Logo

9. Hukuk Dairesi2024/6358 E. 2024/10461 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şartın geçerliliği ve miktarı.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasında rekabet yasağı sözleşmesi yapıldığı ve davacının bu sözleşmeye aykırı davrandığı, ancak kararlaştırılan cezai şartın fahiş olması sebebiyle hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği değerlendirilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/4036 E., 2024/167 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 7. İş Mahkemesi

SAYISI : 2019/145 E., 2020/12 K.

Taraflar arasındaki menfi tespit davası davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde kılavuz kaptan olarak 854 sayılı Deniz İş Kanunu'na bağlı işçi olarak çalışmaya ve limanlarda Türk ve yabancı bayraklı gemilere ilişkin kılavuzluk hizmetini ifa etmeye başladığını, davalı tarafından davacıdan işe giriş esnasında işe giriş şartı olarak teminat senedi niteliğinde bir senedin imzalanmasının istendiğini, esasen işe giriş gayesiyle ve işe alınmama korkusundan ileri gelen bir baskı nedeni ile salt ad-soyad-tarih ve imza bölümlerini doldurarak imzaladığı teminat senedini davalıya teslim ettiğini, davalıya göndermiş olduğu ihtarname ile iş sözleşmesini sonlandırdığını bildirdiğini ve teminat senedinin iade edilmesini talep ettiğini, davalının da davacının istifası akabinde teminat amaçlı olarak senedi iade etmeyip davacı tarafından boş bırakılan özellikle bedel ve ödeme tarihi kısımlarını davacının rızası hilafına doldurarak davacı aleyhine kambiyo senedine dayalı icra takibi başlattığını, işbu teminat senedinin davacı tarafından esasen işe girme gayesiyle ve aksi durumda işe alınmayacağı belirtildiğinden baskı altında imzalandığını ve hatta davacının işbu senedin kendisine karşı kullanılmayacağı belirtildiğinden senet bedeli ve ödeme tarihi gibi önemli bilgileri dahi doldurmadan senedi davalıya teslim ettiğini; ancak istifanın ardından bu senedin kendisine verilmeyerek icra takibine konu edilmesi üzerine işbu davanın açılmasının zorunlu hâle geldiğini, teminat senedindeki bedelin davalının kılavuz kaptanlar ile imzaladığı iş sözleşmesinde yer alan cezai şart tutarı ile aynı olduğunu, fahiş tutardaki cezai şarta ilişkin işçiye baskı ile tarihsiz senet imza ettirildiğini ve buna dayanılarak da işçinin istifasını takiben ihtiyati haczen tüm malvarlıklarına karşı işlem yapıldığını, kötüniyetle işçiye zarar vermek için cebri icra yoluna başvurulduğunu belirterek icra dosyasına konu edilen 110.000,00 USD bedelli senedin teminat senedi vasfında olduğuna, davalının müvekkilinden kanuni bir alacağının olmaması nedeniyle davacının takip konusuna ilişkin icra takibine konu senetten ve icra dosyasından borçlu olmadığının tespitine, menfi tespit nedeniyle davacı hakkındaki icra dosyasındaki takibin iptaline, davalının icra takibinde davacıyı kötüniyetli ve dayanaksız olarak taraf göstermiş olması sebebiyle %20'den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu senedin teminat senedi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, bununla birlikte davacının teminat senedi iddiasını dava dilekçesinde taraflar arasındaki iş sözleşmesinde yer alan cezai şarta dayandırdığını (madde 5.11) ve senedin buna ilişkin olarak tanzim edildiğini ikrar ettiğini, davacının hiçbir iddiasının kabulü anlamına gelmemek kaydı ile cezai şartı ödemek için verilmiş bir senedin teminat için değil ifa için verilen senet olduğunu, hizmet sözleşmesinin 5.11. maddesi ise taraflar arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 444, 447 ve devamı maddeleri kapsamında hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin rekabet yasağı niteliğindeki anlaşmayı ihtiva etmekte olup davacının dilekçesinin başında izah edilen olaylar çerçevesinde bu anlaşmayı açıkça ihlal ettiğini, bu doğrultuda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun göreve ilişkin amir hükümleri ve yerleşik Yargıtay içtihatları kapsamında uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, kılavuzluk hizmeti veren şirketlerin bu hizmeti verebilmek için kılavuz kaptanlara muhtaç olduğundan kılavuz kaptanların şartlarını ve standartlarını kendileri belirledikleri şekilde, son derece yüksek ücretlerle ve yüksek imtiyazlara sahip olarak iş sözleşmeleri akdettiklerini, davacının müvekkili Şirket ile hür iradesiyle hizmet sözleşmesini akdettiğini, ücrete ek olarak da yılda iki tam aylık ücret tutarında ikramiye aldığını, başta eğitim düzeyi olmak üzere birçok niteliğe sahip olan bir kılavuz kaptana, kendisini işe almama tehdidi ve baskı ile senet imzalatıldığı yönündeki iddiaların maddi gerçeği yansıtmadığı ve dahi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından 31.12.2018 tarihli Resmî Gazete'de Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) yayımlandığını ve römorkörlük hizmetlerinin farklı lisans tiplerine (A, B ve C) bağlandığını, bahsi geçen Yönetmelik'in 8 inci maddesi ile A sınıfı kılavuzluk faaliyet lisansı almak isteyen şirketler bakımından; kılavuz kaptan yeterlik belgesine sahip en az 24 kılavuz kaptan istihdam etme, B sınıfı kılavuzluk faaliyet lisansı almak isteyen şirketler bakımından, kılavuz kaptan yeterlik belgesine sahip en az 8 kılavuz kaptan istihdam etme zorunluluğu getirildiğini, müvekkili Şirketin de yeni Yönetmelik doğrultusunda, uzun yıllar gerçekleştirdiği kılavuzluk faaliyetinin icrası ve bu doğrultuda faaliyet lisans belgesinin temini amacıyla istihdam etmekte olduğu 32 kılavuz kaptanın bordrolarıyla birlikte 13.02.2019 tarihinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunduğunu, ancak davacının da içinde bulunduğu 32 kılavuz kaptanın, müvekkili Şirket tarafından Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Deniz ve İç Sular Düzenleme Genel Müdürlüğüne yapılan başvuru ile aynı tarihte, hiçbir gerekçe göstermeksizin toplu olarak istifa ettiklerini, bu istifaların akabinde de müvekkili Şirket ile aynı hizmet bölgesinde (İskenderun) kılavuzluk faaliyeti gerçekleştiren Deniz Kılavuzluk AŞ'ye geçtiklerini, buna ek olarak davacı da dâhil olmak üzere ilgili kılavuz kaptanların istifa amacıyla gönderdikleri tüm ihtarnamelerin her birinin ortak bir iradenin ürünü olarak aynı içerikte kaleme alındığı ve istifa için hiçbir gerekçe içermediğini, davacının da içinde bulunduğu bu toplu istifa hareketi nedeniyle müvekkili Şirket nezdinde yeterli kılavuz kaptan sayısının sağlanamadığını ve müvekkili Şirketin başvurusunun reddedildiğini, kılavuzluk için hizmet faaliyeti lisansı alamadığını savunarak görev itirazının kabulü ile görevsizlik kararı verilmesine ve dosyanın görevli asliye ticaret mahkemesine gönderilmesine, davacı aleyhine senet miktarının %20'sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı taraf senedin miktar olarak boş verildiğini ve bu nedenle geçerli olmadığını iddia etmiş ise de bu husus ispatlamadığından senedin geçerli olduğunun kabul edildiği, senedin ödeme tarihinin sonradan ... hilafına doldurulduğu iddiası ispatlanmadığı gibi bu husus senedin asli unsurlarından olmadığından eksikliğin senedi geçersiz kılmadığı, olayda davalı taraf ispat külfeti üzerinde bulunmadığından bahisle hangi borca ilişkin olarak senedi aldığını açıkça beyan etmemiş ise de davalı işyerinde çalışan işçilerden işe girişten kısa bir süre sonra genel olarak aynı miktarlı senet alınmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu, senedin verildiği tarihte davacı işçinin işverene borcu olduğu hususunun ispatlanmadığı dikkate alındığında ilgili senedin ileride doğabilecek riskler nedeni ile alınmış olduğu, senedin üzerinde açıkça yazılmamış ise de teminat senedi olduğunun kabulü gerektiği, hizmet sözleşmesinin 5.11. maddesindeki cezai şartın miktarı olan 110.000,00 USD'nin senet bedeli ile aynı olduğu, diğer kılavuz kaptanlar ile yapılan sözleşmeler ile senetlerin de benzer nitelikte olduğu, senedin cezai şartı teminat altına alma amacı ile alındığı, 6098 sayılı Kanun'un 420 nci maddesi uyarınca sözleşmede işveren aleyhine bir cezai şart öngörülmediğinden cezai şartın geçersiz kabul edildiği, davalı işverenin ilgili senedin teminat senedi olmadığı ve ifa senedi olduğu hususundaki açık beyanı karşısında senedin ifa senedi olduğunu ispatlayamadığı gibi davacı işçinin senet nedeni ile borçlu olduğunu da ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, davaya konu senedin teminat senedi olmadığını aksi yöndeki iddianın da ispat edilemediğini, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet yasağını düzenleyen ve hukuken geçerli olan düzenlemenin işçi aleyhine konulmuş tek taraflı cezai şart olarak nitelendirilmesinin tamamen yanlış olduğunu, davacının rekabet yasağını ihlal ettiği dosyadaki delillerle sabit olup rekabet yasağına aykırılık karşılığı cezai şart ödenmesinin sözleşmeyle kararlaştırılmış olduğunu, müvekkilinin zararını ispat etmesi gerekmediğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya içerisinde yer alan tüm bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalısı aynı olan ve aynı konudaki Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2021/10133 Esas ve 2022/7578 Esas sayılı ilâmları nazara alındığında işbu dosyada da taraflar arasında 6098 sayılı Kanun'un 444 ncü ve devamı maddelerine uygun rekabet yasağı sözleşmesi yapıldığı ve davacının iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra aynı il sınırlarında aynı alanda iştigal eden rakip işyerinde işe başlayarak rekabet yasağına aykırı davrandığı, davacının cezai şart miktarı olarak düzenlenen senet uyarınca borçlu olduğu ancak kararlaştırılan cezai şartın fahiş olması sebebiyle %70 hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği, davalı tarafın icra takibinde haksız ve kötüniyetli olmaması sebebiyle davacının kötüniyet tazminat talebinin reddi ve yasal koşulları oluşmadığından davalının icra inkâr tazminatı talebinin reddi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; rekabet yasağı sözleşmesi ve cezai şart hükmünün 6098 sayılı Kanun'da aranan şartları taşımadığından ve ayrıca müvekkili aleyhine tek taraflı olarak düzenlendiğinden geçersiz olduğunu, rekabet yasağı geçerli kabul edilse bile müvekkili tarafından rekabet yasağının ihlal edilmediğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şarta ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.

2. 6098 sayılı Kanun'un 180, 182, 396, 420, 444, 445, 446 ve 447 nci maddeleri.

3. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72 nci ve 170/b maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihâi kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.