Logo

9. Hukuk Dairesi2024/4463 E. 2024/8715 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yurt dışında çalışmış bir işçinin işverene karşı açtığı alacak davasında, Türkmenistan İş Kanunu'nda öngörülen 3 aylık mahkemeye başvuru süresinin zamanaşımı mı yoksa hak düşürücü süre mi olduğu ve Türk kamu düzenine aykırılık teşkil edip etmediği noktasında yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Türkmenistan İş Kanunu'nun 382. maddesindeki 3 aylık başvuru süresinin zamanaşımı süresi niteliğinde olduğu ve davacının dava açma süresini geçirdiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi, ancak Yargıtay'ın içtihat değişikliği nedeniyle davacı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi gerektiği değerlendirilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/2745 E., 2023/2882 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 22. İş Mahkemesi

SAYISI : 2022/716 E., 2023/745 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin ortadan kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 14.06.2012-09.07.2014 tarihleri arasında davalılara ait Türkmenistan'da bulunan işyerinde çalıştığını, davalı işveren tarafından iş sözleşmesinin haksız ve bildirimsiz feshedildiğini, davacının fazla çalışma yaptığını, dinî bayramların ilk günü hariç tüm ulusal bayram ve genel tatil günleri ile ayda iki hafta tatilinde çalıştığını, nitekim davalı tarafından Türkiye İş Kurumuna resmî olarak sunulan "çalışma şartları" başlıklı belgede de, davacı işçinin pazartesi ve cumartesi dâhil haftanın 6 günü ve ayda iki pazar günü de çalışacağı, ayrıca hem Türkiye hem de Türkmenistan dinî ve millî bayram ve tatillerinde çalışacağının kararlaştırıldığını, iş sözleşmesinin feshi üzerine davalı işveren tarafından içeriği okutulmadan bazı belgelerin imzalatıldığını, ödenmeyen iki aylık ücretini ve pasaportunu alabilmek için belgeleri imzalamak zorunda kaldığını, son ücretinin 2.250,00 Amerikan doları (USD) olduğunu, ilaveten barınma ve yemek yardımı yapıldığını ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; talep konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının davalı Şirkette çalışmasının bulunmadığını, davacının Türkiye'deki Şirketleri ile bağının bulunup bulunmadığının anlaşılması için yurt dışı iş sözleşmesinin incelenmesi gerektiğini, yurt dışında kurulu bulunduğu iddia edilen bir şirket var ise ve davacı bu şirkette çalışmış ise davanın bu şirkete yöneltilmesi gerektiğini, davalı Şirketin bu davada pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, dava konusu alacakların davacının çalıştığı ülke mevzuatına göre değerlendirilmesi gerektiğini, davacının iddia ettiği ücretin fahiş olduğunu ve kabul etmediklerini, davacı tarafça iddia edilen çalışma şartlarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda Türkmenistan iş mevzuatının olaya uygulandığı, buna ilişkin bilirkişi raporu aldırıldığı, dava tarihi itibarıyla Türkmenistan İş Kanunu'nun 382 nci maddesinde düzenlenen bireysel iş anlaşmazlıklarının çözümü bakımından mahkemeye veya iş anlaşmazlıkları görüşme komisyonuna başvurulması için öngörülen 3 aylık sürenin geçirildiği ancak fesih tarihinde Türk Mahkemelerinde yurt dışında çalışan işçilere Türk hukuku uygulandığını, bu sebeple zamanaşımının Türk hukukuna göre değerlendirildiğini, uyuşmazlığa uygulanan ilgili mevzuat hükmü uyarınca iki aylık ücreti üzerinden işten çıkış tazminatının hesaplandığı, yine Türkmenistan İş Kanunu'nun ilgili hükmünde öngörülen fesih bildirim süresinin tam kullandırılmadığı anlaşılmakla bilirkişi raporu ile hesaplanan iki aylık ücreti tutarında ihbar tazminatının hesaplandığı, tanık beyanları ile belgelere göre davacının fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının hüküm altına alındığından bahisle bilirkişi raporu ve davacı vekilinin talebi doğrultusunda davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; hafta tatili alacağı bakımından davacının talebinin aşıldığını Türkmenistan İş Kanunu'nda dava açılması için 3 aylık hak düşürücü süre öngörüldüğünü, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacının müvekkili Şirket nezdinde çalışmadığını, davanın husumetten reddi gerektiğini, fesih olgusunun davacı tarafça ispat edilemediğini, alacak hesabına esas ücret tespitinde brütleştirmenin hatalı yapıldığını, davacının ücretinin ve hizmet süresinin hatalı tespit edildiğini, davacının belirli süreli iş sözleşmesi ile istihdam edildiği hususu göz önünde bulundurulmaksızın kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının hüküm altına alınmasının hatalı olduğunu, kıdem tazminatının USD üzerinden hesaplanmasının hatalı olduğunu, müvekkili Şirket aleyhine dava açan tanık beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini, davacının talep konusu alacaklara hak kazanamadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosyada mevcut Türkmenistan İş Kanunu'nun iş anlaşmazlığının çözülmesi için başvuru sürelerini düzenleyen 382 nci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendinde, mahkemeye başvuru süresinin "...diğer anlaşmazlıklarında çalışanın kendisinin haklarının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmiş olması gereken tarih itibariyle 3 ay..." olarak belirlendiği, somut olayda fesih tarihinin 09.07.2014, dava tarihinin ise 29.12.2017 olduğu dikkate alındığında davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı ve dava tarihi itibarıyla 3 aylık başvuru süresinin geçtiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle ret kararı verilmesinin kanuna açıkça aykırı olduğunu, kaldı ki davalıların ilk istinaf başvurularında dava açma süresi, başvuru süresi veya zamanaşımı yönünden herhangi bir talepleri olmadığını, Türkmenistan İş Kanunu'nda zamanaşımı kavramının bulunmadığını, hak düşürücü süre yönünden dar ve hukuka aykırı yorum yapıldığını, işveren tarafından çalışma dönemi ve sonrasında hiçbir şekilde Türkmenistan hukuku hükümlerinin uygulanmadığını, işverenin imtiyazlı hukuk uygulama çabası içerisinde olduğunu, müvekkili aleyhine vekâlet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, mahkemeye başvuru süresinin niteliği, davanın süresinde açılıp açılmadığı ve davalı lehine hükmedilen vekâlet ücreti ile yargılama gideri noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 24 üncü maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"...

(3) Hukuk seçimi taraflarca her zaman yapılabilir veya değiştirilebilir. Sözleşmenin kurulmasından sonraki hukuk seçimi, üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak kaydıyla, geriye etkili olarak geçerlidir.

..."

3. 5718 sayılı Kanun'un 27 nci maddesi şöyledir:

" (1) İş sözleşmeleri, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgarî koruma saklı kalmak kaydıyla, tarafların seçtikleri hukuka tâbidir.

(2) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde iş sözleşmesine, işçinin işini mutad olarak yaptığı işyeri hukuku uygulanır. İşçinin işini geçici olarak başka bir ülkede yapması hâlinde, bu işyeri mutad işyeri sayılmaz.

(3) İşçinin işini belirli bir ülkede mutad olarak yapmayıp devamlı olarak birden fazla ülkede yapması hâlinde iş sözleşmesi, işverenin esas işyerinin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir.

(4) Ancak hâlin bütün şartlarına göre iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşmeye ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri yerine bu hukuk uygulanabilir."

4. 5718 sayılı Kanun'un 2, 5, 8, 24, 40 ve 44 üncü maddeleri.

5. Türkmenistan İş Kanunu'nun "İş anlaşmazlığının çözülmesi için başvuru süreleri" başlığını taşıyan 382 nci maddesi şu şekildedir:

"1. Aşağıda belirtilmiş olan iş anlaşmazlıklarının çözülmesi bakımından mahkemeye veya iş anlaşmazlıkları görüşme komisyonuna başvurulması için süreler tespit edilmektedir:

1) Eski işine geri alınması hakkındaki anlaşmazlıklarda – kendisiyle iş sözleşmesinin feshedildiği hakkındaki buyruğun kopyasının çalışana verildiği tarih itibariyle bir ay;

2) Çalışan tarafınca işverene verilmiş olan maddi zararın tazmin edilmesi hakkındaki anlaşmazlıklarda – işveren tarafınca kendisine verilmiş olan maddi zararın tespit edildiği tarih itibariyle bir yıl;

3) Diğer iş anlaşmazlıklarında – çalışanın kendisinin haklarının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmiş olması gereken tarih itibariyle üç ay.

2. İşbu maddede belirtilmiş olan sürelerin herhangi bir geçerli sebepler ile kaçırılması durumunda, bu süreler çalışanın veya onun yetkilendirmiş olduğu temsilcisinin dilekçesi karşılığında mahkeme ya da iş anlaşmazlıkları görüşme komisyonu tarafınca yeniden tanınabilir.

3. Çalışanın sağlık durumunda verilen zararın tazmin edilmesi ile ilgili anlaşmazlıklarda, mahkemeye başvuru süresi sınırlanmamaktadır."

6. Dairemizin 06.12.2023 tarihli ve 2023/14447 Esas, 2023/19092 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıda yer alan (6) ve (7) numaralı paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Somut uyuşmazlıkta davacı işçinin, davalının yurt dışında bulunan işyerinde çalışmıştır. Dosya içeriğine göre davalının süresinde verdiği cevap dilekçesinde, uyuşmazlığa çalışılan ülke iş mevzuatının uygulanması gerektiği beyan edilmiştir.

3. Kararın İlgili Hukuk bölümünün (2) numaralı paragrafında yer verilen 5718 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre hukuk seçimi, taraflarca açıkça yapılabileceği gibi zımni olarak da yapılabilir. Yabancılık unsuru taşıyan bir iş sözleşmesinin varlığı karşısında, Türk hukukuna göre açılmış bir davada davalı tarafça en geç cevap dilekçesi ile yabancı hukukun uygulanması gerektiği yönünde itirazda bulunulmaması yahut en geç ön inceleme duruşmasında tarafların hukuk seçimi konusunda anlaşmamış olmaları durumunda uyuşmazlığa uygulanacak olan hukukun Türk hukuku olarak zımnen seçilmiş olduğunun kabulü gerekir. Bu bağlamda davacı tarafın, davalının istinaf dilekçesinde hukuk seçimini değiştirdiği yönündeki temyiz itirazı yerinde görülmemiştir.

4. Maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımı, hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir (Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, 2022, s.315; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, 2021, s.127). Buna göre Türkmenistan İş Kanunu'nun bu konudaki hükümlerinin uyuşmazlıkta uygulanması, 5718 sayılı Kanun'un 2 ve 8 inci maddelerinin bir gereğidir.

5. İlâmın İlgili Hukuk kısmının (5) numaralı paragrafında yer verilen Türkmenistan İş Kanunu'nun bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 382 nci maddesinde sözü edilen sürelerin, Dairemizce daha önce bazı kararlarda hak düşürücü süre olduğu belirtilmişse de yeniden yapılan değerlendirmede; bu sürelerin zamanaşımı süresi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Dava tarihi itibarıyla 3 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu ve davalı tarafça da usulüne uygun şekilde zamanaşımı def'inde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

6. Diğer taraftan yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukukun tespiti bakımından yeni esaslar belirlenerek yabancı hukukun uygulanması yönünde içtihat değişikliğine gidilmiştir. Gerek Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin gerekse Dairemizin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davaların bir kısmında, benimsenen yeni görüş doğrultusunda yabancı hukukun uygulanması, davacı taraf aleyhine bazı olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu sebeple Dairenin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davalarda, Mahkemece görüş değişikliğine bağlı olarak yabancı hukukun uygulanması sonucunda davanın reddine karar verilmesi hâlinde, davacı aleyhine vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesinin hakkaniyetli olmayacağı ve adaletsizliğe yol açacağı sonucuna varılmıştır.

7. Somut uyuşmazlıkta Mahkemece davanın Türkmenistan İş Kanunu'nun ilgili hükmü uyarınca hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi isabetli ise de dava tarihinin 29.12.2017 olması ve davanın yabancı hukukun uygulanması sonucunda reddedilmiş olması karşısında, Dairenin önceki uygulamasına güvenerek dava açan davacı aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi hakkaniyete aykırıdır.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı tarafın Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının hüküm fıkrasının 2 numaralı bendinin ikinci alt bendinde yer alan "Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki A.A.Ü.T göre hesap edilen 74.394,80 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine," ibaresinin hükümden tamamen çıkartılarak yerine, "Davalı yararına vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına" ibaresinin yazılması,

Hüküm fıkrasının dördüncü alt bendindeki "Davalı tarafından yapıldığı anlaşılan 272,5‬0 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine" ibaresinin hükümden tamamen çıkartılarak yerine "Davalı tarafından yapılan 272,50 TL yargılama giderinin davalı Şirket üzerinde bırakılmasına" ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.05.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Türk hukukunda maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımına uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde, “Zamanaşımı, hukukî işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm; “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.

Yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk yabancı devletin hukuku ise kural, yabancı hukukun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yabancı hukukun uygulanmasının sınırı, doğacak hukuki sonuçların Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun temel değerlerine, genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararı).

Zamanaşımının bizzat kendisi kural olarak kamu düzenini ilgilendiren bir konu olmadığından yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk hukukundan farklı düzenlenmiş olması, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi kapsamında kamu düzeni müdahalesi gerektirmez. Buna karşılık, uyuşmazlığa uygulanacak olan yabancı hukukta talep hakkının hiç zamanaşımı süresine tâbi tutulmaması, Türk hukukuna nispetle fevkalade kısa bir zamanaşımı süresine tâbi tutulması veya talep hakkında aşırı derecede uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmesi hâllerinde 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi gereğince kamu düzeni müdahalesinin kabul edilmesi gerekmektedir (Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku, İstanbul, Yirmi Birinci Baskı, 2015, s.214; Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, Sekizinci Baskı, 2022, s.314; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, İkinci Bası, 2021, s.126; Mesut Aygün, Ali Önal, "Yargıtay Kararları Işığında Milletlerarası Özel Hukukta Zamanaşımı", Legal Hukuk Dergisi, C. 14, 2016, S. 165, s. 4914).

Somut olayda uyuşmazlığa uygulanan Türkmenistan İş Kanunu'nun 382 nci maddesinin birinci fıkrasında; iş anlaşmazlıklarının çözülmesi bakımından mahkemeye veya iş anlaşmazlıkları görüşme komisyonuna başvurulması için gereken süreler; "1) Eski işine geri alınması hakkındaki anlaşmazlıklarda – kendisiyle iş sözleşmesinin feshedildiği hakkındaki buyruğun kopyasının çalışana verildiği tarih itibariyle bir ay; 2) Çalışan tarafınca işverene verilmiş olan maddi zararın tazmin edilmesi hakkındaki anlaşmazlıklarda – işveren tarafınca kendisine verilmiş olan maddi zararın tespit edildiği tarih itibariyle bir yıl; 3) Diğer iş anlaşmazlıklarında – çalışanın kendisinin haklarının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmiş olması gereken tarih itibariyle üç ay." şeklinde açıklanmaktadır.

Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir.

Anayasa'nın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, mahkemeye erişim hakkı Anayasa’nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.

Türkmenistan İş Kanunu'nun 382 nci maddesinde öngörülen 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için Türkiye’de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Sonuç olarak, Anayasa’da temek hak ve özgürlükler arasında yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olan 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Türkmenistan İş Kanunu'nun 382 nci maddesinde 3 aylık zamanaşımı süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf edilmelidir.

Kamu düzeni müdahalesi neticesinde yabancı hukukunun ilgili hükmünün olayda uygulanmaması ile ortaya çıkan boşluğun ise öncelikle yetkili yabancı hukuktaki başka bir hüküm ile doldurulması gerektiği prensip olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde söz konusu boşluğun doldurulamaması hâlinde hâkimin kendi hukukunu olaya uygulayarak uyuşmazlığı çözmesi gerekmektedir (Nomer, s. 179-180; Doğan, s. 260-261).

Somut olayda, Türk kamu düzenine aykırı olduğu için uyuşmazlıkta uygulanmaması gereken 3 aylık zamanaşımı süresinin yerine, öncelikle yetkili yabancı hukuk olan

Türkmenistan hukukunda uygulanan genel zamanaşımı süresi araştırılmalıdır. Tespit edilen genel zamanaşımı süresi, Türk kamu düzenine aykırı olmadığı sürece, genel zamanaşımı süresine öncelik verilmelidir. Ancak Türkmenistan hukukunda öngörülen genel zamanaşımı süresinin dahi Türk kamu düzenine aykırı olduğu tespit edilirse, bu durumda hâkimin hukuku olan Türk hukukunda uygulanan zamanaşımı süreleri dikkate alınmalıdır.

Açıklanan nedenlerle yabancı hukukta yer alan 3 aylık zamanaşımı süresinin kısa olmadığı ve 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesini gerektirmediği yönündeki Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyoruz.