Logo

Ceza Genel Kurulu2017/405 E. 2021/593 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanığın mağdureyi yaralama suçundan cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme kararına yapılan temyiz üzerine Yargıtay'ın bozma ilamına rağmen yerel mahkemenin direnmesi üzerine oluşan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay bozma kararını müteakip yapılan yargılamada, sanığa duruşma günü davetiyesinin usulüne uygun tebliğ edilmemesi ve sanığın en son bildirdiği adrese tebligat çıkarılmaması nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığı gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi

Mahkemesi :Ağır Ceza

Olası kastla kasten yaralama suçundan sanık ...'ın TCK'nın 86/1, 87/3, 21/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.05.2012 tarihli ve 10-147 sayılı hükmün, sanık müdafisi ve katılan mağdure vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 19.01.2016 tarih ve 635-400 sayı ile;

"Katılanın balkondan atlaması sanığın eyleminin olağan sonucu olmadığı gibi katılanın balkondan atlayacağının sanık tarafından öngörülebileceği yönünde mahkûmiyetine yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme ise 14.04.2016 tarih ve 106-136 sayı ile; bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.

Direnmeye konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.07.2016 tarihli ve 239578 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 1105-1624 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 28.02.2017 tarih ve 370-1016 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık hakkında katılan mağdureye karşı teşebbüs aşamasında kalan nitelikli cinsel saldırı, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnme kararının kapsamına göre inceleme, sanık hakkında katılan mağdureye karşı olası kastla yaralama suçuna yönelik olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın katılan mağdurenin kemik kırığı meydana gelecek şekilde yaralanmasından sorumlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanığa duruşma günü davetiyesinin usulüne uygun olarak çıkarılıp çıkarılmadığı, çıkarılmadığının kabulü hâlinde, bozma kararından haberdar olmayan sanığın yokluğunda direnme kararı verilmesinin olanaklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanığın Mahkemenin 14.05.2012 tarihli celsesinde bildirdiği en son adresin "....." olduğu,

Yerel Mahkeme hükmünün Özel Dairece sanığın lehine olacak şekilde bozulmasından sonra "Yargıtay bozma ilâmını ve duruşma gününü" içerir davetiyenin ....." adresine çıkarıldığı, söz konusu tebligatın tebliğ imkansızlığı nedeniyle Tebligat Kanunun 21/2. maddesi gereğince mahalle muhtarına tebliğ edildiği, bu hususun 14.04.2016 tarihinde yapılan duruşmada, duruşma zaptına davetiyenin tebliğ edildiği şeklinde geçirildiği ve sanığın yokluğunda lehine olan bozma ilâmına karşı direnme kararı verildiği, bu kararın da sanık müdafisi tarafından yasal süresi içinde temyiz edildiği,

Anlaşılmaktadır.

1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında,

"(1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

(2) Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir.” hükümleri yer almaktadır.

Bu hükümler gereğince, bozma kararı sanık lehine olsa dahi bozmadan sonra yapılan yargılamada Yerel Mahkemece sanık ve varsa müdafisi ile katılan ve varsa vekiline duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ olunmalı, duruşma gününden haberdar edilmelidirler.

Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, tebligat yapılamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi hâlinde, verilecek cezanın bozmaya konu olan cezadan daha ağır olmaması hâlinde yargılamaya devam olunarak bir karar verilmelidir. Karar; lehine de bozulmuş olsa, sanığa duruşma gününü bildiren davetiye tebliğ olunmalı, buna rağmen duruşmaya gelmediği takdirde, bozmanın lehe olduğu dikkate alınarak, bir karar verilmelidir.

Bu aşamada ön sorunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için Tebligat Kanunu'nun ilgili hükümleri üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi;

"Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.

Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır...” şeklinde düzenlenmiştir.

Buna göre tebligat, tebliğ edilecek şahsın bilinen en son adresinde yapılacak, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde ise, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi (MERNİS) bilinen en son adresi olarak kabul edilecek ve tebligat bu adrese yapılacaktır.

Nitekim Ceza Genel Kurulunun 19.09.2006 tarihli ve 163-189 sayılı kararı da "Tebligatın yapılamaması veya davetiye tebliğine rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi hâlinde verilecek ceza bozmaya konu olan cezadan daha hafif ise yargılamaya devam olunarak bir karar verilmelidir." şeklindedir.

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Yerel Mahkeme hükmünün Özel Dairece sanığın lehine olacak şekilde bozulmasından sonra yapılan yargılamada, sanığın Mahkemenin 14.05.2012 tarihli celsesinde bildirdiği en son adresi olan "....." adresi yerine "İstiklâl Mahallesi,... adresine "Yargıtay bozma ilâmını ve duruşma gününü" içerir davetiye çıkarıldığı, fakat tebligatın "tebliğ imkansızlığı" şerhiyle Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince mahalle muhtarına tebliğ edildiği anlaşılan dosyada; 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326. maddesinin 1 ve 2. fıkralarındaki açık düzenlemeye karşın bozma ilâmı ve duruşma gününü bildirir davetiyenin sanığın dosyaya bildirdiği adresten başka bir adrese tebliğe çıkarıldığı ve bu şekilde yapılan tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine uygun olmadığı göz önüne alındığında; sanığın bildirdiği en son adrese usulüne uygun bir şekilde tebligat yapılıp bozma ilâmından haberdar edilmesi ve sanığa diyeceklerini bildirme olanağının sağlanması gerekirken, bu usulî zorunluluğa uyulmadan, yargılamaya devam edilerek yokluğunda karar verilmesi savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir.

Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün, saptanan bu usuli nedenden dolayı sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1-... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.04.2016 tarihli ve 106-136 sayılı direnme hükmünün, duruşma günü ve Yargıtay bozma ilâmını içeren davetiyenin sanığın bildirdiği en son adrese tebliğe çıkarılmadan ve buna bağlı olarak bozma kararından haberdar edilmeden, yokluğunda yargılamaya devam edilip hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.11.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.