"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 48. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/3231 E., 2024/93 K.
KARAR : Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile asıl davanın kısmen kabulü, birleşen davanın feragat nedeniyle reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 33. İş Mahkemesi
SAYISI : 2016/48 E., 2019/407 K.
MAHKEMESİ : İstanbul 10. İş Mahkemesi
SAYISI : 2011/638 E., 2013/72 K.
Taraflar arasındaki alacak ve itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; müvekkilinin 2006 yılı Haziran ayından bu yana davalı nezdinde deniz trafik operatörü olarak görev yaptığını, davacı ile aynı işi yapmakta olan çalışma arkadaşları arasında ücret ve diğer özlük hakları yönünden eşitsizlik yaratıldığını, davalının 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 5 inci maddesinde yer alan eşitlik ilkesini ihlal ettiğini iddia ederek davacının mahrum kaldığı ücret ve diğer alacak farklarının ve eşit davranma ilkesine aykırı tutum nedeniyle dört ücreti tutarında tazminatın davalıdan tahsilini, birleşen İstanbul 10. İş Mahkemesinin 2011/638 Esas sayılı dosyasında ise; müvekkilinin davalı işyerinde 2006 yılının Haziran ayından bu yana deniz trafik operatörü olarak çalıştığını, ifa ettiği görev çerçevesinde İstanbul ve Çanakkale Boğazında yabancı ve Türk bayraklı gemilerin geçişlerini denetlediğini, davalı işyerinde davacıyla diğer çalışma arkadaşları arasında ücret ve diğer özlük hakları yönünden eşitsizlik yarattığını, dava dışı A.G. tarafından davalı aleyhine açılan davada Beyoğlu 1. İş Mahkemesinin 2010/191 Karar sayılı ilâmıyla işverenin 4857 sayılı Kanun'un 5 inci maddesine aykırı davrandığının tespit edildiğini, mahkeme ilâmının Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, anılan mahkeme ilâmına dayanılarak davalı işyerinde herhangi bir düzenlemeye gidilmediğini, bu nedenle eşitlik ilkesine aykırılıktan ... ücret farkı alacaklarının tahsili için davalı aleyhine Beyoğlu 1. İcra Müdürlüğünün 2011/15859 Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötüniyetli itirazı üzerine icra takibinin durduğunu beyan edip, icra dosyasındaki vaki itirazın iptaline ve takibin devamına ve %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; eşitler arasında eşit davranmama hâlinin söz konusu olmadığını, davacıya emsal olarak gösterilen çalışanların kapsam dışı kaptan sıfatını haiz olduklarını, kapsam dışı kaptanların 4857 sayılı Kanun kapsamında istihdam edilen davacıdan farklı olarak 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 22 nci maddesi uyarınca başka kurumdan naklen atandıklarını, gerek anılan kanun gerekse Danıştay kararı uyarınca önceki kurumdaki özlük haklarının korunması gerektiğini, atandıklarında müvekkili kurumda boş kaptanlık işi bulunmadığından geçici olarak deniz trafik operatörü olarak görevlendirildiklerini; nitekim daha sonra kılavuz kaptanlık görevinin kuruma verilmesi üzerine kaptanlık kadrosu açıldığında asıl işlerine verildiklerini, bu kimselerin hem karada hem de ihtiyaç hâlinde denizde gemi üzerinde hizmet verebilecek durum ve statüde olduklarını ve bu nedenle kapsam dışı kaptanlar ile davacının aynı kapsamda değerlendirilemeyeceğini, ayrıca davacının almış olduğu ücretin emsal gösterilen kapsam dışı kaptanlar ile eşit, hatta kapsam dışı kaptanların ücretinden daha fazla olduğunu, bir hesaplama yapılacak olsa dahi davacının göreve başladığı tarihte emsal olarak alınan kapsam dışı kaptan gibi göreve başladığı varsayılarak hesap yapılması gerektiğini savunarak, birleşen İstanbul 10. İş Mahkemesinin 2011/638 Esas sayılı dosyasında ise; davacının İstanbul 10. İş Mahkemesinin 2010/488 Esas sayılı dosyasında 20.12.2010 tarihine kadar ücret farkları talep ettiğini, bu nedenle öncelikle 20.12.2010 tarihine kadar olan taleplerin derdesttik nedeniyle reddi gerektiğini, eşit davranma borcuna aykırılığın söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının deniz trafik operatörü unvanıyla çalıştığı, dosya kapsamında bulunan Beyoğlu 1. İş Mahkemesinin 2008/253 Esas, 2010/151 Karar sayılı ilâmıyla davalı işverenin eşit davranma ilkesine aykırı davrandığı tespit edildiği ve işbu kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2010/31621 Esas, 2010/26162 Karar sayılı ilâmıyla onandığı, anılan karar ve dosyaya sunulan emsal kararlar uyarınca davalı işverenin eşit davranma ilkesine aykırı davrandığı hususunun sabit olduğu, dolayısıyla davacının söz konusu ücretlere ilişkin fark alacaklarına hak kazandığı, fazla çalışma ücreti ve hafta tatili ücreti fark alacakları bakımından tanık anlatımlarıyla sonuca gidildiğinden bilirkişi raporunda yapılan hesaplama üzerinden %30 oranında indirim uygulandığı, davacının ulusal bayram ve genel tatil ücret farkı alacakları talebini ispatlayamadığı, ayrımcılık tazminatının koşullarının oluşmadığı, dava konusu alacakların davalının temerrüde düşürüldüğü dava tarihinden işlemesi bu nedenle ayrıca talep edilen işlemiş faiz alacağı talebinin reddi gerektiği gerekçeleriyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen dava bakımından ise feragat söz konusu olduğundan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; davada tanık dinlenilmediğini, fazla çalışma ile hafta tatili ücretinin yazılı belgelere göre hesaplandığını, bu nedenle Mahkemece bu alacaklardan %30 oranında indirim yapılmasının usul ve kanuna aykırı olduğunu, ayrımcılık tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesinin ve ulusal bayram genel tatil fark alacağının hesaplanmamasının hatalı olduğunu, davalı vekilinin yargılama gideri ve vekâlet ücreti talepleri olmadığına ilişkin beyanlarına rağmen reddedilen dava yönünden vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; davacının herhangi bir alacağı bulunuyorsa net ücret üzerinde hüküm kurulmasının zorunlu olduğunu, faiz isteminin de asıl alacağın tâbi olduğu zamanaşımı süresi içerisinde dava konusu yapılması gerektiğini, dava dilekçesinde faiz talebinin olmadığını, ıslah ile ileri sürülen zamanaşımı isteğine karşı süresinde itirazda bulunduklarını, dolayısıyla bu faiz talebinin zamanaşımına uğradığını, buna rağmen bu taleplerinin üstü kapalı olarak reddedildiğini, dava dilekçesinde alacak talep edilmeyip sadece tazminat talep edildiğini, bu nedenle fark ücret alacağı kalemlerine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili kurumun eşitlik ilkesine aykırı davrandığı gerekçesiyle davanın kabulünün hatalı olduğunu, alacaklardan uygun indirim yapılması gerektiğini, ücretlerin tahakkuk ettiği vergilendirme dönemi içinde geçerli olan oran üzerinden ve tahakkuk ettiği vergi döneminde davacının toplam kazançlarının da dikkate alınarak vergilendirilmesinin zorunlu olduğunu, bu zorunluğa uyulmadan bilirkişilerce yapılan hesaplamalar dayanak alınarak kurulan kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesindeki yargılama sırasında 04.06.2015 tarihli celsede birleşen davanın tefrikine ve tefrike ilişkin işlemleri yapmak üzere davacı vekiline süre verildiği ancak dosyada tefrike ilişkin bir işleme rastlanmadığı, İlk Derece Mahkemesince birleşen dava hakkında da bir karar verildiği, davacı ile birlikte yaklaşık dört yıl süre ile fiilen aynı işte çalışmalarına rağmen farklı ücret ödemelerine tâbi olmaları eşitlik ilkesine aykırı olduğundan davacının fark alacak talep edebileceği, nitekim aynı işi yapan ve aynı hukuki durumdaki işçilerin açmış oldukları bir kısım davalarda verilen aynı yöndeki kararların Yargıtay 9. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiği, davacı taraf ayrımcılık tazminatı talebinin reddi kararına itiraz etmiş ise de davalı tarafın kanunun aradığı şekilde herhangi bir nedenle ayrımcılık yaptığına ilişkin delil bulunmaması karşısında bu talebin reddine karar verilmesinde hata bulunmadığı, davalı vekilinin ıslaha itiraz dilekçesinde ıslaha karşı sadece faiz için zamanaşımı def'inde bulunduğu, asıl alacağa ilişkin bir zamanaşımı def'i söz konusu olmadığı, bu durumda faizin asıl alacağa bağlı fer'i nitelik taşıması nedeniyle sadece faiz alacağı yönünden davalının def'inin dikkate alınmamasında bir isabetsizlik görülmediği, davacının net tutardan hüküm altına alınmasını açıkça talep etmediği sürece bütün işçilik alacaklarının brüt tutar üzerinden hüküm altına alınmasında hata bulunmadığı, alacakların tahsil zamanı ve dolayısıyla vergi dilimleri bilinmediğinden raporda her bir alacağın diğerinden ve davacının toplam kazancından bağımsız olarak vergi dilimlerine tâbi tutulmasında hata bulunmadığı, dava dilekçesinde açıkça eşit davranma borcuna aykırılık nedeniyle mahrum kalınan hakların talep edildiği, davacı tarafın sunduğu açıklama dilekçesi ile taleplerini miktar olarak da somutlaştırdığı, somut olayda tanık dinlenmediği gibi tutarların tanık ile değil kayıtlardaki çalışma süreleri ve ücretler esas alınarak hesaplanmış olması karşısında, dava konusu fazla çalışma ile hafta tatili ücreti taleplerinde indirim yapılmasının hatalı olduğu, ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücreti alacağı talebi yönünden yargılama sırasında raporlara karşı davacının somut bir itiraz ileri sürmemiş olması da dikkate alındığında ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde hata bulunmadığı, birleşen dava yönünden davalı tarafın vekâlet ücreti talebi olmadığına dair beyanına rastlanmadığı bu nedenle bu dava hakkında kurulan feragatten ret hükmü ile yargılama gideri ve vekâlet ücretine ilişkin kararların aynen korunduğu gerekçeleriyle
davalının istinaf başvurusunun esastan reddine; davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf başvuru nedenlerini tekrar ederek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalının eşit davranma borcuna uygun davranıp davranmadığı, davacının fark ücret, ek ödeme, fazla çalışma ile hafta tatili ücretine ve ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanamadığına, zamanaşımı ile alacakların hesaplanmasında esas alınan vergi dilimine ve faize ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4857 sayılı Kanun'un 5 ve 32, 41, 44 ve 46 ncı maddeleri.
3. 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 sayılı Kanunla 6212 sayılı Kanunun İkinci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'un 1 vd. maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.