Logo

Ceza Genel Kurulu2017/662 E. 2017/385 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sanıklara atılı suçun niteliğinin belirlenmesi ve hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin bozulmasına ilişkin yerel mahkemenin direnme kararının isabetli olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Aleyhe bozma kararına karşı sanıkların beyanları alınmadan direnme kararı verilmesi, CMUK'nun 326/2. maddesine ve savunma hakkına aykırı görülerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Mahkemesi :Ağır Ceza

Sanıklar ... ve ...'ün kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan 5237 sayılı TCK'nun 87/4-1. cümle, 29/1, 62/2, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba; hırsızlık suçundan aynı Kanunun 142/2-a, 143/1, 62/2, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 11 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.05.2013 gün ve 465-176 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.01.2016 gün ve 5178-251 sayı ile; sanıklar hakkında, kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin TCK'nun 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına, hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ise;

"...A- Oluşa ve dosya içeriğine göre, eylem ve irade birliği içerisinde hareket eden sanıkların zorla maktulden telefonunu alma eylemlerinin nitelikli yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hırsızlık suçundan hüküm kurulması,

B- 24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nun 53. maddesindeki iptal edilen bölümler doğrultusunda sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması..." nedenlerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise 17.05.2016 gün ve 110-206 sayı ile bozma kararına direnmiştir.

Bu hükümlerin de sanıklar müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.02.2017 gün ve 275207 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanunun 36. maddesiyle değişik CMK’nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.04.2017 gün ve 577-1404 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanıklar hakkında kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece TCK'nun 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme, sanıklar hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı suç niteliğinin belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanıkların beyanları alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Yerel mahkemece, aleyhe bozmadan sonra yapılan yargılamada sanıklar ve müdafilerine bozma kararı ve duruşma günü davetiyesinin tebliğ edildiği, sanıkların tebliğe rağmen duruşmaya gelmemeleri üzerine hazır bulunan müdafilerinin dinlenilmesi ile yetinilip, sanıkların aleyhlerine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

1412 sayılı CMUK'nun, 6723 sayılı Kanunun 33. maddesi ile değişik 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Özel Dairece hükmün aleyhlerine bozulmasından sonra yerel mahkemece sanıkların bozmaya karşı beyanlarının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluklarında direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine aykırıdır.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanları alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden, sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.05.2016 gün ve 110-206 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanları alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.