"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/15 E., 2023/4983 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 6. İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/215 E., 2021/1042 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 1999-2010 yılları arasında davalı Şirketin yurt dışı şantiyelerinde iş makineleri tamircisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işverence feshedilerek Türkiye'ye gönderildiğini, en son ücretinin net 9.000,00 Suudi Arabistan riyali (SAR) olduğunu, ayrıca üç öğün yemek, barınma ve ısınma gibi gereksinimlerin davalı işveren tarafından karşılandığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı Şirkette çalışmasının olmadığını, başka şirket olan ... Şirketinde çalıştığını, dolayısıyla müvekkili Şirketin işveren olarak sorumlu tutulmaması gerektiğini, davacının çalışmasını sürdürdüğü ... Şirketi ile yaptıkları yazışmalar neticesinde elde edilen ve Mahkemeye sunulan belgelerden, davacının bu Şirketlerde çalışmasının bulunduğu ve alacaklarını eksiksiz olarak aldığı hususunun açıkça anlaşılmakta olduğunu, 04.07.2000-30.06.2003, 05.01.2004-27.06.2005 ve 26.11.2007-29.06.2009 tarihleri arasındaki her bir çalışma dönemi için mevcut ibranamelerde davacının hiçbir hak ve alacağı kalmadığını, tüm dava ve taleplerinden feragat ettiğini beyan ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalı işverene ait yurt dışı şantiyelerinde 04.07.2000-30.06.2003, 05.01.2004-27.06.2005 ve 26.11.2007-29.06.2009 tarihleri arasında toplam 6 yıl 24 gün çalıştığı, dava konusu alacaklardan davalı Şirketin sorumlu olduğu, davacının iş sözleşmesinin tazminatı gerektirmeyecek şekilde haklı sebeple feshedildiği hususunun işveren tarafından kanıtlanamadığı, davacının üç dönemdeki her çalışmasının sonunda davalı işveren tarafından "İbraname-Feragatname" isimli belgeler imzalatıldığı, imzalanan bu belgelerde davacının yaptığı fazla çalışma, hafta tatili ve bayram tatil ücretlerini, kıdem ve ihbar tazminatlarının tamamını noksansız aldığını, hiçbir alacağının kalmadığını ve işveren hakkında dava hakkından feragat ettiğini beyan ettiği, belgede ödenen tutarın yer almadığı, metnin Türkçe olduğu görülmekte ise de davacı asılın 05.04.2021 tarihli isticvap beyanına göre çalışma dönemleri sonunda davacıya kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; davacının Arabistan sermayeli ... Şirketinde çalışması sebebi ile işbu davada husumet yokluğu bulunduğunu, müvekkili Şirketin davacının gerçek işvereni olmadığını, Türk hukukunun uygulanmasının mümkün olmadığını, kıdem tazminatının döviz olarak hesaplanamayacağını, davacının her çalışma dönemi için ibranameler ile tüm alacaklarını aldığını, yabancı para cinsine kamu bankasınca mevduata uygulanan en yüksek faiz uygulanması gerektiğini ve tazminata esas ücretin fahiş olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; somut uyuşmazlığa Türk hukuku uygulanmasında hata bulunmadığı, dosyaya sunulan 30.06.2003, 27.06.2005 ve 29.06.2009 tarihli ibranamelerde, davacının belge üzerinde belirtilen çalışma dönemlerindeki çalışmalarına karşılık tüm alacaklarını aldığını beyan ettiği, ibranamelerin imzalı olduğu ve Türkçe düzenlendiği, imzaya itiraz bulunmadığı ve irade fesadı iddia ve ispatının dosya kapsamı itibarıyla bulunmadığı ancak davacının isticvap beyanında kendisine gösterilen belgelerdeki imzaların tarihlerini hatırlamadığını beyan ettiği de nazara alındığında tüm dosya kapsamına göre matbu nitelik arz eden ve her bir çalışma dönemi yönünden fesih tarihinden sonra düzenlendiği açıkça anlaşılamayan bu ibranamelere işçi lehine yorum ilkesi gereğince itibar edilmemesinin isabetli olduğu; brütleştirme yapılırken sadece %5 genel sağlık sigortası işçi payı eklendiği ve kıdem tazminatı tavanının gözetildiği, tazminata esas ücret miktarının belirlenmesinde hata bulunmadığı; ayrıca istinafa başvuranın sıfatına göre hükmedilen alacaklara işletilen faiz türlerinde de hata bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; uygulanacak hukuk, ibranameye değer verilip verilmeyeceği ve buna göre davacının hak kazandığı alacakların belirlenmesi ve uygulanacak faiz noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 17 ve 32 nci maddeleri ile 120 nci maddesi atfıyla hâlen yürürlükte bulunan mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi,
3. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu'nun 24 ve 27 nci maddeleri.
4. 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) ilgili hükümleri,
5. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un (3095 sayılı Kanun) 4/a maddesi.
6. Dairemizin 15.02.2022 tarihli ve 2022/1029 Esas, 2022/1771 Karar sayılı ilâmının ilgili bölümü şöyledir:
"... 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.
...
f)Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 27.06.2008 tarihli ve 2007/23861 Esas, 2008/17735 Karar sayılı kararı). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.10.2009 tarihli ve 2009/396 Esas, 2009/441 Karar sayılı kararı).
...
h) İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K). Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir. ..."
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Taraflar arasında, dosyada yer alan ibranamelerin nazara alınıp alınmayacağı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Kanun'un yürürlükte olmadığı 818 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamenin, irade fesadı hâlleri ileri sürülerek geçersizliği kanıtlanmadığı sürece, ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
3. Somut uyuşmazlıkta; dosya içerisinde davacının üç dönemdeki her çalışmasının sonunda 30.06.2003, 27.06.2005 ve 29.06.2009 tarihli ve "İbraname Feragatname" başlıklı ve içeriğinde "... işveren ... Arabia Limited'den bugüne kadarki bicümle ücretlerimi, yaptığım fazla mesailerin ücretlerini, bayram ve hafta tatili ücretlerini, kıdem ve ihbar tazminatlarımın tamamını noksansız aldım. Her ne nam ve surette olursa olsun işverende hiçbir alacağım kalmadığından dolayı, işveren hakkında her türlü dava ve haklarımdan da bila kaydu şart feragat ederim." yazılı olan, davacının isim ve imzasının bulunduğu, diğer hak ve alacaklarla birlikte dava konusu olan kıdem ve ihbar tazminatlarının tamamının noksansız alındığına dair ibare içeren ibranameler bulunmaktadır. 818 sayılı Kanun döneminde tanzim edilen, işçinin imzasını taşıyan, fesihten sonra düzenlenen ve savunma ile çelişmeyen, davaya konu hakların sayıldığı ibranamelere değer verilmesi gerekmekte olup salt miktar içermemesi ibranamenin geçersizliği sonucunu doğurmamaktadır. Miktar içeren ibranameler ise makbuz olarak kabul edilmelidir. Buna göre yukarıda belirtilen "İbraname-Feragatname" başlıklı belgeler geçerli olup davanın reddine karar verilmesi gerekirken ibranamelere değer verilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
4. Kabule göre de yabancı para borcuna hangi faizin uygulanacağı 3095 sayılı Kanun'un "Yabancı para borcunda faiz" kenar başlıklı 4/a maddesinde düzenlenmiş olup ilgili düzenlemede; “Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır.” kuralına yer verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta davacı tarafından SAR cinsinden talep edilen alacaklara, kural olarak Devlet Bankalarının SAR ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de hatalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.