Logo

9. Hukuk Dairesi2024/21 E. 2024/1592 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Görevsiz mahkemede dava açıldıktan sonra, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinden önce arabuluculuk yoluna başvurulması hâlinde, arabuluculuğun dava şartı olarak kabul edilip edilmeyeceği hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3. maddesi ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun amacı ve usul ekonomisi gözetilerek, görevsiz mahkemede dava açıldıktan sonra dosyanın görevli mahkemeye gönderilmeden önce arabuluculuk yoluna başvurulmasının dava şartını yerine getirdiği kabul edilerek davanın esasının incelenmesi gerektiği, bu nedenle ilk derece mahkemesinin dava şartı yokluğundan reddine ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1076 E., 2023/945 K.

KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Sivas 1. İş Mahkemesi

SAYISI : 2023/35 E., 2023/65 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Sivas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.12.2022 tarihli ve 2022/615 Esas, 2022/640 Karar sayılı kararı ile davanın görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

Görevsizlik kararının 10.01.2023 tarihinde kesinleşmesi üzerine, dosya kendisine gönderilen İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamada davacılar vekilinin ihtiyati haciz talebinin 16.01.2023 tarihinde kabulüne karar verilmiş, davalı işçi vekilinin ihtiyati haciz kararına itirazı üzerine 27.01.2023 tarihli ara kararla ihtiyati haciz kararına karşı itirazın reddine karar verilmiş ve 27.02.2023 tarihinde davanın esası hakkında davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

İhtiyati haciz kararına karşı itirazın reddine dair ara kararın davalı işçi vekili tarafından ve 27.02.2023 tarihli davanın esası hakkındaki kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine ve istinafa konu dava dosyasının derdest olması nedeniyle ihtiyati haczin devamına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi gereğince geçici hukuki korumalar hakkında bölge adliye mahkemesi kararları kesindir, bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamaz. Ayrıca 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 265 inci maddesine göre ihtiyati haciz kararına karşı itiraz üzerine verilen kararın istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince verilen karar kesin olup bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamaz.

Dosya içeriğine göre, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hüküm altına alınan ihtiyati haczin devamına ilişkin karar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 265 nci maddeleri gereğince kesin nitelikte olduğundan, davalı işçi vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davacılar vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkili Şirketlerin yoğunluklu olarak ihracat işiyle uğraştığını, davalının ise 2014-2022 tarihleri arasında dış pazarlama sorumlusu olarak görev yaptığını, davalının Şirketteki pozisyonu gereği dış pazarlama sorumlusu olarak ülkeler arasındaki ihracat sözleşmelerinin kurulmasını ve devamındaki ifaların takibini sağladığını, yapılan ihracatlardan elde edilen tahsilatın diğer ülkenin bankacılık sisteminin varlığına bağlı olarak doğrudan banka kanalıyla veya İstanbul'da bulunan kuyumcu/sarraf aracılığıyla yapıldığını, müvekkili Şirketlerle bankacılık sisteminin geliştiği Umman'da bulunan iki firma arasında ihracatlar yapıldığını, 2018 yılında başlayan ticarette ilk zamanlar müvekkili Şirketlerin hesaplarına doğrudan ödeme yapan bu firmalardan banka kanalıyla gelen tahsilatların son zamanlarda giderek azaldığını ve nihayetinde de kesildiğini, bu durum üzerine müvekkili Şirket yetkililerinin davalıya, firmaların ödemekle yükümlü olduğu bedellerin akibetini sorduğunu, davalının her seferinde kendisinin sürekli irtibat hâlinde olduğunu ve yakın zamanda parayı göndereceklerini söylediğini ancak geçen zamana rağmen ihracattan beklenen paranın bir türlü gelmediğini, özellikle temmuz ve ... ayları arasında müvekkili Şirket yetkililerinin paranın bu kadar uzun zamandır gelmemesine bir anlam vermeyerek davalı ile görüşmeleri sıklaştırdıklarını, davalının ağustos ayında yıllık izne ayrıldığını ve döndüğünde tahsilatlarla ilgili sıkıntıyı gidereceğini belirttiğini, yıllık izin sonrası işyerine hiç gelmediğini, uzun süredir tahsilat yapılmamasından şüphelenen müvekkillerinin diğer firmalarla bir aracı vasıtasıyla iletişim kurduklarını ve yapılan görüşmelerde firmaların her ikisinin de ödeme yapmama gibi bir durumunun olmadığını, ödemeleri davalının hesabına geçtiklerini, ödemelerin Şirkete değil de davalının hesabına ödenmesinin davalının bizzat kendisinin talep etmesi nedeniyle olduğunu beyan ettiklerini ve temin edebildikleri birtakım dekontları da aracı kişiye teslim ettiklerini, bunun üzerine Sivas Cumhuriyet Başsavcılığına hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan dolayı suç duyurusunda bulunulduğunu, 2022/18538 Soruşturma numarası ile dosya açıldığını ve davalı hakkında Sivas 2. Sulh Ceza Hâkimliğince yurt dışına çıkışının yasaklanmasına karar verildiğini, müvekkili Şirketlerin sadece bu iki yurt dışı firması ile yapılan ihracattan kaynaklı olarak tahmini 200.000,00 USD civarında zarara uğradığını, rakamların hâlen dahi netleşmediğini, 2004 sayılı Kanun'un 257 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati haczin şartlarının oluştuğunu, davalının taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep ettiklerini, davalının müvekkili Şirketlere verdiği zararların tespit edilerek şimdilik her bir müvekkili için ayrı ayrı 25.000'er USD'nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava açılmadan arabuluculuk başvurusu yapılmadığından davanın reddi gerektiğini, zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacı Şirketlerin kendi bilgileri dışında müvekkilinin şahsi hesabına para aktardığına ilişkin iddialarının gerçek dışı olduğunu, müvekkilini şahsi hesaplarını kullanmaya davacı Şirket yetkililerinin zorladığını, dava dilekçesi ekinde sunulan dekontların dava konusu alacağa ilişkin olmadığını, muhasebe kayıtlarının ve diğer resmî belgelerin incelenmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın görevsiz mahkemede 01.12.2022 tarihinde açıldığı ve davacı tarafın dava açmadan önce arabuluculuk başvurusu yapmadığı, bu başvuruyu daha sonra yargılama sırasında yaptığının anlaşıldığı, dava tarihinden önce yasal olarak dava şartı hâline getirilen arabulucuya başvurma şartının gerçekleştirilmemiş olduğu ve arabuluculuk dava şartının tamamlanabilir dava şartı olamayacağı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına davacılar vekili ve 27.01.2023 tarihli ihtiyati haciz kararına karşı itirazın reddine dair kararına karşı davalı işçi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacılar vekili, dosyanın iş mahkemesine gönderilmeden önce arabuluculuk başvurusu yapıldığını ve arabuluculuk sürecinin sonlandığını, bu nedenle verilen kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili, ihtiyati haciz kararına karşı itirazın reddine dair kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın usulden reddine yönelik İlk Derece Mahkemesi kararının isabetli olduğu, davalı işçi vekilinin istinafı yönünden İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati haciz kararı vermesinde ihtiyati haczin şartları bakımından isabetsizlik bulunmadığı gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine ve istinafa konu dava dosyasının derdest olması nedeniyle ihtiyati haczin devamına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı işçi vekilinin temyiz dilekçesi reddedildiğinden, temyiz sebeplerine yer verilmemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, görevsiz mahkemede davanın açıldığı tarihten sonra ancak dosyanın görevli mahkemenin esasına kaydedilmesinden önce arabuluculuğa başvurulmuş ve sonuçlanmış olması hâlinde davanın 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 3 üncü maddesine göre dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekip gerekmediğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddeleri.

2. 7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, “Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebi ile açılan davalarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenlemeye yer verilerek dava şartı olarak arabuluculuk öngörülmüştür. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise "Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir." düzenlemesine ve yine aynı maddenin yirmi birinci fıkrasında ise "Bu maddede hüküm bulunmayan hâllerde niteliğine uygun düştüğü ölçüde 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu hükümleri uygulanır." düzenlemesine yer verilmiştir.

3. Dairemizin 30.10.2023 tarihli ve 2023/11279 Esas, 2023/16278 Karar sayılı; 15.01.2024 tarihli ve 2023/13461 Esas, 2024/312 Karar sayılı ilâmları.

3. Değerlendirme

1. Dava şartı olarak arabuluculuğun ağır koşullara bağlanması ve çeşitli sebeplerle birkaç defa bu yola başvurulmasının gerekliliğine dair uygulama, işe iade davalarında hak düşürücü süre sorunlarının yaşanmasına, tazminat ve alacaklar yönünden alacağın kısmen zamanaşımına uğramasına, birden fazla arabuluculuk ücretlerinin yargılama giderlerine eklenmesiyle bu yöndeki sorumluluğun taraflara paylaştırılmasında tereddütlere ve en nihayet arabulucunun sorumluluğuna neden olabilecektir. Bu tür anlaşmazlıklara ve tereddütlere meydan verilmemesi için arabuluculuk tutanağında tarafların anlaştıkları ya da anlaşamadıkları alacak kalemleri tek tek belirtilmelidir. Dairemizce; dava şartı arabuluculuk uygulamalarında başlangıçta hem talepte bulunanlar ve hem de arabulucular tarafından yapılan bu tür hatalar tarafların mağduriyetlerine sebebiyet verdiği gibi arabuluculuk uygulamasının amaçlandığı gibi uygulanmasına engel olduğundan arabuluculuğa hangi konularda başvurulduğuna ilişkin başvuru formu uygulamasının başladığı 02.06.2018 tarihine kadar arabuluculuk anlaşamama tutanağında arabuluculuğa konu alacaklar tek tek belirtilmeden “işçilik alacakları” veya “işçi işveren uyuşmazlığı” gibi soyut ifadeler kullanılmış ise taraflar arasındaki işçilik alacaklarının tamamının arabuluculuğa konu edildiğinin kabul edilmesi gerektiği görüşü benimsenerek arabuluculuk uygulamasının amaçlandığı şekilde uygulanmasına yönelik çözüm üretilmiştir.

2. Arabuluculuk uygulamasının amaçlandığı şekilde uygulanmasına yönelik çözüm üretilmesi gereken diğer bir konu da görevsiz mahkemede davanın açıldığı tarihten sonra ancak dosyanın görevli mahkemenin esasına kaydedilmesinden önce arabuluculuğa başvurulmuş ve sürecin sonuçlanmış olması hâlinde, davanın 7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesine göre dava şartının gerçeklememiş olması sebebiyle usulden reddi gerekip gerekmediği hususudur.

3. Somut olayda; dava, 01.12.2022 tarihinde Sivas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, İlk Derece Mahkemesi tarafından 19.12.2022 tarihinde görevsizlik kararı verilmiş ve karar istinaf edilmeksizin 10.01.2023 tarihinde kesinleşmiştir. Görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dosyanın 16.01.2023 tarihinde Sivas 1. İş Mahkemesine tevzi edildiği, davacı tarafça sunulan arabuluculuk son tutanağı içeriğinden arabuluculuk sürecinin başlama tarihinin 23.12.2022 ve bittiği tarihin 06.01.2023 olduğu görülmektedir.

4. Buna göre davacı tarafça asliye hukuk mahkemesine dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığı; ancak dosyanın görevli olan iş mahkemesinin esasına kaydedilmesinden önce arabulucuya başvurulup sürecin sonuçlandırıldığı tartışmasızdır. Böylece 7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun (6325 sayılı Kanun) uygulanmasındaki amaç ve usul ekonomisi gözetildiğinde; dava şartının yerine getirildiği kabul edilip işin esasına girilerek oluşacak sonucu göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A. Davalı Temyizi Yönünden

Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE,

B. Davacılar Temyizi Yönünden

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

6325 sayılı Kanun’un 18/A maddesinde ve 7036 sayılı Kanun’un 3 ncü maddesinde iş davalarında dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvuru dava şartı olup, ilgili Kanunların açık hükümleri karşısında amaçsal yorum yapılamaz. Dolayısıyla zorunlu arabuluculuk dava şartı sonradan tamamlanamaz.

Görevli mahkemede görülmeye başlanan dava, yeni bir dava olmayıp görevsiz mahkemede açılmış olan davanın devamıdır. Tarafların görevsiz mahkemede yapmış oldukları usul işlemleri görevli mahkemede de geçerlidir (Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, ... 2018, s. 56 vd.).

Somut olayda eda davası görevsiz mahkemede zorunlu arabulucuya başvuru şartı yerine getirilmeden açılmış olup; görevsizlik kararı sonrasında arabulucuya başvuru, Kanun'un açık hükmü karşısında zorunlu dava şartının tamamlandığı anlamına gelmez. Çünkü doktrinde de belirtildiği üzere görevli mahkemede görülmeye başlanan dava yeni bir dava olmayıp, görevsiz mahkemede açılan davanın devamıdır. Bu hâlde İlk Derece Mahkemesinin davanın “Dava Şartı Yokluğundan Usulden Reddine” ilişkin kararının onanması gerekirken bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.