Logo

9. Hukuk Dairesi2024/5416 E. 2024/9583 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, davalılar arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespiti için açtığı davada, davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının iş sözleşmesinin dava tarihinden önce sona ermiş olması ve eda davası açma imkanının bulunması nedeniyle, tespit davası açmakta güncel hukuki yararının olmadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararları bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/606 E., 2024/11 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Batman 1. İş Mahkemesi

SAYISI : 2020/761 E., 2023/692 K.

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 06.11.2020 tarihli kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın Türkiye Elektrik İletim AŞ vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı Türkiye Elektrik İletim AŞ (...) ile alt işvereni olan ... Harita İmar İnş. Ltd. Şti. (... Şirketi) bünyesinde harita teknikeri olarak tesis kontrol işinde çalıştırıldığını, müvekkilinin 18.06.2013 tarihinde işe başladığını, müvekkilinin bu işyerinde çalışmakta iken ...'ın alt işveren şirket ile daha önceden yapmış olduğu sözleşmesinin sona erdiğini, bunun üzerine hiçbir sebep gösterilmeden ve herhangi bir yazılı bildirim yapılmadan sadece sözlü beyanla yetinilerek müvekkilinin iş sözleşmesinin 17.06.2015 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, kanunen kadrolu işçiye sağlanan hakların kullanılmasına engel olmak ve daha ucuz işçi çalıştırmak amacıyla iş sözleşmelerinin ... tarafından çeşitli ihalelerle muvazaalı olarak alt işverene devredildiğini, müvekkilinin sözleşmesinin yapıldığı tarihten itibaren aralıksız olarak aynı işyerinde kadrolu personel ile aynı işi yapmış olmasına rağmen asıl işveren işçilerinin sahip olduğu haklardan mahrum bırakıldığını, müvekkilinin yapmış olduğu işin ...'ın asıl işi olduğunu iddia ederek davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespit edilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; onarım ve ölçüm çalışmalarında görevlendirilmek üzere 6 aylığına 2 adet teknikerin hizmet alımı yoluyla temin edildiğini, bu 2 teknikerden birinin davacı olduğunu, Grup Müdürlüklerince tekniker alımı konusunda diğer davalı ... Şirketi ile anlaşma sağlandığını, bu anlaşmanın tüm safhaları belgelendirilmiş olup hukuka aykırı bir durumun söz konusu olmadığını, danışıklı bir anlaşma ile hak ihlali yapıldığı iddiasının yersiz olduğunu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davalı ... Şirketi vekili cevap dilekçesinde; davalı ... tarafından firmalarına 2 adet harita teknikeri çalıştırma işinin doğrudan temin yöntemi ile ihale edildiğini, ... tarafından Firmaya ödenen hak edişlerden davacının ücret ödemelerinin yapıldığını, müvekkili yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve aldırılan bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının çalışacağı bölümün tespiti, çalışma koşulları, iş programı, işçilerin hangi işlerde çalışacakları, işyerine nasıl gidip geldikleri, kullandıkları araç ve gereç, makineler, izin durumları, işe alınıp çıkartılmaları gibi tüm işlemlerinin ... tarafından yapıldığı, davacının emir ve talimatları ... yetkililerinden aldığı ve ...'ın aynı işi yapan kadrolu harita teknikerlerinden yapılan iş ve çalışma şartları yönünden hiç bir farkının olmadığı, dolayısıyla davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin işçi teminine yönelik ve muvazaalı bir ilişki olduğu kanaatine ulaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı ... vekili; 2 adet teknikerin hizmet alım yoluyla istihdam edildiğini, muvazaa iddiasının gerçek dışı olduğunu, Genel Müdürlük ile davalı ... Şirketi arasındaki anlaşmanın tüm safhaları belgelendirilmiş olup hukuka aykırı bir durumun söz konusu olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılmak suretiyle davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının çalıştığı alt işveren ... Şirketi ile asıl işveren ... arasında bir hizmet alımı söz konusu olduğu, yapılan hizmet alımının hizmet alımı sözleşmesi ile değil doğrudan temin usulü ile gerçekleştirildiği, tanıkların beyanından ... tarafından davacıya doğrudan temin karşılığı düzenlenen faturalarda belirtilen işlerin yaptırıldığı kanaatine varıldığı, davacı gibi harita teknikeri görevindekilerin yaptığı işlemlerin proje tesis bakım onarım işleri, kamulaştırma haritaları ve imar planı tadilatlarının hazırlanması işleri olduğu ve bu işlerin davalı ...’ın asıl işlerinin bir parçası olduğu, bu nedenle davacının muvazaalı olarak çalıştırıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı ... vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, öncelikle davacının somut tespit davasını açmakta davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığı, asıl işveren alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 114 ve 115 inci maddeleri ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2019 tarihli ve 2017/8-1854 Esas, 2019/1096 Karar sayılı kararında tespit davalarında hukuki yarara ilişkin ilkeler şu şekilde açıklanmıştır:

"...

Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Hanağası, E.: Davada Menfaat, Önsözler-Ramazan Arslan, Ankara 2009, s. VII).

Hukuk Genel Kurulunun 24.06.1992 tarihli ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 tarihli ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.

Öte yandan, bu hukuksal yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (Hanağası, s. 135).

(...) Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada hâlen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s. 297).

(...)Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkâr ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır (Arslan, R./ ..., E./ Taşpınar Ayvaz, S.: Medeni Usul Hukuku , Ankara 2017, s.287).

Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur (Arslan / .../ Taşpınar Ayvaz, s. 296-297).

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.05.2013 tarihli ve 2013/22-561 E., 2013/733 K. ile 01.02.2012 tarihli ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir."

3. Değerlendirme

1. Mahkemeden istenilen hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır. Eda davalarında, bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar. Tespit davaları ise bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Tespit davası kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilen kararının icra ve infaz kabiliyeti yoktur.

2. Tespit davalarında davacının amacı, bir hak veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup hak veya hukuki ilişkinin varlığı yahut yokluğu tespit davası açılabilmesi için yalnız başına yeterli değildir. Bundan başka, tespit davasının dinlenebilmesi için konusunu oluşturan hak veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının Mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının korunmaya değer güncel bir hukuki yararının bulunması gerekir.

3. Tespit davasının konusunun hak veya hukuki ilişki olması ve davacının tespit davası açmakta güncel hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Açılan tespit davasında, bu iki şartın birlikte bulunup bulunmadığının, diğer dava şartlarında olduğu gibi, davanın her aşamasında Mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekmekte olup bu şartların bulunmaması hâlinde Mahkemece esas hakkında incelemeye girmeden, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekmektedir.

4. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür; bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hâllerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi hâkim tarafından da resen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti hâlinde davanın, 6100 sayılı Kanun'un 115 inci maddesine göre dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir.

5. Somut uyuşmazlıkta; dava tarihinden önce iş sözleşmesi 17.06.2015 tarihinde sona eren davacının eda davası açma olanağı varken tespit davası açmasında güncel hukuki yararının bulunmadığı dikkate alındığında, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.