"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1593 E., 2023/1664 K.
KARAR : Ek kararın ortadan kaldırılması ile istinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adana 7. İş Mahkemesi
EK KARAR TARİHİ : 27.09.2023
SAYISI : 2019/258 E., 2023/106 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, İlk Derece Mahkemesinin 27.09.2023 tarihli ek kararı ile istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Ek kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerineBölge Adliye Mahkemesince, ek kararın ortadan kaldırılması ile asıl karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalının Adana ... Şube Müdürü olarak en son 7.000,00 TL net ücretle çalıştığını, iş sözleşmesinin 13.06.2019 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, davacının, iş sözleşmesinin sona erme baskısı nedeniyle 25.08.1997 tarihinden itibaren bir süre sigortalı olarak sonrasında muvazaalı olarak acente sözleşmesi imzalamak zorunda kaldığını, ancak hiçbir zaman acentelik faaliyeti göstermediğini, davacının işyerinde şube müdürü olarak çalıştığını, davacının çalışma süresince hak kazandığı ücret alacaklarının ödenmediğini, asgari geçim indirimi alacaklarının ve 8 aylık ücret alacağının ödenmediğini, yıllık izinlerin kullandırılmadığını, muvazaalı işlemle işveren konumunda gösterildiğini, işyerinde ikramiye uygulaması bulunduğunu ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, asgari geçim indirimi, ikramiye ve ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının sözleşme hükümlerini ihlal etmesi nedeniyle acentelik/vekâlet sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğini, davacının sözleşmede belirlenen usulle hesapladığı hak ediş alacağını her ay fatura keşide eden ve keşide ettiği faturalar mukabilinde alacağını tahsil eden bir tacir olduğunu, davacıya hiçbir zaman müdür aylık ücreti adı altında bir ücret ödenmediğini, davacının işveren konumunda olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin muvazaalı olmadığını, davacının sözleşme ilişkisi nedeniyle cari hesaptaki tüm alacağını tahsil ettiğini, davacının işçi olduğu varsayılsa dahi sözleşmesi haklı nedenle feshedildiğinden kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmadığını, davacının diğer ücret alacağı taleplerinin afaki olduğunu ve muvazaa olduğu varsayılması hâlinde sözleşmenin tarafı olduğundan muvazaaya dayanarak hak talep edemeyeceğini davacıya aylık ücreti aşan ödemeler yapıldığını, bu ödemelerin davacının muhtemel alacaklarından mahsubu gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya içeriğine göre gerek acentelik sözleşmelerinden, gerekse vekâlet sözleşmesi içeriğinden davacının bağımsız hareket etmediği, bir anlamda işveren vekili konumunda olduğu, davacının başlangıçta davalının işçisi olduğu, sonradan acentelik ve vekâlet sözleşmeleri imzalanmasının davacının görevini ve işverene bağımlı çalışmasını etkilemediği, taraflar arasındaki iş ilişkisi sona erdikten sonra, davacı üzerinde kayden görünen işçilerin tekrar davalı işçisi olarak kayıt altına alındığı, davalının davacı üzerinde denetim ve kontrol yetkisi olduğu, çalışma şartlarını davalının belirlediği, özellikle gider formları incelendiğinde, şubede çalışan işçilerin ücretlerinin davalı tarafından gönderildiği, sadece ücretlerin değil, ikramiye, yemek ve kıyafet giderleri ile sair giderlerin de karşılandığı, davacıya ise temsil gideri yanında aylık düzenli hak ediş adı altında ücret ödendiği, davacının hukuki ve kişisel olarak davalıya bağlı çalıştığı, iş sözleşmesinin unsurları olan iş görme, ücret ve bağımlılık unsurlarının acentelik sözleşmesi imzalandıktan sonra da devam ettiği, bu nedenle taraflar arasındaki ilişkinin işçi işveren ilişkisi olduğunun kabulü gerektiği, somut olayda davalı, davacıya hak edişlerden fazla ödeme olduğunu, bunların takas ve mahsubunu talep etmişse de ileri sürülen bu alacakların muaccel olduğuna ve işçilik alacaklarına ilişkin yapıldığına dair delil bulunmadığından davalının takas ve mahsup talebinin reddedildiği, iş sözleşmesi haksız olarak feshedildiğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, davacının karşılığı ödenmeyen yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, asgari geçim indirimi, ikramiye ve ücret alacaklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin 27.09.2023 tarihli ek kararı ile; kararın davalı vekili tarafından istinaf edildiği, ancak istinaf posta giderlerinin (ve eksik harcın) tamamlatılması konusunda 10.09.2023 tarihinde tebliğ olunan muhtıraya rağmen yasal süre içerisinde eksiklik tamamlanmadığından, davalının istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararlarına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf başvurusunda; görev ve yetki itirazları bulunduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, taraflar arasında acentelik ilişkisi bulunduğunu ve ticari bir dava söz konusu olduğunu, işçi işveren ilişkisinin varlığı kabul edilse dahi yapılan feshin haklı nedene dayandığını, ücretin hatalı belirlendiğini davacıya ödenen bir müdür ücreti olmadığını, fazla çalışma tespitinde davalı tanık beyanlarının esas alınmamasının hatalı olduğunu, ayrıca davacı fazla çalışma saatlerini kendisi belirlediğinden fazla çalışma ücreti talep edemeyeceğini, aynı şekilde davacının genel tatil günlerinde de çalışma şartlarını kendisi belirlediğinden talepte bulunamayacağını, yıllık izin, ücret ve ikramiye alacaklarının kabulünün hatalı olduğunu, tüm alacakların zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında muvazaalı acentelik ilişkisi bulunmadığını, muvazaa varsa bile davacının kendi muvazaasına dayanamayacağını, davacıya son beş yılda yapılan ödemelere ilişkin çek, tediye makbuzları, banka hareketleri vs. evrak ve belgelerin dosyada bulunduğunu, davacıya yıllar boyunca hak ediş ödemeleri yapıldığını, bu ödemelerin davacının alacaklarından takas ve mahsubu gerektiğini ileri sürerek ayrıca istinaf isteminin reddi kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince davalı vekiline istinaf gider avansı olarak 200,00 TL yatırılması ihtaratlı tebligat çıkartıldığı, ancak Mahkeme hâkiminin sicil ve imzasının yer aldığı ayrıca bir muhtıranın bulunmadığı, aksine davalıya çıkartılan tebligatta tebligat zarfı üzerine ihtar/uyarı şeklinde ve hâkim imzası taşımayan bir şerhin yer aldığı, usulüne uygun bir muhtıranın varlığından bahsedilemeyeceği ve davalının istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına ilişkin ek kararın hatalı olduğu gerekçesiyle ek kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra esastan yapılan incelemede; somut olayda, davalının davacı üzerinde denetim yetkisinin olduğu, işyerindeki çalışanların işe alımları, çalışma koşulları ile özlük hakları konusunda yetkisinin bulunduğu, davacının sonradan acentelik ve vekâlet sözleşmeleri imzalanmasının davacının görevini ve işverene bağımlı çalışmasını etkilemediği, iş sözleşmesinin unsurları olan, iş görme, ücret ve bağımlılık unsurlarının acentalık sözleşmesi imzalandıktan sonra da devam ettiği ve taraflar arasındaki ilişkinin işçi işveren ilişkisi olduğu, işçi alacağına ilişkin davada iş mahkemesinin görevli olduğu, davanın yetkili mahkemede açıldığı, iş sözleşmesi haksız olarak feshedildiğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, tanık anlatımları, e-posta çıktıları ve tüm dosya içeriğine göre davacının şube yöneticisi olduğu, emir ve talimatların davalı tarafından verildiği, fazla çalışma saatini davalının belirlediği anlaşılmakla davacının fazla çalışma ücreti talep hakkı bulunduğu, davacının karşılığı ödenmeyen yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, ücret ve ikramiye alacaklarının bulunduğu, davalı takas ve mahsup definde bulunmuş ise de sunulan belgelere göre yapılan ödemeler işyeri işleyişi ile ilgili olduğundan bu talebin reddinin isabetli olduğu, ulusal bayram ve genel tatil ile fazla çalışma ücretinin belirsiz alacak davası, diğer alacakların kısmi dava olarak açıldığı, asgari geçim indirimi alacağı dışındaki taleplerin zamanaşımına uğramadığı, asgari geçim indirimi yönünden yapılan ıslah zamanaşımı değerlendirmesi sonucu bu talep açısından hüküm altına alınan miktar itibarıyla zamanaşımına uğrayan alacak bulunmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrar etmekle birlikte ek olarak; faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, dava ve ıslah tarihlerinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında işçi işveren ilişkisi bulunup bulunmadığı, davacının dava konusu alacak kalemlerine hak kazanıp kazanmadığı, alacakların hesap yöntemi ile zamanaşımı, mahsup, ücretin tespiti, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti taleplerinin belirsiz alacak davası olarak açılıp açılamayacağı hususlarına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 17, 32, 41, 44, 47, 53, 59 ve 63 üncü maddeleri ile aynı kanunun 120 nci maddesi atfıyla hâlen yürürlükte olan mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi.
3. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 32 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
3. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
4. Dosya içeriğine göre davacının fazla çalışma alacağının, davacı tanığı M.D'nin beyanlarına itibarla haftanın 6 günü 08.00-22.00 saatleri arası 2 saat ara dinlenme ile haftalık 27 saat fazla çalıştığının kabulü ile hesaplandığı anlaşılmaktadır.
5. Fazla çalışmanın ispatı konusunda, dosya içerisinde işyerindeki çalışma düzenini gösterir işyeri kayıtları bulunmadığından, davacının fazla çalışmalarının tanık beyanlarına göre kabulü isabetlidir. Ne var ki davacı tanığı M.K'nın "... mesaimiz normalde 08.30 - 19.00 arasındaydı. Ancak işten ayrılmamız hemen hemen hergün saat 21.00 i bulurdu. Davacının da mesai saatleri aynıydı. ..." şeklindeki beyanı göz önünde bulundurulduğunda; davacının, haftanın 6 günü 08.00-22.00 saatleri arasında çalıştığının açık ve tereddüte yer vermeyecek şekilde ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Davacı tanığı M.K'nın beyanı ve dosya kapsamının bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda davacının, haftanın 6 günü 08.30-21.00 saatleri arasında 1,5 saat ara dinlenme ile çalıştığı ve haftada 21 saat fazla çalışma yaptığının kabulü ile sonuca gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.