"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2025/3 E., 2025/62 K.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar; davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kurum bünyesinde 2010 yılı Nisan ayında uzman yardımcısı unvanı ile işçi statüsünde çalışmaya başladığını, 2013 Kasım ayında uzman olarak atandığını, 2016 Ocak ayında ise Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi Daire Başkanı olarak görevlendirildiğini, davalı Kurumca müvekkilinin ödenmesi gereken ücretinin 2017 yılından itibaren eksik ödendiğini ve 2020 yılı itibarıyla ilave tediye ödemelerinin yapılmadığını, müvekkilinin daire baskanı olarak atandığı zaman daire başkanlarının ücretinin Yönetim Kurulu'nun 2008 ve 2010 yılı kararları gereğince Kurum Başkanının ücretinin %85'i olarak belirlenerek ödendiğini, 2017 yılı Ocak ayından itibaren müvekkilinin ücretinin Hazine ve Maliye Bakanlığının ilgili kanunlara dayanarak yayınladığı 161 sıra sayılı Tebliğ'ine aykırı olarak düşürüldüğünü, 2020 yılı Ocak ayından itibaren ise müvekkilinin ücretinin bir kez daha düşürülerek daire başkanları ile aynı düzeye getirildiğini ve hâlen böyle ödendiğini, halbuki davalı Kurumun ücretler konusunda herhangi bir düzenleme yetkisi olmamasına ragmen hiçbir gerekçe gösterilmeksizin bu şekilde düşüş yapıldığını, davalı Kurumun taraf olduğu ve işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinden görüleceği üzere müvekkilinin ücretinin 0,82 ile 0,85 aralığı olarak belirlendiğini müvekkilinin çalışma süresine göre ise zam oranının 0,85 olması gerektiğini, hâl böyle iken müvekkilinin mevcut aylık ücretinin 4 yılı aşkın bir süredir eksik ödenerek mağduriyet yaratıldığını, ayrıca 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkında Kanun'a (6772 sayılı Kanun) dayalı olarak dönemsel biçimde ödenen ilave tediyenin 2020 son ay taksiti ile 2021 yılına ait 4 adet ilave tediyenin ödenmediğini ileri sürerek eksik ödenen aylık ücret alacakları ile ödenmeyen ilave tediye alacaklarının davalı işverenden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, 15.07.2018 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 256 ve 257. maddeleri gereğince 4857 sayılı İş Kanunu'na tâbi olarak istihdam edilen davalı Kurum personeli ücretlerinin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (375 sayılı KHK) ek 11, 23 ve 28. maddelerine uygun olarak Bakanlık merkez teşkilatlarında belirlenen emsallerini aşmamak üzere yönetim kurulunca belirleneceğini, anılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin yürürlüğe girmesiyle daha önceki ücret tespitine ilişkin yönetim kurulu kararlarının 2016/94 sayılı sayılı kararla yürürlükten kaldırıldığını Ocak/2020'den itibaren 375 sayılı KHK'nın ek 11, 23 ve 28. maddelerine uygun olarak ödemelerin gerçekleştirildiğini, davalı Kurum personelinin bir kısmının Tez-Koop İş Sendikasına üye olduklarını 2010 yılında imzalanan toplu iş sözleşmesinde katsayı cetvelinde personelin unvanlarına göre belirlenen taban ve tavan katsayılarına göre ilave tediye ödenmesinin kararlaştırıldığını, emsal Yargıtay ilâmlarında davalı Kurum Kanunu'nun özel kanun olması gerekçe gösterilerek personele taban ve tavan katsayıları dikkate alınmak suretiyle ilave tediye ödenmesi gerektiği yönünde karar verildiğini, 2016 yılından sonra karara bağlanan toplu iş sözleşmesi çerçevesinde Kurum personeline taban ve tavan katsayılarına bakılmaksızın 6772 sayılı Kanun çerçevesinde ilave tediye ödemeleri gerçekleştirildiğini, diğer yandan Sayıştayın 375 sayılı KHK'nın ek 11. maddesinin (c) ve (ç) hükümleri gereği Kurum personeline ilave tediye ödemesi yapılamayacağı görüşünde olduğunu, bir taraftan davalı Kurum personelinin işçi statüsünde olması, 6772 sayılı Kanun'a tâbi olması, Anayasa'dan kaynaklı sendika üyesi olma hakkına sahip olması, davalı Kurumla bağıtlanan toplu iş sözleşmelerinde ilave tediye ödeneceğine dair hüküm bulunması, diğer taraftan davalı Kurum personelinin mali ve sosyal haklarına ilişkin ayrı bir düzenleme yapılmış olmasının dava konusu uyuşmazlığa sebebiyet verdiğini, bu uyuşmazlığın çözümü için bir düzenleme yapılması gerektiğinin düşünüldüğünü, ancak davalı Kurumun tâbi olduğu mevzuat hükümleri ve yargı kararları gereğince ilave tediye ödemesi yapılmasının bu aşamada mümkün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.03.2023 tarihli kararı ile; dosya kapsamı ve mevzuat hükümleri kapsamında, 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu'nun (5544 sayılı Kanun) 25/1 hükmüne uygun şekilde işlemin tesis edildiği, Kurum yönetim kurul kararı ve genel kurul onayı ile sağlanan bu işlemde Kurum organlarının yetkili kılındığı, davalı Kurum tarafından 5544 sayılı Kanun'da yer alan "Başkan, yönetici personel ve diğer personelin ücret, malî ve sosyal hakları; bakanlık genel müdürüne yapılan ödemeleri aşmamak kaydı" şeklindeki düzenlemeye uygun hareket edildiği, uygulamanın kişiye özel olmadığı, genel nitelik taşıdığı, yani davacıya yönelik öznel bir işleminin bulunmadığı, davalı işyerinin kamu tüzel kişiliğini haiz olduğu, Kurum Kanunu'nun özel ve sonraki tarihli olduğu, 5544 sayılı Kanun'un tatbikinde hukuka aykırılığın bulunmadığı, 6772 sayılı Kanun uyarınca ise ilave tediye ücretine hak kazanıldığı ancak bu ödemelerin yapılmadığı, ödemeye yönelik usule uygun bir şekilde evrakın işverenlik tarafından sunulmadığı gerekçeleriyle fark ücret talebinin reddine, ilave tediye ücret alacağının kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin 23.03.2023 tarihli kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 30.04.2024 tarihli kararı ile; davacının ücretinin 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereği tavan–taban ücrete tâbi olduğu, bu nedenle davacının fark ücret alacağı bulunmadığına dair kabulün yerinde olduğu, davacının ilave tediye alacağına yasal faiz uygulanmasının kanuni düzenlemeye uygun olduğu belirtilerek İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas bakımından hukuka uygun olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Bölge Adliye Mahkemesinin 30.04.2024 tarihli kararının süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Dairece; davacının davalı Kurumda toplam çalıştığı süreyi, Yönetim Kurulu kararlarında ve toplu iş sözleşmelerinde yer alan oranı, en son ödenen ücreti, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını ve sonuç itibarıyla ödenmesi gereken ücreti Kurum Yönetim Kurulu kararlarına göre ve işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince belirleyebilecek durumda olduğu, dolayısıyla davanın açıldığı tarihte dava konusu alacaklar belirlenebilir nitelikte olduğundan belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozmaya uyulduğu açıklanarak davacının dava konusu talepler yönünden belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Müvekkilinin toplu iş sözleşmesinin tarafı olmadığını, toplu iş sözleşmesinin işveren ile sendika arasında imzalandığından müvekkilinde sureti ya da aslı bulunmadığını,
2. Müvekkili tarafından dava konusu taleplerin hesaplanabilmesi için davalı işyerinde çalışan tüm emsallerin bilinebilir olması gerektiğini,
3. Davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı yönündeki değerlendirmenin kabul edilebilir olmadığı gibi adil yargılanma, hukuk güvenliği ve hak arama hürriyeti ilkelerine de açıkça aykırılık teşkil ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılamayacağı noktasındadır.
Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
22.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.