Logo

9. Hukuk Dairesi2024/8846 E. 2024/11005 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İhtiyari arabuluculuk tutanağının davacının iradesi fesada uğratılarak imzalatıldığı iddiasıyla iptali talebine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, işveren tarafından emeklilik sonrasında işe tekrar alınacağı yönünde gerçekçi olmayan bir beklentiye sokulması suretiyle iradesinin sakatlandığı ve bu durumun tanık beyanıyla da desteklendiği gözetilerek, ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/592 E., 2024/910 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile davanın kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 3. İş Mahkemesi

SAYISI : 2023/485 E., 2023/693 K.

Taraflar arasındaki ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.

Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin mahiyetten reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 12.07.2012-23.03.2023 tarihleri arasında aralıksız olarak davalı işyerinde çalıştığını, 7438 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un (7438 sayılı Kanun) 03.03.2023 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanması üzerine, davalı Şirket vekilleri ve insan kaynakları biriminden müvekkilinin kullandığı kayıtlı elektronik posta (KEP) adresine e-posta gönderilmek suretiyle 7438 sayılı Kanun'dan faydalanmak isteyen çalışanların tamamının İnsan Kaynakları Departmanına başvuru yaparak süreci yönetmelerinin talep edildiğini, daha sonra davalı işyerinde bulunan... İş Sendikasının temsilcilerinin, davacının ve arkadaşlarının insan kaynakları ile görüşmesi üzerine, insan kaynakları departmanı tarafından "emeklilik işlemlerinin davalı kurum tarafından yönetilmesinin, işçiler açısından bir hak kaybına neden olmayacağı, çalışmaya devam etmek isteyen işçilere iş başvuru formu doldurtulacağı ve işe devam etmelerine izin verileceğinin" söylenmesi üzerine davalı Kurumda çalışan toplam 70 işçi tarafından, işverene duyulan ... nedeniyle İnsan Kaynakları Departmanına başvuru yapılarak emeklilik işlemlerinin başlatıldığını, tüm işçilere işe devam edip etmeyeceklerinin tek tek sorulduğunu, işe devam etmek isteyen işçilere iş başvuru formu doldurmalarının istendiğini, davacı ve diğer iş arkadaşlarına aynı zamanda Mart ayına ilişkin mesai çizelgesinin e-posta yoluyla gönderildiğini, davacıda tekrar çalıştırılacağı hissinin uyandığını, iradesinin sakatlandığını, bu şekilde yapılan başvuru ardından davalı Kurumun merkezi olan Kayseriden gönderilen ve tarafsız olmayan arabulucu ile usule aykırı olarak bir otelde 27 Mart 2023 tarihinde 35 işçi, 28 Mart 2023 tarihinde 35 işçi için hem ihtiyari arabuluculuk görüşmesi yapılarak tutanak imzalattırıldığını hem de emeklilik tebrik plaket töreni düzenlediğini, davacı ve diğer iş arkadaşlarına yapılan plaket töreninden sonra, arabulucu tarafından davacının ve diğer işçilerin tazminat taleplerine yönelik olduğu şeklinde bilgi verilen ihtiyari arabuluculuk tutanağının imzalatıldığını, arabulucu tarafından yapılan işlemin usulsüz olduğunu, kanuna aykırı olduğunu, tutanağın imzalanmasının ardından ertesi gün insan kaynakları departmanından davacının ve diğer iş arkadaşlarının aranarak işe devam ettirilmeyeceklerinin bildirildiğini, davacının iradesi sakatlanarak imzalatılan ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na (5510 sayılı Kanun) 7438 sayılı Kanun ile eklenen geçici 95 inci madde kapsamında emekliliğini talep ederek kendi isteği ile iş sözleşmesini sonlandırdığını, sözü edilen düzenlemeden faydalanmak isteyenlerin hak kaybına uğramamaları, başvuru yaptıkları ay itibarıyla emekli maaşına hak kazanmaları için salt bilgilendirme amaçlı e-posta gönderildiğini, işçilere gönderilen e-posta içeriğinde hiçbir zorlama söz konusu olmayıp emeklilik imkânından faydalanma düşüncesinde olanlar ibaresi ile başvurunun kişilerin ... iradelerine bırakıldığını, dolayısıyla çalışanlar üzerinde baskı yapılmadığını, davacının irade fesadı iddiasının ve sair iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların arabuluculuk görüşmesine davet edildiğine ilişkin herhangi bir belge sunulmaması, arabuluculuk tutanağının ibra niteliğinde olması ve taraf tanık beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde; yapılan arabuluculuk görüşmesi sırasında arabulucunun, kendisinin arabulucu olduğunu ve arabuluculuğun hukuki sonuçlarını davacı tarafa beyan etmediği, bu durumun arabulucunun bağımsız ve tarafsız bir arabulucu olup olmadığı yönünde şüphe doğurduğu, arabulucu tarafından davacı taraf usulüne uygun görüşmelere davet edilmeden davalı işyerinin düzenlediği plaket töreninin bulunduğu otelde arabuluculuk görüşmesi yapıldığı, arabuluculuğun hukuki sonuçları konusunda davacı aydınlatılmadan, davacıya imzalatıldığı, arabuluculuk sürecinin davacının hür iradesi ile gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın kabulüne ve 2023/161518 numaralı ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; arabuluculuk görüşmelerinde üzerinde anlaşılan hususlarda dava açılmayacağını, Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesinde usul ve yasaya göre uygunluğu kabul edilen arabuluculuk tutanağına rağmen, davacının dava dilekçesinde dahi ileri sürülmeyen, ancak duruşmada davacı vekilinin sorusu üzerine davacı tanığı M.A'nın net olmayan beyanına dayanarak arabuluculuk tutanağının irade sakatlığından bahisle iptaline dair kabul kararının hatalı olduğunu, kaldı ki insan kaynakları müdürünün işe alma, işçiyi işe devam ettirme konusunda tek başına yetkisi bulunmadığını, dava konusu süreçte hiçbir işçiye işe tekrar alım konusunda garanti verilmediğini, mevcut dosyada hükme esas alınan davacı tanığı M.A'nın beyanının ispat için yeterli olmadığını, insan kaynakları müdürünün davacıya işe devam etme konusunda vaatte bulunduğuna dair beyan ve delil de olmadığını, davacının irade sakatlığı olarak ileri sürdüğü hususların ispatlanamadığını, sürecin şeffaf yürütüldüğünü ve davacı dâhil tüm arkadaşlarının kendi serbest iradeleri ile emeklilik nedeniyle çıkış talebinde bulunduklarını, davanın sadece davacının algısı, beklentisi üzerine açıldığını ve somut delil olmadan kabul edildiğini, dava konusu olayda işveren feshi söz konusu olmayıp iş sözleşmesi davacı yanca feshedildiği için esasen işe iade davası açılmasının ön koşulunun da gerçekleşmediğini, bundan bağımsız olarak somut olayda arabuluculuk anlaşma tutanağının geçerliliğinin işe iade talebi açısından herhangi bir önemi bulunmadığını, başka bir deyişle söz konusu arabuluculuk anlaşması hiç yapılmasaydı dahi davacının işe iade talebinde bulunamayacağını, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kararın bozulması gerektiğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı işveren tarafından "Yaşanması muhtemel yoğunluğa istinaden, EYT'den yararlanma düşüncesinde olan çalışanlarımızın E Devlet Çalışma Hayatım sekmesinden ekteki evrak ile birlikte İnsan Kaynakları Departmanına teslim etmelerini beklemekteyiz. SGK maaş başlama sürecini takip eden takip eden ay itibariyle yapacağından İnsan Kaynakları Departmanımızın süreci sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için, ilgili yazının 25.03.2023 tarihinden önce alınması ve İnsan Kaynakları Departmanına teslim edilmesi önem arz etmektedir. 25.03.2023 tarihinden sonra yapılan başvurularda hem SGK hem de İnsan Kaynakları Birimi tarafından yürütülen iş sürecinde yaşanacak yoğunluk nedeniyle aylık bağlanma başvurularının bir sonra ki aya kalması muhtemeldir. Göstereceğiniz hassasiyet için teşekkür eder, tüm çalışanlarımıza hayırlı olmasını dileriz" şeklinde e-posta gönderildiği, işçilerin emeklilikten faydalanması için işten ayrılışlarının yapılması gerektiği, bunun üzerine davacının 23.03.2023 tarihinde aldığı e-Devlet çıktılarını da ekleyerek el yazılı dilekçesi ile emeklilik nedeniyle işten ayrılmak istediğini davalıya bildirdiği, aynı mahiyette emsal dosyalar üzerinden yapılan incelemelerde dinlenen davacı ve davalı tanık beyanlarından; işyerinde bundan önce toplantı yapıldığı ve tekrar işe başlamak isteyenlerden talep alınacağı, ancak herkesin işe davet edilmeyeceğinin bildirildiğinin ihtilaf dışı olduğu, her ne kadar emsal nitelikte diğer dava dosyaları üzerinden İlk Derece Mahkemesince arabuluculuk tutanaklarının geçerli olduğu kabulüne dayanarak davanın reddedilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuş ise de her bir davanın mevcut delil durumuna göre değerlendirilmesi gerektiği, o dosyalarda aynı davacı ve davalı tanıklarının dinlendiği, benzer ifadeler ileri sürdükleri, ancak somut davada o dosyalardan farklı olarak tanık M.A'nın dinlendiği ve davacı tanığının beyanlarında "..davacının işyerinde yapılan toplantıdan sonra A. O. beye tekrar gittiği ve engelli çocuğu olduğu, işe alınmayacaksa emekli olmak istemediğini söylediğini bunun üzerine emekli olduğunu.." ifade ettiği, hal böyle olunca davacının emekli olduktan sonra işe tekrar alınacağı inancı ile iradesi fesada uğratılarak bir otelde bulunan toplantıya katıldığının ve arabuluculuk tutanağını imzaladığının kabulüyle, davanın bu gerekçe ile kabul edilmesi gerektiği, İlk Derece Mahkemesinin davanın kabulü gerekçesinin ise dosyaya eklenen delillere uygun olmadığı, açıklanan nedenle davalının istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun (6325 sayılı Kanun) "Görevin özenle ve tarafsız biçimde yerine getirilmesi " kenar başlıklı 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

"Arabulucu olarak görevlendirilen kimse tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirecek önemli hal ve şartların varlığı halinde bu hususta tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu açıklamaya rağmen taraflar arabulucudan birlikte talep ederlerse arabulucu bu görevi üstlenebilir, yahut üstlenmiş olduğu görevi sürdürebilir."

3. 6325 sayılı Kanun'un "Tarafların aydınlatılması" kenar başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca arabulucu, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlüdür.

4. 6325 sayılı Kanun'un 8, 9, 11, 14, 15, 17 ve 18 inci maddeleri, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 3 üncü maddesi.

5. 02.06.2018 tarihli ve 30439 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin 5, 10, 11, 13, 17, 20 ve 21 inci maddeleri.

6. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 30 ila 39 uncu maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Somut uyuşmazlıkta davacı vekili dava dilekçesinde, davacının iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürerek taraflar arasında imzalanan ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağının iptalini talep etmiş; İlk Derece Mahkemesince arabuluculuğun hukuki sonuçları konusunda aydınlatılmadan ihtiyari arabuluculuk tutanağının davacıya imzalatıldığı, arabuluculuk sürecinin davacının hür iradesi ile gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ise diğer emsal dosyalardan farklı olarak, somut dosyada dinlenen davacı tanığı M.A'nın beyanı nedeniyle; davacının, 5510 sayılı Kanun'a 7438 sayılı Kanun ile eklenen geçici 95 inci madde kapsamında emekli olduktan sonra işe tekrar alınacağı inancı ile iradesi fesada uğratılarak arabuluculuk tutanağını imzaladığı kabul edilmek suretiyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak bu değişik gerekçe ile yeniden dava konusu ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmiştir. Ne var ki varılan sonuç dosya kapsamı ile örtüşmemektedir.

2. Davalı işverence 7438 sayılı Kanun'un 03.03.2023 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanması üzerine, davalı Şirket vekilleri ve insan kaynakları biriminden davacı ve diğer işçilerin kullandığı KEP adresine e-posta gönderilerek 5510 sayılı Kanun'a 7438 sayılı Kanun ile eklenen geçici 95 inci maddeden faydalanmak isteyen çalışanların tamamının İnsan Kaynakları Departmanına başvuru yapmalarının bildirildiği, bunun üzerine davacının 23.03.2023 tarihinde aldığı e-Devlet çıktılarını da ekleyerek el yazılı dilekçesi ile emeklilik nedeniyle işten ayrılmak istediğini davalıya bildirdiği uyuşmazlık dışıdır.

3. Davalı işyerinde, 5510 sayılı Kanun'a 7438 sayılı Kanun ile eklenen geçici 95 inci maddeden faydalanarak emeklilik sürecine dair toplantı yapılarak işçiler aydınlatılmış; tekrar işe başlamak isteyenlerden talep alınacağı, iş başvuru formu doldurmalarının isteneceği ancak herkesin işe davet edilmeyeceği işçilere bildirilmiştir. Yapılan bu toplantıda, davacı ve diğer işçilerin emeklerinden dolayı bir otelde emeklilik tebrik plaket töreni düzenleneceği, yine aynı otelde arabuluculuk faaliyetlerinin yapılacağı da işçilere açıklanmıştır.

Dairemizce temyiz incelemesi yapılan emsal dosya davacıları ile davacıya ait anlaşma tutanaklarından ve tanık beyanlarından; otelde yapılan plaket töreni ardından arabuluculuk sürecine geçildiği, bu aşamada arabuluculuğun hukuki sonuçları konusunda davacıya bilgilendirme yapıldığı, davacının arabuluculuk son tutanağının içeriğini bildiği ve dinlenen davalı tanık beyanlarından; görüşmelere herkesin ayrı ayrı alındığı, arabulucunun tutanağı okumak isteyenlere süre tanıdığı, işçilere herhangi bir baskı uygulanmadığı anlaşılmaktadır. Sürecin şeffaf bir şekilde yürütüldüğü ve düzenlenen arabuluculuk tutanağının şekli anlamda da usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilmiştir.

4. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da bu olgular kabul edilmesine rağmen somut dosya özelinde dinlenen davacı tanığı M.A'nın beyanı doğrultusunda, davacının insan kaynakları müdürü ile ikinci kez görüşmesi sonrası iradesinin fesada uğratılarak ihtiyari arabuluculuk tutanağını imzaladığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa sözü edilen tanık tarafından anlatılan olay örgüsü, dava dilekçesinde irade fesadı iddiasına yönelik yapılan açıklamalarda yer almamış; davacı tarafça ileri sürülmemiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında; davacının, iddia ve dosya kapsamı ile örtüşmeyen soyut nitelikteki bu tanık beyanı ile iradesinin fesada uğratıldığını yöntemince ispatladığından söz edilemez. İspatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulü hatalı olup bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.09.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Davacı işçi, asıl dava dilekçesi ile işveren tarafından süreci başlatılan ihtiyari arabuluculuk sonunda düzenlenen anlaşma tutanağının gerçek iradesini yansıtmaması nedeniyle iptaline ve davalı işveren tarafından feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali ile işe iade davasının tefrikine karar verildikten sonra, anlaşma belgesinin iptaline yönelik işbu davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilinin istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince gerekçe yönünden kabul edilerek, İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yenin hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

7036 sayılı Kanun’un 11 inci maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca bölge adliye mahkemesinin işe iade davalarına ilişkin verdiği kararlar kesin olup, temyiz edilemez. Bu durumda işe iade uyuşmazlığı hakkında arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın geçerli olup olmadığına ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kesin olduğu kabul edilmelidir.

Diğer yandan, 6100 sayılı Kanun’un 106 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre, kanunda belirtilen durumlar dışında tespit davası açan davacı, dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ortaya koymak zorundadır. Bu nedenle diğer davalarda aranan hukuki yarar yanında tespit davası açan davacının, kendisi için söz konusu olan tehlike veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini ispat etmesi gerekir. Şayet davacı, kendisini tehdit eden tehlikenin tespit davası ile giderilebileceğini ispat ederse hukuki yararının varlığından söz edilebilir. Tespit davası ile elde edilecek hukuki koruma başka bir yolla veya başka bir davayla sağlanabiliyorsa bu konuda tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır. Bir dava içerisinde iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar da tespit davasının konusu olamaz (... Pekcanıtez, Pekcanıtez Usûl, İstanbul, On Beşinci Baskı, 2018, s. 976-977).

Arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın iptaline yönelik dava niteliği itibarıyla bir tespit davasıdır. Bu dava ile borçlar hukuku sözleşmesi niteliğindeki anlaşmanın geçersizliğinin tespiti istenmektedir. Her tespit davasında olduğu gibi burada da 6100 sayılı Kanun'un 106 ncı maddesi uyarınca güncel hukuki yararın varlığı aranacaktır. Davacı söz konusu davayı açmakta güncel hukuki yararının varlığını ortaya koymak durumundadır.

Dairemiz uygulamasına göre arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın geçerli olup olmadığı alacak veya işe iade davasında ön sorun olarak incelenebilir. Anlaşmanın geçersizliğinin tespiti işe iade davasında ön sorun olarak incelenebildiğine göre tespit davası ile elde edilecek hukuki korumanın başka bir yol veya dava ile sağlanabildiği açıktır. Bu durumda, davacının anlaşmanın iptali istemiyle ayrı bir dava açmasında güncel hukuki yararının varlığından söz edilemez.

Somut olayda, davacının aynı dava dilekçesi ile anlaşmanın geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istediği anlaşılmaktadır. Bu durumda anlaşmanın geçersizliğinin tespitine ilişkin talebin işe iade davasında ön sorun olarak incelenmesi mümkün iken, ayrı bir dava olarak değerlendirilip tefrik kararı verilmesi doğru olmamıştır. Bir an için anlaşmanın geçersizliğinin tespiti için ayrı bir dava açılmış olduğu kabul edilse bile, bu davada Bölge Adliye Mahkemesince verilen nihai kararın işe iade davasında verilen karar gibi kesin nitelikte olduğu kabul edilmelidir. Diğer yandan, yukarıda belirtildiği gibi, anlaşmanın geçerli olup olmadığı işe iade davasında ön sorun olarak incelenebildiğine göre, davacının bunun için ayrı bir dava açmasında güncel hukuki yararı da bulunmamaktadır.

Yukarıda açıklanan sebeplerle arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmanın geçersizliğinin tespitine ilişkin açılan davada verilen kararın kesin olmadığı ve bu tür bir tespitin yapılması amacıyla ayrı bir dava açmak için güncel hukuki yararın mevcut olduğu yönündeki Sayın Çoğunluğün görüşüne katılamıyorum.