Logo

9. Hukuk Dairesi2024/8430 E. 2024/12507 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, nakil yoluyla geçtiği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'ndaki kıdem ve yıllık izin süresinin hesabında, önceki Vakıftaki çalışma süresinin de dikkate alınıp alınmayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları arasında yapılan nakillerde, iş sözleşmesinin devri hükümlerinin uygulanacağı ve hizmet süresinin esas alındığı haklarda önceki çalışmanın da dikkate alınması gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1785 E., 2023/2488 K.

KARAR : Davanın kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 22. İş Mahkemesi

SAYISI : 2021/883 E., 2022/507 K.

Taraflar arasında Ankara 22. İş Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tespit davasında Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Vakıf ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Bakanlığa bağlı sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfında çalışmakta iken nakil yoluyla başka bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfına geçiş yaptığını, nakil yoluyla geçişinin hatalı değerlendirilmesi suretiyle kıdem süresi ve buna bağlı yıllık izin süresinin hatalı tespit edildiğini iddia ederek kıdem ve yıllık izin süresinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinde; sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının tüzel kişiliğe sahip olup ayrı işyeri olan bağımsız işveren olduklarını, özel hukuk kişiliğine sahip olan bu vakıflar ile müvekkili Bakanlık arasında hiyerarşi ve idari vesayet ilişkisi bulunmadığını, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfının işçi alması veya çıkarması hususunda müvekkili Bakanlığın herhangi bir yetkisi ve görevi bulunmadığını, dava dilekçesindeki iddiaların da hukuka ve mevzuata aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davalı Vakıf cevap dilekçesinde; davacının Balıkesir Dursunbey Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında sosyal yardım ve inceleme görevlisi olarak çalışmakta iken 04.10.2017 tarihli ve 2017/33 sayılı Mütevelli Heyeti Kararı ile 01.11.2017 tarihinde vakıflarına sosyal yardım ve inceleme görevlisi olarak nakil yoluyla geçiş yaptığını, gerekli tanımlamanın yapılması hususunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Bilgi İşlem Daire Başkanlığına 01.11.2017 tarihli ve 2017/496 sayı ile yazı yazıldığını, davacının söz konusu kıdem yılı ve yıllık izin süresinin 01.11.2017 tarihi itibarıyla başladığını, söz konusu tarih öncesi kıdem süresi ve yıllık izin sürelerinin Vakıflarına aktarılmadığını, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının 29.05.1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu'nun 7 nci maddesi uyarınca her il ve ilçede kurulduğunu, özel hukuk tüzel kişiliğine sahip vakıfların birbirleriyle hiyerarşik ve idari vesayet ilişkisi bulunmadığından ayrı birer iş yeri ve bağımsız işveren mahiyetinde olduklarını, bu nedenle davacının Dursunbey Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfındaki kıdem süresi ve birikmiş yıllık izin hesaplamasının yapılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Ankara 22. İş Mahkemesinin 19.07.2022 tarihli kararıyla; davacının nakil öncesi çalıştığı işyerindeki çalışmalarının yok sayılamayacağı, bu çalışmanın da kıdem süresini ve yıllık izin süresini etkileyeceği tespitinde bulunularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı Bakanlık vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 27.10.2022 tarihli sayılı kararıyla; ayrı birer özel hukuk tüzel kişisi olan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının kamu tüzel kişisi olarak kabulü ile husumetin davalı olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına yöneltilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 16.02.2023 tarihli kararıyla; davanın Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Vakfı aleyhine açılması gerekirken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına husumet yöneltilmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 124 üncü maddesine göre kabul edilebilir bir yanılgı mahiyetinde olduğu, bu durum karşısında davacıya davasını Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Vakfına yöneltmek üzere süre verilip taraf teşkili sağlandıktan sonra karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının davalı işverenden önceki çalıştığı Vakıftaki çalışmaları da dikkate alınarak hizmet süresinin dava tarihi olan 30.12.2021 tarihi itibarıyla 12 yıl, 1 ay, 27 gün olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Vakıf ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; taraf olmaktan çıkan Bakanlık lehine vekâlet ücreti hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile katılma yoluyla temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı Vakıf vekili; sosyal yardımlaşma ve dayanışma Vakıflarının birbirinden bağımsız olduğunu davacının önceki çalışma döneminden sorumlu tutulmalarının hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının davalı Vakıftan önce çalıştığı Vakıfta geçen çalışma sürelerinin birleştirilip birleştirilemeyeceği ve hükmedilen vekâlet ücreti hususlarına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 106 ve 124 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 429 uncu maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2019 tarihli ve 2017/8-1854 Esas, 2019/1096 Karar sayılı kararında tespit davalarında hukuki yarara ilişkin ilkeler şu şekilde açıklanmıştır:

"...

Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Hanağası, E.: Davada Menfaat, Önsözler-... Arslan, Ankara 2009, s. VII).

Hukuk Genel Kurulunun 24.06.1992 tarihli ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 tarihli ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.

Öte yandan, bu hukuksal yararın, 'hukuki ve meşru', 'doğrudan ve kişisel', 'doğmuş ve güncel' olması gerekir (Hanağası, s. 135).

(...) Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada hâlen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s. 297).

(...)Tespit davasında; ... davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkâr ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır (Arslan, R./ ..., E./ Taşpınar Ayvaz, S.: Medeni Usul Hukuku , Ankara 2017, s.287).

Bu doğrultuda, davacının bir ... veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur (Arslan / .../ Taşpınar Ayvaz, s. 296-297).

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.05.2013 tarihli ve 2013/22-561 E., 2013/733 K. ile 01.02.2012 tarihli ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

..."

4. Dairemizin 06.06.2022 tarihli ve 2022/5568 Esas, 2022/7058 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm ve davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. 6100 sayılı Kanun'un 106 ncı maddesine göre tespit istemi hukuken korunmaya değer güncel bir yararı gerektirir. Davalı işyerinde çalışmaya devam eden davacının toplam kıdeme esas hizmet süresinin ve yıllık ücretli izin hakkının tespitini talep etmekte güncel hukuki yararı bulunmaktadır.

3. Somut uyuşmazlıkta iş sözleşmesinin devri söz konusu olup devir durumunda devralan işverenin sorumluluğunun belirlenmesinde, hizmet süresinin esas alınmasını gerektiren haklar bakımından devirden önceki hizmet süresinin de dikkate alınması gerekmektedir. Bu kapsamda, davacının toplam kıdeme esas hizmet süresinin ve yıllık ücretli izin hakkının belirlenmesinde, iş sözleşmesinin devrinden önce çalışmış olduğu Dursunbey Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfındaki hizmet süreleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Hükmün sadece buna yönelik olarak kurulması gerekirken ayrıca toplam kıdem süresinin ve bakiye yıllık ücretli izin süresinin de hesaplanıp tespit edilmesi doğru olmamıştır.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı tarafın tüm, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı tarafın Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan;

''Davacının davanın açıldığı 30/12/2021 tarih itibariyle davalı Balıkesir Altıeylül Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfındaki toplam kıdem süresinin 12 yıl 1 ay 27 gün olduğunun tespitine, Davacının yıllık ücretli izin sürelerinin hizmet süresi içinde bir bütün olarark değerlendirilerek kullandığı izinlerin mahsup edilmesiyle dava tarihi olan 30/12/2021 tarihi itibarı ile bakiye 90 gün yıllık izin hakkının bulunduğunun tespitine,'' ibaresinin tamamen çıkartılarak yerine; "Davacının hizmet süresinin esas alınmasını gerektiren haklarının belirlenmesinde, iş sözleşmesinin devrinden önceki Dursunbey Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfındaki hizmet süresinin de dikkate alınması gerektiğinin tespitine," ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.