım alacaklar yönünden ise hiçbir hesaplamanın yapılmadığını, müvekkilinin tüm dosya kapsamı ve toplu ... sözleşmeleri gereği alacaklara hak kazandığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, alacakların zamanaşımına uğradığını, davalı ile dava dışı yükleniciler arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunmadığını, davacının kendi isteği ile işten ayrıldığını ve kıdem tazminatına hak kazanmadığını, davacının ücretinin hangi emsal işçiye göre belirlendiği ve hangi toplu ... sözleşmesi hükümlerinin uygulandığının bilirkişi raporunda belirtilmediğini, davacının bütün haklarının kendisine ödendiğini, işçilik alacağı bulunmadığını, bilirkişi raporundaki hesaplamaları kabul etmediklerini, davacı tanıklarının davalıya karşı davası olan tanıklar olduğunu ve beyanlarının esas alınamayacağını, ıslah zamanaşımının değerlendirilmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, dava dilekçesi ve ıslah dilekçesindeki talepler dikkate alındığında hükmedilen faiz türünü kabul etmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı vekili muvazaa iddiasında bulunmuş ise de davacı işçi ile davalı Belediye arasındaki hukuki ilişkinin asıl işveren alt işveren ilişkisi olduğu, davacının muvazaalı olarak istihdam edildiği hususunun davacı tarafından ispat edilemediği, davacının talep etmiş olduğu işçilik alacaklarının hesaplanmasında alt işveren Şirketler ile ... Sendikası arasında imzalanan ve Yüksek Hakem kurulu kararıyla son şekli verilen toplu ... sözleşmesinin esas alındığı, davacı vekilinin temelini muvazaa iddiasında dayandırdığı bu istinaf sebebinin yerinde olmadığı, davacı tarafça talep edilen alacakların alt işveren Şirketler ile imzalanan toplu ... sözleşmelerine göre belirlendiği, ıslah dilekçesi ile zamanaşımı gözetilerek talepte bulunulduğu, gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca ayrı ayrı olmak üzere esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf başvurusundaki sebepleri tekrar etmiş ve davacının hüküm altına alınan alacaklara hak kazanamayacağını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda uygulanan toplu ... sözleşmesinin müvekkili İdarenin tarafı olduğu sözleşme olduğunu ve davacının Kurum işçisi olmayıp muvazaa iddiası da ispatlanamadığından toplu ... sözleşmesinden yararlandırılamayacağını, davacının kadroya geçiş sırasında sulh ve ibraname protokolü imzaladığını belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı Belediye ile dava dışı Şirketler arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin hukuka uygun biçimde kurulup kurulmadığı, davacının davalı Belediyenin tarafı olduğu toplu ... sözleşmelerinden yaralanıp yararlanamayacağı, buna göre hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamaların doğru olup olmadığı, hüküm altına alınan işçilik alacaklarından davalı İdarenin asıl işveren sıfatıyla sorumlu olması gereken dönemin belirlenmesi ile davacının 696 sayılı KHK doğrultusunda 02.04.2018 tarihinde sürekli işçi kadrosuna geçirilmeden önce imzaladığı sulh sözleşmesine itibar edilip edilemeyeceği hususlarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin yedi ve sekizinci fıkaraları ile 41 ve 47 nci maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ... Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu maddesi, 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'un (6772 sayılı Kanun) 1 vd. maddeleri, Alt İşveren Yönetmeliği.
3. 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun "Belediyenin yetkileri ve imtiyazları" kenar başlıklı 15 inci maddesinin (m) bendi şöyledir:
"Beldede ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi ve kayıt altına alınması amacıyla izinsiz satış yapan seyyar satıcıları faaliyetten men etmek, izinsiz satış yapan seyyar satıcıların faaliyetten men edilmesi sonucu, cezası ödenmeyerek iki gün içinde geri alınmayan gıda maddelerini gıda bankalarına, cezası ödenmeyerek otuz gün içinde geri alınmayan gıda dışı malları yoksullara vermek."
Aynı Kanun'un "Gelecek yıllara yaygın hizmet yüklenmeleri" kenar başlıklı 67 inci maddesi şöyledir:
"Belediyede belediye meclisinin, belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili organın kararı ile ..., bahçe, sera, refüj, kaldırım ve havuz bakımı ve tamiri; araç kiralama, kontrollük, temizlik, güvenlik ve yemek hizmetleri; makine-teçhizat bakım ve onarım işleri; bilgisayar sistem ve santralleri ile elektronik bilgi erişim hizmetleri; sağlıkla ilgili destek hizmetleri; fuar, panayır ve sergi hizmetleri; baraj, arıtma ve katı atık tesislerine ilişkin hizmetler; kanal bakım ve temizleme, alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı, trafik sinyalizasyon ve aydınlatma bakımı, sayaç okuma ve sayaç sökme-takma işleri ile ilgili hizmetler; toplu ulaşım ve taşıma hizmetleri; sosyal tesislerin işletilmesi ile ilgili işler, süresi ilk mahallî idareler genel seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilir.
"
4. 696 sayılı KHK'nın 127 nci maddesi ile ile 375 KHK'ya eklenen geçici 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi söyledir:
"En son çalıştığı idare ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı ... sözleşmelerinden dolayı bu madde ile tanınan haklar karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiğini yazılı olarak beyan etmek, kaydıyla, bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde idaresinin hizmet alım sözleşmesinin yapıldığı birimine, sürekli işçi kadrolarında istihdam edilmek üzere yazılı olarak başvurabilirler."
5. Dairemizin 28.....2022 tarihli ve 2022/6747 Esas, 2022/8363 Karar sayılı kararında ilave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar ve yararlanma şartlarına ilişkin ilkeler şu şekilde açıklanmıştır:
"...
9. 6772 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinde sayılan işverenler; Devlete ve ona bağlı olmak üzere, genel, katma ve özel bütçeli daireler, sermayesi değişen kurumlar, sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar, belediyeler ve belediyelere bağlı kuruluşlar, 3460 sayılı Sermayesinin Tamamı Devlet Tarafından Verilmek Suretile Kurulan İktisadî Teşekküllerin Teşkîlâtîle İdare ve Murakabeleri Hakkında Kanun (3460 sayılı Kanun)
ve 3659 sayılı Bankalar ve Devlet Müesseseleri Memurları Aylıklarının Tevhid ve Teadülü Hakkında Kanun (3659 sayılı Kanun) kapsamına giren, sermayesinin tamamı Devlete ait olan veya bu sermaye ile kurulan iktisadi Devlet kuruluşları, 6772 sayılı Kanun kapsamındadır.
10. 3460 sayılı Kanun bugün itibari ile yürürlükte olan bir kanun değildir. 3659 sayılı Kanun ise, banka ve Devlet kurumlarında çalışan memurların aylıkları ile ilgili düzenleme getirmiş ve hâlen yürürlüktedir.
11. 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda (5018 sayılı Kanun) merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ekli cetvellerde sayılmıştır. Bu cetvellerde genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, özel bütçeli idareler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar ve sosyal güvenlik kurumlarında çalışanların kanun kapsamında olduğunun kabulü gerekir.
12. İşçi yönünden kapsama gelince; 4857 sayılı Kanun kapsamına girsin girmesin, yukarda belirtilen işveren kapsamı dâhilindeki kurumlarda, 4857 sayılı Kanun’un 1 inci maddesindeki tanıma göre işçi sayılan herkes bu alacaktan yararlanacaktır. Kanun, 4857 ve 1475 sayılı ... Kanunu’ndan önceki ... Kanunu’na atıfta bulunmuştur. Buna göre “bir ... sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi” denir. O hâlde bir ... sözleşmesine dayanarak yukarıda belirtilen kurumlarda çalışan her işçiye ilave tediye ödemesinin yapılması gerekir.
13. 14.04.1930 tarihli ve 1471 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 01.09.1930 tarihinde yürürlüğe giren 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun (1580 sayılı Kanun) belediyelerin hak, yetki ve ayrıcalıklarını düzenleyen 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının ilk bendinde, “Belediye idareleri kanunun kendilerine tahmil ettiği vazife ve hizmetleri ifa ettikten sonra belde sakinlerinin müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tesviye edecek her türlü teşebbüsatı icra ederler.” hükmü düzenlenmiştir. 15.07.1934 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2571 sayılı Kanun’la, 1580 sayılı Kanun’un 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının beş numaralı bendinin birinci ve ikinci paragrafları;
“Belediye sınırı dahilinde muayyen mıntakalar arasında yolcu nakil vasıtası olarak otobüs, omnibüs, otokar, tünel, troley, füniküler işletmek munhasıran belediyelerin hakkıdır.
Bunların, belediyelerin de iştirak edecekleri şirketler vasıtasıyla yapılması ve işletilmesi veya icara verilmesi veyahut imtiyazın devri İcra Vekilleri Heyeti kararına bağlıdır” şeklinde değiştirilmiştir. 15.07.1934 tarihinde yürürlüğe giren bu değişiklikle, “belediyelerin de iştirak edecekleri şirketler” ifadesine açıkça yer verilmesi suretiyle, temel kanuni dayanak oluşturulmuştur. Anılan 19 uncu maddede yapılan 05.07.1939 tarihli ve 07.02.1990 tarihli değişikliklerde de bahsi geçen ifade korunmuştur.
14. 23.03.1984 tarihli ve 18350 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkındaki 195 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 09.07.1984 tarihli ve 18453 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un 8 inci maddelerinde, büyükşehir ve ilçe belediyelerinin, görevli oldukları konularda, 1580 sayılı Kanun ve diğer ilgili mevzuatta belediyelere tanınan hak, yetki, imtiyaz ve muafiyetlere sahip olacağı kabul edilmiştir.
15. 24.12.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 5272 sayılı Belediye Kanunu’nun 70 inci maddesinde “Belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilir.” hükmü düzenlenmiştir. 13.07.2005 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda, aynı yöndeki hükme Kanun'un yine 70 inci maddesinde yer verilmiştir.
16. 23.07.2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26 ncı maddesinde de, büyükşehir belediyesinin kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilecekleri düzenlenmiştir.
17. Belediyeler, Anayasa’nın 127 nci maddesinde kabul edildiği üzere, kamu tüzel kişiliğini haizdir. İlgili mevzuatta belediyelere, yüklenen görevlerin yerine getirebilmesi için, önemli hak ve yetkiler verilmiş; kamusal ayrıcalıklar tanınmıştır. Diğer taraftan, merkezi idareye de belediyeler üzerinde vesayet yetkisi verilmiştir.
18. Belediyeler tarafından kurulan veya ortak olunan şirketler ise, 6102 sayılı ... Ticaret Kanunu ( 6102 sayılı Kanun) hükümlerine tabi sermaye şirketleri olup belediyelerin tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişileridir. Belediyelerin kurdukları veya ortak oldukları ticaret şirketlerine, kamu tüzel kişiliği kazandıran herhangi bir kanun hükmü bulunmadığı gibi kamusal yetki ve ayrıcalıklar tanınmamıştır. Dolayısıyla, söz konusu şirketlerin kamu tüzel kişisi ya da kamu kurum ve kuruluşu oldukları kabul edilemez.
19. Diğer taraftan, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, iktisadi devlet teşekkülleri ile kamu iktisadi kuruluşlarını ve bunların müesseselerini, bağlı ortaklıklarını ve iştiraklerini kapsamaktadır. Kanun Hükmünde Kararname’nin 2 nci maddesinin birinci bendinde “Kamu iktisadi teşebbüsü "Teşebbüs"; iktisadi devlet teşekkülü ile kamu iktisadi kuruluşunun ortak adıdır.”; ikinci bendinde “İktisadi devlet teşekkülü "Teşekkül"; sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsüdür.”; üçüncü bendinde “Kamu İktisadî Kuruluşu "Kuruluş"; sermayesinin tamamı Devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan kamu iktisadî teşebbüsüdür.” tanımlamalarına yer verilmiştir. Bu tanımlamalarla sabit olduğu üzere, kamu iktisadi teşebbüslerinin sermayesi Devlete aittir. Belediyeler ise, Devlet tüzel kişiliğinden ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptir. Dolayısıyla belediyelerin hissedarı oldukları şirketler, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında olmayıp kamu iktisadi teşebbüsü sayılamaz.
20. Belediyelerin hissedarı olduğu şirketlerin hukuki statüsünün yukarıda yazılı olduğu şekilde belirlendikten sonra, 6772 sayılı Kanun kapsamında bulunup bulunmadıkları meselesinin değerlendirilmesine gelince; 6772 sayılı Kanun’un 1 inci maddesindeki düzenleme uyarınca, belediyeler ve bunlara bağlı teşekküller kanun kapsamındadır. Belediyelerin hissedarı olduğu şirketler ise 6102 sayılı Kanun hükümlerine tabi, belediyeden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olduğundan, bu şirketlerin belediyeye bağlı teşekkül sayılması mümkün değildir. Anılan maddede, sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirketlerin Kanun kapsamında olduğu açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, madde metninde sermayesi belediyeye ait olan şirketlere yer verilmemesi kanun koyucunun tercihidir. Keza, 1580 sayılı Kanun’un, 15.07.1934 tarihinde yürürlüğe giren 2571 sayılı Kanun’la değişik 19 uncu maddesi hükmünde, belediyelerin iştirak edecekleri şirketler ifadesine açıkça yer verilmiş olduğu hâlde, bu tarihten sonraki bir tarih olan 11.07.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6772 sayılı Kanun’da, belediyelerin hissedarı olduğu şirketlerden bahsedilmemiş olması da bu durumun bir göstergesidir. Dolayısıyla, 6772 sayılı Kanun’un 1 inci maddesindeki, belediyeye bağlı teşekkül ifadesinden, kanun koyucunun, belediyelerin hissedarı olduğu şirketleri kastettiği söylenemez.
21. Anılan sebeplerle, belediyelerin hissedarı olduğu şirketler 6772 sayılı Kanun kapsamında bulunmadıklarından, davalı Şirket ilave tediye ödemekle yükümlü değildir. Bu hâlde, dava konusu ilave tediye alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
3. Değerlendirme
1.Somut olayda İlk Derece Mahkemesince davacının ... sözleşmesinin feshinin haklı bir sebebe dayanmadığı, davacının kıdem tazminatı ile talep konusu bir kısım işçilik alacaklarına hak kazandığı, ancak davalı ... Belediye Başkanlığı ile ihbar olunan Şirketler arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olmadığı sonucuna varılarak, davacının alt işveren Şirketler ile davacının üyesi bulunduğu Sendika arasında bağıtlanan toplu ... sözleşmesinden yararlandırılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
2. Ne var ki dosya içeriğinde alt işveren Şirketler ile Sendika arasında bağıtlandığı iddia olunan toplu ... sözleşmeleri yer almadığı gibi gerek hükme esas alınan bilirkişi raporunda da, davalı Belediye ile Sendika arasında bağıtlanan toplu ... sözleşmesine göre hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda gerekçe ile çelişkili oluşturacak şekilde yapılan hesaplamaya göre belirlenen alacakların hüküm altına alınması doğru olmamıştır.
3. Diğer taraftan 20.11.2017 tarihli ve 696 sayılı KHK'nın 127 nci maddesi ile 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 23 üncü maddesinin yukarıda İlgili Hukuk bölümünde yer verilen düzenlemesi uyarınca işçinin, sürekli işçi kadrosuna geçişi sırasındaki feragat ve sulh beyanlarına hukuki değer atfedilmesi gerekmektedir. Bu tür beyanların varlığı hâlinde, 696 sayılı KHK doğrultusunda sürekli işçi kadrosuna geçiş yapılan tarihe kadar olan dönem için gerek ... ... sözleşmesinden gerekse toplu ... sözleşmesinden doğan alacaklardan İdarenin sorumlu tutulması mümkün değildir.
4. Somut uyuşmazlıkta dosya içeriğinde yer alan davacı imzalı "Sulh Sözleşmesi" başlıklı suret belgede, davacının sürekli işçi kadrosuna geçiş için daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı dönemlere ilişkin olarak ... sözleşmelerinden dolayı herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğini kabul ve beyan ettiği görülmektedir. Bu durumda bu belgeye hukuken değer verilerek davacının kadroya geçtiği 02.04.2018 tarihi öncesine ilişkin olarak feshe bağlı olan ve kadroya geçiş sırasında henüz doğmayan kıdem tazminatı ile sözleşmenin sona ermesine bağlı yıllık izin alacağı haricinde, davalı İdareden talepte bulunamayacağı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, davacının uyuşmazlık konusu ücret, fazla çalışma ve hafta tatili alacağı, ... bayram ve genel tatil alacağı, toplu ... sözleşmesinden kaynaklı alacak talepleri yönünden alt işverenler nezdinde geçen hizmet süresi için davalı İdareden talepte bulunamayacağı gözetilerek sonuca gidilmelidir. Aynı gerekçe ile somut uyuşmazlıkta 02.04.2018 tarihine kadar olan çalışma dönemi yönünden muvazaa iddiasının da incelenmesi doğru değildir. Kıdem tazminatı ve izin alacakları yönünden ise davacının sürekli işçi kadrosuna geçmeden önce 375 sayılı KHK'nın 23 üncü maddesinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarındaki çalışmaları sürekli işçi kadrosuna geçtikten sonraki çalışmaları ile birlikte değerlendirilmeli ve sözleşmenin sona ermesine bağlı haklar bakımından önceki dönem çalışma süresi de dikkate alınarak hesaplamaya esas süre belirlenmelidir.
5. Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeyip, sulh ve ibra protokolü değerlendirilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı gerekçeyle karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
6. Davacının 375 sayılı KHK'nın geçici 24 üncü maddesi kapsamında dava dışı belediye iştiraki Şirkette kadroya geçirildikten sonraki dönem için ilave tediyeye hak kazanıp kazanmadığı da ayrıca değerlendirilmelidir. İlâmın İlgili Hukuk kısmının (5) numaralı paragrafında yer verilen Dairemiz ilkesi dikkate alındığında, 6772 sayılı Kanun’un 1 inci maddesindeki düzenleme uyarınca, belediyeler ve bunlara bağlı teşekküllerin Kanun kapsamında olduğu, belediyelerin hissedarı olduğu şirketler 6102 sayılı ... Ticaret Kanunu hükümlerine tâbi, belediyeden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olduğundan, bu şirketlerin belediyeye bağlı teşekkül sayılmasının mümkün olamayacağı anlaşılmaktadır. Belediyelerin hissedarı olduğu şirketler 6772 sayılı Kanun kapsamında bulunmadıklarından, 375 sayılı KHK'nın geçici 24 üncü maddesi kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilen davacının, kadroya geçirildikten sonraki dönem için de 6772 sayılı Kanun kapsamında ilave tediyeye hak kazanması mümkün değildir. İlk Derece Mahkemesince bu hususun da dikkate alınması gerekir.
7. İlk Derece Mahkemesince yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda yeniden değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
....03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.