Logo

9. Hukuk Dairesi2024/5621 E. 2024/9151 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespiti davasında güncel hukuki yararının bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının iş sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespitine yönelik açtığı tespit davasında güncel hukuki yararının kalmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi'nin davanın reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1306 E., 2024/268 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile davanın usulden reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Orhaneli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

SAYISI : 2020/602 E., 2021/302 K.

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... AŞ (...) Genel Müdürlüğüne bağlı Orhaneli kömür ocağında çalıştığını, davacının çalıştığı süre boyunca emir ve talimatları alt işverenden değil, davalı işveren yetkililerinden aldığını, hizmetin ifası sırasında kullanılan tüm araç ve gereçlerin de davalıya ait olduğunu, ayrıca işin yürütülmesine dair talimatların ve işçilerin işe alınması, çıkarılması, izin kullanma zamanlarının belirlenmesi vb. hususlarda karar yetkisinin davalı Kurum yetkililerinde olduğunu, bu nedenle asıl işveren - alt işveren ilişkisinden söz edilemeyeceğini, açıklanan nedenlerle davacının işe girdiği tarihten itibaren davalı ... Genel Müdürlüğünün işçisi olduğunun tespitini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın husumet, derdestlik, hukuki yarar yokluğu, hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönlerinden reddini talep ettiklerini, açılan davada müvekkili teşekküle husumet yöneltilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacının Kamu İhale Kanunu çerçevesinde müvekkili teşekkülden hizmet alımı ihalesini alan firmaların işçisi olarak çalıştığını, davacının yapmış olduğu işin niteliği gereği elektrik üretimine doğrudan katkısının söz konusu olmadığını, davacının müvekkili Kurumun asıl işi olan elektrik üretim işinin bölünmesi suretiyle var edilen bir işte çalışmasının söz konusu olmadığını, davacının yapmış olduğu işin elektrik üretim işinden tamamen bağımsız bir işte çalıştığını, bu nedenle alt işverenlik sözleşmesinin düzenlenmesinde muvazaadan söz edilemeyeceğini, açıklanan nedenlerden dolayı davanın usul ve esas yönlerinden reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı asıl işveren ile alt işveren arasında kurulan asıl işveren-alt işverenlik ilişkisinin geçerli olduğu, davacının alt işveren bünyesinde çalıştığı, davalının alt işveren üzerindeki kanundan kaynaklanan denetim yükümlüğünün alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğunun delili olarak değerlendirilemeyeceği, davacının alt işveren bünyesinde çalıştığının Mahkeme kararıyla sabit olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; davacının baştan itibaren davalı ...'ın işçisi sayılmasını gerektiren şartlar mevcutken davanın reddine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, Mahkemece alınan tanık beyanları ve yapılan keşif sonucu hazırlanan bilirkişi heyeti raporundaki tespitler de dikkate alındığında davalı Kurum ile davacının işvereni olan alt işveren firma arasındaki hizmet alım sözleşmesinin muvazaaya dayandığının tartışmasız olduğunu, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek davacının işe girdiği tarihten itibaren davalı ... Genel Müdürlüğünün işçisi olduğunun tespitine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; eda davası açma olanağı varken tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmadığı, davacının da muvazaa tespitine dayalı talebinde hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurmak suretiyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerle temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacının asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının tespiti isteminde güncel hukuki yararının bulunup bulunmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun), 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesinin sekizinci fıkrası, 6100 sayılı Kanun'un 106 ncı maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2019 tarihli ve 2017/8-1854 Esas, 2019/1096 Karar sayılı ilâmında tespit davalarında hukuki yarara ilişkin ilkeler şu şekilde açıklanmıştır:

"...

Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Hanağası, E.: Davada Menfaat, Önsözler-Ramazan Arslan, Ankara 2009, s. VII).

Hukuk Genel Kurulunun 24.06.1992 tarihli ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 tarihli ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.

Öte yandan, bu hukuksal yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (Hanağası, s. 135).

(...) Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada hâlen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s. 297).

(...)Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkâr ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır (Arslan, R./ ..., E./ Taşpınar Ayvaz, S.: Medeni Usul Hukuku , Ankara 2017, s.287).

Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur (Arslan / .../ Taşpınar Ayvaz, s. 296-297).

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.05.2013 tarihli ve 2013/22-561 E., 2013/733 K. ile 01.02.2012 tarihli ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir."

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davacının iş sözleşmesinin sona erdiğinin anlaşılmasına göre davanın hukuki yarar yokluğundan reddine dair karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.