Logo

9. Hukuk Dairesi2024/7199 E. 2024/9873 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yurt dışında çalışan bir işçinin işverene karşı açtığı alacak davasında, taraflar arasında hukuk seçimi anlaşması bulunduğu halde, Rusya Federasyonu hukukuna göre zamanaşımı süresinin dolup dolmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasında hukuk seçimi anlaşması bulunması sebebiyle, davaya Rusya Federasyonu hukukunun uygulanması gerektiği, ancak Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392. maddesinde düzenlenen üç aylık zamanaşımı süresinin Türk kamu düzenine aykırı olduğu ve bu sebeple uygulanamayacağı, yerine aynı kanunun daha sonraki tarihte bir yıla uzatılmış olan zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/3145 E., 2024/425 K.

KARAR : Davanın reddi

Taraflar arasında Ankara 2. İş Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.

Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin miktardan reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ... Holding Anonim Şirketine bağlı grup şirketlerin ... bünyesinde dava dilekçesine ekli çalışma belgesinde de yer aldığı üzere 12.07.2008-13.09.2015 tarihleri arasında makine ekipman tamir ve bakım kısım şefi olarak çalıştığını, davalı işverenliğin 2009 yılından itibaren geriye doğru fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücret bordrolarının imzalatılması konusunda baskı uyguladığını, müvekkilinin bu alacaklarının ödenmesini talep etmesi üzerine Türkiye'ye gönderilerek vizesinin yenilenmediğini, ihbar ve kıdem tazminatı hakkının da ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... AŞ vekili cevap dilekçesinde; davacının, müvekkili Şirkette çalışmasının bulunmadığını, aralarında işçi işveren ilişkisi bulunmadığını, İŞKUR huzurunda düzenlenen iş sözleşmesince müvekkilinin taraf olarak yer almadığını, istemin zamanaşımına uğradığını beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı ... ZAO vekili cevap dilekçesinde; davacının İŞKUR iş sözleşmesine istinaden müvekkili Şirkette belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığını, müvekkili Şirketin Rusya Federasyonu kanunlarına göre kurulmuş bir şirket olduğunu ve davanın yetkisiz ve görevsiz Devlet mahkemesinde açıldığını, belirli süreli iş sözleşmesinin bitmesiyle iş sözleşmesinin kendiliğinden sona erdiğini, davacının imzaladığı ücret bordroları gereğince ücretlerinin ödendiğini ve hiçbir alacağının bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Ankara 2. İş Mahkemesinin 17.03.2021 tarihli ve 2019/390 Esas, 2021/257 Karar sayılı kararı ile; davacının son ücretinin 3.000,00 USD olduğu, gönderme kararı uyarınca %5 GSS ve 150,00 USD eklenerek tespit edilen giydirilmiş ücretin 3.307,89 USD olduğu, yapılan ödemenin düşülmesi üzerine kıdem tazminatı kalmadığı, iş sözleşmesinin işverence haksız feshi nedeniyle ihbar tazminatı bulunduğu, bakiye 29 gün izin ücreti alacağı bulunduğu, tanıkların davacı ile birlikte çalıştıkları süreler ile bordrolardaki tahakkuklar birlikte değerlendirilmek suretiyle davacının tanık anlatımlarıyla iki haftada bir hafta tatili kullandığı, haftada 21 saat fazla çalışma yaptığı, dinî bayramların 1 günü ile yılbaşı hariç diğer genel tatillerde çalıştığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek ihbar tazminatı, yıllık izin, genel tatil, hafta tatili ve fazla çalışma alacakları hüküm altına alınmış, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 14.09.2022 tarihli ve 2021/1795 Esas, 2022/2510 Karar sayılı kararı ile; somut uyuşmazlıkta Türk hukukunun uygulanmasının yerinde olduğu, duruşma açılıp aldırılan 10.06.2022 tanzim tarihli bilirkişi ek raporunun dosya içeriğine uygun olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Dairemizin 11.07.2023 tarihli ve 2022/18709 Esas, 2023/11273 Karar sayılı ilâmı ile; taraflar arasında hukuk seçimi anlaşması bulunduğundan davaya konu uyuşmazlıkta tüm çalışma dönemi bakımından Rusya hukukunun uygulanması gerektiği ve buna göre uzman bir bilirkişiden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle dosya kapsamındaki delil durumu birlikte değerlendirilerek dava konusu alacaklar hakkında usuli kazanılmış haklar da gözetilerek bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinde yer verilen üç aylık hak düşürücü sürenin gözetilmesi gerektiği, eldeki davada fesih tarihinin 13.09.2015 olduğu, davanın 21.01.2016 tarihinde açıldığı, davanın üç aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı; öte yandan davacı tarafından söz konusu üç aylık hak düşürücü sürenin geçerli bir nedenle kaçırıldığına dair dosyaya hiçbir bilgi ve belge sunulmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; uyuşmazlığa uygulanan yabancı hukuk sürelerini içeren Rus Federasyonu İş Kanunu 392 nci maddesi uygulamasının, öncelikli olarak kamu yararına - kamu düzenine aykırılık durumuna yönelik olarak somut olaya olgusal olarak etkilerinin, neden olduğu hak kayıplarının irdelenerek uygulanmasından vazgeçilmesini ve bunun yerine Türk iş hukuku sürelerinin uygulanmasını talep ettiklerini, ayrıca yabancı hukuk uygulamasını başlatan 24.11.2020 tarihli Yargıtay kararlarının ve özellikle yabancı hukuk sürelerinin, hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik ilkesi ve anayasal mahkemeye erişim hakkının korunması için 24.11.2020 öncesi fesihlere uygulanmaması gerektiğini, yine 24.11.2020 tarihi öncesinde yabancı hukuk sürelerine göre hareket etmeyi gerektirir bir yargısal kural olmadığından ve bu değişiklik kararı ile birlikte yabancı hukuktaki dava açma süresinin (Türk iş hukuku sürelerine güven nedeniyle) Yargıtayın önceki Türk iş hukuku uygulamasına güvenden dolayı kaybedilmesi hâli haklı bir sebep olduğundan, Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin son fıkrasının uygulaması gereğini, dava açma süresinin yeniden tanınmasının zorunlu olduğunu, yabancı hukuka göre hareket edilmeyişine yol açan durumun, mahkemelerdeki istikrarlı ve içtihadi Türk hukuku uygulamasına dayandığından (İçtihadi Türk hukuku uygulamasından dönüldüğü tarih olan 24.11.2020 tarihinden itibaren) sürenin tekrar başlatılması imkânı veren bu maddenin davacı lehine işletilmesini, davalı taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek davanın kabulü istemiyle temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, davanın süresinde açılıp açılmadığı ve davalı lehine istinaf vekâlet ücretine hükmedilip hükmedilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6100 sayılı Kanun'un "Hükmün kapsamı" kenar başlıklı 297 nci maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

"...

(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."

3. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 24 üncü maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"...

(3) Hukuk seçimi taraflarca her zaman yapılabilir veya değiştirilebilir. Sözleşmenin kurulmasından sonraki hukuk seçimi, üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak kaydıyla, geriye etkili olarak geçerlidir.

..."

4. 5718 sayılı Kanun'un 27 nci maddesi şöyledir:

" (1) İş sözleşmeleri, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgarî koruma saklı kalmak kaydıyla, tarafların seçtikleri hukuka tâbidir.

(2) Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde iş sözleşmesine, işçinin işini mutad olarak yaptığı işyeri hukuku uygulanır. İşçinin işini geçici olarak başka bir ülkede yapması hâlinde, bu işyeri mutad işyeri sayılmaz.

(3) İşçinin işini belirli bir ülkede mutad olarak yapmayıp devamlı olarak birden fazla ülkede yapması hâlinde iş sözleşmesi, işverenin esas işyerinin bulunduğu ülke hukukuna tâbidir.

(4) Ancak hâlin bütün şartlarına göre iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşmeye ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri yerine bu hukuk uygulanabilir."

5. 5718 sayılı Kanun'un 2, 5, 8, 24, 40 ve 44 üncü maddeleri.

6. Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesi şu şekildedir:

“Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.

İşveren, çalışanın işletmeye verdiği zararın tazminine ilişkin uyuşmazlıklarda, zararın tespit edildiği tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye gitme hakkına sahiptir.

Bu maddede belirtilen sürelerin geçerli bir nedenle kaçırılması durumunda, bu süreler mahkeme tarafından tekrar başlatılabilir.”

7. Dairemizin 06.12.2023 tarihli ve 2023/14447 Esas, 2023/19092 Karar sayılı ilâmı.

8. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2021 tarihli ve 2021/2-96 Esas, 2021/205 Karar sayılı ilâmında istinaf yolu incelemesine özgü duruşma vekâlet ücretine hükmedilmesi şartları şu şekilde açıklanmıştır:

"... AÜTT Genel Hükümleri’nin 2. maddesinin ikinci fıkrasında ayrıca vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği belirtilen istinaf kanun yolu incelemesine özgü görülmesi gereken duruşmalı iş ile; gerek 1086 sayılı HUMK’nın 429/2. maddesinde belirtilen '…O mahkeme temyiz edenden 434 üncü madde uyarınca peşin olan gideri kullanmak suretiyle kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir,…' duruşmanın, gerekse aynı maddenin karşılığı 6100 sayılı HMK’nın 373/3. maddesinde belirtilen '…Bölge adliye mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir,…' duruşmanın birbirleriyle karıştırılmaması gerekmektedir.

30. HMK’nın 373. maddesinde, Yargıtay’ın temyiz kanun yolu incelemesi neticesinde verdiği bozma ilamı sonrasında yargılamanın alt mahkemelerden hangisi tarafından yapılması gerektiği hususunda ki ayrım; bölge adliye mahkemesinin esastan ret kararı verip vermediği noktasında, başka bir ifade ile alt derece mahkemeleri kararlarının birbirleri ile paralel olup olmamasına göre düzenleme altına alınmıştır. Bu noktada, temyiz kanun yolunda bir karar verildikten sonra ilk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemesi sadece birer hüküm mahkemesi hâline gelmiş olup, bölge adliye mahkemesinin denetim mahkemesi yetkisi kalmamıştır. Diğer bir ifadeyle, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi arasında bir fark bulunmamaktadır. Buradan hareketle; AÜTT Genel Hükümleri uyarınca bölge adliye mahkemelerinin istinaf kanun yolu incelemesine ilişkin 'duruşmalı işler' tanımlamasından, Yargıtay bozmasından sonra alt derece hüküm mahkemesi olarak HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca zorunlu olarak yaptığı duruşma değil, HMK’nın 353. maddesinde belirtilen hâller dışında istinaf kanun yolu incelemesini duruşmalı olarak yapması gereken işlerden bahsedildiği hususu tartışmasızdır.

..."

3. Değerlendirme

1. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda; iş sözleşmesinin 13.09.2015 tarihinde sona erdiği, davanın 21.01.2016 tarihinde açıldığı ve Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesi uyarınca düzenlenen sürenin hak düşürücü süre olduğu ve dava tarihi itibarıyla hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

3. Maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımı, hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir (Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, 2022, s.315; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, 2021, s.127). Buna göre Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun bu konudaki hükümlerinin uyuşmazlıkta uygulanması, 5718 sayılı Kanun'un 2 ve 8 inci maddelerinin bir gereğidir.

4. İlâmın İlgili Hukuk kısmının (6) numaralı paragrafında yer verilen Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun mahkemeye başvurma sürelerinin düzenlendiği 392 nci maddesinde belirtilen sürelerin, Dairemizce daha önce bazı kararlarda hak düşürücü süre olduğu belirtilmişse de yeniden yapılan değerlendirmede bu sürelerin zamanaşımı süresi niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır. Dava tarihi itibarıyla 3 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu ve davalı tarafça da usulüne uygun şekilde zamanaşımı def'inde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de Bölge Adliye Mahkemesince, söz konusu sürelerin hak düşürücü süre olarak nitelendirilmesi hatalıdır.

Diğer yandan, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince hüküm yerinde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiğinin yazılması da hatalı olmuştur.

5. Dava tarihinin 21.01.2016 olması ve davanın yabancı hukukun uygulanması sonucunda reddedilmiş olması karşısında, Dairenin önceki uygulamasına güvenerek dava açan davacı aleyhine istinaf duruşma vekâlet ücretine hükmedilmesi hakkaniyete aykırıdır. Kaldı ki ilâmın İlgili Hukuk bölümünün (8) numaralı paragrafında yer verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında açıklandığı üzere; somut davada Bölge Adliye Mahkemesince, bozma kararı sonrasında yapılan duruşma sebebiyle davalı lehine istinaf duruşma vekâlet ücretine hükmedilmesi mümkün değildir.

Ne var ki bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı tarafın Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının (III) numaralı bendinin (a) alt bendinde yer alan “hak düşürücü süre nedeniyle” ibaresinin hükümden çıkartılması;

Hüküm fıkrasının (VII) numaralı bendinin hükümden tamamen çıkarılarak yerine "VII-Davalılar yararına istinaf duruşma vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına," ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Türk hukukunda maddi hukukun bir müessesesi olan zamanaşımına uygulanacak hukuk, 5718 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde, “Zamanaşımı, hukukî işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kamu düzeni, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulmakta olup söz konusu hüküm; “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır.” şeklindedir.

Yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk yabancı devletin hukuku ise kural, yabancı hukukun uygulanmasıdır. Bununla birlikte yabancı hukukun uygulanmasının sınırı, doğacak hukuki sonuçların Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamasıdır. Bir yabancı hukuk kuralı Türk hukukunun temel değerlerine, genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda (Anayasa) yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine aykırı olması hâlinde kamu düzenimize aykırılığı söz konusu olabilir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararı).

Zamanaşımının bizzat kendisi kural olarak kamu düzenini ilgilendiren bir konu olmadığından yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk hukukundan farklı düzenlenmiş olması, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi kapsamında kamu düzeni müdahalesi gerektirmez. Buna karşılık, uyuşmazlığa uygulanacak olan yabancı hukukta talep hakkının hiç zamanaşımı süresine tâbi tutulmaması, Türk hukukuna nispetle fevkalade kısa bir zamanaşımı süresine tâbi tutulması veya talep hakkında aşırı derecede uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmesi hâllerinde 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi gereğince kamu düzeni müdahalesinin kabul edilmesi gerekmektedir (Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku, İstanbul, Yirmi Birinci Baskı, 2015, s.214; Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, Ankara, Sekizinci Baskı, 2022, s.314; Gülin Güngör, Türk Milletlerarası Özel Hukuku, Ankara, İkinci Bası, 2021, s.126; Mesut Aygün, Ali Önal, "Yargıtay Kararları Işığında Milletlerarası Özel Hukukta Zamanaşımı", Legal Hukuk Dergisi, C. 14, 2016, S. 165, s. 4914).

Somut olayda uyuşmazlığa uygulanan Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin birinci fıkrasında “Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.” denilmektedir. Rusya Federasyonu Parlamentosu tarafından Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinde 03.07.2016 tarihinde Federal Kanun ile değişikliğe gidilerek 3 aylık zamanaşımı süresi 1 yıla çıkarılmıştır. Söz konusu hüküm; “Çalışan, ücretlerin ve diğer ödemelerin ödenmemesi veya eksik ödenmesine ilişkin bireysel işçi ihtilaflarının çözümü için, işten çıkarılma nedeniyle ödenmesi gereken ücretlerin ve diğer ödemelerin yapılmaması veya eksik ödenmesi de dâhil olmak üzere, bu tutarların ödenmesi için belirlenen tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.” şeklindedir.

Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir.

Anayasa'nın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, mahkemeye erişim hakkı Anayasa’nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur.

Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin 03.07.2016 tarihinden önceki şeklinde öngörülen 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu, yurt dışında yaptığı çalışmalardan kaynaklı alacakları için Türkiye’de dava açan işçinin mahkemeye erişim hakkını oldukça kısıtladığı açıktır. Nitekim Rusya Federasyonu da 3 aylık zamanaşımı süresinin fevkalade kısa olduğu sonucuna varmış ve 03.07.2016 tarihi itibarıyla bu süreyi 1 yıla çıkarmıştır. Sonuç olarak, Anayasa’da temek hak ve özgürlükler arasında yer alan hak arama özgürlüğüne aykırı olan 3 aylık zamanaşımı süresinin kamu düzenini ihlal edici nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinde 3 aylık zamanaşımı süresi öngören kural, 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesi ile bertaraf edilmelidir.

Kamu düzeni müdahalesi neticesinde yabancı hukukunun ilgili hükmünün olayda uygulanmaması ile ortaya çıkan boşluğun ise öncelikle yetkili yabancı hukuktaki başka bir hüküm ile doldurulması gerektiği prensip olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde söz konusu boşluğun doldurulamaması hâlinde hâkimin kendi hukukunu olaya uygulayarak uyuşmazlığı çözmesi gerekmektedir (Nomer, s. 179-180; Doğan, s. 260-261).

Somut olayda, Türk kamu düzenine aykırı olduğu için uyuşmazlıkta uygulanmaması gereken 3 aylık zamanaşımı süresinin yerine 03.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan 1 yıllık zamanaşımı süresinin uyuşmazlıkta uygulanması 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi hükmüne uygun düşecektir.

Açıklanan nedenlerle yabancı hukukta yer alan 3 aylık zamanaşımı süresinin kısa olmadığı ve 5718 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi uyarınca kamu düzeni müdahalesini gerektirmediği yönündeki Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyoruz.