"İçtihat Metni"
YARGITAY DAİRESİ : 12. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 23-173
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan sanıkların 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-c maddesi uyarınca beraatine ilişkin Bafra Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.10.2010 tarihli ve 176-169 sayılı hükümlerin, katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 08.07.2013 tarih ve 27230-18584 sayı ile; "Ölen çocuklardan ikisinin annesinin aynı gezide bulunduğu ancak ölenlerden 1993 doğumlu ...'nun anne ya da babasının yanında bulunmadığı, sanıklar ... ve ...'un herhangi bir güvenlik tedbirinin ve cankurtaranın bulunmayan denize giren çocuklara can yeleği veya can simidi sağlanmadan, yüzme bilip bilmediklerini öğrenmeden denize girmelerine müsaade ettiklerinin iddia edilmesi, sanık ...'ın da 18 yaşından küçük çocukların da katıldığı kamp alanının deniz kenarında bulunduğunu göz önünde bulundurarak yeterli güvenlik tedbirleri bulunmayan yerde gezi yapılmasına ilişkin izin talebinin sonucu beklenmeden organizasyonu başlatıp görevlendirme yapması karşısında sanıkların kusur oluşturabilecek hukuka aykırı davranışlarının tespiti için bir kez de teknik üniversitelerin konusunda uzman öğretim üyelerinden oluşturulacak bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdir edilmesi gerektiği" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 21.05.2014 tarih ve 212-72 sayı ile taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan sanıkların beraatlerine karar verilmiş, bu hükümlerin katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 11.12.2015 tarih ve 2721-19185 sayı ile; "Dairemizin 08.07.2013 tarihli bozma ilamı doğrultusunda aldırılan ve İstanbul Teknik Üniversitesi heyeti tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda; Karadeniz'in dalgalı olduğunun bilindiği, dalgalar kıyıya vurduktan sonra geri dönerken denizde bulunanları da sürükleyeceği, pikniği düzenleyenin Samsun Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü bünyesindeki Toplum Merkezi olup, hizmet kapsamında anneleri ile birlikte çocukları deniz kenarındaki bir kampa götürürken çocukların denize girmek isteyeceklerini tahmin edecek durumda olmaları gerektiği, çocukların beraberlerinde denize girmek için mayo getirdikleri göz önüne alınırsa çocukların önceden havuza, bu olmaz ise denize girecekleri, buna hazırlandıkları, pikniğin asıl gayesi çocuklara yönelik olup beraberlerinde çocukların annelerinin de katıldığı, sanık ...'ın, Kurumun müdürü olarak hizmet verilirken, hizmetin verildiği yerde pikniğe katılanların çocuklar olmasını göz önüne alarak muhtemel tehlikelere karşı diğer sanıklarla birlikte alınacak tedbirleri görüşmesi, bunun içinde plajda açık denizden gelecek dalgaların dönüşte çocukları sürükleyebileceği göz önüne alınarak çocukların gireceği alanın dubalı bariyerle çevrilmesi, yüzme ihtisas kulübü gibi yerlerden can kurtaran temin edildikten sonra çocukların denize girmelerine izin verilmesi gerektiği hâlde bunların yapılmadığı belirtilerek tüm sanıkların tali kusurlu oldukları yönünde görüş bildirildiği, her ne kadar mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden teknik bilirkişi raporu aldırılmakla birlikte, sanıkların beraatlerine karar verilmiş ise de, bozma ilamında da belirtildiği üzere, ölen çocuklardan ikisinin annesinin aynı gezide bulunduğu ancak ölenlerden 1993 doğumlu ...'nun anne ya da babasının yanında bulunmadığı, sanıklar ... ve ...'un herhangi bir güvenlik tedbirinin ve cankurtaran bulunmayan denize giren çocuklara can yeleği veya can simidi sağlamadan, yüzme bilip bilmediklerini öğrenmeden denize girmelerine müsaade ettiklerinin iddia edildiği, sanık ...'ın da, 18 yaşından küçük çocukların da katıldığı kamp alanının deniz kenarında bulunduğunu göz önünde bulundurarak yeterli güvenlik tedbirleri bulunmayan yerde gezi yapılmasına ilişkin izin talebinin sonucu beklenmeden organizasyonu başlatıp görevlendirme yaptığı, tüm bu tespitler ve İstanbul Teknik Üniversitesi heyetinin dosya içeriğine uygun raporunda belirtilen değerlendirilmeler göz önüne alındığında, tali kusurlu oldukları anlaşılan sanıkların atılı suçtan ayrı ayrı mahkûmiyetlerine karar verilmesi gerekirken, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi", isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 25.10.2016 tarih ve 23-173 sayı ile bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanıkların beraatlerine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılan ... vekili
tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.03.2017 tarihli ve 13636 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 36. maddesi ile değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 21.02.2018 tarih ve 3021-1876 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; birden fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan olayda sanıkların kusurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Samsun Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı Samsun Toplum Merkezinde sanık ...'ın müdür, sanık ...'ün sosyal hizmet uzmanı ve sanık ...'in de çocuk eğiticisi olarak çalıştıkları, görevleri gereği sosyal ve kültürel faaliyetler düzenleyen sanıkların Sağlık Bakanlığı tarafından ... Genel Müdürlüğüne sosyal hizmet tesisi olarak tahsis ve devir edilen Ondokuzmayıs ilçesindeki otel, havuz ve sosyal tesislerin bulunduğu ancak suç tarihinde kullanımda olmayan tesise günü birlik gezi ve piknik yapmak amacıyla faaliyetler düzenledikleri, olayın gerçekleştiği 01.08.2008 tarihinde sosyal etkinlik kapsamında deniz kenarında bulunan söz konusu bu tesiste sanıklar ...yönetiminde, yapılan etkinliğe çocuklar ve yakınlarından oluşan 45 kişinin katılım sağladıkları, yapılan gezi sırasında katılımcılardan bazılarının denize girdiği, bu sırada aniden ortaya çıkan büyük dalgalar nedeniyle denizin kabardığı ve bu sırada denizde bulunan beş çocuğun açık denize doğru sürüklenerek kayboldukları, yapılan arama çalışmaları sonucunda ulaşılan çocuklardan 12 yaşındaki... Yıllar, 16 yaşındaki ... ve 16 yaşındaki ...’ın boğularak hayatlarını kaybettikleri, çalışmalar neticesinde iki çocuğun ise sağ olarak kurtarıldıkları,
Samsun İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünce 17.04.2006 tarihinde bağlı kuruluşlara gönderilen talimatta; kuruluşlarda düzenlenecek sosyal, sportif ve kültürel amaçlı bütün organizasyonlara katılım onaylarının gecikmelere neden olmadan alınmasının ve Valilik Onayı alınması gereken görevlendirmelerin en az üç gün önceden İl Müdürlüğüne gönderilmesinin istendiği; 25.04.2006 tarihli ve 3017 sayılı yazı ile de bağlı kuruluşlarda düzenlenecek olan katılımı zorunlu sosyal, sportif ve kültürel amaçlı tüm organizasyonlar hakkında önceden İl Müdürlüğüne bilgi verilmesi ve onay alınması gerekliliğinin bildirildiği, buna rağmen İl Müdürlüğüne bilgi verilmediği gözlemlendiğinden bu tür durumların tekrarlanması hâlinde soruşturma açılacağı hususlarına yer verildiği,
Samsun Toplum Merkezi Müdürlüğünce, sosyal-eğitsel faaliyetler kapsamında Samsun ili Ondokuzmayıs ilçesi Dereköy beldesinde bulunan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna tahsisli yere 22.07.2008 tarihinde çevre halkına yönelik olarak düzenlenen geziye ilişkin katılımcı listesinin 21.07.2008 tarih ve 114 sayılı yazı ekinde İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne gönderilerek gezi programına katılmak üzere sanıklar...ve ...'in görevlendirildikleri, ulaşımın Gazi Belediyesinin minibüsleri ile sağlanacağının bildirildiği, anılan yazının İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünce evrak kaydına 22.07.2008 tarih ve 7388 sayı ile kaydedildiği, Valilik Makamına sunulan onay belgesinin İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünce 22.07.2008 tarihinde hazırlandığı, onay belgesinin Vali Yardımcısı tarafından 24.07.2008 tarihinde imzalandığı, İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünce 25.07.2008 tarih ve 9324 sayı numarası verilen söz konusu onay belgesinin, İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünün 28.07.2008 tarihli ve 9408 sayılı yazı ekinde Samsun Toplum Merkezi Müdürlüğüne gönderildiği, İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne gezi için bilgi verilen tarih ile geziye izin verilen Valilik Makamı onay belgesinin anılan Toplum Merkezine gönderildiği tarih arasında yedi günlük bir sürenin bulunduğu, Valilik izninin gezi programının gerçekleşmesinden iki gün sonra verildiği, olay günü olan 01.08.2008 tarihinde düzenlenecek gezi için gereği yapılmak üzere İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne gönderilen 31.07.2008 tarihli ve 127 sayılı yazının da tıpkı on gün önce gerçekleştirilen benzer kapsamlı gezi içeriğini taşıdığı ve yine gezi tarihinin bir gün öncesi olan 31.07.2008 tarihine yer verdiği, gezinin yapılacağı 01.08.2008 tarihinde İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü evrak kaydına 8158 sayı ile kaydedildiği, Valilik Makamından alınacak olura ilişkin belgenin, yine gezinin yapıldığı gün olan 01.08.2008 tarihinde hazırlandığı, aynı gün saat 14.00'de Valilik Makamına sunulan belgenin Valilik Makamınca imzalanmadığı,
Samsun Valiliğinden temin edilen belgelere göre; İçişleri Bakanlığı Sahil Güvenlik Komutanlığının 12.06.2008 tarihinde denize kıyısı bulunan valiliklere gönderdiği yazıda; Türkiye’de eğlence ve dinlenme maksadıyla kullanılan plajların büyük çoğunluğunun Ege ve Akdeniz sahillerinde bulunmasına rağmen denizde boğulma olaylarının büyük kısmının Karadeniz sahillerinde meydana geldiği, bunun nedenlerinin Karadeniz’in ve kayalık kıyı yapısının diğer denizlerden farklılık göstermesi, Karadeniz’in tuzluluk oranının diğer denizlerden daha az olması ve dolayısıyla suyun kaldırma kuvvetinin nispeten düşük olması, Karadeniz’de sıklıkla dip akıntısı/çeken akıntı meydana gelmesi olarak açıklandığı ve söz konusu nedenlerden dolayı halkın bilgilendirilmesinin ve bilinçlendirilmesinin, plajların emniyet kurallarına uygun olarak ve gerekli tedbirler alınmış şekilde işletilmesinin, ayrıca bunların yetkili kurumlar tarafından çok sıkı bir şekilde denetlenmesinin istendiği,
Samsun Valiliği İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünce düzenlenen 04.10.2010 tarihli yazı içeriğine göre; olay tarihinden önce bağlı kuruluşlarda görev yapan personele Karadeniz’de çeken akıntıya ve dip dalgasına veya Karadeniz’e özgü risklere ilişkin bir eğitim ya da bilgi içeren broşür veya bildiri ve seminer gibi metotlarla bilgilendirme yapılmadığı,
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünce düzenlenen 22.03.2010 tarihli yazı içeriğine göre; olay günü Samsun civarında havanın parçalı bulutlu, bir ara sağanak, gök gürültülü sağanak yağışlı, rüzgarın kuzey-kuzey doğudan 4-6 bofor, tahmini dalga yüksekliğinin ise 1.5-2.5 m. civarında olduğu,
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı Başmüfetişi tarafından düzenlenen 29.08.2008 tarihli rapora göre; Samsun Toplum Merkezi Müdür Vekili sanık ..., sosyal çalışmacı sanık ... ve çocuk eğiticisi sanık ...’in, Sahil Güvenlik Komutanlığının Samsun Valiliğine gönderdiği yazılarda yer alan ve Samsun Valiliğinin İl Şube Başkanları, denize sınırı olan İlçe Kaymakamları ve Merkeze bağlı Belediye Başkanları ile yapılan toplantı ve komisyon çalışmalarında aldığı, denizde can güvenliği konulu kararlar ile Karadeniz’e özgü ani gelişen çok hızlı ve güçlü dip akıntısı/çeken akıntı konusunda bilgilerinin olduğuna dair yeterli delile rastlanmadığından, kendi özgür iradeleriyle ve yakınları olduğu hâlde etkinliğe katılan çocukların yine kendi istekleriyle denize girmeleri sonucunda, denizde oluşan dalga ve/veya çeken akıntı nedeniyle denizde kaybolmaları ve yapılan arama çalışmaları sonucu üç çocuğun boğulmasıyla sonuçlanan olayı tahmin edemeyecekleri, bu nedenle de gerekli önlemleri almayarak, dikkatsizlik ve tedbirsizlikle ölüme sebebiyet verdiklerinden bahsedilemeyeceği düşünüldüğünden, görevlerini ihmal ettikleri iddiasının sübuta ermediği kanaatinde olduğunu, bununla birlikte; sanık ...’ın Samsun İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünün 2006 yılında yazılı olarak verdiği talimata rağmen etkinlikten en az üç gün önce izin talep yazısını İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne intikal ettirmemesi, etkinliğe izin veren Onay Belgesiyle ilgili prosedür tamamlanmadan etkinliği gerçekleştirmesi, sanıklar...ile ...’in Valilik Makamı’nın imzasıyla tamamlanması gereken izin süreci tamamlanmadan, söz konusu geziye görevli olarak katılmak suretiyle verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde kayıtsızlık göstermeleri nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin (a) fıkrası uyarınca, uyarma cezası ile cezalandırılmaları gerektiği,
Kovuşturma sırasında düzenlenen 16.07.2010 tarihli bilirkişi raporuna göre; olay sırasında aniden gelen büyük bir dalga nedeniyle denizin kabardığı ve bu esnada ölenlerin açık denize doğru sürüklendiklerinin beyan edildiği, buna göre açık denizden gelen bu dalga ile koy içerisindeki suyun yükselmiş olabileceği ve yine suyun geriye çekilmesi ve bu esnada zeminde bulunan sahile paralel oluşmuş kum adacığının bir kısmının kayması nedeniyle suda derinleşme ve açık denize doğru yüksek akıntının oluşmuş olabileceği, yine bu esnada ölenlerin akıntıya kapılıp açık denize doğru sürüklenmiş olabilecekleri,
İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapora göre; Karadeniz’in dalgalı olduğunun bilindiğini, dalgaların kıyıya vurduktan sonra geri dönerken denizde bulunanları da sürükleyeceğinin açık olduğu, pikniği düzenleyenin Samsun Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü bünyesindeki Toplum Merkezinin, hizmet kapsamında anneleri ile birlikte gelen çocukları deniz kenarında bir kampa götürürken çocukların denize girmek isteyeceklerini tahmin edecek durumda bulunmaları gerektiği, çocukların beraberinde mayo getirmelerinin de bu duruma hazırlık yaptıklarını gösterdiği, sanık ...’ın kurumun müdürü olarak hizmet verirken hizmetin verildiği yerde pikniğe katılanların çocuk olmalarını göz önünde bulundurarak muhtemel tehlikelere karşı diğer sanıklarla birlikte alınacak tedbirleri görüşerek plajda açık denizden gelecek dalgaların dönüşte çocukları sürükleyebileceğini düşünüp çocukların gireceği alanın dubalı bariyerle çevrilmesi ve yüzme ihtisas kulübü gibi yerlerden can kurtaran temin edildikten sonra çocukların denize girmelerine izin verilmesi gerektiği hâlde bunları yapmadığı, bu nedenlerle kurum müdürü sanık ... ile piknik alanına giden sanıklar...ve ...’in gerçekleşen olayda tali kusurlu oldukları,
Ondokuzmayıs Asliye Ceza Mahkemesince 30.09.2009 tarih ve 94-186 sayı ile; haklarında taksirle ölüme neden olma suçundan kamu davası açılan katılanlar ..., ... ve ...’ın, çocukları üzerindeki denetim ve koruma görevini yerine getirememeleri nedeniyle kusurlu oldukları ancak çocuklarının ölümleri sebebiyle ceza verilmesini gereksiz kılacak şekilde mağdur oldukları kanaatine varılarak haklarında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 22. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca kişisel ve ailevi durumları dikkate alınarak ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ...; ölen ...’ın babası olduğunu, görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını, ölenin, annesi ile pikniğe gittiğini,
Katılan ...; ölen ...’ın annesi olduğunu ve sanıkların piknik organizasyonu yaptığını ölenden duyduğunu, esasen olay mahalline piknik yapmak amacıyla gittiklerini, olay yerinde denizi görünce şaşırdığını, gidecekleri yerin denize o kadar yakın olacağını bilmediğini, çocukların denizi görünce sevindiklerini ve heveslenerek denize girmek istediklerini, sanık ...’ün mayo giyip; “Denize gidiyoruz.” demesi üzerine; “Siz giriyorsunuz ama çocuklar da heves ediyor.” dediğini, adı geçen sanığın da; “Onlarla ben de giriyorum, bir şey olmaz.” şeklinde cevap verdiğini, çocukların da ısrarcı olması üzerine denize girmelerine izin verdiklerini, hatta çocukların denize girmemeleri için önce uzak bir yere oturduklarını, ölen kızının yüzme bilmediğini, havanın rüzgârlı olduğunu ancak denizin çok dalgalı olmadığını, çocukların tesiste havuza girecekleri düşüncesiyle yanlarına mayo aldıklarını, hatta havuzda su olmadığı için çocukların çok üzüldüğünü, bağırmalar duyması üzerine denize baktığında çok büyük dalgalar olduğunu gördüğünü, çocukların koşturduğunu, çok dalgalı olduğundan çocukları aramak için denize giremediğini, dalga boyunun yaklaşık iki metre kadar olduğunu, çocukların çoğunun suyun içerisinden kurtarıldığını,
Katılan ...; ölen ...’ın babası olduğunu, görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını,
Katılan ...; olay günü kızı olan ölen Sümeyya ve iki oğlu ile birlikte düzenlenen etkinliğe katıldıklarını, olayın gerçekleştiği yere hem denize girmek hem de piknik yapmak için gittiklerini, denizin iyi olmadığını ancak herkes girince çocuklarının da denize girdiğini, yaklaşık yarım saat sonra da boğulma olayının gerçekleştiğini, yeterli önlem almadıklarından dolayı sanıklardan şikâyetçi olduğunu,
Katılan ...; ölen ...’nun babası olduğunu, görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını,
Katılan ...; ölen ...’nun annesi olduğunu, sanıkların, pikniğe götürmek amacıyla imza aldıkları hâlde çocukları denize götürdüklerini, hiçbir güvenlik önlemi almadan çocukları kıyıya götürüp denize soktuklarını, ilgili kurumlardan izin almayarak kendi kafalarına göre hareket ettiklerini, çocuğunun güvenliğini sanıklar...ve ...’in üstlendiklerini, sanıklardan şikâyetçi olduğunu,
Tanık Yakup Aksulut; 2006 yılından itibaren İl Sosyal Hizmetler Müdür Yardımcısı Vekili olarak görev yaptığını, İl Müdürünün olay tarihinde izinli olması nedeniyle onun yerine kendisinin vekâlet ettiğini, İl Müdürlüklerine bağlı çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi ve rehabilitasyon merkezinde kalan çocuk ve yaşlılar ile toplum merkezi hizmetlerinden yararlanan kişiler için İl Müdürlüğü ve Valilik makamından izin almak suretiyle sosyal etkinlikler düzenlendiğini, söz konusu sosyal etkinlikleri organize eden görevliler ile uygulayıcıların kimlikleri ve sorumluluklarının belirlenmesi ve il sınırı dışındaki etkinliklere katılanlara harcırah ödenebilmesi için yazılı onay belgesi alınması zorunluluğunun bulunduğunu, bu konuda İl Müdürlüğünce bağlı kuruluşlara 17.04.2006 tarihinde bir yazı gönderilerek, kuruluşlarca düzenlenecek olan sosyal, sportif ve kültürel amaçlı bütün organizasyonlara katılım onaylarının gecikmelere neden olmadan zamanında alınması, valilik onayı alınması gereken görevlendirmelerin en az üç gün önceden Müdürlüğe gönderilmesi talimatının verildiğini ve yine İl Müdürlüğünce söz konusu kuruluşlarda yapılan organizasyonlarla ilgili olarak bilgi verilmediği gözlemlendiğinden 25.04.2006 tarihli ikinci bir yazı yazılarak verilen talimata uyulmadığı taktirde ilgililer hakkında soruşturma açılacağının belirtildiğini, olayın gerçekleştiği yerde bulunan tesislerin onarımı yapılmadığı için kullanılmadığını ancak burasının deniz kenarında yeşil alanı ve ağaçlar bulunan geniş bir alan olduğu için gerek il kuruluşları tarafından gerekse diğer illerdeki sosyal hizmet kuruluşlarından gezi amaçlı olarak gelen personel ile bu kuruluşlardan hizmet alan kişiler tarafından piknik alanı olarak kullanıldığını, İl Müdürlüğünce bu tesislerin ön cephesinde bulunan sahilden denize girilmesinin önerilmediğini, kendilerine gelen taleplerin de yüzme amaçlı değil genellikle gezi ve piknik yapılması yönünde olduğunu, denizden faydalanma ve yüzme amaçlı bir etkinlik onayı vermediklerini, tesisin bir yüzme tesisi olmadığını, bu anlamda bir güvenlik alınmadığını, bu alanı kullanan kuruluş yöneticilerinin ve etkinliği yürüten personelin, söz konusu alana götürdükleri katılımcıları, şehrin stresinden kaçınmak, açık alanda yiyip içmeye, müzik eşliğinde eğlenmeye ve beton ve toprak zeminde top ve benzeri oyunlar oynamaya yönlendirmeleri, denize girmeme konusunda katılımcıları uyarmaları ve kontrol etmeleri gerektiğini, etkinliklerin yürütülmesinin İl Müdürlüğünün değil, etkinliği düzenleyen görevlilerin sorumluluğunda olduğunu, bu tesis hizmete girdiğinde alanda bulunan büyük havuzun su ile doldurulup havuzdan, gerekli güvenlik önlemleri alınmak kaydıyla kampa cepheli sahil ve denizden de faydalanılmasının düşünüldüğünü, şu anda sadece piknik amaçlı olarak kullanılmasının mümkün olduğunu, bu tesisin bir yüzme tesisi olmadığını, bu anlamda bir güvenlik tedbiri de alınmadığını, Samsun Toplum Merkezi Müdürlüğünce eğitim faaliyetleri ile sosyal ve kültürel faaliyetlerden yararlanan kişilerin isim listesinin gönderilerek 21.07.2008 tarihli yazı ile 22.07.2008 tarihinde 10.30-17.00 saatleri arasında söz konusu kampa gezi düzenlenmesi için onay talep edildiğini, İl Müdürlüğünce 22.07.2008 tarihinde hazırlanarak aynı gün Valilik Makamının onayına sunulan iznin Vali Yardımcısının iş yoğunluğu nedeniyle 24.07.2008 tarihinde, gezinin düzenlenmesinden iki gün sonra verildiğini ve onayın sonradan icazet anlamına geldiğini, prosedür gereği yapılması gerekenin, etkinlikle ilgili onay çıkıp çıkmadığının telefonla da olsa takip edilip onay çıktıktan sonra etkinliğin gerçekleştirilmesi olduğunu, Samsun Toplum Merkezi Müdürü sanık ...’ın olay günü saat 12.00’den sonra telefonla kendisini arayarak kampa gezi düzenlemek için akşam faks çektiğini, onay yazısının alınıp alınmadığını sorduğunu, adı geçen sanığın bu konuşma sırasında boğulma olayından da bahsettiğini, esasında ilgililerin faks gönderdiklerinde genellikle telefonla arayarak onay yazısının alınıp alınmadığını da teyit ettiklerini, ancak sanık ...’ın 31.07.2008 tarihli söz konusu faks yazısının alıp alınmadığını teyit ettirmediğini, memurların genellikle bu teyide alışkın olduklarını, teyid için telefon geldiğinde anında faks içeriğiyle ilgilenildiğini, sanık ...’ın telefon ile kendisini araması üzerine olay mahalline gittiğinde çalışma arkadaşlarının onay belgesini hazırladıklarını ve kendisinin bulunmadığı durumlarda yerine imza atmaya yetkili İsmet Öztürk’e imzalattırarak onaya sunduklarını, ancak Vali Yardımcısının denizde çocukların dalgaya kapıldığını 12.10 sıralarında emniyetten haber almış olması nedeniyle talep yazısını imzalamadığını, sanıkların kastlarının olmadığını ancak prosedür gereği uyulması gereken kurallara riayet etmediklerini,
Tanık ...; olayın gerçekleştiği tesiste üç arkadaşı ile birlikte bekçi olarak çalıştığını, Sosyal Hizmetler İl Müdürü tarafından kendilerine sadece sosyal hizmetlerden gelen personel ve bu personelle birlikte gelen kişilerin tesise alınması gerektiği yönünde talimat verildiğini, kampa gelen kişilerin denize girmelerine izin verilmemesi yönünde bir talimat verilmediğini, izinli olduğu zamanlar kampın önünden denize girerek yüzdüğünü, metrelerce gitmesine rağmen denizin normal insan boyunu aşmadığını, üç çocuğunun da burada denize girdiklerini, denize dalga olmadığında sakin zamanda girdiklerini, denizin dengeli bir seyir izlemediğini, sakinken, dalga yokken birden dalga ve rüzgar çıkabildiğini, olayın olduğu sırada kampta bulunmadığını, olaydan 4-5 gün sonra Belediye görevlilerinin sahile; “DENİZE GİRMEK TEHLİKELİDİR” yazan mavi bir tabela çaktıklarını, kampa gelen insanların, özellikle çocukların sıcağın ve denize duyulan özlemin etkisiyle denize koştuklarını, kampa gelenlerin denize girmelerini engellemelerinin son derece güç olduğunu,
Tanık ...; olayın gerçekleştiği tesiste üç arkadaşı ile birlikte bekçi olarak çalıştığını, Sosyal Hizmetler İl Müdürü tarafından kendilerine sadece sosyal hizmetlerden gelen personel ve bu personelle birlikte gelen kişilerin tesise alınması gerektiği yönünde talimat verildiğini, kampa gelen kişilerin denize girmelerine izin verilmemesi yönünde bir talimat almadıklarını, olay günü saat 11.00 sıralarında sanık ...’ün, toplum merkezinin etkinliği çerçevesinde geldiklerini söylemesi üzerine kapıyı açtığını, sanık ...’e; “Bugün deniz dalgalı, denize girmeyin.” dediğini, adı geçen sanığın da; “Denize dalmayın, çocuklarınıza sahip çıkın.” diyerek beraberindeki kadın ve çocukları uyardığını, akabinde demir kapıyı açtığını, gelen kadın ve çocukların piknik sepetleriyle birlikte kampa girdiklerini, kendisinin bekçi kulübesinde kaldığını, bulunduğu yerden denizin görünmediğini, yaklaşık bir saat sonra bağrışma sesleri duyduğunu, kulübeden denize doğru koştuğunu, kadınların; “Çocuklar gitti, gitti!” diye bağırdıklarını, denizin aşırı dalgalı olması ve yüzme bilmemesi nedeniyle hemen geri dönüp kulübeden ambulansı ve jandarmayı aradığını, 15-20 dakika kadar sonra kurtarma ekibinin ve ambulansların olay yerine geldiğini, daha önce söz konusu alanda bir boğulma vakasının yaşanmadığını, olay günü denizin çok dalgalı olduğunu, iyi yüzme bilmeyenler ile çocukların denize girmemesi gerektiğini,
Tanık ...; olay tarihinden kısa bir süre önce de Ondokuzmayıs İlçesi Dereköy Beldesi sınırları içerisinde bulunan Sosyal Hizmetlere ait deniz kenarındaki kampa gittiklerini, çocukların o gün de denize girdiklerini, ancak o gün denizin sakin olduğunu, olay günü bir otobüs dolusu kadın ve çocuk ile piknik alanına gittiklerini, sanık ...’ün otobüste defalarca çocukları dikkat etmeleri ve dalga varsa denize girmemeleri hususlarında uyardığını, kampa gidince denizin hafif dalgalı olduğunu gördüğünü ancak tehlikeli ve büyük dalgaların olmadığını, bazı çocuklar ve kadınların denize girdiklerini, sanık ...’ün de onlarla birlikte denize girdiğini, kendisinin uzakta ağacın altında oturduğunu, yüzme bilmediği için sadece ayaklarını denize soktuğunu, daha sonra aniden büyük bir dalganın denizde yüzen çocukları alıp götürdüğünü, senede bir iki kez yaz aylarında ailesiyle birlikte denize gittiğini ancak böyle bir dalgaya hiçbir zaman şahit olmadığını, gittikleri kampta denize girilmesiyle ilgili olarak bir güvenlik önlemi görmediğini, gezinin amacının piknik yapmak olduğunu, ancak denize girmenin de yasaklanmadığını, görevlilerin sadece dikkatli olmaları gerektiği hususunda kendilerini uyardıklarını, pikniğe giden tüm çocukların yanında annelerinin bulunduğunu sandığını, ancak boğulma olayından sonra kayıp olan bir çocuğun yanında annesinin olmadığını, annesinden izin alıp arkadaşıyla birlikte geldiğini duyduğunu,
Tanık ... soruşturma evresinde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Teftiş Kurumu Başmüfettişi tarafından alınan ifadesinde; düzenli olarak Toplum Merkezi tarafından yapılan etkinliklere katıldığını, daha önceki yıllarda da deniz kenarında piknikler düzenlendiğini ve bütün etkinliklerin çok güzel geçtiğini, sürekli etkinliklere katıldıkları için ne zaman yapılacağını sorarak etkinlik yapılmasını ilgililerden talep ettiklerini ve istek üzerine etkinlikler yapıldığını, bu kapsamda olay günü saat 10.00 sıralarında Toplum Merkezi önüne gelen belediye otobüsü ile piknik alanına hareket ettiklerini, otobüs yolculuğu sırasında sanık ...’ün sürekli olarak etkinliğe katılanları, çocukların tek başına denize bırakılmaması konusunda uyardığını, eğer denize gireceklerse çocuklarıyla birlikte girmeleri gerektiğini söylediğini, kamp alanına vardıklarında denizin hafif dalgalı olduğunu gördüğünü, otobüsten iner inmez bazı çocuklar ve kadınların hemen denize girdiklerini, sanık ...’ün denize giren çocuklara ve ailelere defalarca uyarıda bulunduğunu, kendisinin de kıyafetlerini giyip denize girdiğini, birkaç kadınla birlikte denizin içinde olduğu sırada şişme yatakla oynayan 3-4 çocuk ve simitte oynayan küçük bir çocuğun da yanlarında olduklarını, ayakta duran bu çocukların akıntıyla birlikte denize doğru biraz kaydıklarını, sonra aniden gelen büyük bir dalganın çocukları daha da uzaklaştırdığını, ardından gelen daha büyük bir dalga ile iyice uzaklaşıp kaybolduklarını, çocukların denize girmesinden sonra gelen dalgaların ev ya da apartman boyu yüksekliğinde olduğunu, çocukları kurtarmak için koşuşturulduğunu ancak dalgaların buna izin vermediğini, denizde kaybolan çocukların annelerinin 100-150 metre uzakta bulunan piknik yapılacak yerde olduklarını, sadece hayatını kaybeden ...’nin annesinin kendisinin yanında denizin içerisinde olduğunu ve denizin içinde konuştukları sırada olayın yaşandığını, anlık bir olay olduğu için onun da kızını kurtaramadığını, ölen çocuklardan ...’nun annesinin pikniğe katılmadığını,
Mahkemede; sanıklar...ve ...’in defalarca denizin kenarındaki ebeveynleri, çocuklarına refakat etmeleri konusunda uyardıklarını, olay sırasında denizin içinde kenarda katılan ... ile birlikte olduğunu, bu esnada yanında bulunan katılan ...'ın; “Eyvah! ...'i (...) emanet getirmiştim.” dediğini ve ona çok üzüldüğünü, kendi çocuğu için “Eyvah!” demediğini, hatta kendi çocuğu da öldüğü hâlde emanet getirdiği ölen ... için daha çok çırpındığını,
Tanık Fatma; Toplum Merkezi tarafından yapılan etkinliğe kızı, gelini ve torunlarıyla birlikte katıldığını, olay günü belediye otobüsüne binerek yola çıktıklarını, sanık ...’ün sürekli olarak herkesin çocuklarına sahip olması gerektiği ve denizin dalgalı olması hâlinde denize girilmeyeceği yönünde uyarılarda bulunduğunu, tesisin bulunduğu yere gittiklerinde denizin hafif dalgalı olduğunu, torunları ve kızının da denize girmek istediklerini, diğer çocukların da soyunup denize gittiklerini, gelininin, çocuklarını kıyıda oynattığını, kızının denizde kıyıdan uzaklaştığını görerek ona; “Kıyıya gel!” diye bağırması üzerine, kızının söz dinleyip geri döndüğünü, ancak denizde, deniz yatağına binen ve yataktan asılan çocuk grubuyla simitte olan bir çocuğun bulunduğunu, daha sonra aniden gelen bir dalganın dalgakıranı aşarak deniz yatağını ters çevirdiğini, akabinde simitteki küçük çocuğun ve deniz yatağındaki çocukların açık denize doğru sürüklendiklerini, yaklaşık yarım saat sonra kurtarma ekiplerinin geldiğini,
Tanık ...; Toplum Merkezi tarafından yapılan etkinliğe annesi, yengesi ve yeğenleriyle birlikte katıldığını, sanık ...’ün otobüste sürekli olarak herkesin çocuklarına sahip olması gerektiği ve denizin dalgalı olması hâlinde denize girilmeyeceği yönünde uyarılarda bulunduğunu, denizin hafif dalgalı olduğunu, denize girdiği sırada annesinin uyarısı üzerine denizden çıktığını, denizde deniz simidi içinde küçük bir çocuk ile kırmızı renkli deniz yatağı üstünde 13-14 yaşlarında 4 kız çocuğunun daha bulunduklarını, bu çocukların kıyıdan 3-4 metre kadar açılmış olduklarını, ancak çocukların annelerinin yanlarında olmadıklarını, annelerin denizin 10 metre kadar ilerisindeki kayalıkların üzerinden çocuklara baktıklarını, gelen dalganın simitteki çocuk ile yatağın üzerindeki çocukları açık denize doğru sürüklediğini, sanık ...’ün sürekli uyarıda bulunduğunu ve çocukları kurtarmak için çok gayret sarfettiğini,
Tanık ...; Toplum Merkezi tarafından yapılan etkinliğe oğlu ile birlikte katıldığını, sanık ...’ün otobüste sürekli olarak herkesin çocuklarına sahip olması gerektiğini, bir şey olursa mesuliyet kabul etmeyeceklerini ifade ettiğini, kampta bazı annelerin çocuklarına sahip çıktığını, bazılarının ise çocuklarını serbest bıraktıklarını, çocukların denize koşması üzerine sanık ...’ün, çocukların önüne geçip onları toparlayarak anneleri ile birlikte girmeleri gerektiğini söylediğini, birkaç çocuğu denizden çıkarıp kenara götürdüğünü, annelerine; “Çocuklarınıza sahip çıkın.” dediğini, çocukların sahilde kıyıya çok yakın yerde denize girdiklerini, kendisinin diğer kadınlarla çam ağaçlarının altında denize 50-100 metre mesafede oturduğu sırada denizin birden kabardığını, ardından; “Çocuklar boğuluyor” diye bağıranların olduğunu, daha sonra kurtarma ekiplerinin geldiğini,
Tanık Yeter Ercin; olay günü Toplum Merkezi tarafından yapılan etkinliğe tek başına katıldığını, saat 10 sıralarında toplum merkezi önüne gelen otobüse binerek kampa hareket ettiklerini, sanık ...’ün hem otobüse binmeden önce hem de otobüste sürekli olarak; “Çocuklarınıza dikkat edin, deniz dalgalı görünüyor” diye defalarca uyarıda bulunduğunu, piknik alanına indiklerinde denizin hafif dalgalı, havanın ise çok rüzgarlı olduğunu, ancak bazı çocukların ve kadınların mayolarını giyerek denize girdiklerini,
Tanık ...; olay günü Toplum Merkezi tarafından yapılan etkinliğe 18 yaşındaki kızı ile birlikte katıldığını, piknik alanına gittiklerinde kızının denize girdiğini ancak kendisinin girmediğini, denize giren kadın ve çocukların dalgakıranın iç tarafında kenarda bulunduklarını, sanıklar...ve ...’in sürekli olarak çocuk ve kadınları bilgilendirerek kıyıdan biraz uzaklaşanları uyardıklarını, kendisinin de defalarca çocukları bu konuda uyardığını, gezi sırasında da hem otobüste hem de kampa gittiklerinde sanık ...’ün sürekli olarak kadınları ve çocukları deniz konusunda dikkatli olmaları, kıyıdan uzaklaşmamaları, çocukların evebeynlerin yanından ayrılmamaları konusunda bilgilendirdiğini, kızıyla birlikte denizin kenarında oturduğunu, denizin hafif dalgalı olduğunu, sanık ...’ün, çocukların kenarda oynamaları ve denize girmemeleri yönünde sürekli uyarıda bulunduğunu, arkadaşı ile birlikte dalgakıranın üzerine çıktıkları sırada birkaç çocuğun dalgakıranın ağzından denize doğru sürüklendiğini görerek kızına; “Ambulansı ve polisi ara” diye bağırdığını, ambulans ve kurtarma ekiplerinin hemen geldiğini, olayın çok ani olduğunu, ilk dalganın akabinde çok büyük dalgaların geldiğini, kurtarma çalışmaları sırasında ise denizin coştuğunu,
Tanık Sonnur Aydoğan; Samsun Toplum Merkezinde çalıştığını, olay günü kendisinin de pikniğe katıldığını, pikniğe katılan her çocuğun annesinin olduğunu, sadece ölen ...’e akrabası olan katılan ...’nın refakat ettiğini, olay yerinde katılımcıların değişik alanlarda gruplar hâlinde oturduklarını, sanık ...’ün aileleri; çocukların başında olmaları, denize girerken kendilerine refakat etmeleri konusunda otobüste ve piknik yerinde uyardığını,
Tanık ...; Toplum Merkezi Müdürlüğünce yapılan piknik organizasyonuna kız kardeşi ve onun 4-5 yaşlarındaki iki çocuğu ile birlikte katıldığını, bazı çocukların deniz kenarından uzakta olmaları nedeniyle sanıklar...ve ...’in, aileleri, çocuklarına sahip çıkmaları yönünde uyardığını,
Tanık Muradiye Deniz; Toplum Merkezi Müdürlüğünce yapılan piknik organizasyonuna 17 yaşındaki kızı ile birlikte katıldığını, sanıklar ... ve Gül’ün sürekli çocuklara sahip çıkılması konusunda aileleri uyardığını,
Tanık Pınar Arslan; altı yıldır Toplum Merkezinde öğretmen olarak görev yaptığını, olay yerinde kendisinin de olduğunu, katılan ...’nın denizin kıyısında bulunduğunu, bu arada kendisine kızını ve ölen ...'i zorla yataklarından kaldırıp getirdiğini söylediğini ve ...'in ölümüne sebebiyet verdiği için üzüldüğünü,
Tanık ... kollukta; Toplum Merkezi Müdürlüğünce yapılan piknik etkinliğine çocukları, ablası katılan ... ve onun çocukları ile birlikte katıldıklarını, katılan ...’ın çocuklarının havuza girmek istediklerini ancak havuzda su olmaması nedeniyle giremediklerini, daha sonra çocukların denize girmek istediklerini, kendisinin ve ablası katılan ...’ın buna izin vermediklerini, ardından birkaç kadın ve çocuğun denize gitmesi üzerine katılan ...’ın kızı ölen ... ve kendi kızının da deniz kenarına gittiklerini, ablası katılan ... ile deniz kenarına çocuklara bakmaya gittiklerinde çocukların deniz kenarında yürüdüklerini gördüklerini, geri döndüğü sırada bir çığlık duyması üzerine tekrar denize doğru baktığında kızı ile yeğeni olan ölen ...’ın suyun içinde olduklarını ve açık denize doğru sürüklendiklerini gördüğünü, çocukların kurtarma ekipleri gelene kadar yaklaşık yarım saat denizin içinde kaldıklarını, kızını ve diğer çocukları denize sokan kişinin sanık ... olduğunu sonradan öğrendiğini,
Tanık ... kollukta; 15 yaşında olduğunu, Toplum Merkezi Müdürlüğünce yapılan piknik etkinliğine annesinden izin alarak, sanıklar ...nezaretinde gittiğini, tesisteki havuzun boş olması nedeniyle adı geçen sanıkların denize girip kendilerini de denize çağırdıklarını, sanıklara denize dalgalı olduğu için giremeyeceklerini söylemelerine rağmen onların; “Biz buraya her hafta devamlı geliyoruz ve denize devamlı giriyoruz, bir şey olmaz” dediklerini, bunun üzerine arkadaşı ile birlikte denize girdiğini, kendilerine yüzme bilip bilmediklerinin sorulmadığını, gözünü sonradan hastanede açtığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ...; Toplum Merkezinin açılışından bu tarafa yaklaşık sekiz yıldır yapılan çalışmaları başarıyla sürdürdüklerini, Toplum Merkezinin ekonomik ve sosyal yoksunlukların yoğun olarak yaşandığı Ondokuzmayıs Mahallesinde bulunduğunu, Mahalledeki aile reislerinin çoğunun mevsimlik inşaat işçisi olarak çalışan eğitim ve kültür düzeyleri düşük, alt gelir grubuna mensup insanlar olduklarını, söz konusu Mahalledeki ailelerin ve bireylerin ekonomik ve sosyo-kültürel seviyelerinin yükseltilmesine yönelik destek programları, kadınlara yönelik mefruşat, dikiş gibi beceri kursları, 16 yaş altındaki çocuklara yönelik müzik ve tiyatro kursları, kent yaşamıyla bütünleşmelerini sağlamak amaçlı eğitim seminerleri ve konferansları düzenleyip tiyatro ve sinema programları ile gezi ve piknikler düzenlettirilmesi gibi çok çeşitli faaliyetleri kadrolu olarak bir sosyal çalışmacı ve bir çocuk eğiticisi ile birlikte sürdürdüklerini, değişik program ve projelerde gönüllü katılımcılar ile halk eğitim öğreticilerinin desteklerini aldıklarını, 29.07.2008 tarihinde sanıklar...ve ...’in, kadınların deniz kenarına pikniğe gitmek için talepte bulunduklarını söylemeleri üzerine 01.08.2008 tarihinde 10.00 - 16.00 saatleri arasında yapılması planlanan etkinlik için 45 kişilik büyük otobüs talep ettiklerini, bu talebin uygun görülmesi üzerine durumdan sanıklar...ve ...’i haberdar ettiğini ve adı geçen sanıkların Toplum Merkezi ile irtibatı bulunan aileleri sözlü olarak piknik konusunda bilgilendirerek pikniğe katılacak ailelerin isimlerini kaydettiklerini, isim listesinin tamamlanmasını bekledikleri için 31.07.2008 Perşembe günü mesai bitimine yakın 16.00 - 17.00 saatleri arasında durumu İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne faks ile bildirdiğini, telefon ederek İl Müdürlüğü yetkililerine bilgi vermediğini, İl Müdürünün izinli olduğunu bildiğini ancak sekreterinin de izinli olduğunu bilmediğini, sekreter izinli de olsa İl Müdürlüğündeki görevlilerin faksı kontrol etmesi gerektiğini düşündüğünü, tüm etkinlikler için gerekli olan onay talebini içeren yazıyı etkinlikten bir gün önce faks ile gönderdiklerini, çok sık etkinlik yaptıkları için ayrıca bir telefon görüşmesi yapmadıklarını, etkinliklerin tümüne yakınında ellerinde bir izin onayı olmadığını, söz konusu iznin sonradan geldiğini, bu taleplerini bir bilgilendirme olarak düşündüklerini, sayısız etkinlik yaptıklarını, her yıl birkaç kez deniz kenarında piknik düzenlediklerini ve genellikle izin onayı ile ilgili bu prosedürü takip ettiklerini, İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünün 01.08.2008 Cuma sabahı söz konusu onayı alacağı ve her zaman olduğu gibi akabinde de kendilerine fakslayacaklarını, evrak asıllarının ise araç temininde ulaştırılacağı düşüncesiyle saat 10.30'da izin kaygısı duymaksızın geziye katılacaklarını beyan eden kadınların çocuklarıyla birlikte sanıklar ...refakatinde olay yerine hareket ettiklerini, aynı şekilde olay tarihinden bir hafta önce de aynı yere 30 kişilik bir grupla pikniğe gidildiğini ve Valilikten aynı şekilde onay alındığını, programa katılanların ağırlıklı olarak piknik amaçlı gittiklerini, katılan ebeveynlerin denize girmeyi tercih etmeyen ancak çocuklarını bundan yararlandırmayı amaçlayan kişilerden oluştuğunu, ildeki tüm kuruluşların personelinin ve çocuklarının da sıklıkla bu kamptan yararlandıklarını, hatta diğer şehirlerden gezi amaçlı gelen personelin ve çocuklarının da bu kampı kullandıklarını, sanıklar...ve ...’in hava ve denizin genel durumunu göz önünde bulundurarak çocuk ve kadınların denize girmemeleri, çocukların denize bırakılmaması konusunda sürekli uyarıda bulunduklarının pikniğe katılan kişilerce kendisine söylendiğini, anılan tesisin önünde dalgakıran bulunduğunu, bununla birlikte tesisin kurulu olduğu bölgede denize girilmesinin yasak ve tehlikeli olduğuna dair herhangi bir uyarı yazısı ve tabelanın bulunmadığını, bahse konu tesiste can güvenliği konusunda gerekli tedbirlerin alınması sorumluluğunun Samsun Valiliği ve ilgili yerel yönetimlere ait olduğunu, katılımcıların tamamının, ya yetişkin olması ya da yetişkin bir yakınları refakatinde etkinliğe katılmış çocuklar olmaları nedeniyle sözlü olarak uyarıldıklarını, yalnızca bölge halkını kapsayan bir etkinlik düzenlendiğinden İl Müdürlüğünün haberdar edilmesi amacıyla yazılı olarak bilgi verildiğini, bu tip etkinliklerde onay belgesine ihtiyaçlarının olmadığını,
Sanık ...; 2002 yılından itibaren Samsun Toplum Merkezinde görev yaptığını, Toplum Merkezinin hizmetlerinden yararlanan özellikle kadın ve çocukları, çalışmaya başladığından beri pikniğe götürdüklerini, bu yıl kurumlarına ait Dereköy Beldesindeki deniz kenarında bulunan kampa pikniğe gittiklerini, her gittiklerinde mümkünse denize girmemeleri, girmeleri hâlinde ise açılmamaları ve çocuklara sahip çıkmaları konusunda katılımcı aileleri uyardıklarını ve kesinlikle annesi yanında olmayan çocuğu etkinliğe götürmediklerini, defalarca uyarmalarına rağmen özellikle çocukların çok hevesli olmaları nedeniyle annelerinin refakatinde denize girdiklerini, olay günü söz konusu kampa giderken de kamptayken de hem kendisinin hem de sanık ...’ün kadınları ve çocukları defalarca “Dikkatli olun, denize girmeyin” diyerek uyardıklarını, ancak çocukların denize girmelerine engel olamadıklarını görünce bu kez annelerine; “Çocuklarınızın yanında olun, kıyıda oynasınlar, açılmalarına izin vermeyin” şeklinde ikâzda bulunduklarını, onların denize girdiğini gördüklerinde ise göz kulak olmak ve açılmalarını önlemek için kendilerinin de denize girdiklerini, ilgili mercilerden alınması gereken onay ile müdürlerinin ilgilendiğini, geziden bir gün önce yani 31.07.2008 tarihinde de müdürleri sanık ...’ın gezi için İl Müdürlüğüne onay yazısını faksladığını söylediğini, kendisinin de bu nedenle olay alındığını düşündüğünü, ayrıca etkinlikle ilgili Valilikten izin alınması konusunun idarenin işleyişi ile ilgili bir husus olduğunu, müdürleri olan sanık ... tarafından verilen sözlü talimat üzerine etkinliğe görevli olarak katıldığını, sanık ...’ın kendisine ve diğer sanık ...’e etkinlik süresince katılımcılara, çocuklarına göz kulak olmaları gerektiği ve çocukları yanlarında olmaksızın denize sokmamaları konusunda uyarıda bulunmaları hususunda talimatlar verdiğini, kendilerinin de bu yönde katılımcı kadın ve çocuklara uyarılarda bulunduklarını, olay günü pikniğe kızlarını da götürdüğünü, kendisinin de kızları, diğer çocuklar ve kadınlar ile birlikte dalgakıranın ön tarafında bellerine kadar ancak gelen suya girdiklerini, o sırada altı yaşlarında bir çocuğun simitle denize girdiğini, annesinin de hemen yanında olduğunu, ancak bir anda gelen akıntı ile dalgakıranın açık tarafından denize doğru sürüklenen çocuğun iki elini de sallayarak; “Kurtarın beni!” diye bağırmaya başladığını, o anda denizde hemen yanlarında bulunan yaşları 12-16 arasında değişen 4-5 çocuğun bu çocuğa doğru atıldıklarını, ölen çocuklardan...’ın simide ulaştığını ancak çocukla birlikte akıntıya kapılarak dalgakıranın arka tarafından sağ tarafına doğru sürüklendiğini, akıntının diğer dört çocuğu da açık denize sol tarafa doğru sürüklediğini, o saate kadar küçük zararsız dalgalar varken birdenbire art arda büyük dalgaların geldiğini, baş örtülerini birbirine bağlayarak simitteki çocuğu kurtarmaya çalıştıklarını ancak başaramadıklarını, o sırada aynı kampa dışarıdan pikniğe gelmiş olan gençlerin denize dalarak kız çocuklarından birisini dışarı çıkardıklarını, olay yerine gelen dalgıçların da simitteki çocuğu kurtardıklarını, sahil boyunca denize girilmesinin yasak olduğunu gösteren bir tabela olmadığını, amaçları denize girmek olmadığı için yüzmeye yönelik önlemler alma gereği de düşünmediklerini, pikniğe giden kadın ve çocukların en fazla bellerini geçmeyecek alanda suyla oynadıklarını, söz konusu olaydan önce sahil kenarındaki insanları açık denize sürükleyen, çeken akıntı konusunda bir bilgisinin olmadığını, etkinlikten iki gün önce sanık ... tarafından hava sıcaklığına internetten bakıldığını, rüzgâr durumuna bakılıp bakılmadığını hatırlamadığını,
Sanık ... soruşturma evresinde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Teftiş Kurumu Başmüfettişi tarafından alınan ifadesinde; Samsun Toplum Merkezinde, açıldığı 2001 yılından itibaren çalışmaya başladığını, bu süre içerisinde bir sürü eğitim ve etkinlikler düzenlediklerini, sosyal, kültürel ve eğitsel faaliyetlerin planlanması ve yürütülmesini müdür vekilleri sanık ...’ın bilgi ve denetiminde yerine getirdiklerini, olay yerine daha öncede gittiklerini, bir haftada organize edilen bir program olduğu için katılanların netleşmesi amacıyla perşembe akşam üzerine kadar beklendiğini, 45-50 civarında kadın ve çocuğun katılacağının bildirildiğini, katılımcıların çoğunun kadın olduğunu, çocuk sayısının 15 olduğunu, katılacaklar belli olunca etkinlik çerçevesinde 01.08.2008 tarihinde 10.00 - 17.00 saatleri arasında Ondokuzmayıs İlçesi Dereköy Beldesi sınırları içerisinde bulunan Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne ait kampa, kendisi ve sanık ... gözetiminde piknik düzenlenmesine onay verilmesi talepli yazıyı hazırlayıp sanık Süleyma’a imzalattığını, sanık ...’ın da 31.07.2008 tarihinde öğleden sonra onay talebini içeren yazıyı İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne faksladığını, olay günü otobüsle 46 kişi saat 10.30’da kampa hareket ettiklerini, onay yazısı gelmeden hareket ettiklerinin doğru olduğunu ancak İl Müdürlüğünün onayının her halükârda alınacağını bildiklerini, bu işlemlerin rutin olduğunu, yol boyunca tek tek otobüste dolaşarak, kampta ise yine tek tek annelere; “Çocuklarınıza sahip çıkın, ellerini bırakmayın, bize güvenmeyin”, çocuklara ise; “Çocuklar! Annelerinizden ayrılmayın” dediğini, kampa girince piknik malzemelerini ağaçların altındaki yerlere yerleştirdikten sonra hep birlikte sahile indiklerini, denizin kenarında herkesin oynadığını, bazı kadın ve çocukların denize ayaklarını soktuklarını, bazılarının ise denize birkaç metre girmekle birlikte yüzmediklerini, bir ara 6-7 yaşlarında bir kız çocuğunun plastik deniz simidinin içerisinde dururken dalganın çocuğu hareket ettirmeye başladığını görüp bağırarak sahile koşmaya başladığını; “112 acil servise haber verin” diye bağırarak çocuğu kurtarmak için denize atıldığını, ancak dalganın kendisini de içeriye doğru çektiğini, çocuğu kurtaramayacağını düşünerek kendisini geri çektiğini, bu sırada söz konusu çocuğu kurtarmak isteyen 4-5 çocuğun denize koştuklarını ve dalganın bu çocukları da dalgakıranın açık bölümünden içe doğru sürüklediğini, etrafta bulunanların yardım etmeye başladıklarını, akabinde kurtarma ekipleri ile çok sayıda ambulansın geldiğini, olay yerinde denize girilip girilemeyeceğini belirten bir işaret görmediğini, denizin geçen haftadan beri dalgalı olduğunu ve kampa indikleri ilk dakikalardan itibaren; “Bugün deniz dalgalı, yüzülebilecek gibi değil, yüzmeye kalkışmayın, çocuklarınıza da dikkat edin.” diyerek uyarılarda bulunduğunu, çeken akıntı konusunda herhangi bir bilgisinin bulunmadığını,
Mahkemede; her çocuğun başında velisinin bulunduğunu, velisi olmayanın da çocuğunu yakın bir akrabasına emanet ettiğini, olayda ölenlerden sadece ...’in, akrabası olan katılan ...'ya emanet edildiğini, hatta Toplum Merkezi’ne gelip pikniğe katılmak istediğini ifade ederek bu isimleri yazdıranın da adı geçen katılan olduğunu, etrafı görmek için dalgakıranın üzerinde bulunduğu sırada birden yüksek ses duyup çocukların boğulduğu alana baktığını, ölen ...’ın simitle denizde bulunan çocuğa uzanmaya çalıştığını gördüğünü, üzerinde simit olan çocuğu kurtarmak için denize daldığını ancak dalgaların yükseldiğini, aynı zamanda etrafa da yardım çağırmaları konusunda uyarıda bulunduğunu, denizin kenarında dalga kıranlar olduğu için büyük dalgaların çocuklar için tehdit olmadığını düşündüklerini,
Savunmuşlardır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından, öncelikle taksir ve unsurları üzerinde durulması gerekmektedir.
TCK'nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde kanunda tanımlanmış haksızlık olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.
TCK’nın 22/2. maddesinde taksir; “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için birtakım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama mecburiyetinden doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç, bu kuralların ihlâl edilmesi sonucu belirmekte, fail; dikkatli, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılmaktadır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen, sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide de benimsendiği üzere taksirli suçlarda ayrıca aranması gereken unsurlar;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2- Hareketin iradi olması,
3- Sonucun istenmemesi,
4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,
Şeklinde kabul edilmektedir.
Taksirli suçlarda da, gerek icrai hareketin gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Sonucun gerçekleşmesinde, mağdurun taksirli davranışının da etkisinin bulunması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin taksirli sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir. TCK’da kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilecektir.
TCK'nın 22. maddesinin gerekçesinde; "...Taksirle işlenen suçlardan dolayı kusurluluk, bir değerlendirmeyle ancak olay hâkimi tarafından yapılabilir. Bu nedenle, taksirden dolayı kusurluluğun matematiksel olarak ifadesi mümkün değildir. Ancak, normatif değerlendirmeyle hâkim tarafından belirlenen kusurluluk göz önünde bulundurulmak suretiyle, suçun cezasında belli bir oranda indirim yapılabilir.
Taksir dolayısıyla kusurun belirlenmesi normatif bir değerlendirmeyle mümkün olmakla birlikte, somut olayda dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlâl edilip edilmediğinin belirlenmesi açısından bilirkişi incelemesi yaptırılabilir. Örneğin ölümle sonuçlanan bir ameliyat sırasında hastaya yapılan tıbbi müdahalenin tekniğine uygun olarak yapılmış olup olmadığının belirlenmesi açısından bilirkişi incelemesine gerek bulunduğu muhakkaktır. Keza, ölüm veya yaralanma ile sonuçlanan bir trafik kazasında, sürücülerin trafik kurallarına uyup uymadıklarının, hangi trafik kuralının ne suretle ihlâl edildiğinin, trafiğe çıkarılan aracın teknik bakımdan herhangi bir arızasının olup olmadığının belirlenmesi açısından da bilirkişi incelemesi yapılabilir. Ancak, bu durumlarda, bilirkişinin yapacağı inceleme, işin tekniği ile sınırlı olmalıdır. Bunun dışında, bilirkişi tarafından münhasıran hâkimin yetkisinde bulunan kusurluluk konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmamalıdır. Aksi yöndeki tutum, bilirkişilik görevinin sınırını aşmayı ve hâkimin yerine geçmeyi ifade eder..." şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Bu genel açıklamalardan sonra, sanıkların görev ve yetkilerinin düzenlendiği mevzuatın da gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Sanıkların görev ve yetkilerinin düzenlendiği ve suç tarihinde yürürlükte bulunan 11.07.2000 tarihli ve 24106 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna Bağlı Toplum Merkezleri Yönetmeliği'nin 8. maddesinde Toplum Merkezlerinin etkinlik alanları;
“ a) Bölge halkının sorun ve gereksinimleri, bölgenin demografik, sosyal, kültürel, ekonomik yapısı ve sorun çözümünde kullanılacak kaynakları belirlemek amacıyla toplum incelemesi yapılır.
b) Belirlenen sorunların çözümüne yönelik hizmetler verilir.
c) Rehberlik ve danışmanlık hizmetleri verilir.
d) Eğitimi destekleme çalışmaları yapılır.
e) Yetişkinlerin bilgi, bilinç ve beceri düzeylerini artırmaya yönelik eğitim çalışmaları yapılır.
f) Meslek edindirmek ve gelir kaynakları yaratmak için çalışmalar yapılır.
g) Sosyal-kültürel-sportif etkinlikler düzenlenir.
h) Çevre geliştirme çalışmaları yapılır.
i) Kentsel bütünleşme, kentsel toplum kalkınması ve kentin kaynaklarından yararlanmayı artırıcı çalışmalar yapılır” şeklinde belirlenmiş;
Aynı Yönetmeliğin Personelin Görev ve Yetkileri başlıklı 10. maddesi ise
“ a) Müdürün görev ve yetkileri şunlardır;
1) Merkezin yönetsel, mali ve teknik tüm işlerini ilgili kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge ve genelgeler doğrultusunda yürütmek.
2) Mesleki çalışmalara ilişkin gerekli kayıtların tutulmasını, istatistiki bilgilerin, çalışma program ve değerlendirme raporlarının zamanında Genel Müdürlüğe gönderilmesini sağlamak.
3) Merkez hizmetlerini, bu Yönetmeliğin 7 nci maddesinde belirtilen esaslar doğrultusunda, Merkezdeki diğer meslek elemanları ile birlikte programlayıp uygulamak.
4) Merkez personelinin işbirliği ve eşgüdüm içinde çalışmasını sağlamak.
b) Sosyal Çalışmacının görev ve yetkileri şunlardır;
1) Bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinin (a) bendinde belirtilen toplum incelemesi çalışmalarını gerçekleştirmek.
2) Başvurular doğrultusunda mesleki danışmanlık ve rehberlik hizmeti vermek.
3) Bu Yönetmeliğin 7 nci maddesinde belirtilen esaslar doğrultusunda hizmetleri planlamak, program ve değerlendirme toplantılarını organize etmek.
4) Sosyal hizmetin yöntem ve tekniklerini kullanarak, bölge halkının sorunlarının çözümüne yönelik mesleki çalışmalar yapmak.
5) Her türlü çalışmasına ilişkin kayıtları düzenli olarak tutmak ve saklamak.
6) Görevlerini diğer meslek elemanları ile işbirliği ve ekip çalışması anlayışı içinde sürdürmek.
c) Psikoloğun görev ve yetkileri şunlardır;
1) Merkeze başvuranların yetenek ve ilgi alanlarını belirlemek, uygun etkinliklere yönlendirilmelerine yardımcı olmak.
2) Psikolojik sorunları olan bireyler için sağlık kuruluşlarıyla işbirliği yaparak ortak programlar düzenlemek ve yürütmek.
3) Bu Yönetmeliğin 7 nci maddesinde belirtilen esaslar doğrultusunda hizmetleri planlamak, program ve değerlendirme toplantılarına katkıda bulunmak.
4) Mesleki yöntem ve teknikleri kullanarak bölge halkının psikolojik sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar yapmak.
5) Her türlü çalışmasına ilişkin kayıtları düzenli olarak tutmak ve saklamak.
6) Görevlerini diğer meslek elemanlarıyla işbirliği ve ekip çalışması anlayışı içinde sürdürmek.
d) Çocuk Gelişimcisinin görev ve yetkileri şunlardır;
1) Hizmet bölgesinde yaşayan çocukların gelişim düzeylerini saptamak, gelişimlerini izlemek, sorunlarının çözümüne yönelik mesleki çalışmalar yapmak.
2) Mesleki teknik ve yöntemleri kullanarak Merkezde okul öncesi ve özürlü çocuklara yönelik programlar hazırlamak, uygulamak ve gerekli materyalin hazırlanmasında görev almak.
3) Bu Yönetmeliğin 7 nci maddesinde belirtilen esaslar doğrultusunda hizmetleri planlamak, program ve değerlendirme toplantılarına katkıda bulunmak.
4) Her türlü çalışmasına ilişkin kayıtları düzenli olarak tutmak ve saklamak.
5) Görevlerini diğer meslek elemanlarıyla işbirliği ve ekip çalışması anlayışı içinde sürdürmek” olarak düzenlenmiştir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Samsun Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı Toplum Merkezinde sanık ...'ın müdür, sanık ...'ün sosyal hizmet uzmanı ve sanık ...'in de çocuk eğiticisi olarak çalıştıkları, görevleri gereği sosyal ve kültürel faaliyetler düzenleyen sanıkların bu kapsamda Sağlık Bakanlığı tarafından ... Genel Müdürlüğüne sosyal hizmet tesisi olarak tahsis ve devir edilen Ondokuzmayıs ilçesindeki otel, havuz ve sosyal tesislerin bulunduğu, ancak suç tarihinde kullanımda olmayan tesise günü birlik gezi ve piknik yapmak amacıyla faaliyetler düzenledikleri, olay tarihinde de sosyal etkinlik kapsamında deniz kenarında bulunan söz konusu tesise sanıklar ...yönetiminde Büyükşehir Belediyesinden temin edilecek araçla Toplum Merkezinin hizmetlerinden yararlanan kadın ve çocuklara yönelik, çocukların anneleri ve yakınlarıyla katılabilecekleri gezi ve piknik amaçlı bir faaliyetin düzenleneceği hususunun duyurulduğu, bunun üzerine Toplum Merkezinin bulunduğu yerde ikamet eden çocuklar ve yakınlarından oluşan 45 kişinin davete katılım sağladığı, olay günü piknik amaçlı olarak yapılan gezi sırasında katılımcılardan bazılarının denize girdikleri, bu sırada aniden ortaya çıkan büyük dalgalar nedeniyle denizin kabardığı ve denize giren beş çocuğun açık denize doğru sürüklenerek kayboldukları, yapılan arama çalışmaları sonucunda ulaşılan çocuklardan 12 yaşındaki... Yıllar, 16 yaşındaki ... ve 16 yaşındaki ...’ın boğularak hayatlarını kaybettikleri, iki çocuğun ise denizden sağ kurtarıldıkları anlaşılan olayda;
Samsun Valiliği tarafından yürütülen toplantı ve komisyon çalışmaları sonucunda Karadeniz’e özgü ani gelişen, çok hızlı ve güçlü dip akıntısı/çeken akıntı nedeniyle oluşan tehlikelere ilişkin olarak denizde can güvenliğinin nasıl sağlanması gerektiğine dair alınan kararlar konusunda sanıklara herhangi bir bilgilendirmenin yapılmadığı, gönüllülük esasına dayanan ve sanıkların öncülük ettikleri söz konusu faaliyete gelen çocukların, özel refakatlerinin ve sorumluluklarının sanıklar tarafından üstlenilmediği, zira çocukların ebeveynlerinin de böyle bir beklenti içinde bulunmadıkları hususunun, çocukların aile büyüklerinin yanında ve nezaretinde organizasyona katılmaları olgusuyla da desteklendiği, ölen çocuklardan... ile ...'nin anneleri, ...'in ise akrabası nezaretinde organizasyona katıldıkları ve olayın gerek sanıkların gerekse etkinliğe katılan diğer kimselerin ortak öngörüsü ve tahmini dışında aniden oluşan yüksek dalgalar ve devamında gelişen çeken akıntı nedeniyle meydana geldiği bir bütün olarak değerlendirildiğinde; her ne kadar bilirkişi raporlarında meydana gelen olay sebebiyle sanıkların tali kusurlu oldukları belirtilmiş ise de dosyaya yansıyan bilgi ve belgeler ile olayın gerçekleşme biçimi karşısında söz konusu raporlardaki tespitlere itibar edilmesinin mümkün olmadığı ve delilleri serbestçe takdir etme yetkisine sahip hâkimin bu raporlarla bağlı bulunmadığı, dolayısıyla direnme konusu olayla ilgili olarak kendilerine kusur yüklenemeyecek olan sanıklara atılı taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir
Bu itibarla, usul ve kanuna uygun olan Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık ...'ın kusurunun bulunması nedeniyle taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçunun unsurları itibarıyla oluştuğu,
Çoğunluk görüşüne katılmayan dokuz Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; sanıklar ... ve ...'un kusurlarının bulunması nedeniyle taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçunun unsurları itibarıyla oluştuğu,
Düşünceleriyle karşı oy kullanmıştır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Bafra Ağır Ceza Mahkemesinin 25.10.2016 tarihli ve 23-173 sayılı beraat hükümlerine ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Usul ve kanuna uygun bulunan direnme kararına konu beraat hükümlerinin ONANMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.10.2023 tarihinde yapılan birinci müzakerede sanık ... bakımından oy çokluğuyla; sanıklar ... ve ... yönünden ise 04.10.2023 tarihli birinci müzakerede yasal ve yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 18.10.2023 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.