Logo

9. Hukuk Dairesi2024/5812 E. 2024/9746 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yurt dışında çalışan bir işçinin işçilik alacakları davasında, uygulanacak hukuk ve o hukuka göre zamanaşımı veya hak düşürücü süre uygulaması uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasında sözleşmede hukuk seçimi yapılmamış olsa da 5718 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca taraflar arasında zımni olarak Rus Hukuku'nun seçildiği, ancak Rus Hukuku'nda öngörülen 3 aylık dava açma süresinin Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğüne aykırı olması ve kamu düzenini ihlal etmesi nedeniyle uygulanamayacağı, yerine ıslah tarihinde yürürlükte olan 1 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, ancak bu sürenin de geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/4154 E., 2024/2 K.

KARAR : Davanın reddi

TEMYİZ EDENLER : Taraf vekilleri

Taraflar arasında Ankara 28. İş Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yoluyla davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 08.07.2013-31.08.2015 yılları arasında Rusya'da sıvacı olarak çalıştığını, son ücretinin 1.600,00 USD olduğunu, iş sözlemesinin işveren tarafından haklı neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... AŞ vekili; husumet itirazında bulunduklarını, davanın yetkisiz Mahkemede açıldığını, davacının kendi çalışanları olmadığını, Türk hukukunun uygulanamayacağını, davacının iddia ettiği ücretin fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davalı ... ZAO vekili; davacının Türkiye İş Kurumu aracılığıyla imzaladığı iş sözleşmesine istinaden müvekkili Şirkette belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığını, müvekkili Şirketin Rusya Federasyonu kanunlarına göre kurulmuş bir Şirket olduğunu ve davanın yetkisiz ve görevsiz devlet mahkemesinde açıldığını, belirli süreli iş sözleşmesinin bitmesiyle iş sözleşmesinin kendiliğinden sona erdiğini, davacının imzaladığı ücret bordroları gereğince ücretlerinin ödendiğini ve hiçbir alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Ankara 28. İş Mahkemesinin 06.10.2022 tarihli ve 2021/499 Esas, 2022/661 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında hukuk seçimi yapıldığından söz edilmesi için işverenin işçiyi çalışılan ülke mevzuatına göre tâbi olacağı çalışma şartları konusunda bilgilendirme yükümlülüğünü yazılı olarak yerine getirmesi, bu bilgilendirmeyi tarafların imzalaması, Kurum nezdinde de saklanması gerektiği, taraflarca sadece matbu nitelikteki sözleşme imzalanıp davacı işçi için uygulanacak yer hukukunun dahi yazmadığı, işveren tarafından ibraz edilen şahsi sicil dosyasında da böyle bir belge yer almadığı, bu nedenle uyuşmazlığa Türk iş hukukunun uygulanmasında bir aykırılık bulunmadığı, davalı işverenin imzalanan sözleşme uyarınca uygulanacak çalışılan ülke mevzuatı ile ilgili davacı işçiye uygulanacak hükümler ve çalışma şartları yönüyle yapılması gerekli bilgilendirmeyi yapmaması nedeniyle taraflar arasında hukuk seçimi yapılmadığı sonucuna varıldığı, davacının davalı işverene ait işyerinde 08.07.2013-31.08.2015 tarihleri arasındaki çalışmasından ücretsiz izinde olduğu dönemin dışlanmasıyla tespit edilen hizmet süresinin 2 yıl 23 gün olduğu; son beş buçuk aydaki saat ücretinin 4,30 USD olduğu, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ispat yükü davalı işverende olup işverence bu konuda herhangi bir somut delil sunulmadığı, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, fazla çalışma yaptığı, hafta tatili kullanmadığı ve ulusal bayram resmî tatil günlerinde çalıştığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 09.02.2023 tarihli ve 2022/5064 Esas, 2023/352 Karar sayılı kararı ile; davacının 08.07.2013-31.08.2015 tarihleri arasında 2 yıl 23 gün süreyle, davalılara ait yurt dışında bulunan işyerlerinde sıvacı olarak çalıştığı, davacının son ücretinin 1.086,32 USD olduğu, davacının iş sözleşmesinin iş bitimi nedeni ile haksız olarak feshedildiği, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, davacının fazla çalışma yaptığı, hafta tatilinde ve ulusal bayram genel tatillerde çalıştığı ancak karşılığının ödendiğinin ispatlanamadığı, davalıların istinaf taleplerinin yerinde olmadığı, davacının vekâlet ücretine ilişkin istinaf nedeninin ise yerinde olduğu gerekçesiyle davalıların istinaf başvurularının esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Dairemizin 20.09.2023 tarihli ve 2023/9545 Esas, 2023/12447 Karar sayılı ilâmı ile; 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 27 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında taraflar arasında bir hukuk seçimi anlaşması bulunduğundan uyuşmazlık hakkında Rusya Federasyonu hukukunun uygulanması gerektiği, hâl böyle olunca Rusya hukukunda uzman bir bilirkişiden de rapor alınmak suretiyle dosya kapsamındaki delil durumu birlikte değerlendirilerek dava konusu alacaklar hakkında usuli kazanılmış haklar da gözetilerek bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilâmına uyularak Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesi dikkate alındığında, maddede belirlenen sürenin hak düşürücü süre olduğu ve resen dikkate alınması gerektiği, eldeki davada fesih tarihinin 31.08.2015 olduğu ve davanın 27.05.2016 tarihinde üç aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, davacı tarafından söz konusu üç aylık hak düşürücü sürenin geçerli bir nedenle kaçırıldığına dair dosyaya hiçbir bilgi ve belge sunulmadığı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin içtihat değişikliği nedeniyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiğinden davalılar lehine vekâlet ücreti hükmedilmediği gerekçesiyle davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; davanın Türk hukukuna göre incelenip karar verilmesi gerekirken reddedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, eldeki dosya bakımından 1 yıl geçmeden dava açıldığını, hak düşürücü süreden reddin hatalı olduğunu, Rus hukukunda yer alan "başvuru süresi" kavramını Türk hukukuna göre zamanaşımı veya hak düşürücü süre olarak nitelendirilmesinin hatalı olduğunu, davalıların cevap dilekçelerinde Rus hukuku uygulanması gerektiğine yönelik itirazı bulunmadığını, davalının zımni olarak Türk hukukunu uyguladığını ve bu nedenle uyuşmazlığı Türk hukuku uygulanması gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı ... AŞ vekili; davalı lehine vekâlet ücreti verilmemesinin ve arabuluculuk ücretine ilişkin hüküm kurulmamasının hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

3. ... vekili; davalı lehine vekâlet ücreti verilmemesinin ve arabuluculuk ücretine ilişkin hüküm kurulmamasının hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; iş sözleşmesine uygulanacak hukuk ve uygulanacak hukukta belirlenen sürenin niteliği ile talep konusu işçilik alacaklarının bulunup bulunmadığı, vekâlet ücreti ve arabuluculuk gideri hususlarındadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 5718 sayılı Kanun'un 2, 5, 8, 24, 27, 40 ve 44 üncü maddeleri.

3. Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesi şu şekildedir:

“Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.

Çalışan, ücretlerin ve diğer ödemelerin ödenmemesi veya eksik ödenmesine ilişkin bireysel işçi ihtilaflarının çözümü için, işten çıkarılma nedeniyle ödenmesi gereken ücretlerin ve diğer ödemelerin yapılmaması veya eksik ödenmesi de dahil olmak üzere, bu tutarların ödenmesi için belirlenen tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye başvurma hakkına sahiptir. (03.07.2016 tarihli Kanun ile değişiklik yürürlüğe girmiştir)

İşveren, çalışanın işletmeye verdiği zararın tazminine ilişkin uyuşmazlıklarda, zararın tespit edildiği tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye gitme hakkına sahiptir.

Bu maddede belirtilen sürelerin geçerli bir nedenle kaçırılması durumunda, bu süreler mahkeme tarafından tekrar başlatılabilir.”

3. Değerlendirme

1. Maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımı, hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir (Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, 2022, s.315; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, 2021, s.127). Buna göre Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun bu konudaki hükümlerinin uyuşmazlıkta uygulanması, 5718 sayılı Kanun'un 2 ve 8 inci maddelerinin bir gereğidir.

2. Dairemizce daha önce bazı kararlarda, Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 392 nci maddesinde belirtilen sürelerin hak düşürücü süre olduğu belirtilmişse de, yeniden yapılan değerlendirmede bu sürelerin zamanaşımı süresi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır. Bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde, Kanun'da yer alan sürelerin hak düşürücü süre olduğunun kabul edilmesi ve hüküm fıkrasında davanın hak düşürücü süre sebebiyle reddine karar verildiğinin belirtilmesi hatalı olmuştur.

3. Diğer taraftan, Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun İlgili hukuk bölümünün (3) numaralı paragrafında yer verilen 392 nci maddesinde 03.07.2016 tarihinde yapılan değişiklikle daha önce 3 ay olan zamanaşımı süresi 1 yıl olarak belirlenmiştir.

4. Bu açıklamalara göre, iş sözleşmesi 31.08.2015 tarihinde sona erdiğinden somut olayda Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinde 03.07.2016 tarihinde yapılan değişiklikten önceki 3 aylık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği açıktır. Ancak zamanaşımının resen dikkate alınması mümkün değildir. Dosya kapsamından davalılar vekillerince dava dilekçesine karşı zamanaşımı def'i ileri sürülmemiş ise de 06.04.2018 tarihli ıslaha karşı yasal süresi içerisinde zamanaşımı def'inde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca davalıların dava dilekçesine karşı zamanaşımı def'inde bulunmadığı dikkate alınarak dava dilekçesi ile talep edilen miktarlar yönünden gerekirse Rusya hukukunda uzman bir bilirkişiden de rapor alınmak suretiyle değerlendirme yapılması ve dosya kapsamındaki delil durumu birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Hatalı hukuki değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

D E Ğ İ Ş İ K G E R E K Ç E

Türk hukukunda maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımına uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde, “Zamanaşımı, hukukî işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm; “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.

Yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk yabancı devletin hukuku ise kural, yabancı hukukun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yabancı hukukun uygulanmasının sınırı, doğacak hukuki sonuçların Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun temel değerlerine, genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararı).

Zamanaşımının bizzat kendisi kural olarak kamu düzenini ilgilendiren bir konu olmadığından yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk hukukundan farklı düzenlenmiş olması, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi kapsamında kamu düzeni müdahalesi gerektirmez. Buna karşılık, uyuşmazlığa uygulanacak olan yabancı hukukta talep hakkının hiç zamanaşımı süresine tâbi tutulmaması, Türk hukukuna nispetle fevkalade kısa bir zamanaşımı süresine tâbi tutulması veya talep hakkında aşırı derecede uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmesi hâllerinde 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi gereğince kamu düzeni müdahalesinin kabul edilmesi gerekmektedir (Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku, İstanbul, Yirmi Birinci Baskı, 2015, s.214; Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, Sekizinci Baskı, 2022, s.314; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, İkinci Bası, 2021, s.126; Mesut Aygün, Ali Önal, "Yargıtay Kararları Işığında Milletlerarası Özel Hukukta Zamanaşımı", Legal Hukuk Dergisi, C. 14, 2016, S. 165, s. 4914).

Somut olayda uyuşmazlığa uygulanan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin birinci fıkrasında “Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.” denilmektedir. Rusya Federasyonu Parlamentosu tarafından Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinde 03.07.2016 tarihinde Federal Kanun ile değişikliğe gidilerek 3 aylık zamanaşımı süresi 1 yıla çıkarılmıştır. Söz konusu hüküm; “Çalışan, ücretlerin ve diğer ödemelerin ödenmemesi veya eksik ödenmesine ilişkin bireysel işçi ihtilaflarının çözümü için, işten çıkarılma nedeniyle ödenmesi gereken ücretlerin ve diğer ödemelerin yapılmaması veya eksik ödenmesi de dâhil olmak üzere, bu tutarların ödenmesi için belirlenen tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.” şeklindedir.

Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir.

Anayasa'nın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, mahkemeye erişim hakkı Anayasa’nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.

Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin 03.07.2016 tarihinden önceki şeklinde öngörülen 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için Türkiye’de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Nitekim Rusya Federasyonu da 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu sonucuna varmış ve 03.07.2016 tarihi itibarıyla bu süreyi 1 yıla çıkarmıştır. Sonuç olarak, Anayasa’da temek hak ve özgürlükler arasında yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olan 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinde 3 aylık zamanaşımı süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf edilmelidir.

Kamu düzeni müdahalesi neticesinde yabancı hukukunun ilgili hükmünün olayda uygulanmaması ile ortaya çıkan boşluğun ise öncelikle yetkili yabancı hukuktaki başka bir hüküm ile doldurulması gerektiği prensip olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde söz konusu boşluğun doldurulamaması hâlinde hâkimin kendi hukukunu olaya uygulayarak uyuşmazlığı çözmesi gerekmektedir (Nomer, s. 179-180; Doğan, s. 260-261).

Somut olayda, Türk kamu düzenine aykırı olduğu için uyuşmazlıkta uygulanmaması gereken 3 aylık zamanaşımı süresinin yerine ıslah tarihinde yürürlükte olan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan 1 yıllık zamanaşımı süresinin uyuşmazlıkta uygulanması 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi hükmüne uygun düşecektir.

Açıklanan nedenlerle yabancı hukukta yer alan 3 aylık zamanaşımı süresinin kısa olmadığı ve 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesini gerektirmediği yönündeki Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyoruz. Ancak ıslah tarihi itibarıyla 1 yıllık zamanaşımı süresinin de dolmuş olduğu dikkate alındığında kararın bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşündeyiz.