"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı ... AŞ'ye (EÜAŞ) devredilen Soma Elektrik Üretim AŞ'ye bağlı kömür ocağında arazi aracı şoförü olarak 2006-2015 yılları arasında çalıştığını, davacının işyerinde alt işveren konumundaki Files İnşaat Şirketi gibi farklı firmaların işçisi gösterilerek çalıştırıldığını, davacının işyerinde yaptığı işlerin davalı Şirketin asıl işleri arasında yer aldığını, davalı ile alt işveren şirketler arasında muvazaa bulunduğunu, Orhaneli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin emsal dosyalarında açılan davalarda muvazaanın tespit edildiğini ileri sürerek davalı ile alt işveren firmalar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun ve muvazaa nedeniyle davacının ... itibaren davalı asıl işverenin işçisi olduğunun ve kanundan ... tediye alacağı hakkından yararlandırılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; husumet itirazında bulunduklarını, davacının 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu çerçevesinde müvekkilinden hizmet alımı ihalesini ... firmaların işçisi olarak çalıştığını, müvekkilinin sadece ihale makamı olduğunu, davacı işçinin müvekkili Kurumun işçisi olmadığını, asıl iş olan elektrik üretim işinin bölünmesi suretiyle var edilen bir işte çalışmadığını, bu nedenle muvazaadan söz edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; asıl işi elektrik üretimi olan davalı işyerinde, davacının yaptığı işin, "İşyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin olmakla beraber doğrudan üretim organizasyonu içerisinde yer almayan, üretimin zorunlu bir unsuru olmayan ancak asıl iş devam ettikçe devam eden ve asıl işe bağımlı olan iş" olduğu, Alt İşverenlik Yönetmeliği'nin 3 üncü maddesinde belirtilen yardımcı iş niteliğinde olduğu, davalı ile alt işverenler arasındaki sözleşmenin geçerli olduğu, davalının alt işveren üzerindeki yasal denetim yükümlüğünün asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun delili olarak değerlendirilemeyeceği, davacının Orhaneli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2014/518 Esas sayılı dosyasında açtığı davada asıl işverene bağlı alt işveren bünyesinde çalıştığı hüküm altına alındığından asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığını iddia etmenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 29 uncu maddesi ve 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ı) ve (i) bentlerine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; uyuşmazlığın çözümünde yanlış kanun uygulandığını, davacının çalışmasının dayanağı asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaa nedeniyle geçersiz olduğuna dair kesin hükmün mevcut olduğunu, işçi temini amaçlı yapılan asıl işveren alt işveren sözleşmesinde bu ... iradenin gizlenerek muvazaalı işlem tesis edildiğini, davanın kabulü ile davacının başlangıçtan itibaren davalı EÜAŞ'ın işçisi olduğunun tespiti ile tediye alacağı taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının EÜAŞ aleyhine kıdem ve ihbar tazminatları ve yıllık izin ücreti talebiyle Orhaneli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2014/518 Esas sayılı dosyasında açtığı kesinleşen davada, davalı EÜAŞ ile hizmet alımı yaptığı firmalar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi olduğunun kabul edildiği, davacının davalının asıl iş veren olarak 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesi uyarınca işçilik alacaklarından sorumlu olduğuna dair kararına karşı kanun yoluna başvurmadığı, davalı ile alt işveren şirketler arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığını iddia etmenin 6100 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesine aykırılık teşkil edeceği, ayrıca Orhaneli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2014/518 Esas, 2015/314 Karar sayılı kararının eldeki bu dava için kesin delil niteliği taşıdığı, davalının asıl işveren alt işveren ilişkisine bağlı sorumluluk hâlinin tartışılmasının hukuken mümkün olmadığı, bu nedenle İlk Derece Mahkemesince davacının ilk işe girdiği tarihten itibaren davalı EÜAŞ işçisi olduğunun tespiti talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebeplerle benzer sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı işçinin tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 106 ncı maddesi, 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi ile 115 ... maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 ... maddesi.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2019 tarihli ve 2017/8-1854 Esas, 2019/1096 Karar sayılı kararında tespit davalarında hukuki yarara ilişkin ilkeler şu şekilde açıklanmıştır:
"...
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Hanağası, E.: Davada Menfaat, Önsözler-... ..., Ankara 2009, s. VII).
Hukuk Genel Kurulunun 24.06.1992 tarihli ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 tarihli ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
Öte yandan, bu hukuksal yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (Hanağası, s. 135).
(...) Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada hâlen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H./..., O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s. 297).
(...)Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkâr ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır (..., R./ ..., E./ Taşpınar ..., S.: Medeni Usul Hukuku , Ankara 2017, s.287).
Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur (... / .../ Taşpınar ..., s. 296-297).
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.05.2013 tarihli ve 2013/22-561 E., 2013/733 K. ile 01.02.2012 tarihli ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir."
3. Değerlendirme
1. Mahkemeden istenilen hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır. Eda davalarında, bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya ... bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile ... bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar. Tespit davaları ise, bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Tespit davası kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilen kararının icra ve infaz kabiliyeti yoktur.
2. Tespit davalarında davacının amacı, bir hak veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup hak veya hukuki ilişkinin varlığı yahut yokluğu tespit davası açılabilmesi için yalnız başına yeterli değildir. Bundan başka, tespit davasının dinlenebilmesi için konusunu oluşturan hak veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının Mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının korunmaya değer güncel bir hukuki yararının bulunması gerekir.
3. Tespit davasının konusunun hak veya hukuki ilişki olması ve davacının tespit davası açmakta güncel hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Açılan tespit davasında, bu iki şartın birlikte bulunup bulunmadığı, diğer dava şartlarında olduğu gibi davanın her aşamasında Mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekmekte olup bu şartların bulunmaması hâlinde Mahkemece esas hakkında incelemeye girmeden, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekmektedir.
4. Tespit davaları, eda davalarının öncüsüdür; bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hâllerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi hâkim tarafından da resen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti hâlinde davanın 6100 sayılı Kanun'un 115 ... maddesine göre dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir.
5. Somut uyuşmazlıkta davacı tarafından Orhaneli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinde ikame edilen 2014/518 Esas sayılı ilk dava ile işbu davanın hukuki sebepleri ve konusu farklı olduğu için kesin hüküm ya da derdestlikten bahsedilemeyeceğinden ve yukarıda yapılan açıklamalar karşısında; davacının muvazaaya dayanarak açmış olduğu işbu davanın, eda davası açma olanağı varken tespit davası açmasında güncel hukuki yararının bulunmadığı dikkate alınarak dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ve ayrıca işin esasına da girilerek reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.