Logo

Ceza Genel Kurulu2017/281 E. 2017/377 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanıkların eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüs mü yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğu hususunda yerel mahkeme ile Yargıtay 1. Ceza Dairesi arasında oluşan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay 1. Ceza Dairesinin bozma kararına karşı yerel mahkemece verilen direnme kararında, sanıkların aleyhlerine olan bozma kararına ilişkin beyanlarının alınmamış olması, CMUK 326/2 maddesinde düzenlenen ve savunma hakkının bir gereği olan usule aykırı görülerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Mahkemesi :Çocuk Ağır Ceza

Sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davalarında yapılan yargılama sonucunda, sanıkların eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK'nun 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 29, 31/3, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hapis cezalarının ertelenmesine ilişkin Diyarbakır Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.03.2012 gün ve 275-73 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.11.2013 gün ve 5190-6366 sayı ile;

"...Dosya kapsamına göre, aralarında daha önceden husumet bulunan mağdur ile sanıkların yolda karşılaştıkları, mağdurun sanıkların kendisine zarar vereceğinden korkarak arka cebinde bulunan bıçağı çıkarttığı, bu sırada sanıkların üzerlerindeki bıçakları çekerek mağdura saldırarak birden fazla darbe vurup sol üst kadran, sympfizis pubis ve sol femur bölgelerinden mide ve jejenum yaralanması oluşturup, hayati tehlike yaratacak ve basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaraladıkları ve mağdurun yere düşmesi üzerine sonuç aldıklarını düşünerek olay yerinden kaçtıkları olayda; suçta kullanılan aletlerin elverişliliği, darbe sayısı, hedef alınan vücut bölgeleri, meydana gelen yaralanmanın niteliği dikkate alınarak, sanıkların eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kasıtları kasten öldürmeye yönelik olduğu halde, suç vasfında yanılgıya düşülerek kasten öldürmeye teşebbüs suçu yerine yazılı şekilde kasten yaralama suçundan sanıklar hakkında hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise 06.03.2014 gün ve 17-68 sayı ile, bozma kararına direnmiştir.

Bu hükümlerin de sanıklar müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.05.2015 gün ve 215301 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 523-691 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.03.2017 gün ve 197-770 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanıkların beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Yerel mahkemece, aleyhe bozmadan sonra yapılan yargılamada, duruşma gün ve saatini bildirir davetiyelerin sanıklara ve sanıklar müdafiine tebliğ edildiği, sanıkların tebliğe rağmen duruşmaya gelmemesi üzerine sanıklar müdafiinin dinlenilmesi ile yetinilip sanıkların aleyhlerine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Özel Dairece hükmün aleyhlerine bozulmasından sonra yerel mahkemece sanıkların bozmaya karşı beyanlarının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluklarında direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine aykırıdır.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Diyarbakır Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 06.03.2014 gün ve 17-68 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar karar verildi.