"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/797 E., 2024/4052 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/860 E., 2023/212 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 03.2016 tarihinde davalı nezdinde çalışmaya başladığını ve fesih tarihi olan 18.03.2019 tarihine kadar çalıştığını, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yıllık izin ve diğer haklarının ödenmesini talep ettiğini, ancak hak ettiği tazminat ve alacaklarının ödenmediğini, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122/1. maddesinde borçlunun kusurunun bulunmadığını ispat edememesi hâlinde, alacaklının temerrüt faizini aşan zararını ödemekle yükümlü olduğunun düzenlendiğini, müvekkilinin belirlenen kıdem alacağının kesinleşen mahkeme kararıyla sabit olduğu üzere fesih tarihinde temerrüde uğradığını, bir başka deyişle bu tarihten itibaren istenebilir ve borçlu tarafından ödenmesi gereken bir alacak hâline gelmiş olmasına rağmen işverenin bu ödemeyi icra dosyası ile sabit olduğu üzere temerrüt tarihinden 3 yıldan fazla bir süre gecikmeli olarak yaptığını, müvekkilinin temerrüt faizini aşan bir zarara uğradığını ileri sürerek taraflar arasında iş sözleşmesinden doğan kıdem tazminatı, fazla çalışma, yıllık izin ücreti ve diğer alacaklarının davalı tarafça geç ödenmesinden dolayı oluşan ve temerrüt faizi ile karşılanamayan aşkın-munzam zarardan kaynaklı tazminatının tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkiline ait işyerinde 05.12.2016 tarihinden 21.03.2019 fesih tarihine kadar çalıştığını, Konya 1. İş Mahkemesinin 2019/575 Esas sayılı dosyası ile işçilik alacaklarının tahsiline yönelik dava açıldığını, yargılama sonucunda 20.10.2020 tarihinde davanın kısmen kabul kısmen reddi yönünde karar verildiğini, davacı tarafın 13.11.2020 tarihinde henüz kesinleşmeyen Mahkeme kararı ile Konya 9. İcra Dairesi 2020/7353 Esas sayılı icra takip dosyası ile müvekkili Şirkete karşı icra takibi başlatıığını, müvekkili Şirketçe kesinleşmeden takibe konulan Mahkeme kararının icrasının durdurulması talebiyle 19.11.2020 tarihinde istinafa başvurularak ilgili icra dosyasına tehiri icraya esas olmak üzere dosya borcunu karşılayacak tutarda teminat mektubu sunulduğunu, icra dosyasından usulüne uygun olarak 20.11.2020 tarihinde mehil vesikası verildiğini, hukuki haklarını kullanan müvekkili tarafından tehiri icra kararı verilmesi talebiyle başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi tarafından 08.12.2020 tarihinde icranın geri bırakılmasına karar verildiğini, 09.09.2022 tarihli ve 2020/2876 Esas, 2022/1113 Karar sayılı karar ile de alacak davasının kesin olarak karara bağlandığını, hukuki süreç tamamlandıktan sonra 23.09.2022 tarihinde icra dosyasına ödeme yapıldığını, iddiaların mesnetsiz ve haksız kazanç elde etmeye yönelik olduğundan kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafın mesnetsiz taleplerine ilişkin olarak kesin hüküm itirazında bulunduklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının zararın ne şekilde oluştuğunu somut olarak ispat etmesi gerektiği, ancak dava dilekçesi ve yargılama aşamasındaki tanık beyanlarından sadece ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeni ile paranın satın alma gücünde meydana gelen azalmanın munzam zararın ispatı için yeterli olmadığı, kaldı ki ekonomik olumsuzluklar karine olarak kabul edilip davacıyı somut zarar ispat yükümlülüğünden de kurtarmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2022 tarihli ve 2021/11-938 Esas, 2022/401 Karar sayılı ilâmının da bu yönde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile uyuşmazlığın çözümü için gereken hukuk kurallarını uygulaması, uyuşmazlık konusu hususları gerekçelendirmesinin isabetli olmasına göre Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunun değerlendirildiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde:
1. Müvekkilinin temerrüt faizini aşan bir zarara uğradığını, bu konuda Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında soyut ispatın yeterli olup özellikle Ülkemizde uzun süreli olarak enflasyonun yüksek seyrettiği şartlarda temerrüt nedeniyle alacaklının zarara uğrayacağının açık olduğunu,
2. Davalının temerrüte düşmüş olması ve arada geçen 3 yılda borcu ödememiş olmasının kusurlu olduğunu ispatladığını,
3. Aleyhe hükmedilen vekâlet ücretinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, davada varlığı iddia olunan munzam zarar olgusunun ispatına ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.