"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/3873 E., 2023/4026 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/297 E., 2023/394 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 1. İş Mahkemesince davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Dosyanın gönderildiği Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin de görevsizlik nedeniyle davanın reddine kararı vermesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi, Ankara 1. İş Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar vermiştir.
Görevli Ankara 1. İş Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın davanın yeniden görülmesi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11.06.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... geldiler.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı işçiye muhtelif tarihlerde 60.000,00 TL ödeme yapıldığını, davalının Şirket işlerinde kullanılmak üzere kendisine gönderilen bu paraları şirket işlerinde kullanmadığını ve ne şekilde sarf edildiğine ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 397 nci maddesine göre davacı Şirkete hesap vermediğini, davacı Şirket tarafından gönderilen paraların iadesinin istenildiğini ancak davalı işçi tarafından iade edilmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 60.000,00 TL’nin faiziyle davacı Şirkete verilmesini talep etmiş; 08.03.2014 tarihli “davanın ıslahı” konulu dilekçesi ile 6098 sayılı Kanun'un 397 nci maddesine göre “teslim ve hesap verme borcu” kapsamında davalı işçinin üçüncü kişiden aldığı ve üzerinde tedbir kararı bulunan gayrimenkulü işverene iade etmediğini, bu dairenin üçüncü kişilerden işveren için alındığını, gayrimenkulün tadilat ve iç mimarisini yapan kişilerin bu gayrimenkulün gerçek sahibinin davacı işveren olduğunu bildiklerini, gayrimenkulün güncel değeri bilinmediğinden belirsiz alacak davası olarak açıldığını belirterek 6098 sayılı Kanun'un 397 nci maddesi gereğince davalı işçiye ait ve Mahkemece üzerinde tedbir kararı verilen Ankara ili, Çankaya ilçesi, ... Mahallesi, 5502 ada, 14 parselde kain 9 numaralı bağımsız bölümün davacı işverene iadesini ve aynen iadesi mümün olmaması hâlinde bilirkişi vasıtasıyla tespit edilecek konut değerinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde resmî kurumlardaki ihale ve hakedişlerini de takip eder nitelikte çalıştırıldığını, kendisine gönderilen talebe konu edilen alacağın hepsinin düzenli hesabının verildiğini, aradan geçen süre içerisinde hesabı sorulmayan alacakların şirket işine harcandığını, talebe konu edilen alacağın şirket adına harcandığının davacı Şirket ve birlikte iş yapan ortağının Türkiye çapındaki iş ilişkileri üzerinden incelenerek tespit edilebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda davanın alacak davası olarak görüldüğü, davalı işçinin 07.09.2001 ile 26.11.2012 tarihleri arasında 4 yıl 3 ay 9 günü davacı şirketten sigortalı gösterildiği, taraflar arasındaki ilişkinin genel vekâlet ilişkisi olmayıp, münferit işler için ek vekaletle destekli iş ilişkisi olduğu, toplamda 60.000,00 TL'den fazla olduğu ileri sürülen işlemlerden kaynaklı haksız kazançtan, davacı Şirketin haberdar olmadığının düşünülemeyeceği, davacı Şirket tarafından davacının yapmakla görevli olduğu ödevlerine veya akabinde izahina ilişkin bir sözleşme sunulmadığı gibi bilirkişi raporlarında açıklamasız bazen iş için bazen alakasız havalelerle para akışı olduğunun belirtildiği, dava dilekçesinde bahsi geçen taşınmazın özel yetkiyi gerektiren ve davacı şirket adına satın alınmayı içeren vekâletname sunulmadığı, söz konusu tapu satış senedindeki taşınmaz bedeli olarak gösterilen 132.000,00 TL'nin davacı Şirket tarafından satan şahsa veya yetkilisine gönderildiğine veya verildiğine ilişkin banka kaydı veya başkaca delil sunulmadığı, dosyada mevcut bilirkişi raporlarında yapılan tespitler de nazara alındığında dava konusu alacağın ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine ve taşınmaz üzerindeki ihtiyati tedbir kararının devamına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; tam ıslahın kabul edilmemesinin hatalı olduğunu, davalının müvekkili adına gayrımenkul alım satım işlerini yaptığının anlaşıldığını, tüm dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; ihtiyati tedbir kararının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı Şirketin tacir olup basiretli hareket etmesi gerektiği, davalı işçinin yaklaşık 11 yıllık çalışma süresi içinde taraflar arasında sıklıkla para transferinin yapıldığı, banka kayıtlarında davalı işçiye gönderilen bu paraların büyük çoğunluğunun açıklamasız şekilde ödendiği, ayrıca dava dışı olup davacı ile organik ilişkisi bulunan A.A'ya gönderilen paraların da davacı Şirketin kayıtlarında gösterilmesinin mümkün olmadığı, bu sebeplerle davacı Şirketin davalı işçiden alacaklı olduğunu gösteren bir durumuna ilişkin yeterli, somut ve denetlenebilir delil ibraz edilmediğinden davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu; ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 397 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ihtiyati tedbir kararının etkisinin, aksi belirtilmedikçe nihai kararın kesinleşmesine kadar devam edeceği belirtildiğinden eldeki dosyada Mahkemece kararın kesinleşmesine kadar devamına karar verilmesinin de yerinde görüldüğü gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davacı Şirketin dava konusu alacağa hak kazanıp kazanmadığı, davacı Şirket tarafından yapılan ıslaha değer verilip verilmeyeceği ve ihtiyati tedbir kararının devamına karar verilmesinin doğru olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 176 ila 180 nci maddeleri ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 ve 371 inci maddeleri ile 397 nci maddesinin ikinci fıkrası.
2. 6098 sayılı Kanun'un 397 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. 6100 sayılı Kanun'un 176 ncı maddesinde, davanın her iki tarafının da yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği düzenlenmiştir.
3. Davanın tamamen ıslahı, dava dilekçesinden itibaren yapılan ıslahtır. Tamamen ıslahta davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi verir. Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dâhil) itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur. Ancak, ıslahın ikrara, keşfe, bilirkişi raporlarına, şahit sözlerine bir etkisi olmaz. Yani ıslah ile bunlar geçersiz sayılamaz. Davacı tamamen ıslah yolu ile dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir. Taraflar ancak kendi usul işlemlerini ıslah ile düzeltebilirler. Mahkemenin ve karşı tarafın işlemleri ıslahın konusu dışındadır. Aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2007 tarihli ve 2007/2-99 Esas, 2007/141 Karar sayılı kararında da değinilmiştir.
4. Gerek öğreti gerekse uygulamaya göre, davanın tamamen ıslahında yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan, bunun doğal sonucu olarak, zamanaşımı ilk davanın açıldığı tarihteki duruma göre dikkate alınacaktır. Onun için davanın tamamen ıslahında ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 26.05.2022 tarihli ve 2019/3-178 Esas, 2022/738 Karar sayılı karar).
5. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; davacı vekilinin davasını 08.03.2014 tarihinde tam ıslah ettiği ancak 6100 sayılı Kanun'un belirlediği usule uyulmadığından hiç ıslah yapılmamış gibi davaya alacak davası olarak bakılması gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın davanın yeniden görülmesi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
6. Davacı vekilinin 08.03.2014 tarihli dilekçesi 6100 sayılı Kanun'un 180 nci maddesi kapsamında davanın tamamen ıslahı niteliğinde olup talep sonucu da dava dilekçesinden farklı olarak 6098 sayılı Kanun'un 397 nci maddesi gereğince davalı işçiye ait bağımsız bölümün davacı işverene iadesi ve aynen iadesinin mümkün olmaması hâlinde bilirkişi vasıtasıyla tespit edilecek konut değerinin ödenmesine karar verilmesi şeklinde tamamen değiştirilmiştir. İlgili Kanun hükmü ve dilekçenin tamamı birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda tam ıslaha ilişkin yasal unsurların mevcut olduğunun kabulü gerekmektedir. İlk Derece Mahkemesince, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda hiç ıslah yapılmamış gibi davaya alacak davası olarak bakılarak yargılamanın sonuçlandırılması hatalı ise de; davacı Şirketin iddia ettiği miktarı davacıya ödediğinin ispatlanamaması karşısında, sonuca etkili olmayan bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
7. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve yukarıdaki paragraflarda yer verilen ilave gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı yararına takdir edilen 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücreti ile aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davacıya yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.