"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/4057 E., 2024/155 K.
KARAR : İstinaf başvurularının kabulü ile davanın redd
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 18. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/274 E., 2023/430 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesi davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, istinaf başvurularının kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yoluyla ... Holding AŞ vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirketin Rusya şantiyelerinde 21.03.2013-01.02.2015 tarihleri arası net 3.500,00 USD ücret ile topograf teknikeri olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı neden olmadan feshedildiğini ve iş sözleşmesinden doğan alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin, fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... (Eski ünvan: ...) vekili; davacının İŞKUR iş sözleşmesi ile davalı Şirkette belirli süreli olarak istihdam edildiğini, davacı tarafın talep ettiği konuların Rusya Federasyonu hukukuna göre değerlendirilmesi gerektiğini, mahkemenin aksi kanaatte olması hâlinde davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının proje kapsamında belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığını ve iş sözleşmesinin projenin sona ermesi nedeniyle kendiliğinden sona erdiğini, davacının hak kazanıp da kendisine ödenmeyen hiçbir ücret alacağının bulunmadığını, bu hususun davacının imzaladığı ücret bordrolarında sabit olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... AŞ vekili; öncelikle husumet itirazında bulunduklarını, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının İŞKUR hizmet sözleşmesi ile belirli süreli olarak istihdam edildiğini, somut olayda davacının çalışmış olduğu ülke Rusya olduğundan Türk hukukunun uygulanamayacağını ve Türk Mahkemelerinin yetkili olmadığını, davacının hak kazanıp da ödenmeyen alacağının bulunmadığını, davacının belirli süreli iş sözleşmesiyle çalıştığını ve sürenin bitimi nedeniyle sözleşmenin sona erdiğini, davacının bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanamayacağını, dava dilekçesinde belirtilen ücreti kabul etmediklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 11.07.2019 tarihli ve 2017/304 Esas, 2019/229 Karar sayılı kararın, taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 26.04.2022 tarihli ve 2022/1572 Esas, 2022/1141 Karar sayılı kararı ile; İŞKUR'dan Yurt Dışı Hizmet Sözleşmesi celbedilerek davacının 23.10.2013-01.02.2015 tarihleri arası Rusya’da yaptığı çalışmalar yönünden taraflar arasında bir hukuk seçimi anlaşması bulunduğundan, ilgili dönemde Rusya hukukunun uygulanması gerektiği gerekçesiyle sair yönler incelenmeksizin ortadan kaldırıldığı, Bölge Adliye Mahkemesi kararı üzerine uyuşmazlığa Rusya hukukunun uygulanması yönünde bilirkişi raporu aldırıldığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davalılar vekilleri istinaf dilekçelerinde; davada hak düşürücü süre ve zamanaşımının gerçekleştiğini, alacaklara hak kazanılmadığını ve hesaplamaların hatalı yapıldığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; hesaplamaların hatalı yapıldığını ve vekâlet ücretinin usul ve kanuna aykırı takdir edildiğini, davanın tümden kabulü gerektiğini beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 21.03.2013-01.02.2015 tarihleri arasında Rusya’da bulunan davalıya ait işyerinde çalıştığı, dosya ve iş sözleşmesi içeriğine göre davacı işçinin esas olarak işverene karşı yükümlülüklerini yerine getirdiği, işini ifa etmek üzere zaman geçirdiği ve işin yapıldığı yerin Rusya olduğu anlaşılmakta olup bu durumda mutad işyerinin de Rusya olduğu sabit olduğundan çalışma dönemi yönünden neticen Rusya hukukunun uygulanması gerektiği, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 2, 8 ve 27 nci maddeleri kapsamında başvurma hakkına dair düzenleme içerdiği değerlendirilen Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesi uygulanarak iş sözleşmesinin işverence feshedildiği, davacının 01.02.2015 tarihinden sonra bir daha işe çağrılmaması ve dava tarihi (26.05.2017) dikkate alındığında başvurma süresi olan 3 aylık sürenin dolduğu, sözü edilen Kanun maddesinin ilgili kısmı revize (16.07.2019) ve değişikliğe (03.07.2016) uğramış ise de 392 nci maddesinin ikinci fıkrasının somut olaya uygulanması hâlinde de sonucun değişmeyeceği, açık iş sözleşmesi hükmü karşısında taleplerin Rusya hukukuna göre tümden reddi yönünde karar vermek gerektiği, öte yandan Yargıtayın taraflar arasında uygulanması gereken hukuk yönünden anlaşma bulunması ve mutad işyeri durumuna ilişkin olarak içtihat değişikliğine gittiği, bu nedenle davalılar lehine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla ... Holding AŞ vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; davada Rusya Federasyonu İş Kanunu'nda öngörülen zamanaşımı süresinin uygulanamayacağını, Bölge Adliye Mahkemesi kararının karşı oyunda belitildiği gibi Türk Hukukunun uygulanması gerektiğini, hükmedilen alacağın USD karşısında eridiğini, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının raporda daha fazla hesaplandığını ve resen dikkate alınacak sebepleri belirterek Bölge Adliye Mahkemesinin kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı ... AŞ vekili; davalının avukatla temsil edildiğini ve avukat tutarak külfet altına girdiği dikkate alınarak en azından maktu vekâlet ücreti takdiri gerektiğini belirterek hükmün düzeltilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, davanın süresinde açılıp açılmadığı, davalı lehine hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama gideri noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6100 sayılı Kanun'un "Hükmün kapsamı" kenar başlıklı 297 nci maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"...
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."
3. 5718 sayılı Kanun'un 27 nci maddesi şöyledir:
" (1) İş sözleşmeleri, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgarî koruma saklı kalmak kaydıyla, tarafların seçtikleri hukuka tâbidir.
(2) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde iş sözleşmesine, işçinin işini mutad olarak yaptığı işyeri hukuku uygulanır. İşçinin işini geçici olarak başka bir ülkede yapması hâlinde, bu işyeri mutad işyeri sayılmaz.
(3) İşçinin işini belirli bir ülkede mutad olarak yapmayıp devamlı olarak birden fazla ülkede yapması hâlinde iş sözleşmesi, işverenin esas işyerinin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir.
(4) Ancak hâlin bütün şartlarına göre iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşmeye ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri yerine bu hukuk uygulanabilir."
4. 5718 sayılı Kanun'un 2, 5, 8, 24, 40 ve 44 üncü maddeleri.
5. Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun iş sözleşmesinin son bulduğu tarihteki 392 nci maddesi şu şekildedir:
“Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.
İşveren, çalışanın işletmeye verdiği zararın tazminine ilişkin uyuşmazlıklarda, zararın tespit edildiği tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye gitme hakkına sahiptir.
Bu maddede belirtilen sürelerin geçerli bir nedenle kaçırılması durumunda, bu süreler mahkeme tarafından tekrar başlatılabilir.”
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı ve davalılardan ... Holding AŞ vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımı, hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir (Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, 2022, s.315; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, 2021, s.127). Buna göre Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun bu konudaki hükümlerinin uyuşmazlıkta uygulanması, 5718 sayılı Kanun'un 2 ve 8 inci maddelerinin bir gereğidir
3. İlâmın İlgili Hukuk kısmının (5) numaralı paragrafında yer verilen Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 392 nci maddesinde sözü edilen sürelerin, Dairemizce daha önce bazı kararlarda hak düşürücü süre olduğu belirtilmişse de yeniden yapılan değerlendirmede; bu sürelerin zamanaşımı süresi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Dava tarihi itibarıyla 3 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu ve davalı tarafça da usulüne uygun şekilde zamanaşımı def'inde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de Bölge Adliye Mahkemesince; söz konusu sürelerin hak düşürücü süre olarak nitelendirilmesi ve 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin karar verilmesi gerekirken, hüküm yerinde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiğinin yazılması hatalıdır.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı ve davalılardan ... Holding AŞ'nin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı ve davalılardan ... Holding AŞ'nin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan "hak düşürücü süre sebebiyle" ibaresinin çıkartılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
D E Ğ İ Ş İ K G E R E K Ç E
Türk hukukunda maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımına uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde, “Zamanaşımı, hukukî işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm, “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.
Yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk yabancı devletin hukuku ise kural, yabancı hukukun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yabancı hukukun uygulanmasının sınırı, doğacak hukuki sonuçların Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun temel değerlerine, genel adap ve ahlâk anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ahlâk ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı karar).
Zamanaşımının bizzat kendisi kural olarak kamu düzenini ilgilendiren bir konu olmadığından yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk hukukundan farklı düzenlenmiş olması, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi kapsamında kamu düzeni müdahalesi gerektirmez. Buna karşılık, uyuşmazlığa uygulanacak olan yabancı hukukta talep hakkının hiç zamanaşımı süresine tâbi tutulmaması, Türk hukukuna nispetle fevkalade kısa bir zamanaşımı süresine tâbi tutulması veya talep hakkında aşırı derecede uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmesi hâllerinde 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi gereğince kamu düzeni müdahalesinin kabul edilmesi gerekmektedir (Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku, İstanbul, Yirmi Birinci Baskı, 2015, s.214; Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, Sekizinci Baskı, 2022, s.314; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, İkinci Bası, 2021, s.126; Mesut Aygün, Ali Önal, "Yargıtay Kararları Işığında Milletlerarası Özel Hukukta Zamanaşımı", Legal Hukuk Dergisi, C. 14, 2016, S. 165, s. 4914).
Somut olayda uyuşmazlığa uygulanan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin birinci fıkrasında “Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.” denilmektedir. Rusya Federasyonu Parlamentosu tarafından Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinde 03.07.2016 tarihinde Federal kanun ile değişikliğe gidilerek 3 aylık zamanaşımı süresi 1 yıla çıkarılmıştır. Söz konusu hüküm; “Çalışan, ücretlerin ve diğer ödemelerin ödenmemesi veya eksik ödenmesine ilişkin bireysel işçi ihtilaflarının çözümü için, işten çıkarılma nedeniyle ödenmesi gereken ücretlerin ve diğer ödemelerin yapılmaması veya eksik ödenmesi de dahil olmak üzere, bu tutarların ödenmesi için belirlenen tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.” şeklindedir.
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Anayasa'nın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, mahkemeye erişim hakkı Anayasa’nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.
Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin 03.07.2016 tarihinden önceki şeklinde öngörülen 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için Türkiye’de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Nitekim Rusya Federasyonu da 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu sonuca varmış ve 03.07.2016 tarihi itibarıyla bu süreyi 1 yıla çıkarmıştır. Sonuç olarak, Anayasa’da temek hak ve özgürlükler arasında yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olan 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinde 3 aylık zamanaşımı süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf edilmelidir.
Kamu düzeni müdahalesi neticesinde yabancı hukukunun ilgili hükmünün olayda uygulanmaması ile ortaya çıkan boşluğun ise öncelikle yetkili yabancı hukuktaki başka bir hüküm ile doldurulması gerektiği prensip olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde söz konusu boşluğun doldurulamaması hâlinde hâkimin kendi hukukunu olaya uygulayarak uyuşmazlığı çözmesi gerekmektedir (Nomer, s.179-180; Doğan, s.260-261).
Somut olayda Türk kamu düzenine aykırı olduğu için uyuşmazlıkta uygulanmaması gereken 3 aylık zamanaşımı süresinin yerine dava tarihinde yürürlükte olan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan 1 yıllık zamanaşımı süresinin uyuşmazlıkta uygulanması 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi hükmüne uygun düşecektir.
Açıklanan nedenlerle yabancı hukukta yer alan 3 aylık zamanaşımı süresinin kısa olmadığı ve 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesini gerektirmediği yönündeki Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyoruz. Ancak dava tarihi itibarıyla 1 yıllık zamanaşımı süresinin de dolmuş olduğu dikkate alındığında kararın bu değişik gerekçe ile düzeltilerek onanması gerektiği görüşündeyiz.