Logo

Ceza Genel Kurulu2017/988 E. 2021/688 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Gıyapta verilen mahkûmiyet kararına ilişkin tebligatın Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine uygun olarak yapılıp yapılmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Sanığın daha önce aynı adrese yapılan tebligatı kabul ettiği ve Mernis adresine yapılan tebligatın başarısız olması üzerine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi uyarınca eski adrese yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu gözetilerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazının reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi

Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık ...’in TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun'un 5, TCK'nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.09.2012 tarihli ve 115-204 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine ... 3. Ağır Ceza Mahkemesince 17.07.2014 tarih ve 340 değişik ... sayı ile temyiz isteminin süresinden sonra yapıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, bu kararın da sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 02.10.2014 tarih ve 7049-9868 sayı ile ek karara yönelik temyiz isteminin süresinden sonra yapıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 13.10.2016 tarih ve 260322 sayı ile;

1- ... 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.09.2012 tarihli ve 114-205 sayılı kararıyla .../... silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılan hükümlü ... hakkındaki karar gıyapta verildiğinden, evvelemirde hükümlünün beyan ettiği Dr.... Caddesi, Huzurevleri Mahallesi, No:92/14 ...-...’ adresine tebliğe çıkarıldığı, tebliğ yapılamaması üzerine bu kez mernis adresi olan ‘... Mahallesi, ... Caddesi, ... Apartmanı Sitesi, Blok No:5, İç kapı No:15, ...-...’ adresine tebliğe gönderilen gerekçeli karar buradan da tebliğ imkânsızlığı gerekçisiyle iade edilince hükümlünün beyan ettiği ‘Dr.... Caddesi, Huzurevleri Mahallesi, No:92/14 ...-...’ adresine yeniden gönderilerek Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine uygun şekilde tebligat yapılmasının sağlandığı ancak dava dosyasında söz konusu adreste daha önce hükümlüye yapılmış bir tebligat bulunmadığından, yapılan tebliğin usulüne uygun olmadığı,

2- Bilahare hükümlünün vekil olarak tayin ettiği avukatın 16.01.2014 tarihinde sunduğu ve aynı tarihte havale edilen eski hâle getirme ve temyiz dilekçesinin, şu ana kadar karara bağlanmamış olması nedeniyle; bilahare vekil tarafından Yargıtay ( ) Ceza Dairesi Başkanlığına sunulmak üzere Yerel Mahkemeye 'karar düzeltme talebiyle' gönderilen dilekçenin Yerel Mahkemece ‘temyiz isteminin süre yönünden reddi’ kararıyla ve başvurulabilecek kanun yolu ‘itiraz’ olarak hatalı gösterilmek suretiyle sonuçlandırılıp vekile tebliğ edilmesinin, vekilin de 7 günlük süreden sonra verdiği dilekçenin ‘eski hâle getirme ve temyiz’ talebi olarak kabul edilerek dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi üzerine temyiz isteminin reddedilmesinin temyiz hakkının kaybına sebebiyet verdiği…" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 29.05.2017 tarih ve 7165-4192 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; gerekçeli karara ilişkin tebligatın usulüne uygun şekilde yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

... 3. Ağır Ceza Mahkemesince 20.09.2012 tarihli ve 115-204 sayılı karar ile sanık ...’in .../... silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine ilişkin verilen karar sanığın 08.10.2010 tarihli celsede beyan ettiği “Doktor ... Cadddesi, ... Mahallesi, No: 92/14, .../...” adresine tebliğ edilmek üzere gönderildiği, tebligatın iade edilmesi üzerine bu kez sanığın Mernis adresi olan “... Mahallesi, ... Caddesi, No:5/15, ...” adresine tebligat çıkarıldığı, Mernis adresine gönderilen tebligatın 08.05.2013 tarihinde tebliğ imkansızlığı nedeniyle iade edilmesi üzerine, Tebliğat Kanunu’nun 35. maddesine uyarınca yeniden “Doktor ... Cadddesi, ... Mahallesi, No: 92/14, .../...” tebligat çıkarıldığı ve bu tebligatın 06.06.2013 tarihinde tebliğ edildiği, sanığın gerekçeli karara ilişkin süresinde temyiz talebinde bulunmadığından verilen mahkûmiyet kararının 13.06.2013 tarihinde kesinleştiği ve infaza gönderilmek üzere müzekkere yazıldığı,

Hükümlü müdafisi 16.01.2014 tarihli dilekçesinde; Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca yapılan tebligatın usulsüz olduğu gerekçeleriyle sanık hakkındaki infazın durdurulmasına karar verilmesini belirterek temyiz talebinde bulunduğu, ayrıca 10.06.2014 tarihli talep dilekçesinde ise hapis cezasının usulsüz tebligat sonucu kesinleştirildiği ve CMK’nın 40 ve devamı maddeleri gereği eski hâle getirme ve temyiz hakkının kullanılması talepli diğer 16.01.2014 tarihli dilekçesi doğrultusunda işlem yapılarak temyiz hakkının kullandırılması talebinde bulunduğu;

... 3. Ağır Ceza Mahkemesince 17.07.2014 tarihli ve 340 değişik ... sayılı karar ile 10.06.2014 tarihli dilekçede hükümlü müdafisinin vekâletnamesini ibraz etmediği ve Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre yapılan tebligatın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçeleriyle temyiz isteminin reddine dair karar verildiği ve sanık müdafisinin bu karara ilişkin 26.08.2014 tarihinde temyiz talebinde bulunduğu,

Anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşabilmek için bu konudaki Anayasal ve kanuni düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

Anayasa'nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi;

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir...",

“Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesi ise;

"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır..." şeklinde düzenlenmiş olup Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu belirtilmiştir.

CMK'nun “Kararların gerekçeli olması” başlıklı 34. maddesinin ikinci fıkrası;

"Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir",

“Eski hâle getirme” başlıklı 40. maddesi ise;

"(1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.

(2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır" biçiminde düzenlenmiş olup CMK'nın 34. maddesinde, hüküm ve kararlardaki kanun yolu bildiriminin; başvurulabilecek kanun yolu, mercisi, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu vurgulanmıştır. Aynı Kanun'un 40. maddesinin birinci fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hâle getirme isteminde bulunabileceği, ikinci fıkrasında ise, kanun yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi hâlinde, kişinin kusursuz sayılacağı belirtilmiştir.

Kişilerin hak arama hürriyetlerinin Anayasa ve diğer kanunlarla güvence altına alındığı ve bu hakkın kullanılabilmesi için devlet işlemlerinin kişilere usulüne uygun olarak bildirilmesi gerektiği açıklandıktan sonra, işleme muhatap olan kişilere hangi adreste ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun hangi maddeleri dikkate alınarak tebligat yapılacağı, tebliğ saatinde ilgiliye ulaşılamaması hâlinde bir başkasına tebligat yapılıp yapılamayacağı, yapılabileceğinin kabulü hâlinde bu işlemin hangi usul gözetilerek gerçekleştirilmesi gerektiği hususuna gelince;

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun “Bilinen adreste tebligat” başlıklı 10. maddesinde;

"Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.

Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.

Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir" düzenlemesine yer verilmiştir.

Buna göre tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Adres, muhatabın konut veya ... yeri adresi olabilir. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır. Ancak, tebligatı çıkaran makama bildirilen adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması hâllerinde, muhatabın 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre adres kayıt sistemindeki adresi bilinen son adresi olarak kabul edilerek tebligat buraya yapılacaktır. (..., ... ..., Tebligat Hukuku, ... Yayınevi, s.82)

Aynı Kanun'un “Muhatabın muvakkaten başka yere gitmesi” başlıklı 20. maddesi;

"13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır" şeklinde düzenlenmiştir.

Bu düzenlemeye göre, muhatabın geçici olarak başka yere gitmesi hâlinde tebliğ evrakı, aynı Kanun'un 13 (hükmü şahısların memur ve müstahdemlerine), 14 (askeri şahıslara), 16 (aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçiye), 17 (belli bir yerde veya evde meslek ve sanat icra edenlere) ve 18. maddesinde belirtilen (otel, hastane, tedavi veya istirahat evi, fabrika, mektep, talebe yurdu gibi içine serbestçe girilemeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan bir yerde) muhatap adına tebligatı kabul etmeye yetkili olan kişilere imza karşılığında tebliğ memuru tarafından teslim edilecektir. Tebliğ memuru, muhatabın geçici olarak başka yere gittiği hususunda bilgi veren kişiye ne zaman döneceğini de sormalıdır. Tebligat Kanunu'nun 20. maddesinin uygulanabilmesi için tebliğ evrakında belirtilen adreste bir kişinin bulunması gerekir. Adreste hiç kimse bulunmayıp komşunun beyanına göre adresin kapalı olduğu durumlarda 20. maddenin uygulanması mümkün değildir. Adreste bulunan kişiden alınacak cevap, hangi maddenin uygulanacağı yönünden önem taşımaktadır. Belli bir süre şehir dışına seyahate çıkan muhataba tebligat, Tebligat Kanunu'nun 20. maddesine göre yapılacakken aynı günün akşamı eve dönecek olan fakat dağıtım saatinde adreste bulunmayan muhataba tebligat, Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre yapılacaktır. (..., ... ..., a.g.e., s. 444-445).

Tebligat Kanunu'nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesi;

“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.

Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır ...",

Aynı Kanun'un ''Tebliğ Mazbatası'' başlıklı 23. maddesinin birinci fıkrasının yedinci bendi;

"Tebliğ bir mazbata ile teşvik edilir. Bu mazbatanın:

7.21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi,

İhtiva etmesi lazımdır”,

Tebliğ tarihinde yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğü'nün “Tebliğ İmkansızlığı” başlıklı 28. maddesi;

“Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.

Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilmemişse, tebliğ evrakı, çıkaran mercie geri gönderilir.

Muhatap ve onun yerine tebligat yapılacak kimseler, o adreste bulundukları halde tebliğin yapılacağı sırada orada mevcut değillerse 30 uncu maddeye göre muamele yapılır”;

Anılan Tüzüğün 30. maddesi ise; “28 inci maddenin son fıkrasında ve 29 uncu maddede zikredilen ahvalde tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim eder.

Tebliğ memuru, Tüzüğe ekli 2 numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştırır. Durumu muhataba duyurmasını mümkünse en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.

İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır”

Şeklinde düzenlenmiştir.

Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre, tebliğ memuru adresin doğru olduğunu tespit eder, ancak adreste tebliğ yapılabilecek kimseyi bulamazsa veya adresin kapalı olduğunu görürse tebliğ imkânsızlığı söz konusu olacaktır (..., Tebligat Hukuku, ... Yayınevi, s.197).

Tebliğ imkânsızlığı durumunda, muhatap veya onun adına tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştırmakla beraber, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.04.2011 tarihli ve 252-58 sayılı; 10.02.2009 tarihli ve 165-18 sayılı; 20.02.2007 tarihli ve 39-36 sayılı, 02.07.2002 tarihli ve 154-282 sayılı kararlarında da benzer hususlar vurgulanmıştır.

Tebligat Kanunu'nun 21 ve 23. maddelerinde, tebligatın yapılacağı sırada gösterilen adreste muhatap veya onun adına tebliğ yapılacak kimselerden hiçbirinin bulunmaması hâlinde tebligat evrakının kime teslim edileceği, tebliğ memurunun sırayla hangi işlemleri yapacağı açıkça düzenlenmiş ve uyuşmazlık konusu olaya ilişkin tebliğ tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğü'nün 28 ve 30. maddelerinde de benzer düzenlemelere yer verilmiştir.

Muhatabın adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun öncelikle bunun nedenini, geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek bunların beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde de bu durumu yazarak tutanağı kendisinin imzalaması gerektiği Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Tebligat adresinde ikamet etmekle birlikte muhatabın geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve tevsik edilmesi hâlinde, tebliğ evrakının muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclis azasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza karşılığı teslim edilip Tüzüğe, ekli 2 numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnamenin kapıya yapıştırılması ve mümkün oldukça komşulardan birinin varsa yönetici veya kapıcının durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.

Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinin uygulanmasında, tebliğ memuru tebligat adresine gittiğinde, o adresin muhatabın adresi olduğunu anlarsa; örneğin, kapının üstünde açık ve seçik bir biçimde muhatabın adının yazılı olması veya yazılı olmamasına rağmen, komşudan, yöneticiden veya diğer kişilerden edindiği bilgiden o adresin muhatabın adresi olduğunu tespit etmesi hâlinde, muhatabın veya onun adına tebligatı kabule yetkili kişilerin neden o anda adreste bulunmadıklarını araştıracaktır. Tebligat memurunun, muhatabın adresten devamlı olarak ayrıldığını veya öldüğünü tespit etmesi hâlinde Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddesine göre işlem yapması ve tebligat evrakını çıkaran merciye iade etmesi gerekir. Buna karşılık tebligat memuru, adreste o anda kimse yoksa da kısa bir süre sonra muhatabın veya onun adına tebligatı almaya yetkili kişilerin adrese geleceğini öğrenirse, Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre işlem yapacaktır (...-..., Tebligat Hukuku, Yetkin Yayınevi, s.577).

Muhatap veya onun adına tebligatı alabilecek kimselerin o adreste ikamet etmekle birlikte yalnızca tebliğ saatinde adreste bulunmamaları hâlinde, adrese geldiklerinde durumdan haberdar olmaları amaçlandığından, olanaklı olduğu durumlarda komşuya haber verme söz konusu olacaktır. Fakat belirtildiği üzere en yakın komşuya durumu bildirme, ancak imkân dâhilinde ise söz konusu olabilir. Geniş bir arazi içerisinde tek bir evin olması ve komşunun bulunmaması durumunda tebliğ memuru tarafından tebliğ mazbatasına yazılan beyanda söz konusu durum açıkça belirtilmelidir. Bu bakımdan, Tebligat Kanununun 21. maddesindeki komşuya ve varsa yönetici veya kapıcıya haber verme, adreste kimse bulunmaması hâline özgüdür. Adreste bulunanların tebligatı almaktan imtina etmeleri hâlinde ise komşu, yönetici veya kapıcıya haber vermeye gerek yoktur. Zira, haber verme koşulunun amacı, muhatabın veya onun adına tebligatı alabilecek kimselerin adrese geldiği zaman durumdan haberdar edilmesidir (..., a.g.e., s.547).

Diğer taraftan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun "Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti" başlıklı 35. maddesi; “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.

(Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.

(Değişik: 19/3/2003-4829/11 md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır…” şeklinde düzenlenmiştir.

Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi yargılama sırasında taraflardan birinin adresini değiştirmiş olması hâlinde, bundan sonraki kazai tebliğlerin nasıl yapılacağını düzenlemektedir. Anılan maddenin 1. fıkrası gerçek kişi muhatap ile ilgili olup, eski adrese tebliğ yapılabilme şartları 2 ve 3. fıkralarda gösterilmiştir.19.01.2011 tarihli ve 27820 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Tebligat Kanunu'nda değişiklik yapılmış, anılan Kanun ile 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda kabul edilen "Adres kayıt sistemi"nin Tebligat Kanunu'na uyumu sağlanmıştır. Tebligat Kanunu'nun 35. maddesinde 6099 sayılı Kanun yapılan değişiklikten önce, adres değişikliğinin bildirilmemesi hâlinde tebliğ yapacak merciye muhatabın yeni adresi kimse tarafından bildirilmediğinde, tebliğ evrakının özel örneğe göre düzenlenecek bir nüshası eski adrese ait kapıya asılmaktaydı. Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılmaktaydı. Tebligat Kanunu'nun 35. maddesinde 6099 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile yapılan değişiklikle adresini değiştiren kimse yeni adresini merciye bildirmediği takdirde, Tebligat Kanunu'nun 35/2. maddesine göre adres kayıt sistemindeki adresine tebligat yapılacağı kabul edilmiştir. Yapılan değişiklikle gerçek kişilerin adres kayıt sistemindeki adresi resmî adresi olarak kabul edilmiştir. Adresini değiştiren kişi yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde de yerleşim yeri adresi tespit edilemediğinde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır şeklinde düzenlenmiştir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

... 3. Ağır Ceza Mahkemesince 20.09.2012 tarihli karar ile duruşmada bulunmayan sanık ...’in .../... silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi üzerine kararın sanığın 08.10.2010 tarihli celsede beyan ettiği “Doktor ... Cadddesi, ... Mahallesi, No: 92/14, .../...” adresine tebliğ edilmek üzere gönderildiği, tebligatın iade edilmesi üzerine bu kez sanığın Mernis adresi olan “... Mahallesi, ... Caddesi, No:5/15, ...” adresine tebligat çıkarıldığı, Mernis adresine gönderilen tebligatın 08.05.2013 tarihinde tebliğ imkânsızlığı nedeniyle iade edilmesi üzerine, Tebliğat Kanunu’nun 35. maddesine uyarınca yeniden kararın “Doktor ... Cadddesi, ... Mahallesi, No: 92/14, .../...” adresine tebligat için gönderildiği ve bu gerekçeli kararın 06.06.2013 tarihinde tebliğ edildiği, sanığın gerekçeli karara ilişkin süresinde temyiz talebinde bulunmadığından verilen mahkûmiyet kararının 13.06.2013 tarihinde kesinleştiği ve infaza gönderilmek üzere müzekkere yazıldığı, hükümlü müdafisinin 16.01.2014 tarihli dilekçesinde; Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca yapılan tebligatın usulsüz olduğu gerekçeleriyle sanık hakkındaki infazın durdurulmasına karar verilmesini belirterek temyiz talebinde bulunduğu, 10.06.2014 tarihli talep dilekçesinde; hapis cezasının usulsüz tebligat sonucu kesinleştirildiği ve CMK’nın 40 ve devamı maddeleri gereği eski hâle getirme ve temyiz hakkının kullanılması talepli ve 16.01.2014 tarihli dilekçesi doğrultusunda işlem yapılarak temyiz hakkının kullandırılması talebinde bulunduğu, ... 3. Ağır Ceza Mahkemesince 17.07.2014 tarihli ve 340 değişik ... sayılı karar ile 10.06.2014 tarihli dilekçede hükümlü müdafisinin vekâletnamesini ibraz etmediği ve Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre yapılan tebligatın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçeleriyle temyiz isteminin reddine dair karar verildiği ve bu kararın da hükümlü müdafisince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince temyiz isteminin süresinden sonra yapıldığı gerekçesiyle reddine karar verildiği dosyada;

24.05.2010 tarihinde .../... silahlı terör örgütüne üye olma suçundan gözaltına alınmasına karar verilen sanığın, sanık karar takip formunda adresini; “... Mahallesi, ... Caddesi, ... Apt. No:... ...” olarak beyan ettiği, sanığın 25.05.2010 tarihli kolluk ifadesine adresinin “... Karakolu yanı ... Apt No:...” olarak yazıldığı, Cumhuriyet savcısı huzurundan alınan savunmasında adresinin; “Doktor ... Cadddesi, ... Mahallesi, No: 92/14, .../...” olarak belirtildiği ve sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yapılan yargılamada sanığın Cumhuriyet savcısı huzurunda yazılan adresine çıkarılan tebligatın “Birlikte ikâmet eden kız kardeşi ...” imzasına tebliğ edildiği, sanığın da bu tebligat üzerine katıldığı duruşmada sorgusunun yapıldığı sabittir. Her ne kadar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ve hükümlü müdafisinin dilekçesinde Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine istinaden yapılan tebligatın daha önce aynı adrese tebligat yapılamadığından bahisle usulsüz olduğu ifade edilmiş ise de, yukarıdaki açıklamalar ışığında, mahkemesince daha önce sanığın belirtilen adresine usulüne uygun tebligatın yapıldığı ve akabinde Yerel Mahkemenin Mernis adresine de gerekçeli kararı tebliğ edilmek üzere gönderdiği ancak sanığın adreste tanınmadığından bu tebligatın iade edilmesi üzerine, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca gerekçeli kararın itiraza konu adreste tebliğinin yapılmasında Kanun’a aykırılığın bulunmadığına karar verilmelidir

Bu itibarla, haklı nedenlere dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.

SONUÇ:

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.