"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2854 E., 2024/978 K.
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/694 E., 2023/363 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı sonrasında İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı Şirketin Kazakistan'da üstlenmiş olduğu projelerde çalıştığını, ücretinin 3.750,00 USD olduğunu, iş sözleşmesine haksız bir şekilde son verildiğini ve eksik ödemelerde bulunulduğunu iddia ederek kıdem tazminatı, ücret, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal ... ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, alacakların belirlenebilir nitelikte olduğunu ve belirlenebilir alacaklar için belirsiz alacak davası açılamayacağını, davacının yurt dışında geçtiğini iddia ettiği hizmet sürelerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) başvurularak tespit edilebileceğini, davacı ile Şirket arasında herhangi bir ilişkinin bulunmadığını, husumet itirazında bulunduklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatları ödenmesini gerektirir şekilde sonlandığı, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre diğer taleplerin de hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; hüküm altına alınan alacaklardan yapılan indirimin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı vekili; İlk Derece Mahkemesince zamanaşımı def'inin dikkate alınmadığını, bilirkişi raporuna itirazların değerlendirilmediğini, gerekçeli kararın eksik şekilde düzenlendiğini, davacı tarafından gerçekleştirilen çalışmaların Kazakistan’da olduğu beyan edilmiş olduğundan Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunup bulunmadığı yönünde öncelikle inceleme yapılması; yargı yetkisinin bulunmadığı sonucuna ulaşılması hâlinde davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının işini ifa ettiği yerin Kazakistan olduğu dikkate alındığında uygulanacak hukukun belirlenmesi gerektiğini, yabancılık unsuru bulunan somut uyuşmazlıkta Türk hukukuna göre hesap yapılmasının hatalı olduğunu, davacı ile Şirket arasında herhangi bir iş ilişkisi yahut benzeri bir hukuki ilişki bulunmadığını, davacının davalı ile yaptığı SGK tarafından onaylanmış bir yurt dışı iş sözleşmesi bulunmadığını, Turkuaz YDA Stroy isimli firmanın davalı Şirket ile bağlantısı bulunmadığını, davacının Şirket ile yaptığı bir yurt dışı iş sözleşmesi olmadığını, Şirketçe haricen yapılan incelemelerde davacının resmî olarak çalışma yaptığı belirtilen ... Stroy firmasına ilişkin birtakım bilgi ve belgelere ulaşıldığını, davalı Şirketin ... firmasında hâlihazırda herhangi bir payı bulunmadığını, davacının kayıtlı çalışması ve İŞKUR nezdinde yurt dışı çalışması için imzalanmış iş sözleşmesi bulunmadığı da dikkate alındığında davacının işçilik alacağı yönünde talepte bulunmasına olanak bulunmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; husumet itirazının yerinde olmadığı, taraflar arasında yurt dışı iş sözleşmesi bulunmadığından uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiği, hüküm altına alınan alacaklara ilişkin yapılan değerlendirmelerin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; uygulanacak hukuk, davanın türü, yargı yetkisi, davacının talep ettiği tazminat ve işçilik alacaklarının ispatı ve hesaplanması, davalının dava konusu taleplerden sorumlu olup olmadığı ve davacının ücret miktarı, hizmet süresinin tespiti noktalarındadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi.
2. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 24 ve 27 nci maddeleri.
3. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2, 17, 25, 32, 41, 44, 46, 47, 53, 59 ve 63 üncü maddesi hükümleri ile aynı Kanun'un 120 nci maddesi atfı ile uygulanmaya devam olunan mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14 üncü maddesi.
4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(22)9-3109 Esas, 2021/1075 Karar sayılı kararında organik bağ kavramı şu şekilde açıklanmıştır:
"...
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır (Öztek/Memiş, s. 210). Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir.
Şirketler arasında ortakların akraba olması tek başına organik bağ veya tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli değildir veya şirketlerin aynı faaliyeti yürütüyor olması organik bağ için yeterli değildir (Baycık, G.: İşverenin Tespitinde Birlikte İstihdam ve Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Kurumları, İş Uyuşmazlıklarında Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri Kararları Değerlendirme Toplantısı (Seminer Bolu/Abant – 06 Nisan 2019), Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası, Ankara 2019, s. 20).
Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir."
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. 5718 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre hukuk seçimi, taraflarca açıkça yapılabileceği gibi zımni olarak da yapılabilir. Yabancılık unsuru taşıyan bir iş sözleşmesinin varlığı karşısında, Türk hukukuna göre açılmış bir davada davalı tarafça en geç cevap dilekçesi ile yabancı hukukun uygulanması gerektiği yönünde itirazda bulunulmaması yahut en geç ön inceleme duruşmasında tarafların hukuk seçimi konusunda anlaşmamış olmaları durumunda uyuşmazlığa uygulanacak olan hukukun Türk hukuku olarak zımnen seçilmiş olduğunun kabulü gerekir. Buna göre somut uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kurallarına ve özellikle davacı vekili tarafından delil olarak bildirilen "Kamuyu Aydınlatma Platformu" üzerinden ulaşılabilen 10.03.2016 tarihli davalı Şirketin "Faaliyet Raporunda" yazılı davalı Şirketin ve iştiraklerinin yapısına dair genel açıklamalara göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.