Logo

9. Hukuk Dairesi2024/5120 E. 2024/7040 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İşçinin işverenden talep ettiği çeşitli işçilik alacaklarının miktarının tespiti ve hesaplanmasında usul kurallarına uygunluk ile hafta tatili alacağına ilişkin gerekçenin yeterliliği.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay'ın önceki bozma kararında davacı lehine oluşan usulü kazanılmış haklara aykırı hesaplama yapılması ve hafta tatili ücretine ilişkin hükümde çelişki bulunması, 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı olduğu gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2021/357 E., 2023/526 K.

İHBAR OLUNAN : Hazar Sosyal Hizmetler Yemek İnşaat Petrol Nakliyat San. ve

KARAR : Davanın kısmen kabulü

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı işveren bünyesinde değişen işverenler nezdinde sigortalı olarak gösterildiğini, davalı ile diğer işverenler arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayalı olduğunun mahkeme kararı ile tespit edildiğini, iş sözleşmesinin haksız feshi üzerine davacının davalı Şirketteki işe iadesine karar verildiğini, davacının süresinde işe başvurmasına rağmen işverence işe başlatılmadığını ileri sürerek kıdem, ihbar ve iş güvencesi tazminatı, ücret, boşta geçen süre ücreti, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı Şirketin ihale makamı konumunda olduğunu, davacının davalı Şirketin çalışanı olmadığını, bu sebeple Şirkete husumet yöneltilemeyeceğini, davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davacıya fazladan bir çalışma yaptırılmayıp sunulan sözleşmeler ve eki niteliğindeki şartnamelerde belirlenen çalışma şartlarına uyulduğunu, bordrolarda belirtilen ücret miktarının gerçek ücret olduğunu, davacının iş güvencesi tazminatı ve boşta geçen süre alacağının ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 13.11.2018 tarihli ve 2017/82 Esas, 2018/499 Karar sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 9 Hukuk Dairesinin 21.04.2021 tarihli ve 2019/241 Esas, 2021/568 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 05.10.2021 tarihli ve 2021/9570 Esas, 2021/13671 Karar sayılı ilâmı ile; davacının ayda 20 gün çalıştığı ve çalışılan günler için işverence harcırah adı altında ödemeler yapıldığının dosya kapsamı ile sabit olduğu, hâl böyle olunca davacının gerçek ücretinin belirlenmesinde davacıya fiilen ödenen harcırah miktarları dikkate alınarak sonuca gidilmesi gerektiği, fiilen ödenen harcırah tutarının belirlenememesi hâlinde ise bir günlük harcırah tutarının fiilen çalışılan gün sayısı (20 gün) ile çarpıldıktan sonra asgari ücrete ilave edilerek ikisinin toplamının davacının gerçek ücretini yansıttığının kabul edilmesi gerektiği, geçersiz fesih tarihindeki ücretin o dönemde geçerli asgari ücrete oranlanarak bu oranın başlatmama suretiyle fesih tarihinde geçerli asgari ücret ile çarpılması suretiyle son ücretin hesaplanmasının hatalı olduğu, yine aynı hatalı hesaplama yöntemi ile başlatmama suretiyle fesih tarihindeki geniş anlamda ücretin belirlendiği gerekçesi ile kararın bozulmasına ve dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Dairemizin bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde; davacının dava konusu alacaklara hak kazanmadığını, yapılan hesaplamalarda esas alınan ücrete ilişkin değerlendirmelerin hatalı olduğunu, giydirilmiş ücretin hatalı belirlendiğini, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti hesaplamalarının hatalı olduğunu, davacının yıllık ücretli izinlerini kullandığını, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; ücretin tespiti ile usuli kazanılmış haklara riayet edilip edilmediği ve hafta tatili alacağına ilişkin gerekçe hususlarındadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 17, 32, 41, 44, 59 uncu maddeleri ile aynı Kanun'un 120 nci maddesi atfıyla uygulanmaya devam olunan mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi.

3. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

4. 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (c) alt bendine göre hüküm; tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.

5. 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.

6. Dairemizin 14.12.2022 tarihli ve 2022/16498 Esas, 2022/16753 Karar sayılı ilâmında usuli kazanılmış hak ilkesi şu şekilde açıklanmıştır:

"...

4. Bilindiği üzere 6100 sayılı Kanun'da usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibarıyla bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan ... ifade etmektedir.

5. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı karar). Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usuli kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 04.02.1959 tarihli ve 1959/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı karar).Bilindiği üzere 6100 sayılı Kanun'da usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibarıyla bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan ... ifade etmektedir.

6. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı karar). Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usuli kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 04.02.1959 tarihli ve 1959/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı karar).

..."

3. Değerlendirme

1. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtayın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Somut uyuşmazlıkta 05.10.2021 tarihli bozma kararı öncesi verilen hükümde yıllık izin ücreti alacağı hesabında, davacının günlük brüt ücretin 165,00 TL olduğu kabul edilmiş olup, davacının bu kabule bir itirazı yoktur. Hüküm; davalının temyiz başvurusu üzerine davalı lehine bozulmuş olmakla, bozma kararında belirtilen esaslar çerçevesinde davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Buna rağmen bozmadan sonra aldırılan ve hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda yıllık izin ücreti alacağı hesaplanırken günlük ücretin 168,86 TL olduğu kabulü ile hesaplama yapılması usuli kazanılmış hakkın ihlali mahiyetinde hatalı olmuştur. Aynı şekilde, söz konusu bilirkişi raporunda ihbar tazminatı alacağı hesaplanırken de aynı hatalı hesaplama yönteminin uygulandığı anlaşılmakta ise de Mahkemece usuli kazanılmış hak gözetilerek alacağın hüküm altına alınması karşısında bu husus bozma sebebi yapılmamıştır.

3. Mahkemeler verdikleri kararlarla uyuşmazlığı yargısal anlamda sona erdirmektedirler. Bunun sonucu olarak da davanın taraflarının mahkemenin ulaştığı sonuca ne şekilde ulaştığını anlayabileceği bir gerekçenin bulunması gereklidir. Bu gerekçe hükümle neden sonuç ilişkisinin kurulmasını sağlayacak yeterlilikte, açık ve anlaşılabilir olmalıdır. Ancak gerekçenin çelişkili olmaması gereklidir. Zira, gerekçenin çelişkili olması aslında hukuken kabul edilebilir bir gerekçenin bulunmaması demektir.

4. Somut olayda; hafta tatili alacağı hüküm altına alınırken alacağın brüt 15.139,35 TL olduğu belirtildikten sonra; "...alacağın 5.000,00 TL sine dava tarihi olan 13.01.2017 tarihinden itibaren, bakiye miktarı olan 15.551,00 TL sine ıslah tarihinden itibaren faiz hükmedilmesine" karar verilmiş olup, toplamda 20.551,00 TL alacağın kabul edildiği sonucu oluşturacak biçimde hatalı hüküm tesis edilmiştir. Diğer yandan, bozma sonrası aldırılan bilirkişi raporlarında hafta tatili alacağı, 11.545,82 TL olarak hesaplanmıştır. Mahkemece bilirkişi raporlarında yazılı tutardan daha farklı bir tutara hükmedildiği, ancak buna dair bir hesaplama ve gerekçe ya da açıklama oluşturulmadığı gibi hükmün kendi içerisinde de çelişkili olduğu tespit edilmektedir. Kararın hafta tatili ücreti bakımından 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine uygun bir gerekçe ve hüküm içermemesi karşısında

Mahkemece yapılması gereken, bozma ilâmı ile oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek, kanuna uygun biçimde oluşturulacak gerekçeye göre karar verilmesidir. Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalı tarafa iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

17.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.